Ama beklenen olmadı. 2013’ün ilk iki ayı göz açıp kaparcasına
geçti. Fransa’dan gelen sinyallerin frekansı azaldı; İrlanda Dönem
Başkanlığı ilk iki ayında arzu edilen neticeleri vermedi. Böylece
Türkiye’nin son 2,5 yıldır monotonlaşan ve unutulan AB gündemi,
yine iç siyasetin ve dış politikanın gölgesinde kaldı.
Kaldı mı?
Aslında kalmadı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şubat
ayının hemen başında Türkiye’ye ve Avrupa’ya, ülkenin AB üyelik
perspektifini hatırlattı: Hem de kışkırtıcı bir hamle ile… Bir anda
gündem AB’ye odaklandı; hem Türkiye’de hem AB’de. Köşe yazarları
Başbakan’ın ortaya attığı fikri sorgulamaya, araştırmaya ve yazmaya
başladı. Kimileri fikri hiç beğenmedi; “
Olur mu öyle şey
” dedi.
Kimileri ise çok sevdi; özellikle Türkiye’de ve Avrupa’da Türkiye’nin
AB üyeliğine karşı duranlar… Fikir o kadar kışkırtıcıydı ki, AB bile
açıklama yapmak zorunda kaldı: “
İddialar spekülatif
”dedi.
Kim ne derse desin; isteyen desteklesin, isteyen desteklemesin,
isteyen spekülatif bulsun… Ama Başbakan’ın kışkırtıcı fikri, her
iki tarafta da zihinlere “Türkiye’nin AB ile müzakere eden bir ülke”
olduğu gerçeğini bir tokat gibi hatırlattı. Unutulan AB gündemi,
yepyeni bir tartışma ile filizlendi. İşte tüm yönleriyle, AB üyelik
müzakereleri sürecindeki Türkiye’nin Şanghay Beşlisi tartışması…