

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ
88
BRÜKSEL’DEN BAKINCA
Peki, bizimAB’yi İzleme Raporumuzun
referans noktası ne olacaktır? Ancak bu
soruya cevap verdikten sonra anlamlı
bir izleme yapabiliriz.
Bu soruya herkesin kendince bir
cevabı vardır mutlaka ama burada
kişisel görüşlerden ve duygusal se-
beplerden ziyade, genel kabul görecek,
AB’yi istememize veya istemememize
yol açacak rasyonel sebeplerin iki sü-
tunlu bir listesini yapmaya; AB’nin
onu cazip kılan başarılarını ve onu
istenmez yapan hata ve eksikliklerini
belirlemeye; bir anlamda, Türkiye’nin
AB’yi İzleme Kriterlerini saptamaya
çalışacağım. Aslında bu yazıya kendi
raporumuzu ana hatları ile de olsa
kğıda dökebilirim diye başladım ama
konuyu oraya getirene kadar bana ay-
rılan yerin sonuna geldim. Yan tarafta
sadece iki başlıkta siyasi ve ekonomik
konular başlığı altında birer konuya
değinip raporun neye benzeyeceğine
ilişkin bir giriş yapacağım. Gelecek
ay Komisyon İzleme Raporu’nun yeni
halini gördükten sonra da raporu bu
minvalde zenginleştirmeye çalışaca-
ğım. İstiyorum ki, AB’nin cazip ve itici
olan unsurlarını ve o unsurların za-
man içinde nasıl geliştiğini/değiştiğini
bir görelim. Unutmayın, bu sadece çok
ama çok kısa bir örnek olacak.
Bu alanlar artırılabilir ve her alan-
da verilen örnekler genişletilebilir.
Ama yönetici özeti yapsam, hepsinin
ortak noktası olarak şunu söyleye-
bilirim: AB’nin başarıları eskimiştir
ama olumsuzlukları yenidir. AB’nin
kuruluş anının değerlerine sahip çıkan
nesiller kaybolmuştur. Yeni nesillerde
yeni talepler yükselmektedir. AB, yeni
taleplere cevap verme yönünde ciddi
bir reform ihtiyacı içindedir ama yapa-
mamaktadır; değişememektedir
Bu konuya tekrar dönmek üzere...
■
AB’nin başarıları eskimiştir; ama olumsuzlukları yenidir. AB’nin
kuruluş anının değerlerine sahip çıkan nesiller kaybolmuştur.
Yeni nesillerde yeni talepler yükselmektedir.
Siyasi alandan bir örnek
Yüz yıl boyunca dünyanın gördüğü en şiddetli kıyım ve savaşların yaşandığı Avrupa toprak-
larında son 65 yıldır savaş yaşanmamıştır. Fransa ve Almanya sıkı dostlar haline gelmiş, eski
Sovyet Bloku ülkeleri nispeten sorunsuz şekilde Batı Blokuna alınmıştır. Birçok ülke üyelik için
sıradadır. Üye ülkelerin dünya sahnesindeki etkileme gücü artmış; “Birleşik Avrupa” hayal ol-
maktan çıkmıştır. Belki de AB, 21’inci yüzyılın küresel yönetim modelinin ilk taslağıdır.“Değer-
ler Avrupası”tüm dünya vatandaşları için bir çekim merkezidir.
AB şu anda bir kimlik sorunu yaşamaktadır. Değişik noktalarda fay kırıkları ortaya çıkmıştır.
Dağılma/daralma ihtimalinden dahi söz edilmektedir. Kurumları kötü oluşturulmuş ve kötü
çalışmaktadır. Gündemi giderek halktan uzaklaşmakta, bu da ülkelerin rekebet gücünü azalt-
maktadır. Demokrasi açığı kapatılamamaktadır. Bir kısmını kendi yarattığı değerleri kendi
içinde uygulamakta ne kadar titiz davranıyor olsa da dışarıda aynı hassasiyeti göstermemek-
te, bu da dış dünyada çifte standart olarak algılanmaktadır. Üstelik son zamanlarda, bir kısım
değer ve kurucu ilkelerini (dayanışma, kişilerin serbest dolaşımı gibi) içeride dahi uygulamak-
ta güçlük çekmektedir. “Avrupa”demokrasisine sahip çıkacak bir “Avrupa halkı”oluşturulama-
mıştır.
Ekonomi alanından bir örnek
AB ülkeleri arasında mevcut farklılıklar, Avrupa’da “ekonomik büyüme ve sosyal gelişme” al-
anında ortak bir yaklaşım oluşmasını engellememiştir. Bu ortak yaklaşım, ticaret ve finans;
şirket ve inovasyon ile işgücü ve hükümet alanlarında, ortak politikalar ve kurumların varlığı
sayesinde gelişmiş ve dünyadaki diğer büyüme modellerinden ayırt edilen bir “Avrupa”
büyüme modeli ortaya çıkarmıştır. Avrupa, dünya nüfusunun yüzde 10’u ile dünya üretimi-
nin neredeyse üçte birini gerçekleştirir duruma gelmiştir. Bu model sayesinde Avrupa, İkinci
Dünya Savaşı sonrasında, benzeri görülmemiş bir bölgesel entegrasyon yaratmış, küresel
bir ekonomik ve ticari güç haline gelmiş ve insanlık tarihindeki en yüksek ortak yaşam stan-
dardını yakalayabilmiştir. Bu haliyle AB adeta bir“yakınlaştırma makinesi”gibi çalışmış; yaşam
kalitesini sürekli yükseltmiştir. Dünyadaki diğer hızlı büyüme örneklerinde, büyümenin etkile-
rini giderek daha geniş çevresine yayma anlamında bir“bölgesel entegrasyon”özelliği yoktur.
Zaman her şeyi olduğu gibi, bu modeli de yıpratmıştır. Yaşlanan ve yorulan AB’nin, “yaratıcı
Amerikalılar” ve “çalışkan Asyalılar” arasında sıkıştığını ve zor günler geçirdiğini düşünenleri
münazaralarda haklı çıkaracak bir kadar çok argüman vardır. Büyük umutlarla yaratılan Avro,
şu an AB’nin sorunlarının kaynağı olarak gösterilmektedir. Dünya küresel üretimi içinde
AB’nin payı giderek azalmaktadır. Dar anlamda borç krizi, daha geniş perspektiften ise“düşüşe
geçmiş demografi eğrisi”ve azalan verimlilik sorunları ile yüz yüze olan AB de radikal değişik-
liklere gitmezse yepyeni, yaratıcı yollar bulmazsa eski parlak günlerine, altın çağına geri
dönemeyeceğinin farkındadır. AB birçok alanda rakiplerinden geri kalmaktadır. AB ekonomisi
göreceli bir düşüş içindedir. İnişe geçtiği değerlendirmeleri yapılmaktadır.