B R Ü K S E L ’ D E N B A K I N C A
64
19
65
M. Haluk Nuray,
İKV Brüksel Temsilcisi
AB’NİN YENİ NESİL TİCARET
ANLAŞMALARININ BAŞARILI BİR ÖRNEĞİ:
AB-GÜNEY KORE SERBEST TİCARET
ANLAŞMASI
AB sendeledi ama düşmedi, Türkiye AB üyeliğini rafa kaldırdı ama vazgeçmedi.
havete kapıldığımızı düşünmeden edemiyorum. Orada da
sorular ve sorunlar birikiyor.
AB ile aramızdaki ticaret, 1996 yılından bu yana 1/95
sayılı Gümrük Birliği Kararı olarak adlandırdığımız belgede
yer alan kurallar çerçevesinde gerçekleştiriliyor. İmzalandı-
ğı günlerde ticari ilişkilerimizde ve ekonomimizin dokusun-
da önemli etkiler yaratan bu anlaşma, önümüzdeki on yıl-
ların, hatta bugünün değişen ihtiyaçlarına cevap verebiliyor
mu? AB ile ekonomik entegrasyonumuz yeterli seviyeye gel-
di, fırsatların tamamı sonuna kadar kullanıldı, doyuma ula-
şıldı; bundan ötesi yok diyebilecek noktada mıyız? Hiç san-
mıyorum! Gümrük Birliği’nin üstüne yeni bir şeyler koyma
çabası içinde miyiz? Hiç bilmiyorum!
RAKİPLERİMİZ / ORTAKLARIMIZ NELER YAPIYOR?
AB, DünyaTicaret Örgütü çerçevesinde yürütülen çok ta-
raflı ticaret görüşmeleri 2006 yılında tıkanınca, stratejisinde
bir değişikliğe gitti ve o zamana dek sadece daha ileri dü-
zeydeki bir aşamaya geçmek için sıçrama tahtası olarak kul-
landığı ikili anlaşmaları -ki bunun en ileri örneklerinden biri-
si Türkiye-AB Gümrük Birliği’dir- yaygınlaştırma ve dünyanın
önde gelen ticari ve ekonomik güçleri olan ABD, Çin, Japon-
ya ve Güney Kore ile ticareti ve daha da önemlisi“iş yapmayı”
kolaylaştıracak yeni nesil serbest ticaret anlaşmaları yapma
kararı aldı. Hemen ardından kriz Avrupayı vurdu ve bu nok-
tada dış ticaret, AB için, krizden çıkmanın araçlarından biri
olarak görülmeye başlandı. Üstelik Güney Kore ve ABD, hatta
T
ürkiye İlerleme Raporu’nu kamuoyuna açıklıyor.
Biz de ilişkilerimizi, rapordaki değerlendirmeler
çerçevesinde, yani geriye dönük olarak bir süre
hatırlıyor, konuşuyoruz, tartışıyoruz. Bu yıl yine
öyle yaptık ama raporu beğenen pek çıkmadı; sonunda çöpe
attık ve kurtulduk (!)
Ben de, çok önceden, bu ayki yazımda Türkiye İlerleme
Raporu’nu ele almayı planlamıştım ama dergimizin daha
önceki sayfalarında okumuş olduğunuzu umduğum, “
İlerle-
menin Matematiği
”başlıklı yazıda Kıdemli Uzmanımız Melih
Özsöz konuyu çok değişik bir bakış açısından, 15 yılı kavraya-
cak biçimde ve gayet lezzetli bir üslupla kaleme aldı. Eğer at-
ladıysanız okumanızı tavsiye ederim.
Onun yazısından sonra içimden rapor hakkında yazmak
gelmedi. Üstelik artık hepimizin neredeyse ezberlediği üze-
re, ilerleme raporları geçmiş bir yılı özetliyor, yani geriye dö-
nük hazırlanıyorlar. Oysa“gelişme”dediğimiz şey ileriye doğ-
ru gerçekleşiyor. Ben de ileriye bakmaya karar verdim. Bu-
nunla birlikte, ileriye doğru bakınca hem AB’de birçok sorun,
hem de ilişkilerimizin hemen her alanında cevap bekleyen
birçok soru olduğunu görüyoruz.
Sorunlar çok ama umutsuz olmaya da gerek yok. Bu-
günkü durumu iki cümleyle kısaca özetlemek mümkün: AB
sendeledi ama düşmedi, Türkiye AB üyeliğini rafa kaldırdı
ama vazgeçmedi…Zaten neden vazgeçsin ki?
Siyasi konuları bir kenara bırakıp, işin özüne, yani eko-
nomiye bakınca, uzun süredir sorgulamayı bıraktığımızı, re-
1...,54,55,56,57,58,59,60,61,62,63 65,66,67,68