Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  23 / 96 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 23 / 96 Next Page
Page Background

21

ler, 2004 yılında Türkiye ile katılım hedefine yönelik mü-

zakereleri başlatma kararını almıştır. Ancak müzakerelerin

başlamasını takiben, gerek Kıbrıs sorunu, gerekse Alman-

ya ve Fransa’nın Merkel ve Sarkozy idaresinde Türkiye’nin

tam üyeliğine karşı politika benimsemeleri bu uzlaşmayı

aşındırmıştır.

Komisyon Başkanı Juncker, mensup olduğu parti gru-

bunun yaklaşımını yansıtmakta ve AB’nin genişlemesine

olduğu gibi, Türkiye’nin üyeliğine de olumsuz yaklaşmak-

tadır. Bunun yanında, AB’nin genişlemesine getirdiği kı-

sıtlama; özellikle bazı Batı Avrupa ülkelerinde yankı bulan

AB’nin genişleme yorgunluğunu da yansıtmaktadır. Gerek

kendi parti grubu ve Almanya gibi lider ülkeler, gerekse

geniş kamuoylarının genişlemeye temkinli yaklaşmasının

ve AB serbest dolaşım alanına yeni Üye Devlet vatandaşla-

rının girmesinden duyulan endişelerin sonucunda, Junc-

ker AB’nin en başarılı dış politika aracı olarak nitelendirilen

genişleme politikasına ket vurabilmektedir.

TÜRKİYE NE YAPMALI?

Türkiye, AB üyelik müzakereleri sürecinde bugüne

kadar Kıbrıs sorununa ilişkin blokajlar, Almanya gibi li-

der bir ülkenin isteksizliği ve Fransa gibi diğer bir lider

ülkenin engellemeleri ile karşı karşıya kaldı. Bugün de

genişlemeyi ve Türkiye’nin üyelik perspektifini destekle-

meyen bir Komisyon Başkanı görevde. Türkiye’nin 2019

yılına kadar üye olamayacağı, bugünden bakılınca kolay-

lıkla tahmin edilebiliyor. Ancak bunun tüm aday ülkeler

için açık bir şekilde söylenmesi, AB içindeki genişleme

yorgunu kamuoylarını rahatlatırken, AB’nin kapısında

bekleyen ülkeler ve halkları için şevk kırıcı bir mesaj olma

özelliği taşıyor.

Komisyon Başkanı düzeyinde verilen bu şevk kırıcı

olarak nitelendirdiğimiz mesaj, Türkiye’yi üyelik yolun-

dan saptırmamalı. Türkiye’nin AB ile ilişkileri bugüne

kadar hep zorlu ve engellerle dolu bir seyir halinde iler-

lemiştir. Juncker’in seslendirdiği görüşün aksine, Türki-

ye’nin AB’nin geleceği için vazgeçilmez olduğunu düşü-

nen çevreler ve liderler de var. Sosyal Demokratlar gibi,

İsveç’in Dışişleri eski Bakanı Carl Bildt gibi.

Juncker ve

Avrupa Halklar Partisi Grubu tek başlarına Türkiye’nin AB

yolculuğunu sonlandırmak ya da nihai limana varmasını

engellemek gibi bir güce sahip değildir.

Türkiye’nin bu dönemde yapması gereken:

AB üyesi devletlerle diplomatik ilişkilere ağırlık ver-

mek;

Demokrasi, insan hakları, temel özgürlükler, sosyal ve

çevre standartlarında ilerici adımlar atarak, Türkiye’ye

yönelik eleştirileri bertaraf etmek ve Türkiye’ye destek

verenlerin elini güçlendirmek;

Türkiye’nin kültür, sanat ve spor gibi alanlarıyla başka

bir aynadan görülmesini sağlayarak, Avrupa sahnesi-

ne çıkmasına destek olmak;

Güçlü bir kamuoyu stratejisi ile Türkiye’nin AB kamu-

oylarında yalnız kötü değil, iyi özellikleri ile tanıtıl-

masını mümkün kılıp, Türkiye’yi Avrupa’nın dışında

ve ötekisi olarak sunan görüşleri sorgulayarak, ortak

yönlerimizle birlikte Avrupa’ya yaptığımız ve üye ola-

rak yapabileceğimiz katkıları ön plana çıkarmaktır.