Background Image
Previous Page  87 / 92 Next Page
Basic version Information
Show Menu
Previous Page 87 / 92 Next Page
Page Background

85

AB

’de, mevzuatı çıkaranın önerisine bir de

“etki analizi” eklemesi mecburi. Yani, yeni

mevzuatın yol açacağı değişikliklerin ya-

ratacağı etkileri öngörmesi, önceden tahminen hesaplama-

sı ve bunu mevzuat önerisine eklemesi gerekiyor. Ama ne-

dense, mevzuatı hazırlayanlar tarafından hazırlanan bu etki

analizlerinin tümünde, ilgili kesimlerin bu işten yararlana-

cağı sonucuna varılıyor. Öte yandan, şikayetler de bir türlü

bitmiyor. Gerçi bu analizler daha sonra, nispeten bağımsız

(en azından hazırlayanlardan farklı) kurumlarca inceleniyor

ama dediğim gibi, bu incelemeler her şey olup bittikten, atı

alan Üsküdar’ı geçtikten, mevzuat hayatı etkiledikten sonra

yapılıyor. Sonuçtan etkilenecek kesimler tarafından yapılan

analizler ise, genelde daha gerçekçi oluyor.

Bir somut örnekle anlatayım

: “Açık Avrupa”(

Open Euro-

pe

) adlı bir İngiliz kuruluşu, AB enerji politikasının ve enerji

alanındaki AB 2020 hedeflerinin İngiliz firmalarına ve tüke-

ticilerine etkileri konulu bir çalışma yapmış ve özetle şunları

hesaplamış.

İngiliz mevzuatı yerine, AB mevzuatı uygulanmaya

başlanmasının üçüncü yılında, yani 2013’te, bu yeni uygu-

lamalar nedeniyle tüketicilerin ortalama elektrik faturası 59

sterlin (yüzde 5) artmış; 2014’te bu rakam 149 sterlin (yüz-

de 11 artış) olacakmış. KOBİ’ler içinse durum daha da va-

him. 2013’te işletmelerin ortalama enerji faturası 130.000

sterlin (yüzde 9) artarken, bu artış 2020 yılında 350.000

sterline kadar (yüzde 23 artış) çıkabilecekmiş. Raporda,

İngiliz mevzuatının toplam maliyeti yıllık 1,3 milyar sterlin

iken, AB mevzuatının yıllık maliyetinin 8,4 milyar sterlin

olduğu da belirtiliyor. En ilginç bilgi de şu: AB mevzuatı

yürürlüğe girerken, 2009 yılında (mevzuatı planlayanlar

tarafından) hazırlanan ön etki analizlerinde İngiltere’nin bu

önlemler sonucu toplam 200 milyar avro net fayda sağla-

yacağı öngörülüyormuş. Elimdeki rapor ise, fayda sağlamak

bir yana, bugün itibarıyla 11,4 milyar avro zararda oldukla-

rını ve böyle giderse bu ek maliyetlerin 2020 yılına dek 20,6

milyar avroya yükseleceğini söylüyor. Gerçi, ekonomilerde

bir kesimin harcaması diğer kesimin geliri haline gelir ve

resmin tamamına bakınca, rakamlar bir miktar oynayabilir.

Üstelik

Open Europe

, AB’ye nispeten şüpheyle bakan bir ku-

ruluş olduğu için, onun değerlendirme ve hesaplamalarında

da sapma da olabilir. Bunların hepsini biliyorum, ama sonuç

olarak rakamlar öyle farklı uçlarda ki, ne demek istediğimi

açıkça gösteriyor. Mevzuatın maliyeti konusunda bu derece

net bir örnek bulmak haliyle beni sevindirdi ve konu üzerin-

de daha fazla düşünmeye teşvik etti.

Raporun şu bulgusu, en azından prensip olarak doğru-

dur: KOBİ’lerin ve tüketicilerin cebinden, eğer AB mevzuatı

uygulanmasaydı çıkmayacak olan, fazladan bir miktar para

çıkmıştır. “Mevzuatın maliyeti” dediğimiz şey, işte tam da

budur. Bu paranın şirketlere ve devlete gitmiş olduğu ve

onların bu parayı nasıl kullandıkları sonraki hikâyedir ve

bu makro analizler, bizim mikro doğrumuzu değiştirmez.

Cebinden parası alınanın bu hesapları yapmak, meşru hak-

kıdır. Uzun vadede neler olacağını anlatıp, onu ikna etmek

ise mevzuatı çıkaranların, yani makro karar alıcı dediğimiz

bürokrasinin ve siyasetin görevidir.

Bu konular üzerinde kafa yorup öğrenmeye çalışırken,

bana hayli değişik gelen ve -en azından adı- hoşuma giden

bir uygulamayla daha tanıştım. AB yasama sürecinde rolü

Geçtiğimiz haftalarda standart çalışma ve ilişki çemberimizin dışında bazı temaslarda

bulunma ve normal zamanlarda, klasik görev akışı içinde pek fazla münasebette

bulunamadığım kesimlerle bir araya gelme imkanım oldu. Önce, EUROCHAMBRES adlı

kuruluşun (ki kabaca Avrupa Odalar Birliği diye düşünebiliriz) Avrupa Parlamentosu içinde

düzenlediği, tüm Avrupa’dan, çoğu KOBİ temsilcisi, yaklaşık 800 işadamının katıldığı

bir toplantıya iştirak ettim. Bu girişimciler, bir günlüğüne devraldıkları AP genel kurul

salonunda, AB yetkililerinin de hazır olduğu bir ortamda, milletvekilleri ile aynı sıralarda,

aynı usullerle, kendilerini ilgilendiren konuları tartıştılar ve bazı kararları oyladılar. İşin,

gösteri, halkla ilişkiler ve reklam boyutu bir yana, katılımcıların konuları ele alış biçimi,

öncelikle, benim uzun süredir savunduğum, iş dünyasının AB’ye yönelik kendi “özgün”

bakış açısı olmalıdır görüşümü pekiştirdi.

Evet, günümüzde iş dünyasının, günlük siyasetten ayrı, uzun vadeli ve “mevzuatın

maliyeti” esasına, yani hesaba dayalı bir AB bakış açısı olmalı. Çünkü AB, kendisine

devredilen yetkilerin yarattığı ortak alanda sürekli yeni mevzuat, yeni kurallar üretiyor

ve vatandaşlar ile girişimciler için uyumun mecburi olduğu bu mevzuat genellikle

(öncekinden ve bizim gibi üçüncü ülkelerinkinden) “daha pahalı”bir mevzuat. İşte bu

noktada “mevzuatın maliyetinin”, özellikle de bu maliyeti üstlenecek olan kesimlerce

hesaplanması gerek.