Table of Contents Table of Contents
Previous Page  97 / 100 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 97 / 100 Next Page
Page Background

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ

95

yapının yaratacağı bambaşka sorunlar

da bizi bekliyor) iki milyonu aşkın mül-

teciyi misafir etmekte olan Türkiye’nin

“mültecilerin yükünü paylaşma” talebi

ile AB’nin “yükü paylaşıyor görüntüsü

altında sorunu kendinden uzak tutma”

yaklaşımının örtüştüğü noktalarda da

bir uzlaşma ortaya çıktı. Benim görü-

şüm: Varılan uzlaşmanın göçmenleri

Türkiye’de tutmaya yeteceğinden emin

değilim. Uzlaşma kâğıt üzerinde ne derse

desin AB her zaman için mülteciler için

daha cazip bir çekim merkezi olmayı

sürdürecektir. Hükümetler siyasi ve pa-

rasal çeşitli pazarlıklar yaparken, işin

insani boyutu sivil toplumun ve tek tek

vatandaşların vicdanlarını kanatmaya bu

yıl da devam edecektir.

Uzlaşmanın parametreleri bir ortak

eylem planı ile kâğıda döküldü, detay-

larını az çok biliyoruz. Gerçi kamuoy-

larında iş birliği yapması karşılığında

Türkiye’ye ödül (3 milyar avro) ve ödün

(müzakere sürecinin canlandırılması)

verildiği algısı oluştu ama son tahlilde

bunlar Türkiye’nin AB yolunda ilerle-

mesini isteyenler için olumlu gelişmeler.

Yeter ki uzlaşı iyi çalışsın ve beklenen

hedeflere ulaşılsın; karşılıklı adımlarla,

taraflar arasında yıpranmaya ve kaybol-

maya yüz tutan karşılıklı güven yeniden

tesis edilsin. Yapılması gerekenler belli,

biz sivil toplum olarak, her iki tarafın da

yükümlülüklerini yerine getirip getirme-

diklerini yakından izleyeceğiz.

Benim görüşüm: Yapılacak işler lis-

tesinin hayli zorlu olduğu ortada, zaman

kısıtlı, gündem yüklü, Türkiye’nin yerine

getirmesi beklenen koşulların bir kıs-

mının karar süreçlerimizi zorlayacağı

ortada. AB açısından da durum aynı; son

noktada AB siyasetinin ve kamuoyunun

Türk vatandaşlarına vize muafiyeti sağ-

layan kararı onaylama aşamasında zor-

luklar çıkaracağını düşünüyorum. Tüm

bu zorluklara karşın kamuoyumuzda AB

ülkelerine vizesiz girişin bu yılın sonba-

harında gerçekleşeceğine dair güçlü bir

umut yerleşmiş durumda. Bu yazı kapsa-

mında koşulları tek tek değerlendirmeye

imkân yok ama umudum, 2016 yılı Ekim

ayına kadar tüm zorlu alanlarda somut

ilerlemeler sağlanması. Tahminim ise bu

hedefe, en azından deklare edilen tarihte

ulaşmanın mümkün olmadığı yönünde.

İnşallah tahminim değil umudum ger-

çekleşir. Yeni bir hayal kırıklığı-zaten

yeterince uzun olan- listeye eklenmez.

Türkiye’nin AB’ye katılımmüzakere-

lerinin ilerlemesinin somut göstergesi

fasılların açılması (ve daha da önemlisi

kapanabilmesi). Eğer Kıbrıs’ta bir çözü-

me ulaşılamazsa bu alanda gerçek adım-

lar atılması mümkün değil. Kapanması

mümkün olmayan fasılların açılması işin

sonunu getirmeye yetmez, kimseyi de

tatmin etmez. Zaten bu durumda açılabi-

lecek fasıl sayısı da kısıtlı, sadece birkaç

tane teknik olarak açılabilir fasıl kaldı.

Üstelik AB’nin fasılların açılmasını “üye

ülkelerin bu konudaki tutumlarına halel

getirmeme” şartına bağlamış olması,

AB’nin; GKRY ve Fransa tarafından belli

fasılların açılmasına koyulmuş bulunan

blokajlara saygı göstereceğinin bir işare-

tidir. AB’nin fasılların kapatılamayacağı

kararı da halen geçerlidir. Kilidin anah-

tarı Kıbrıs’ta çözümdür.

Benim görüşüm: Geçmişte yaşanan

olumsuzlukların yarattığı hayal kırık-

lıkları hâlâ beni etkilemeye devam etse

de, tüm göstergeler, tarafların Kıbrıs’ta

çözüm için bugüne kadar gelinen en iyi

noktalara ulaştığını işaret etmektedir.

Kıbrıs’ta çözüm, sadece üyelik sürecimi-

zi önünü açmayacak, NATO–AB iş birli-

ğinin önündeki engelleri de kaldırarak

bölgedeki güvenlik sorunlarının aşıl-

masına katkıda bulunacaktır. Ancak, BM

Güvenlik Konseyi üyesi Rusya’nın po-

zisyonuna özel bir dikkat gerekir çünkü

Ada’da çözüm, Rusya’nın bölgedeki men-

faatlerini olumsuz yönde etkileyecektir.

Yeni yıl yazım burada sona eriyor

ama son noktayı koymadan kişisel gö-

rüşler ile kurumsal görüşleri denge-

lemeye çalışarak yazmak hakkındaki

bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak

istiyorum. Fazlasıyla suskun bir sivil

topluma sahip ülkemizde bu konunun

önemli olduğunu düşünüyorum.

Tüzel Dünya/Bir Kurum İçin

Yazmak

Çoğu insan kurumlar için çalışır:

firmalar, bankalar, hükümet kuruluşla-

rı, sivil toplum kuruluşları vesaire. Bu

kurumlarda çalışan insanlar her gün

milyonlarca sayfa yazı yazıyorlar: iç bil-

dirimler, iş mektupları, idari raporlar,

finansal analizler, pazarlama teklifleri,

notlar, bültenler... Örneğin, ben bir uz-

man sivil toplum kuruluşunda çalışıyor,

aylık dergisinde yazıyorum. Uzmanlık

konumuz Türkiye–AB ilişkileri. Dergimi-

zin amacı ise –tümbültenler gibi- okuyu-

cusuna faydalı bilgiler vermek; hem de

basit ve anlaşılır biçimde. Oysa kurumlar

öyle yapılar ki, bir süre sonra çalışanına

damgasını vuruyor. Kurum “için” yazı-