

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ
116
BRÜKSEL’DEN BAKINCA
kilerdeki soğumayı, tam da bu söz-
cükle ifade ediyordu.
Tabii ki burada buzdolabına koyu-
lan şey “üyelik süreci”; koyan da AB.
Türkiye’ye bakınca, yeni hükümetin
ve özellikle de Sayın AB Bakanımızın
büyük bir çaba içinde olduğunu; yeni
bir iletişim stratejisi ve eylem planının
hazırlanıp uygulamaya geçirildiğini
görüyoruz. AB’ye kafa tutan konuş-
malar dahi, AB’nin bizim için stratejik
önemi ve bir gün tam üye olma karar-
lılığımız vurgulanarak başlıyor. Kamu-
oyu yoklamaları da Türk halkının için-
de AB’ye (ve genel olarak da “Batı”ya)
sıcak bakanların oranında ciddi bir ar-
tış olduğunu gösteriyor. Hâl böyleyken
nereden çıktı bu buzdolabı?
Bu noktaya bir günde gelinmedi.
Aslında buzdolabına giden yolda ilk
adımlar müzakerelerin başladığı gün
atıldı. Nedenleri sorulunca birçok
sebep sıralanabilir; ama kanaatimce
en belirleyici sebep, karşılıklı olarak
yaşanan çok ciddi bir güven zede-
lenmesi. Öyle bir noktaya geldik ki,
bugün itibarıyla, AB başkentlerinde
ve Brüksel’de, Türkiye ile ilgili büyük
bir olumlu hamle yapılmasına evet
diyecek siyasetçi bulmak neredeyse
imkânsız. Türkiye’de de durumun pek
farklı olduğu söylenemez.
Bu arada, uzun süredir unuttuğu-
muz “hazmetme” kavramı da tama-
men farklı bir kullanımla yeniden gün-
deme girmek üzere. Biz, Avrupa’nın
“halkı Müslüman bir Türkiye’yi haz-
medip edemeyeceğini” test ederken,
AB siyasetçileri de Türkiye’nin “Batı
değerleri ve sistemi” içinde kalma ni-
yetini (bir başka deyişle, bu değerleri
içimize sindirip sindiremeyeceğimizi)
sorgulamaya cür’et edebiliyorlar.
Son bir ay içinde AB düşünce ku-
ruluşları ve AB kurumlarınca düzen-
lenen, TürkiyeȂAB ilişkilerinin ele
alındığı çok sayıda konferans ve tar-
tışmalı toplantıya iştirak ettim. He-
men tamamında konuşmacılar ya da
soru sorarak katkıda bulunanlar bir
şekilde bu “hazmetme” konusuna de-
ğindiler. Bu soruyu anlamlı bulduğu-
mu söyleyemem. Evet, ben de “Batı”yı
bir şekilde dünyanın son iki yüzyılının
önde gelen, yöneten, sistemi kontrol
Kafam net ama
gündem karışık:
Ortaklığın durumu–
İslamofobi – Syriza
Geçen yılın son yazısında gözlerimizi geçmişe
çevirmiş, Vakfımızın kuruluş günlerinden bugüne
uzanan çizgide tarih kokan, biraz da duygusal, kısa
bir seyahat yapmıştık. Bu defa, o atmosferden çıkıp
dikkatimizi güncele çevireceğiz.
Ö
nce ilişkilerin durumunu de-
ğerlendirecek, sonra da AB’de
yükselmekte olan iki dalganın
ilişkilerimizi yakın dönemde ne şekil-
de etkileyebileceği üzerinde bazı fikir-
ler geliştirmeye; üç farklı ipin ucunu
bir yerde buluşturup kafamızda bir
düğüm atmaya çalışacağız.
Üyelik Süreci Soğumaya
Bırakılmış Durumda
Türkiye Ȃ AB ilişkilerinin bu-
günkü durumunu tek kelimeyle
özetle deseler “buzdolabında” en
uygun kelime olurdu. Zaten, Sa-
yın Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet
Davutoğlu da geçtiğimiz ay içinde
yaptığı Brüksel ziyaretinde, Avru-
pa’nın Dostları adlı düşünce kurulu-
şunun toplantısında yaptığı konuş-
mada “buzdolabının önünde daha
uzun süre beklemeyiz” derken iliş-
M. Haluk NURAY
İKV Brüksel Temsilcisi