

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ
70
EKOLOJ İ PENCERESİ
derlik örneğinin sergilendiğini görmek
mümkün. Hatırlanacağı üzere; ABD, Çin
ve Kanada gibi en büyük emisyon üreti-
cisi konumundaki tarafların, protokolün
ikinci taahhüt dönemi olan 2013-2020
için herhangi bir hedef takvimi sun-
maması, AB’yi iklim müzakerelerinde
liderlik seviyesinde tutmaya yetmişti.
Ancak 7-18 Kasım 2009 tarihlerinde
Kopenhag’ta gerçekleştirilen BM İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 15’inci
Taraflar Konferansı (COP 15) sırasında,
küresel bir iklim anlaşması üzerinde
ülkelerin uzlaşamamasından büyük bir
oranda AB sorumlu tutulmuştu. 2008
yılında başlayan mali ve ekonomik kriz,
AB’nin iç sorunlarını tetiklemiş ve ister
istemez Birliğin kendi politikalarına yö-
nelmesine neden olmuştu.
değişikliğine ve çevre koruma konuları-
na yönelik yeni kuralların oluşturulma-
sına ve aynı zamanda ortak politikalar
üretilmesine olanak sağlamıştı. Hatta
Kyoto Protokolü’nün ilk yükümlülük
dönemi için verilen yüzde 8’lik azaltım
taahhüdü üzerine AB o zamanlar “Kyoto
lideri” olarak anılmıştı.
Hatırlanması gereken bir başka nok-
ta olarak, Lizbon Anlaşması’nın 47’nci
Maddesi, AB’ye uluslararası anlaşmaları
müzakere etme ve sonuçlandırma yetki-
si tanıyor. Bu madde, çeşitli konularda
olduğu gibi AB'ye, BM iklim değişikliği
müzakerelerinde de önde yer alması
için önemli bir seçenek sunmuştu.
AB’nin müzakerelerdeki konumuna
kısaca bakarsak, Kyoto Protokolü’nün
kabul edilmesinde oldukça net bir li-
Trump’a oy verenlerin
görüşüne bakıldığında
destekçilerin
neredeyse yarısı
(yüzde 47) ABD’nin
Paris Anlaşması’nda
kalmasını savunuyor.