Previous Page  73 / 88 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 73 / 88 Next Page
Page Background

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ

71

AB’nin üzerindeki bu uluslararası

baskının arkasında, konunun AB için

fazlaca siyasileştirilmiş olduğu gerçeği,

dönemin hemen hemen tüm makale-

lerinde yerini almıştı hatırlanırsa. Ko-

nunun AB için bu denli önemli bir hale

getirilmesi ile birlikte, müzakerelerde

farklı pozisyonlardaki tarafların da AB

üzerindeki baskılarını artırdığı yorum-

ları gelmişti. Bu uluslararası baskı ne-

ticesinde de AB’nin müzakerelerdeki

etkin rolü kısıtlanmıştı.

Günümüzdeki iklim değişikliği ile

mücadelede sergilenen müzakere orta-

mına baktığımızda, Obama hükümetinin

özellikle Paris Anlaşması’nın müzakere

sürecinde oldukça etkili olduğunu ve

hatta bazı maddelerin kabul edilmesin-

de söz sahibi olduğunu belirtebiliriz.

İklim değişikliği müzakerelerinin yeni

lideri ABD oluyor derken, anlaşma met-

ninin ABD tarafından kabul edilmeme-

siyle AB, yarışta öne geçme gayretine

girdi gibi duruyor.

Yeni Dönemde AB-Çin

Yakınlaşması

1-2 Haziran 2017 tarihleri arasında

Brüksel'de gerçekleştirilen 19’uncu AB-

Çin Zirvesi, ABD’nin anlaşmadan çekil-

me kararıyla birlikte daha da önemli bir

hal aldı. İki taraf, zirve sonunda imzala-

dıkları ortak metinde, Paris Anlaşma-

sı’na bağlılıklarını ortaya koyduklarını

ve iklim değişikliği ile mücadelede ve

temiz enerjiye geçiş sürecinde ileriye

dönük iş birliği sözü verdiklerini bil-

dirdi. Her iki taraf anlaşmayı istihdam,

ekonomik büyüme ve yatırımlar için bir

fırsat olarak gördüklerini ve tüm pay-

daşlar ile ortak çalışmaya hazır olduk-

larını beyan etti. Küresel emisyonlarda

ilk üçte yer alan AB ve Çin tarafından

yapılan bu tür ortak bir açıklama, kü-

resel iklim değişikliği ile mücadelenin

devam ettiğinin açık bir göstergesiydi.

Ancak bütün umutları AB ve Çin

üzerinde aramak da yanlış olur. Nite-

kim 197 ülkenin imzası ve 147 ülkenin

onayını almış bir anlaşmadan söz edi-

yoruz. AB, kendi içinde düşük karbon-

lu ekonomi modeline geçişte ve temiz

enerji teknolojileri ile inovasyon çalış-

malarında kuvvetli olan üye ülkeleri

barındıran, 500 milyonluk nüfusu ile en

büyük tek pazar ve dünyanın da en bü-

yük ticaret bloğu. Diğer taraflardan biri

olan Çin, temiz teknolojiye yatırımı ile

dikkat çekiyor. Ancak AB’nin pazar de-

netleyicisi konumundaki sistemi RAPEX

(The Rapid Alert Systemfor Non-Food

Dangerous Products) raporlarına göre,

AB pazarında çevreye duyarlı olmayan

ve kimyasal madde taşıyan ürünlerin

büyük oranda Çin menşeli olduğunu da

görüyoruz. Son zamanlarda BM müza-

kerelerinde sesi duyulan ülkelerden bir

diğeri olan Meksika’nın ulusal politi-

kalarını da incelemekte fayda var. Aynı

şekilde Kanada, Avusturalya, Hindistan

gibi emisyon üreticilerinin de hala an-

laşma dahilinde olduğunu unutmamak

gerekir. Obama hükümeti tarafından kabul

edilen ABD’nin anlaşma için sunduğu

uzun vadeli hedefte, 2025 yılına kadar

2005 yılına kıyasla emisyonlarda yüzde

26 ila 28 oranında azaltım öngörülüyor.

