Page 11 - İktisadi Kalkınma Vakfı Dergisi - Temmuz - Ağustos 2012

11
mesi olduğunu söyleyerek, sözleşmeler hukukunda bu
sorunlara çözüm bulunamadığına ve AB düzeyinde mil-
letlerarası hukuk alanında tam bir uyuma ihtiyaç oldu-
ğuna da değindi. Yetkili mahkeme ve uygulanacak hu-
kukun belirlenmesi dışında mahkeme kararlarının tanın-
ması ve uygulanmasının da başka bir sorun kaynağı ol-
duğunu vurgulayan Prof. Dr. Mercer, tüm üye devletlerin
mahkeme kararlarının diğer üye devletler nezdinde oto-
matik olarak tanınması gerektiğini söyledi.
Seminerin
konuşmacılarından
Gröningen
Üniversitesi’nden
Prof. Dr. L. W. Gormley
de, konuşmasın-
da yargısal denetim ve idari eylemlere itiraz yolunun açık
tutulabilmesi için bağımsız bir yargının önemi üzerinde
durdu. Prof. Dr. Gormley, bir idari eylemin doğrudan ta-
rafı olmayan üçüncü kişilere karşı da itiraz yolunu açmak
için AB’nin gerekli adımları atması gerektiğini savunur-
ken, Avrupa Adalet Divanı’nın bu tarz davaları kabul için
bireysel çıkar unsuru aramasının bazı idari eylemlerin iti-
raz edilemez olmasına yol açtığını da vurguladı. Avrupa
Adalet Divanı’nın, davanın kabulüne dair kuralları içe-
ren hükümleri tek taraflı olarak değiştiremeyeceğini an-
cak bu hükümleri yorumlayabileceğini açıklaması, Prof.
Dr. Gormley tarafından üye devletlere bu hükümleri göz-
den geçirmeleri için örtülü bir davet olarak yorumlandı.
Prof. Dr. Gormley, etkili bir yargısal denetimin, yürütme-
nin yetkilerini dengeleyecek önemli bir araç olduğunu
söyleyerek konuşmasının noktaladı.
ELFA Yönetim Kurulu Üyesi
Prof. Dr. Vera Kalvo-
dova
ise seminer kapsamındaki konuşmasında, Çek
Cumhuriyeti’nde ceza hukuku alanında yapılan son dö-
nem gelişmelerinden söz etti. Kodifikasyon çalışmaları-
na 1990’ların başında başlanan ve 1 Ocak 2010’da yürür-
lüğe giren yeni Ceza Kanunu’yla getirilen alternatif ce-
AVRUPA BİRLİĞİ
VE
TÜRKİYE-AB
İLİŞKİLERİ
ALMANAĞI 2011
2
003
yılından bu yana her yıl, AB ve Türkiye-AB
ilişkilerindeki önemli gelişmeler İktisadi Kal-
kınma Vakfı uzmanları tarafından özetleniyor
ve “Avrupa Birliği ve Türkiye-AB İlişkileri Almanağı” adı
altında yayımlanıyor. Bu kapsamda, 2011 yılı gelişme-
lerini içeren Almanak 2011 de (Yayın No: 256), Tem-
muz ayı içerisinde yayımlandı. Yıl içinde gerçekleşen ve
Türkiye’yi, AB’yi ve Türkiye-AB ilişkilerini yakından ilgi-
lendiren olayların günlere ve aylara göre tarihsel ola-
rak sıralandığı yayın, başta iş dünyası ve Türkiye-AB
ilişkilerini yakından takip eden kesimler olmak üze-
re tüm kamuoyu için faydalı bir kaynak niteliği taşıyor.
zalandırma kurumundan ve suçluluğun azaltılmasına
yönelik gelişmelerden söz eden Prof. Dr. Kalvodova, bu
yeni gelişmelerin Çek Cumhuriyeti hapishanelerinin faz-
la kalabalık olmasından kaynaklandığını vurguladı. Prof.
Dr. Kalvodova, ayrıca; yeni kanunla suçların, suç ve kaba-
hat olarak ikiye ayrıldığını ve sosyal hizmet, şartlı tah-
liye, ev hapsi gibi alternatif cezalandırma kurumlarının
sadece kabahatler için geçerli olacağını sözlerine ekle-
di. Çocuklar ve tüzel kişilerin cezai sorumluluğuna ilişkin
yeni düzenlemeleri de anlatan Prof. Dr. Kalvodova, eko-
nomik suçlar ve vergi suçlarının da yeni Ceza Kanunu’na
eklendiğini vurguladı. Prof. Dr. Kalvodova, AB düzeyinde
uyumun sadece maddi ceza hukukunda ve uluslararası
unsuru olan suçlar için gerçekleşebileceğine değinirken,
ceza hukukun “birultima ratio” olarak, yani diğer hukuk
alanlarının bir sorunu çözmede yetersiz kaldığını nokta-
da devreye girmesi gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Kalvodova’nın ardından söz alan Strasbo-
urg Üniversitesi’nden
Prof. Dr. Anne Klebes-Pelissier
de
Zürih ve Londra Anlaşmaları ile 1960 Anayasası’nın ışı-
ğında, Güney Kıbrıs RumYönetimi’nin (GKRY) AB’ye katı-
lımından ve sürecin anayasal olarak tartışmalı olduğun-
dan söz etti. Prof. Mendelson gibi bazı akademisyenle-
rin, AB üyeliğinin, ekonomik ve politik birliklere üye
olma yasağı çerçevesinde bir anayasa ihlali oluşturacağı-
nı savunduklarını ve diğer bazı akademisyenlerin de böl-
gesel birliklerin yasak dâhilinde algılanamayacağını öne
sürdüklerini vurgulayan Prof. Dr. Klebes-Pelissier, o gü-
nün şartlarında Rum Yönetimi’nin üyelik talebinin ola-
sı bir reddinin mümkün olamadığını ancak GKRY’nin tek
taraflı olarak AB’ye girmesinin sorunlara yol açtığını be-
lirtti ve sözlerine Güney Kıbrıs’ın AB Başkanlığından ve
kurtarma paketi talebinden bahsederek son verdi.