

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ
23
ni düşünüyorum. Hepimizin bildiği
gibi Kıbrıs sorunu, Türkiye’nin AB ile
ilişkilerinde en önemli engellerden
birini oluşturuyor. Ada’da varılacak
bir uzlaşmanın yeniden ivme kazanan
Türkiye - AB ilişkileri açısından son
derece olumlu bir rüzgâr yaratacağına
inanıyorum.
“Potansiyelimiz AB’nin birçok
ülkesinden daha ileride”
AB, Türk hazır giyim sektörünün
en büyük pazarı. Halen ihracatımızın
yaklaşık dörtte üçünü AB ülkelerine
yapıyoruz. Hazır giyim ihracatçıla-
rı olarak tam üyelik halinde mevcut
ihracatımızı ikiye hatta üçe katlaya-
bilecek bir potansiyele sahibiz. Bu
nedenle ülkemizin AB’ye üyeliğini
yürekten destekliyoruz. Türkiye’nin
mevcut potansiyeli, demokratik biri-
kimi, mevzuat altyapısı AB’ninmevcut
birçok ülkesinden daha ileride. Bura-
da temel problemin AB’nin Türkiye
gibi 80 milyonluk bir Müslüman ül-
keyi bünyesine kabul etme konusun-
daki çekincelerinden kaynaklandığını
hepimiz biliyoruz. Üyelik sürecimizin
ivme kazanması her şeyden önce AB
ülkelerinin samimiyetinden geçiyor. O
samimiyet ve iyi niyetin olması halin-
de birkaç yıl içinde tamüye olmamızın
önünde hiçbir engel göremiyorum.
■
naklanan yükümlülüklerimizden do-
layı karar mekanizmasına dahil olma-
dığımız anlaşmalar asimetrik ticarete
yol açtığından, sürece dahil olmasak
da sonuçlarına katlanmak zorunda ka-
lıyoruz. Bu yıl yapılacak görüşmelerde
başta bu konu olmak üzere Gümrük
Birliği’nin ülkemizin çıkarları gözeti-
lecek şekilde revize edilmesinin şart
olduğunu düşünüyorum. Güncellen-
miş bir Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin
yararına olacağına ve 2023 hedefleri-
mizin gerçekleşmesine önemli katkı
sunacağına inanıyorum. Ayrıca, AB
ile ABD arasında müzakereleri devam
eden TTIP dünya ticaretini yeniden
şekillendirecek önemli bir mekanizma
ve bu anlaşmaya taraf olmamız için ilk
aşamada Gümrük Birliği’nin güncel-
lenmesi gerekiyor. Gümrük Birliği’nin
güncellenmesi bu bakımdan da sektö-
rümüz açısından önemli.
“Kıbrıs’ta uzlaşma AB ile iliş-
kilerde olumlu rüzgar yaratır”
Kıbrıs’ta 2004’teki başarısız re-
ferandumdan sonra ilk kez çözüme
yaklaşılmış bulunuyor. Tarafların iyi
niyetli çabaları, bölgesel ve küresel
konjonktür, Ada’da 42 yıllık sorunun
çözümü konusunda beni umutlan-
dırıyor. Ancak geçmiş deneyimler
ışığında ihtiyatlı olmamız gerektiği-
B, Türkiye’nin yarım asırlık
bir rüyası. 3 Ekim 2005’te
Lüksemburg’da yapılan Hükü-
metlerarası Konferans’ta ülkemizin
resmen katılım müzakerelerine baş-
lamasıyla bu rüyanın gerçekleşmesi
yolunda tarihi bir adım atıldı. Aradan
geçen 10 yılda açılan 15 fasıldan sa-
dece biri geçici olarak kapatılabildi.
Sürecin gecikmesinde bizim yükümlü-
lüklerimizi yerine getiremememizden
daha çok AB iç dengelerinin ve Müs-
lüman bir ülke olan Türkiye’nin Av-
rupa’ya dahil olması konusunda karşı
tarafın çekincelerinin rol oynadığını
söylemeliyim. AB’nin isteksiz tavrı,
zaman içinde Türkiye’de hem hükü-
metler düzeyinde hem de kamuoyu
nezdinde heyecanın düşmesine ne-
den oldu. Geçen yılın sonunda AB’nin
ülkemizin önüne Ekim 2016’dan iti-
baren “vizesiz Avrupa” perspektifini
koymasını ilişkilerin canlandırılması
yönünde önemli bir adım olarak de-
ğerlendiriyorum. Ancak hem Türki-
ye’nin yapması gereken ev ödevlerinin
çokluğu hem de 28 üyenin oy birliği-
nin aranacak olması, bu vaadin yerine
getirilmesinin hayli zor bir prosedürü
gerektirdiğini ortaya koyuyor. Diğer
taraftan AB’nin omurgasını oluşturan
Almanya ve Fransa’da 2017’de seçim
var. Her iki ülkedeki kamuoyunun İsla-
miyet ile ilgili hassasiyetlerini dikkate
aldığımızda “vizesiz Avrupa” hayalinin
hiç de kolay olmayacağını söylemek
zorundayım.
“Güncellenmiş Gümrük Birliği
Türkiye’nin yararına olur”
1 Ocak 1996’da yürürlüğe giren
Gümrük Birliği, kapsamlı bir düzenle-
me olmakla birlikte Gümrük Birliği’nin
Türk ihracatçısı için getirdiği avantaj-
lar günümüzde dezavantaja dönüşmüş
bulunuyor. Örneğin Doha Süreci’nin
tıkanmasıyla hızlanan AB’nin bölgesel
ve ikili STA’larının müzakere ve karar
mekanizmalarında Türkiye olarak yer
alamıyoruz. Gümrük Birliği’nden kay-