Table of Contents Table of Contents
Previous Page  21 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 21 / 84 Next Page
Page Background

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ

19

ların Suriyeli sığınmacılar sorunundan

kaynaklandığını görmek elbette dü-

şündürücüdür ve ülkelerindeki iç sa-

vaştan kaçarak Türkiye üzerinden AB

kapılarına dayanan yüz binlerce Suri-

yeli olmasaydı Avrupalı dostlarımızın

yıllar sonra bizimle tekrar tokalaşmak

isteyip istemeyecekleri sorusunu akla

getirmektedir.

“İş çevreleri duygusal değil

akılcı tutum sergilemeli”

Kanımızca bu dönemde özellikle

Türk iş çevreleri olarak yapacağımız

en doğru şey, bu tür sorulara duygusal

yaklaşımlar içinde cevap aramaktan

çok, akılcı tutum ve davranışlar ser-

gileyerek durum değerlendirmesinde

bulunmak ve oradan doğru davranış

biçimleri çıkarmak olabilir.

Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin

yeniden canlandırılması konusuna

gelince; bu konuda Türkiye-AB Zir-

vesi Sonuç Bildirgesi’ne göre, taraflar

bu amaçla yılda iki kez düzenli zirve

toplantıları gerçekleştirilecek. Zirve

toplantıları ilişkilerin geliştirilmesi

yönünde atılan adımların değerlendi-

rilmesi ve uluslararası konuların ele

alınması için bir platform oluştura-

cak. Bu toplantılar yanında, Ortaklık

Konseyi toplantılarına ek olarak üst

düzey düzenli politika toplantıları da

yapılacak.

Tüm bu çabaların bizi AB üyeliğine

makul sürelerde taşıyıp taşımayacağı

konusunda şu anda kesin bir şey söy-

lemek hiç de kolay görünmüyor. Hem

AB’nin, hemde ülkemizin karşı karşıya

bulunduğu sorunlar iyimser tahminler

yapmayı gerçekten zorlaştırıyor. Türk

işveren camiası olarak bizimdileğimiz,

uzun yıllardır hep savunduğumuz gibi,

Türkiye’nin AB çıpasına bağlı kalması

ve üyelik hedefimiz doğrultusunda

çabalarını aksatmadan sürdürmesidir.

Bunun türbülanslarla dolu, günümüz

dünyasında ülkemizin ve halkımızın

siyasi, ekonomik ve sosyal çıkarlarına

en uygun yol olduğuna inanmaya de-

vam edeceğiz.

da imzalanmasından bu yana geçen

53 yıla ve 2005 yılında başlayan tam

üyelik müzakerelerinin bu yıl 11 yaşını

dolduracak olmasına karşın, bugün

geldiğimiz noktayı neredeyse eskilerin

sık kullandığı “bir arpa boyu ilerle-

me” ölçüsüyle ifade edebileceğimiz

Türkiye-AB ilişkilerinde 2015 sonla-

rına doğru bir “kıpırdanma” yaşandığı

doğrudur.

Aslında bu tür kıpırdanmalara

geçtiğimiz yıllarda da daha çok Tür-

kiye’nin inisiyatifi sonucu tanık olduk.

Fakat ne yazık ki, bunlardan ne yıl-

lardır tıkanmış olan müzakere süre-

cinin canlandırılması, ne de 20 yılını

tamamlayan Gümrük Birliği’nin yeni-

lenip genişletilmesi yönünde somut

sonuçlar çıktı.

Tüm bu durgunluk döneminde biz

tam üyelik hedefimizden vazgeçme-

dik, ancak AB’nin istek ve eleştirile-

rimizi yeterince dikkate almasını da

sağlayamadık. 25 Kasım 2015 tarihin-

de TBMM’ye sunulan 64’üncü Hükü-

met Programı’nda yer alan şu ifadeler

de bu durumun son örneği sayılabilir:

“AB’ye tam üyeliğimiz stratejik he-

deflerimiz arasında yer almaktadır.

Hükümet olarak AB müktesebatına

uyum sürecini hızlandıracağız. Ancak

Hükümetimizin göstermiş olduğu sa-

mimi yaklaşıma AB kurumlarının ve

üye ülkelerin de gerekli karşılığı ver-

mesi gerekmektedir. AB müktesebatı-

na yüksek oranda uyum sağladığımız

halde, belirli fasılların siyasi mülaha-

zalarla açılmaması AB’nin temel ilke-

leriyle bağdaşmamaktadır. AB süre-

cine ve bu süreçte yaşanan değişime,

dönüşüme inanan Hükümetimiz AB

üyeliği konusunda kararlı ve istikrarlı

politikasını sürdürecektir. Sürecin tüm

zorluklarına rağmen, bizim için AB ile

yürütülen müzakerelerin amacı tam

üyeliktir. Hedefimiz, Cumhuriyetimi-

zin 100’üncü yıl dönümünü AB üyeliği

ile taçlandırmaktır.”

Bu açık ve net ifadeye ve irade

beyanına rağmen, bugün Türkiye-AB

ilişkilerinde gözlediğimiz kıpırdanma-

cak ve henüz kaynağı kesinleşmeyen

3 milyar avroluk yardımın yetersiz

kalacağı ve düzensiz göçü engelleye-

meyeceği ortadadır.

“Gümrük Birliği’nin derinleş-

tirilmesi önemli bir konu”

Gümrük Birliği’nin güncellenmesi

konusunda Türkiye - AB Zirvesi Sonuç

Bildirgesi’nde tarafların hazırlık ça-

lışmalarını tamamlamalarının ardın-

dan, 2016 sonlarına doğru bu konuda

resmi müzakerelerin başlayabileceği

ifadesi de yer aldı. Öyle görünüyor ki,

önümüzdeki dönemde 20 yılı geride

bırakmış ve günümüz koşullarında

içerik itibariyle hayli eskimiş Türki-

ye-AB Gümrük Birliği’nin tarım, hiz-

metler sektörlerini ve kamu alımları

piyasalarını da içine alacak, uyuşmaz-

lıkların çözümü, AB’nin üçüncü ülke-

lerle imzalayacağı serbest ticaret an-

laşmalarına Türkiye’nin dâhil edilmesi

konularında yeni mekanizmalar içere-

cek şekilde yenilenip derinleştirilmesi

çabaları önemli ve hiç kuşkusuz arzu

edilir gündem maddeleri olacaktır.

“Kıbrıs’ta çözüm olmadan sü-

reçte ciddi bir ilerleme olmaz”

Türkiye-AB Zirvesi Sonuç Bildir-

gesi’nde değinilen 17 numaralı “Eko-

nomik ve Parasal Politika” faslının

açılmasına 14 Aralık 2015 tarihinde

toplanan Hükümetlerarası Konfe-

rans’ta karar verildi. Ayrıca Avrupa

Komisyonu’nun bu yılın ilk çeyreğinde

5 yeni faslın daha müzakereye açıl-

ması için çalışma yapacağı belirtildi.

Fakat bu fasılların açılması üzerinde

Fransa ve GKRY blokajları bulunuyor.

Bu konuda özellikle GKRY’nin kararın-

da direnmesi yüzünden, halen Ada’da

iki taraf arasında yürütülen müzake-

relerin olumlu sonuçlanması ve dola-

yısıyla Kıbrıs sorunu çözümlenip bu

çerçevede Türk liman ve havaalanları-

nın GKRY’ye açılması gerçekleşmeden

katılım sürecinde ciddi bir ilerleme

beklemek pek gerçekçi olmayacaktır.

Ankara Anlaşması’nın 1963 yılın-