Çin, bu yıl ulusal karbon pazarını uygu-

layacağını ve 2030 yılına kadar emis-

yonlarını yüzde 60 azaltacağını açıkladı.

AB, 2030 gündeminde düşük karbonlu

ekonomiyi destekleyici ek tedbirleri

tüm sektörlerde uygulamaya başlamak-

la beraber, 1990 yılına kıyasla yüzde 40

oranında azaltım olacağını tekrarlıyor.

Brexit sürecindeki Birleşik Krallık’ın

ise tek başına 2050 yılına kadar 1990

yılına kıyasla emisyonlarda en az yüzde

80 oranında azaltım hedefi bulunuyor.

Öte yandan, ABD içerisinde Trump

hükümetine rağmen, temiz enerjiye da-

yalı istihdam oranları güçlü bir zemine

sahip. ABD Enerji Bakanlığı’nın bu yılın

başında çıkardığı Ulusal Enerji ve İs-

tihdam Raporu’na göre, ABD’de güneş

enerjisi sektöründe çalışan kişi sayı-

sı 374 binin üzerinde. Bu sayının 152

bini sadece Kaliforniya eyaletine ait.

Ülkede enerji verimliliği ile ilgili çalışan

kişi sayısı yine Kaliforniya’da 300 binin

üzerinde. Teksas ise rüzgâr enerjisinde

ülkenin birincisi ve 24 binin üzerinde

istihdama sahip.

Paris Anlaşması’nın bu yüzyılın so-

nuna kadar küresel emisyonların 2°C

hatta 1,5°C ile sınırlandırılmasını ve te-

miz enerjiye geçilmesini öngören önem-

li bir süreci başlatmasıyla beraber, 197

ülkenin imzasını ve 147 ülkenin onayını

taşıyan küresel bir amaca hizmet eden

ortak bir değer olduğu hatırlanmalıdır.

Paris Anlaşması’nın 28’inci Maddesi

uyarınca, bir ülkenin anlaşmadan çe-

kilmesi için 3 yıllık bir sürenin ve bu

sürecin ardından 1 yıl içinde de bu ka-

rarın açıklanma süresinin olduğu ayrıca

dikkate alınmalı. Bu süre içinde diğer

tümülkelerin Paris Anlaşması’nın uygu-

lanmasını destekleyici tavır sergilemesi

ve anlaşma için sundukları ulusal be-

yanlarına sadık kalması, küresel amaca

bağlılık için oldukça önemli.

AB’nin liderliği konusunda son ola-

rak, AB çalışmaları okumuş ve/veya

üzerinde çalışan herkesin bileceği çok

klasik bir bilgiye değinirsek, Christop-

her Hill’in 1997 yılında uluslararası

literatüre şöyle bir yorum kattığını ek-

leyelim: “

AB’nin aktörlüğü, hem Birlik

içi kapasite hem de uluslararası cami-

adan gelen talepler arasındaki uyumlu

dengeden geçmektedir

”. AB’nin, ülkeler

ve iklim değişikliği ile mücadeleyi des-

tekleyen kurumlar arasında bir köprü

görevini yeniden üstlenebilmesi, Çin ile

kurduğu ortaklıkla mı başlayacak hep

birlikte göreceğiz.

1

“Sierra Club on Paris Agreementwithdrawal:“A HistoricMistake”, 31

Mayıs 2017,

http://content.sierraclub.org/press-releases/2017/05/

sierra-club-paris-agreement-withdrawal-historic-mistake, Erişim

Tarihi:Temmuz 2017.

2

Yale Climate Opinion Maps - US 2016, http://climatecommunication.

yale.edu/visualizations-data/ycom-us-2016/

,ErişimTarihi:Temmuz

2017.

3

Yale Program on Climate Change Communication, http://mailchi.

mp/yale/states-support-paris-2621245?e=019c0d3026, ErişimTarihi:

Temmuz 2017.