

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ
79
Tablo: Avrupalıların Türkiye Algısının Dünü ve Bugünü
Hangi Kesim
10 yıl önce
Bugün
Düşünce kuruluşları
/ Fikir önderleri
Batı’nın güvenilir ve sadık müttefiki
olan bir Avrupa ülkesi.
Batı ittifakının tam içinde. Örnek alınan
bir bölge gücü. Beklenen reformları
hızla yerine getirmekte ve AB’ye
yaklaşmakta.
Batı için, tamamen güvenemeyeceği
ama güney doğusundaki sıcak savaş
ve göçmen sorunu nedeniyle iş birliği
yapması gereken bir Orta Doğu ülkesi.
Batı ittifakının dış sınırlarında geziniyor.
AB’yi yöneten
kurumlar
Üye olma özelliklerine yeterince sahip.
Uzun vadede de olsa, gereğini yerine
getirince içeride yeri var.
İçeride samimi destekçileri, isteyenleri
var ve sayıları giderek artıyor.
Üyeliğinin AB’ye getireceği avantajlar
var (savunma, güvenlik, genç işgücü,
kültürler arası barış vb.)
AB ülkelerinde yaşayan 5 milyona
yakın vatandaşımız entegrasyon için
bir zenginlik ve umut kaynağı.
Hedef hayat ortaklığı.
Aday olmanın temel özelliklerini dahi
hızla kaybediyor, AB’den uzaklaşıyor.
Üye olabilmesi kısa ve orta vadede
kesinlikle mümkün değil.
Hiçbir samimi destekçisi yok. İlişkileri
tamamen kesmenin maliyeti
daha yüksek olacağı için, stratejik
gerekçelerle yakın (yani AB’nin etki
alanında) tutulmalı.
AB ülkelerinde yaşayan 5 milyona
yakın, bir bölümü uyum/asimilasyon
sorunu yaşayan vatandaşımız kaygı
sebebi.
Hedef menfaat ortaklığı.
Medya, ekonomik
ve sosyal kurum ve
kuruluşlar
Hızlı reformlarla doğru yönde
değişen parlak bir model ülke. Yatırım
yapılabilir hatta mutlaka yapılmalı.
Ekonomik ve sosyal alanlarda
yükselişte. Mutlaka gidilmeli.
Başarıyı sürdüremiyor. Reform hevesi
sona erdi, ilerleme durdu hatta geriye
kayış var. Model olma özelliğini gide-
rek yitiriyor. Model alma konusunda da
zaaf yaşıyor ve kararsızlık gösteriyor.
Dış Politika
Batı ile birlikte hareket etme yüzdesi
çok yüksek, çıkarlarımız büyük ölçüde
örtüşüyor.
Bölge gücü olma yolunda yumuşak
gücünü kullanarak hızla ilerliyor. Etki
alanını genişletiyor. Komşuları ile
uzlaşmazlıklarını barışçıl olarak çözme
yolunda başarılı. Bölgenin barış ve
istikrar yaratıcısı ve dağıtıcısı olabilir.
AB ve ABD ile mevcut uyum
bozuluyor. Çıkarların örtüşme alanı
azalıyor, farklılıklar çoğalıyor. Rusya ile
yakınlaşıyor ama Putin bu yakınlaşmayı
kendisi açısından kullanacaktır. S400
füze sistemleri ve nükleer santral
Batı’da kaygı yaratıyor. Enerjide
Rusya’ya bağımlılık perçinleniyor.
Tüm komşuları ile çatışıyor. Gerginlik
üreticisi, tarafı ya da yaratıcısı.
Batı’nın başlıca
kurumları ve etkin
STK’lar
Kurumlar içinde giderek gücünü artırı-
yor, varlığı daha görünür hale geliyor,
sözü dinleniyor (BM, Avrupa Konseyi).
Küresel STK’larla arası iyi.
Kurumlar içinde hala yeri sağlam ama
ağırlığı tartışılıyor (Avrupa Konseyi,
OSCE, Venedik komisyonu). Küresel
STK’ların bakışı olumsuza dönüyor
(Human Rights Watch, PEN).
İlkesel yaklaşım
Koşulluluk (AB).
Tüm alanlarda karşılıklı gayret ve güçlü
iş birliği. Birlikte ilerleyelim, gereğini
birlikte yapalım.
Müzakere süreci ve müzakere
çerçevesi işliyor. Her alanda iş birliği
öngörülüyor.
Mali yardımlar artarak devam etmeli.
Kamunun alt yapı projeleri de
desteklensin.
İlkeli pragmatizm (AB)
top Türkiye’nin sahasında, gereğini
yaptığı ölçüde olumlu karşılık verelim.
Tüm alanlarda değil sadece ortak
menfaat alanlarında iş birliği.
Fiilen durmuş olan katılım
müzakereleri resmen de dondurulsun.
Mali yardım azaltılsın, sivil topluma
kullandırılsın.
kında daha fazla duyulacaktır. Detaylara
girmeden dünyanın ekonomik ve siyasal
ağırlık merkezinin Asya’ya doğru kay-
masının etkileri anlamında kullanılan
bu kavram şimdi artık kurumları ve de-
ğerleri de kapsamaya başlamış durum-
da. Örneğin, sürekli ve hızlı kalkınma
için “Batı’nın tanımladığı demokratik
değerlerin” bir ölçüde askıya alınabile-
ceği görüşü giderek yaygınlaşıyor; “güç-
lü liderlik” arayışları başlıyor. Temel
özgürlüklerin kısıtlanmasına hoşgörüy-
le bakanların sayısı artıyor. Çünkü Do-
ğu’nun başarısının nedenleri arasında
bunların da olduğuna inanılıyor. Nasıl
ki bir zamanlar, bazı toplumlar bir “ba-
tılılaşma” sorunsalı yaşadıysa yakında
bazı ülkelerin bir “doğululaşma” dal-
gasına kapıldığını da görebiliriz. Çünkü
Doğu’nun başarısının nedenleri ara-
sında bunların da olduğuna inanılıyor.
Türkiye’nin Osmanlı’dan beri devam
eden “batılılaşma” serüvenini hatırla-
yın. Yakında bazı ülkeler “doğululaşma”
serüveni yaşamaya başlarsa şaşırmayın.
Bu iş bugünden yarına olmaz ama gidi-
şat o yönde.
Dedik ya, dünya çok ilginç bir dö-
nemden geçiyor. Hemen her ülke önemli
değişimlerin ve dönüm noktalarının eşi-
ğinde. Küreselleşme son 30 yılda tüketi-
mi ve bilgiyi yaygınlaştırdı ama refahı ve
istikrarı değil. Bu şartlar altında her ülke
kendi sorunları ile boğuşuyor. Ulusalcı
eğilimler yükseliyor. Sadece yönetimler
değil halklar da bundan etkileniyor. Al-
gılamalar karşılıklı olarak çarpıklaşıyor.
Örneğin, AB’nin Türkiye’ye, Türkiye’nin
de AB’ye ihtiyacı kalmadığına ilişkin algı
yaygınlaşıyor.
Bizdeki AB algısının nasıl değişti-
ğini hepimiz kendi örneğimizden bili-
yoruz zaten. AB’nin (ve daha genel an-
lamıyla Batı’nın) Türkiye algısı son 10
yılda, değişik kesimler nezdinde nasıl
değişti gelin şu tablo yardımıyla kâğıda
döküp bakalım. Kutular içindeki cüm-
lecikler Brüksel’de muhataplarımdan
bizzat dinlediğim değerlendirmelerden
aldığım notlara dayanıyor. Batı’da hâ-