İ N C E L E M E
28
19
65
mı ya da yok mu” sorusuna verilecek cevapların karmaşıklı-
ğı, açıkça iki bilginin örtüşmemesinden kaynaklanmaktadır.
Günümüz yönetimlerinin çoğunda siyasi ve özel çıkarlar yü-
zünden bazı gerçeklerin önü kapatılıp, kamuoyunun doğru
bilgiye ulaşması engellenebilmektedir.
Aynı zamanda önceliklerin geciktirilmesi de ileride
oluşacak yüksek maliyetlerin habercisidir. Unutulmamalıdır
ki, karbondioksit salımlarının yaklaşık dörtte birinin sonsu-
za dek, yani 500 yıldan uzun bir süre havada kalacağı tahmin
edilmektedir. Alınacak hızlı önlemler ve kararlar, hem mali-
yeti düşürecektir hem de daha sağlıklı bir geleceğe yatırım
yapılmış olunacaktır. Günlük hayatımızdaki en ufak bir alış-
kanlığımızın ileride lüks bir seçenek haline gelmemesi, veri-
lecek akıllı ve stratejik yöntemlere bağlı olacaktır.
ULUSLARARASI UZLAŞI ŞART
İklim değişikliği ile mücadelede, uluslararası bağla-
yıcılığı en yüksek olan buluşma noktası Kyoto Protokolü’dür
(
KP). BirleşmişMilletler (BM) nezdindeki iklimdeğişikliği zir-
velerinin karnelerine bakılacak olunursa, istenilen sonuçları
barındırdıklarını söyleyenler yok denecek kadar az. Özellik-
le Kopenhag BM İklim Değişikliği 15. Taraflar Konferansı’nın
(
ya da BMİDÇS) bıraktığı hayal kırıklığını takiben, aslında
2010
tarihindeki Meksika (Cancun) buluşmasında, yeni ve
umut verici sonuçlar gündeme geldiği belirtilmişti. Nitekim
Yeşil İklim Fonu (
Green Climate Fund
)
üzerinde ilgili taraflar
anlaşmış; gelişmekte olan ülkeler için 2010-2012 arası 30
milyar Dolar, 2020 yılına kadar 100 milyar Dolar mali des-
tek önerilmiş; İklim Teknoloji Merkezi ve Ağı (
Climate Tech-
nology Centre and Network
)
kurulması için anlaşmaya va-
rılmış; Uyum Çerçevesi ve Uyum Komitesi kurulmasına ka-
rar verilmiş ve taraflar KP’nin ikinci evresine devam edilme-
si ve gerekli taahhütler konusunda fikir beyan etmiştir. An-
cak gerek KP’nin ikinci evresi gerekse verilen taahhütlerin
nasıl gerçekleşeceği konusunda net bir ifade bulunmamak-
tadır. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen Durban Konferansı’nda ise
AB’nin ısrarcı kararları neticesinde, zor olsa da KP’nin ikin-
ci yükümlülük dönemi belirginleşmeye başlamış ve bu ko-
nuda, 1 Ocak 2013 başlama tarihi olarak belirlenmiştir. An-
laşma için 2015 yılına kadar yeni bir anlaşma metni üzerin-
de uzlaşma sağlanması ve 2020 yılına kadar da yeni anlaş-
manın yürürlüğe girmesi gerekmektedir. Yani yeni anlaşma-
nın 31 Aralık 2017’de veya 31 Aralık 2020’de de bitmesi ko-
nusunda uzlaşı sağlanmıştır.
Konferanslarda önemle beklenen hususlardan biri
olan sera gazı emisyonlarının ne kadar ve nasıl indirileceği
ise hâlâ belirsizliğini korumakta. Yeşil İklim Fonu’nun orga-
nizasyonu konusunda anlaşmaya varılmış olması ve geliş-
mekte olan ülkelere verilmesi planlanan ve 2020 yılına ka-
dar önerilen 100 milyar Dolar yardımda anlaşılmış olunması
yanında, mali katkının nereden sağlanacağı konusunda net
ifadeler konferans çıktılarında yer almamaktadır.
Uluslararası uzlaşı için gerekli görülen katılımın sağlan-
masında, Kanada ve Japonya’nın KP’nin ikinci dönemine katıl-
mayacaklarını açıklamaları, Rusya’nınsa emisyon indirim he-
defini belirtmemiş olmasının yanı sıra ABD’nin de bir sonra-
ki konferansa katılmayacağını duyurması, çözüm bulmak için
yapılan çabaların boşa harcanmasına neden olacak nitelikte-
dir.
Durum böyleyken, iklim değişikliği zirvelerinin umut ve-
rici çıktılarla sonuçlanmasını dilemek zorlaşmaktadır. 2012
yılında BMİDÇS Katar buluşmasında beklenen pozitif sonuç-
ların, katılımın düşük olması halinde neticeyi farklılaştırma-
yacağı açıktır.
James E. Hansen, iklim bilimi konusunda akla ilk gelen isimlerden biri.