

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ
21
yesiz çözüm bulunamayacağı; ikincisi
ise AB’nin izlediği Türkiye politikasının
yanlış olduğu.
AB, mülteci sorunuyla acilen yüz-
leşmek ve bu soruna hızlı ve etkin bir
çözüm bulabilmek için Türkiye’nin ka-
pısını çalmak zorunda kalıyor. Çünkü
Türkiye ve Türkiye’nin aktif rolü olma-
dan AB’ninmülteci sorunu ile mücadele
etme imknı bulunmuyor. Hal böyle
olunca, AB’nin Türkiye’ye ilişkin tavrı
da hızla değişiyor.
Hatırlanacağı üzere, son yıllarda
hem AB kurumları hem de Türkiye,
üyelik müzakerelerinde Yargı ve Te-
mel Haklar (23’üncü fasıl) ile Adalet,
Özgürlük ve Güvenlik (24’üncü fasıl)
fasıllarının açılması çağrısında bulu-
nuyordu. Başta temel haklar ve adalet
olmak üzere, Türkiye’de yaşanan kimi
gelişmelerin bu fasılların açılmasını
zorunlu kıldığı söyleniyordu. Tarafların
karşılıklı ısrarına rağmen, bu fasıllar
henüz müzakerelere açılmadı. Mülteci
krizi ile birlikte ise bu fasılların açıl-
ması da tartışılmaya başlandı. Benzer
şekilde, Enerji faslının (15’inci fasıl)
açılması ve Türk vatandaşları için vize
serbestliği sürecinin hızlandırılması da
gündeme geldi.
Mülteci krizine ilişkin “anlaşma”
veya “pazarlık” olarak adlandırılan bu
sürecin, müzakere fasıllarının açılma-
sına veya Türk vatandaşlarına yönelik
vize serbestliğine bağlanmasını, sap
ile samanın birbirine karıştırılması
olarak görmek mümkün. Her ne kadar
bu fasılların müzakere sürecinin ola-
ğan akışında açılması arzu edilse de
AB, mülteci krizinde Türkiye’nin daha
aktif rol oynaması için Türkiye’nin
“hayır” diyemeyeceği kozlar öne sürü-
yor, hele ki 1 Kasım’daki kritik seçim
öncesinde.
Sonuç ise oldukça düşündürücü...
Bugün gelinen noktada, müzakere sü-
recinde uzun zaman önce açılması ge-
reken fasılların nihayet açılması ve Türk
vatandaşlarının uzun yıllardır hak ettiği
ancak kullanamadığı vizesiz seyahat
imknı, Türkiye’nin mülteci krizi ile
mücadelede daha aktif bir rol üstlenme-
siyle sağlanabiliyor. Öte yandan, müza-
kere süreci doğru ve adil işleseydi söz
konusu fasılların hlihazırda açılmış
olacağını ve Türk vatandaşlarının AB
üye ülkelerine vizesiz seyahat ediyor
olacağını hatırlatmakta fayda var.
Kapalı Kapılar Ardında Süren
Pazar l ık , Türkiye ’ y i Nas ı l
Etkileyecek?
Türkiye ve AB arasında varılan an-
laşma kapsamında, Türkiye üzerinden
AB’ye geçmeye çalışan mültecilere en-
gel olunması; halen Türkiye’de olan
mülteciler ile muhtemel yeni mülteci-
lerin Türkiye sınırlarında tutulması;
Geri Kabul Anlaşması’nın yürürlüğe
girmesiyle birlikte yasadışı yollarla
Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçiş ya-
pan mültecilerin, anlaşmanın yürürlü-
ğe girmesiyle birlikte Türkiye’ye iade
edilmesi öngörülüyor. Hiç şüphesiz, bu
önlemlerin Türkiye açısından etkileri
göz ardı edilemez. Bilindiği üzere, Tür-
kiye’de hlihazırda iki milyonun üzerin-
de mülteci bulunuyor. Uluslararası Göç
Örgütü’nün verileri, 2015 yılında büyük
kısmı Türkiye üzerinden göç eden 600
binden fazla göçmenin AB ülkelerine
ulaştığını ortaya koyuyor. Geri kabul
ile birlikte bu mültecilerin Türkiye’ye
iadeleri gündeme gelecek.
Bugüne kadar AB’ye giden mülte-
cilerin büyük çoğunluğu için hedef ül-
kenin Almanya olduğu ve Almanya’nın
göçmenler konusunda diğer AB ülkele-
rine kıyasla daha yapıcı bir politika izle-
diği biliniyor. Her ne kadar Almanya bu
yıl 800 bin göçmen ve mülteciyi kabul
etmeyi öngörse de, mülteci krizinin son
durumu, bu sayının 800 bin ile sınırlı
kalmayacağına işaret ediyor. Hal böyle
olunca da potansiyel mültecilerin Tür-
kiye’de tutulması; Avrupa’ya gidenlerin
ise geri gönderilmesi gerekiyor. Bu nok-
tada da devreye Türkiye giriyor.