Table of Contents Table of Contents
Previous Page  11 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 11 / 84 Next Page
Page Background

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ

9

mesinden ziyade aksayan taraflarında

iyileştirilmeler yapılması çok daha

öncelikli. Bu alanlar arasında; teknik

mevzuat, mevzuat uyumu, hayvan

ve bitki sağlığı ve anlaşmazlıkların

çözümünü saymak mümkün. Dünya

ticaretinde olduğu gibi AB ile ticareti-

mizde de gittikçe daha fazla karşımıza

çıkan tarife dışı engel niteliğindeki

bu alanların ticarete engel olmasının

önüne geçilmesini bekliyoruz. Ayrı-

ca, Gümrük Birliği’nin tesis edildiği

yıllarda bugün bu kadar çok önem

kazanacağı tahmin edilemeyen Ser-

best Ticaret Anlaşmaları konusunun

Gümrük Birliği’nin revizyonu süre-

cinde mutlaka gözden geçirilmesini

bekliyoruz. AB’nin ticaret politika-

sına baktığımızda, müzakereleri sü-

ren ticaret anlaşmalarının hem sayı,

hem içerik, hem de müzakere edilen

ülkelerin ticaretlerinin kompozisyo-

nu bakımından 1996 yılına göre çok

farklı olduğu bir gerçek. Özellikle ABD

ile müzakereleri süren TTIP, dünya

ticaretini derinden etkileyecek. AB bu

müzakereleri yürütürken ticaret poli-

tikasını büyük ölçüde AB ile uyumlaş-

tırmıştır. Türkiye’nin ise söz konusu

anlaşmanın dışında kalacak olması

kabul edilemez. Gümrük Birliği’nin

revizyonunun her şeyden önce ticaret

politikası alanında var olan sıkıntıları

da gidermesi bizim için son derece

önemli.

“Kıbrıs sorunu malzeme

olarak kullanılıyor”

Kıbrıs sorununun çözümü için

olumlu bir hava yakalanmışken

2016’nın çözüm yılı olması her iki

toplumun da çıkarına olacaktır. Türki-

ye - AB ilişkilerinde ise Kıbrıs sorunu-

nun yarattığı tıkanıklık aslında AB’nin

büyük devletlerinin gösterecekleri

siyasi irade ile çözülemeyecek bir me-

sele değildir. Bu noktada, Kıbrıs soru-

nunun AB’nin politikalarını belirleyen

büyük devletler tarafından bir maze-

ret olarak kullanıldığı görülmektedir.

Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olan

partilerin Almanya ve Fransa başta

olmak üzere Avrupa’nın diğer etkili

ülkelerinde de güç kazanıyor olması,

Kıbrıs sorunu çözülürse bile Türki-

ye’nin bundan olumlu etkilenmesine

engel olabilir.

“Türkiye’nin AB’ye yapacağı

katkı vurgulanmalı”

AB’nin hâlihazırda üye ülkelerde

süregelen ekonomik krizin etkilerini

hafifletmeye çalıştığı, bu nedenle de

genişlemeden ziyade kendi iç sorunla-

rına yoğunlaştığı bir dönem yaşadığı

görülmektedir. Kıbrıs meselesi nedeniy-

le Türkiye ile müzakerelerin 8 başlıkta

açılamaması AB’nin iç sorunlarına yo-

ğunlaşmasını kolaylaştırmakta ve Türki-

ye gibi büyük bir ülkenin tam üyeliğine

dair yeni düzenlemeler ile uğraşmaktan

alıkoymaktadır. Ancak müzakere süreci

bütün bu etkenlerden bağımsız olarak

düşünülmeli ve tam da ekonomik kriz

devam ederken Türkiye’nin üyeliğinin

AB’ye yapacağı katkı AB ülkeleri kamu-

oyunda vurgulanmalıdır.

Yeni faslın açılması ve göçmen kri-

zi sebebiyle artan ikili görüşmelerde

yakalanan ılımlı ton bir fırsat olarak

görülmeli ve sürecin hızlandırılma-

sı yönündeki tüm teknik ve politik

engellerin kaldırılması konusunda

stratejiler belirlenmelidir. Dönemsel

politik krizler, üyelik sürecine olum-

suz yansıyacak noktaya ulaşmadan ve

kamuoyunda AB’ye karşı olumsuz bir

etki yaratmadan aşılmalıdır.

Bu sürecin Türkiye’nin talebi doğ-

rultusunda başladığı unutulmama-

lıdır. Türkiye’nin talebindeki kararlı

tutumu, müzakere sürecine etki eden

politik ve teknik engellerin aşılma-

sında etkili olacaktır. Bugün Türkiye

- AB ilişkilerindeki en somut problem

olan Kıbrıs’ın aslında politik bir sorun

olduğu unutulmamalıdır. Türkiye bu

sorunu müzakere sürecini etkileme-

yecek şekilde yönetmenin yollarını

araştırmalıdır.

yerine getirmesi gerektiğini her plat-

formda dile getirmiştik. Nihayet 2013

yılında Türkiye’nin Geri Kabul An-

laşması’nı imzalaması ile bu konuda

AB tarafından öne sürülen en büyük

engellerden biri ortadan kalktı ancak

henüz atılması gereken tüm adımlar

atılmadı. Geldiğimiz noktada, 2016

yılı telaffuz edilirken yine de temkinli

davranmak gerektiğine inanıyoruz.

AB tarafından yapılan açıklamalarda

vize serbestliğinin Türkiye’nin bağ-

lı olduğu diğer koşul ve kriterler ile

birlikte değerlendirileceği vurgulanı-

yor. Bu da demek oluyor ki bu hayalin

gerçek olması, Türkiye’nin Geri Kabul

Anlaşması ve Vize Serbestliği Yol Hari-

tası’ndaki koşulları yerine getirmesi-

ne bağlı. “Vizesiz Avrupa” hayali ancak

beklenen reformların hızlandırılması

ile mümkün olacaktır. Türkiye’de si-

yasal istikrarın tekrar sağlanmasının

ardından bu konuda da toplumun tüm

kesimleri tarafından desteklenecek

bir siyasi irade ortaya koyulabilirse

30 yıldır devam eden zorunlu vize

uygulaması sonucu yaşanan zorluklar

nihayet sona ermiş olacak.

“Gümrük Birliği’nde

iyileştirmeler yapılmalı”

Gümrük Birliği’nin revizyonu, hem

kapsamının genişletilmesini hem de

hâlihazırda yaşanan sıkıntıların gi-

derilmesine yönelik derinleştirilme-

sini içeriyor. AB ve Türkiye, Gümrük

Birliği’nin mevcut halinin eksikleri

olduğu ve artık yetersiz kaldığı konu-

sunda fikir birliği içinde olsa da her

iki tarafın revizyondan beklentileri

farklı. Bu nedenle müzakere sürecine

hazırlık dönemi olacak 2016 yılının

çok iyi değerlendirilmesi ve yapıla-

cak değişikliklerin farklı sektörlere

etkisinin iyi incelenmesi gerektiğini

düşünüyoruz. Gümrük Birliği’nin sa-

nayi ürünlerini kapsıyor olması ne-

deniyle, Türkiye’nin en büyük sanayi

odası olan Odamız üyeleri için Güm-

rük Birliği’nin kapsamının genişletil-