27
6
İlgili verilere,
nasa.gov/keyIndicators/ İnternet
adresinden ulaşılabilir.
7
İlgili verilere,
environment/2012/jun/21/
global-carbon-emissions-record
İnternet adresinden ulaşılabilir.
tığını ve hiçbir şey yapılmazsa ileriki dönemlerde yaratacağı
etkilerin büyüklüğünü kanıtlar nitelikte. NitekimHansen da,
1988
yılındaki konuşmasında, kamuoyunu artık küresel ısın-
manın pupa yelken seyrinde olduğu konusundaki alarm zil-
lerini duymaya davet etmiş, dünyanın uzun vadeli bir ısınma
dönemine girdiğini ve bunun insan faaliyetli sera gazlarının
neredeyse kesin sonucu olduğunu açıklamıştı. Ulusal Hava-
cılık ve Uzay Dairesi NASA’nın son verilerine göre, küresel an-
lamda yeryüzü sıcaklığı, 2011 yılında 1880 yılına göre +0,51
derece artmış. En yüksek seviyeye ise 2005 ve 2010 yılında
+0,63 derece ile ulaşılmıştı
6
.
20-22
Haziran 2012 tarihinde gerçekleşen ve çok za-
yıf taahhütler içeren“Rio+20 Dünya Zirvesi”sırasında, 2012
yılı emisyonlarının tahminlerin üzerinde çıktığı haberleri
gündeme yansımıştı. ABD Enerji Bilgi Dairesi (EIA) verileri-
ne göre 2010 yılında enerji tüketimi nedeniyle 31,8 milyar
ton emisyon tespit edilmiştir ve bu rakam 2009 yılına göre
6,7
kat daha fazladır. Çin’in dünya emisyon rekoru ise dün-
yanın toplam emisyon salımının dörtte birini oluşturma-
sıyla doğrulanmıştır. Çin, 2006 yılında emisyon liderliği-
ni ABD’den devraldıktan sonra, 2010 yılında 8,3 milyar ton
emisyon salımı gerçekleştirdi ve bu rakam, 1992 yılına göre
240
kat daha fazladır. Yine, dünya genelinde emisyon ora-
nında Rio Zirvesi, 1992’ye göre yüzde 48 artış gerçekleştiğini
ortaya koymuştur
7
.
Ayrıca uzmanlar, iklim değişikliği mücad
elesinde istenilen sonuçlara ulaşmak için her yıl küresel an-
lamda yüzde 3 oranında karbon azatlımı yapılmasını önem-
le vurgulamaktadır. Şu an itibariyle hiçbir önlemin alınma-
ması halind,e 2050 yılına gelindiğinde bu azaltımın yüz-
de 15 olması gerekeceğine işaret ediliyor ki, bu oranın bile
mümkün olamayacağı yani geç kalınmış bir durum yarata-
cağı belirtilmektedir.
Bir taraftan, çevre ve iklim konusunda lider olmaya
daha yakın gözüken AB’nin orta ve uzun vadedeki hedefle-
ri dururken, bir yandan da uluslararası iklim değişikliği mü-
zakerelerinin bulanık çözümleri içinde yapılması gerekenlerin
içtenlikle açığa çıkarılması gerekliliği mevcuttur.
Bu noktada,
önemli bazı hususlar belirtilmelidir:
(
a) Sorunun küresel etkisinin dışında, bireysel boyutu
da dikkate alınmalıdır. Yani çevre ve iklim değişikli-
ği mücadelesi önce yerel boyutta, insan yaşamında-
ki alışkanlıkların değişmesi bazında çözüme kavuştu-
rulması gerekir. Kökten başlayan doğru bir başlangıç
zamanla küresel anlamda etkili hale gelerek, sorunla
mücadelede daha hızlı adım atılmasına olanak sağla-
yacaktır.
(
b) Bu bağlamda, bireylere verilecek özel çıkarlardan
arındırılmış doğru bilimsel bilgiler esastır.
BİLİMSEL GERÇEKLER VE SİYASİ ENGELLER
İklim değişikliği üzerine yazıların birçoğunda yer al-
mayan bir hususa işaret etmekte de fayda var. İklim değişik-
liği ile mücadelede, yerel ve bireysel anlamda başlayan de-
ğişimin yanında bir de bilimsel gerçeklerin kamuoyuna tüm
şeffaflığıyla bildirilmesi gerekir. Bu noktada çıkan pürüz-
ler genelde siyasi ve ekonomik özel çıkarların uzantısı ola-
rak karşımıza çıkmaktadır.
İklim değişikliğine atfedilen siya-
si müdahalenin etkileri, günümüzdeki uluslararası iklim zirve-
lerinde ve kararlarında açıkça görülmektedir. Devletlerin ön-
celikleri ve özel çıkarları, burada büyük rol oynamaktadır. Çün-
kü yönetimlerin vereceği her demecin ya da kanıtın, kamuo-
yunun iklim değişikliği meselesini algılayışında önemli bir et-
kisi olacaktır.
Hem üniversitelerde verilecek yeni programlar
hem de yerel yönetimlerin sağlayacağı bilgi sistemleri eşli-
ğinde bilgilerin kamuoyuna sunulma zorunluluğu doğmak-
tadır. Kamuoyuna verilen bilgi ile yapılan bilimsel bilgile-
rin örtüşmesi de son derece önemlidir. “İklim değişikliği var