B R Ü K S E L ’ D E N B A K I N C A
78
19
65
lacağı noktaların bulunmasını kastediyorum. Şanghay Beşli-
si çıkışı ile dışarıda yüzleşme konusunda, istediğimiz gibi ol-
masa da bir adım atılmış oldu Türkiye’de. Peki, içeride uzlaş-
ma nasıl sağlanacak?
YENİ ANAYASA
İçeride uzlaşmanın sağlanacağı, Türkiye’nin AB re-
formlarını gerçekleştireceği en güçlü zemin, yeni anayasa
olacaktır. Terör ve Kürt sorunu başta olmak üzere, kronikleş-
miş iç sorunların çözümü; hem de ifade özgürlüğü başta ol-
mak üzere temel haklar ve özgürlükler konusunda nasıl bir
Türkiye yaratacağımız, yeni anayasada büyük ölçüde belir-
ginlik kazanacaktır. Yeni anayasa, ilk sivil toplumsal sözleş-
me olmasının yanı sıra Türkiye’nin bugüne dek gerçekleştir-
diği en büyük AB reform paketi de olacaktır.
“AB üyeliğini istiyorum” deyip üyelik için gerekenleri
yapmaya hazır değilseniz, süreç tabii ki yürümez. Şartları ve
bunları yerine getirmenin maliyetlerini bilerek ve kabul ede-
rek varılacak bir uzlaşma gerekir bize. Umuyorum yeni ana-
yasa, en önemli alanlarda bu şartları sağlayan bir metin ola-
caktır.
AB’SİZ AB’YE KARŞI,
AB’YE RAĞMEN AB
Şanghay Beşlisi çıkışı herkeste farklı çağrışımlar yarat-
tı. Bazı değerlendirmelere baktım ve gözlerime inanamadım:
Kimisi“
AB’siz AB
”diyor, yani önemli olan AB gibi olmakmış. O
noktada AB’ye üye olmasak da olurmuş. “AB gibi olmak” de-
dikleri kavramın maliyetini hiç hesaba katmayan bu değer-
lendirmelere katılmak mümkün değil. Üstelik unutulmamalı
ki, bu sonuca götüren dinamiğin motoru, tam üyeliktir.
Bazıları da “
AB’ye rağmen AB
” diyorlar. Bu da aynen
bir önceki gibi, çok iyi niyetle dile getirilmiş ama izlemesi
imkânsız bir yol. Artık öğrenmiş olmalıyız: Eğer üyelik hedefi
ortadan kalkarsa, ne siyasi irade ne de toplumsal heyecan var
olabilir. Avrupa heyecanı soluklaşıyor ve ne yazık ki daha iyi
bir demokrasi mücadelesi de darbe yiyor. Bu sloganların ar-
kasındaki mantık zinciri çok kolay kırılmakta, kulağa hoş gel-
mekte ama işlememektedir.
Peki, ne yapmak lazım? “Senin sloganın nedir?” diye
sorabilirsiniz… “
AB ile birlikte AB’ye
” ne dersiniz? Olur mu?
Olur. Çünkü 2013-2017 yılları arasında çok şey değişecek.
Yine bu ay GKRY’de seçimler yapıldı. Kıbrıs konusunda yapı-
lan hatanın ve AB’nin şantaja boyun eğmesinin ilişkileri ge-
tirdiği nokta ortada. Seçim sonuçları, AB’ye hatasını tamir et-
mek ve taahhütlerini yerine getirerek Türkiye’nin adım atma-
sını kolaylaştırmak için bir fırsat sunuyor.
Aynı dönemde, Fransa - Almanya ekseninin tutum de-
ğiştirmesi için koşullar da olgunlaşacak. AB, ekonomik krizi
atlatıp tekrar büyümeye başlayınca, genişlemeye de başka
bir gözle bakacaktır. İngiltere’nin çıkışı da çok yakından izlen-
melidir. Bu süreç, Türkiye’nin çok işine yarayacak birçok unsu-
ru içinde barındırıyor. Bir kaç yıl içinde daha fazla arzu edilir,
yeni bir AB ile karşı karşıya olacağız.
Nihayet Türkiye de değişecektir. İçeride terör sorununu
çözmüş, ekonomik ve siyasi istikrarını garantiye alacak ana-
yasa reformlarını kendi sivil iç dinamikleri ile gerçekleştirmiş
bir Türkiye, AB tarafından daha cazip bulunacaktır.
Tüm bu olumlu beklentilerin, 2015-2017 döneminde
Türkiye’nin AB üyeliği için uygun bir ortam yaratacak şekil-
de bir arada gerçekleşmesi mümkün. Önemli olan, o noktada
ortaya çıkacak fırsat penceresini kullanacak hazırlık ve dona-
nıma sahip olmamızdır.
Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, Şanghay Beşlisi
çıkışıyla aslında, AB’ye
“değişmelisin”mesajı veriyor
ve “Gücünün ve zenginliğinin
asıl kaynağını teşkil eden,
kuruluş aşamasındaki o
saf değerlere geri dönüp,
Türkiye’ye kucak açmalısın”
diyordu.