B R Ü K S E L ’ D E N B A K I N C A
64
19
65
M. Haluk Nuray,
İKV Brüksel Temsilcisi
YAVAŞLAYAN MÜZAKERE SÜRECİNİN
DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ:
DOĞAL ENTEGRASYON ALANINDA
NELER OLUYOR?
T
ürkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki, tam
üyeliğe yönelik müzakerelerin son bir kaç yıl-
da giderek yavaşladığını söylemenin hiç bir ha-
ber değeri yok; bu artık bir uyarı da değil, sa-
dece bir durum tespiti. Türkiye’nin projektörleri, krizdeki
Avrupa’ya değil, Arap Baharı’na çevrilmiş durumda. Peki,
müzakere sürecinin donması Türkiye-AB ilişkilerinin de dur-
duğu anlamına mı geliyor? Tabii ki hayır; gayrı resmî
fiili en-
tegrasyon
devam ediyor. Diğer taraftan da Komisyon veTürk
bürokrasisinin
Pozitif Gündem
adı altında, birlikte sürdürdü-
ğü bir resmi süreç var.
POZİTİF GÜNDEM
Ancak, Pozitif Gündem’in müzakere sürecinin birebir
alternatifi olmadığının da altını çizmemiz gerekir. Ona ben-
zer yönleri var. Örneğin mevzuat uyumu hedefi muhafaza
ediliyor ama onu aşan yönleri de var. Çünkü farklı alanlar-
da yeni ve hızlı işbirliği mekanizmaları öngörüyor, siyasi en-
gellemelerin bir ölçüde de olsa etrafından dolaşma imkânı
getiriyor. Yaratacağı nihai sonuç itibarıyla müzakere süre-
ci ile mukayese etmek mümkün değil. En önemlisi, müza-
kere süreci gibi, sonunda tam üyelik vaadi yok. Daha ziya-
de, Avrupa Komisyonu’nun, içinde olduğumuz zor döne-
mi boş durmadan geçirmeyi sağlayacak bir ara dönem ica-
dı diyebiliriz.
Pozitif Gündem’in bir parçası olarak, sekiz alt komi-
tede, bürokratlar düzeyinde, “müzakereye açılama-
yan başlıklar eğer açılma noktasına getiri-
lebilseydi, açılış kriterleri neler olurdu”
sorusu etrafında görüşmeler sürdü-
rülüyor. Hatta bu alt komite siste-
minin, çalışma gruplarına dönüş-
tüğünü de söylemek mümkün.
Adı ve şekli ne olursa olsun, bu
egzersiz bürokrasilerin canlı tu-
tulması ve Türkiye’nin teknik dü-
zeyde hazırlıklarını sürdürme-
si için önemli. Tabii ki fasılların
açılıp kapanmasının yerini tuta-
maz ama eğer o noktaya gelirsek
bizi daha hazırlıklı kılacağı da kesin.
1960’
lı yıllarda “misafir işçi”olarak
Avrupa’ya yerleşmeye başlayan
vatandaşlarımız, zaman içinde Avrupalı
gibi hak aramayı öğrendiler. Özellikle
çalışma hayatıyla ilgili haksızlığa
uğradıklarını hissettiklerinde,
mahkemelere başvurmaya başladılar.
Açtıkları davalarda ellerini güçlendiren
en önemli hukuki temel, Ortaklık
Anlaşmaları oldu.