Table of Contents Table of Contents
Previous Page  13 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 13 / 84 Next Page
Page Background

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ

11

bağlamda Türkiye açısından kayıp

riskini artırıyor. Gümrük Birliği revize

edilirken tüm bu boyutlar göz önünde

bulundurulmalı diye düşünüyorum.

“Kıbrıs’ta iki taraf da çözüme

çok daha yakın”

Siyasi irade, kararlılık ve eko-

nomik düzeyde iyi işleyen ilişkiler

olduğu sürece çözülemeyecek hiçbir

mesele yoktur.

Bu sene mayıs ayında Kıbrıs’ta

BM’nin ara buluculuğunda müza-

kere süreci başladı. Dolayısıyla ben,

Ada’daki iki tarafın çözüme geçmişe

göre çok daha yakın olduğu kanaatin-

deyim. Tabii ki bu noktadaki rahatla-

ma, Türkiye’nin AB ile olan ilişkileri-

ne de doğrudan yansıyacaktır. Ancak

KKTC’ye karşı inkârcı politikaların

devam etmemesi lazım.

Bu noktada Avrupa’daki bazı po-

litikacılar, Ada üzerinden, Türkiye’yi

sıkıştırma amacında. Bir kere şunun

kabul edilmesi şart: Ada coğrafya-

sında bir değil, iki devlet var. Avrupa

genelinde bu ortak kabulün sağlan-

ması çok önemli. Bu sayede karşılıklı

ilişkiler rayına oturur ve daha sağlıklı

şekilde ilerler kanaatindeyim.

“2016 yılının verimli bir

yıl olacağına inanıyorum”

Belki 2015 yılı Türkiye’de seçim yılı

oldu ama şimdi seçimler geride kaldı ve

2016’nın hem AB süreci hem de diğer

açılardan çok daha verimli bir yıl ola-

cağına inanıyorum.

Müzakerelerin resmi olarak baş-

ladığı günden bu yana 10 yılı geride

bıraktık. Bununla birlikte, üyelik yo-

lunda beklenen gelişme sağlanamadı.

Bizimle aynı dönemde müzakerelere

başlayan Hırvatistan’ın 2013 Temmuz

ayı itibarıyla AB üyesi olması, halkı-

mız nezdinde AB’nin samimiyetinin

sorgulanmasına yol açtı. Türkiye’nin

AB serüveninin bu kadar uzamış ol-

ması kamuoyunun üyelik konusunda-

ki cesaretini kırdı.

İki tarafın da birbirine ihtiyaç duy-

duğu her geçen gün pekişen bir gerçek.

Özellikle mülteci sorununun ortaya

çıkmasıyla birlikte AB ülkeleri Türki-

ye’nin bölgedeki önemini bir kez daha

anlamış oldu. Türkiye - AB ilişkilerinin

bir “kazan - kazan” ilişkisi olduğu her

zaman göz önünde bulundurulmalı.

Biz, İstanbul iş dünyası olarak, bu

süreçte üzerimize düşen görevi yerine

getirmeye hazırız. Fakat bu iş sade-

ce politik ve ekonomik çerçeve içine

sıkıştırılamaz. AB’ye üyelik aynı za-

manda sosyal ve kültürel bir projedir.

Halkın ve sivil toplumun bu konuda

desteğini almak da büyük önem arz

ediyor. Hem ekonomik hem de sos-

yal açılardan, biz de İstanbul Ticaret

Odası olarak bu noktada çok yoğun

bir biçimde çalışıyoruz.

Ancak şunun altını çizmek isterim.

Karşılıklı siyasi irade olduğu sürece bu

yolda aşılmaz bir engel yoktur. Özel-

likle iş adamları için bu vizesiz seya-

hate geçilmesi çok önemli bir husus.

Bugün bakıyorsunuz, kamyona vize

yok, mallar giriyor çıkıyor. Ama mal

üreten, onu taşıyan iş adamına vize

var. Bu durumun sürdürülebilir olma-

dığı ortada. O nedenle vizesiz seyahat

noktasındaki gelişmeler, iş dünyasının

elini kuvvetlendirecek, karşılıklı tica-

reti de ileriye taşıyacaktır.

“Gümrük Birliği’nin revize

edilmesi zorunluluktur”

Esasen Türkiye’nin durumu, aday

ülke olduğu açıklanmadan önce AB ile

Gümrük Birliği içerisinde yer almaya

başlayan üç ülkeden birisi olması iti-

barıyla diğer ülkelere göre farklı bir

nitelik taşıyor. Her zaman söylediğimiz

gibi, 1996’daki şartlarla alınan karar-

lar, bugünün konjonktüründe, ihtiyaç-

ları karşılamaktan uzak. Dünün şart-

ları, bugünün şartlarıyla uyuşmuyor.

Ekonomik düzenin dinamik yapısı ve

Serbest Ticaret Anlaşmalarının (STA)

ticaret politikalarında baskın bir rol

üstlenmesi, bu durumu daha da kri-

tik hale getirdi. Bu minvalde Gümrük

Birliği revizyonu artık zorunluluktur.

Dolayısıyla da Gümrük Birliği’ni

STA konusuyla birlikte değerlendir-

mek lazım. Türkiye ile AB arasındaki

Gümrük Birliği’nin, Birliğin ticaret

politikalarının tek taraflı üstlenilmesi

koşulunu içermesi nedeniyle AB’nin

üçüncü ülkelerle imzaladığı STA’lar

Türkiye için de bağlayıcı oluyor.

AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı

STA’lara Türkiye’nin otomatik olarak

taraf olamaması, Türkiye’nin bu ülke-

lerden ithal ettiği ürünlere tek taraflı

indirilmiş gümrük vergisi oranlarını

uygulamasına yol açıyor. Ancak bu

ülkelere ihraç ettiğimiz mallardan

yüksek gümrük vergileri alınmaya

devam edilebiliyor. AB’nin büyük ih-

racatçı ülkelerle yaptığı STA’lar, bu