Previous Page  59 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 59 / 64 Next Page
Page Background

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ

57

alternatifleri de dünyanın gidişatını

doğru okumadan değerlendirebilmek

mümkün değil.

Zaman zaman uzmanlık alanının

dışına çıkıp, dünyaya zamanın ruhunu

okuyacak bir perspektiften bakmak ge-

rektiğini geçtiğimiz aylarda katıldığım

birkaç toplantı vesilesiyle bir kez daha

hatırladım. Güvenlik, Sanayi 4.0, Gümrük

Birliği’nin modernizasyonu, jeopolitik ve

enerji konularında art arda katıldığım

uzman toplantılarında aslında hepimizin

aynı temayı işlediğini ama hikayelerini

kendi uzmanlık alanlarından örneklere

dayandırdıklarını gördüm. Büyük Re-

sim, Yeni Dünya Düzeni, Büyük Oyun,

Güçler Dengesi, Güç Kayması vs. adını ne

koyarsak koyalım hepimiz “değişimin”

kendi uzmanlık alanlarımızda yarattığı

belirsizlik ve uyum ihtiyacından yola

çıkıyor, dönüp dolaşıp aynı noktaya ge-

liyorduk. Şunu da söyleyebilirim ki, o

geldiğimiz noktayı çözüp özümsemeden

sağlıklı, güvenilir ve en önemlisi çalışır

bir gelecek planlaması yapmak mümkün

değil. Bu yazımda işte “o noktada” ne

gördüğümüzü anlatmaya çalışacağım.

Geleceği Anlamak

Öngörüde bulunmadan önce de tu-

tarlılık ve dağılmamak adına, birkaç ön

koşul ve ilke saptamakta yarar var (ki

kahve falı bakanlardan bir farkımız ol-

sun). Öncelikle çok ileriyi görmek imkân-

sız; değil on yıllar ötesini gelecek birkaç

yılı öngörmek bile çok güç. Yine de eğer

büyük değişimi ön sıralardan izlemek

ve en iyi düşünürler ve hayal edenlerin

değerlendirmelerini dinlemek şansına

sahipseniz şanslısınız demektir. Tahmin-

lerinizin doğru çıkma ihtimali artacaktır.

Çok fazla detaya girmek de hata pa-

yını artıracaktır. Dünyada olup bitenler

hakkında düşünüp ana eğilimleri yakala-

mak gerekir ki o noktada dahi çağa hâkim

olan genel inanışların yanlış olabileceğini

unutmamalıyız. Bazen hiç beklenmedik

unsurlar çok kısa bir süre içinde her şe-

yin çok hızlı bir biçimde değişmesine

neden olabilir.

Gerçek tarih çizgisinin ders kitapla-

rında gördüğümüz takvimlere benzeme-

diğini de akılda tutmak gerekiyor. Öyle

kesin başlangıç ve bitiş tarihleri, çizgileri

yoktur. Evet, dönemler gelir geçer, başlar

ve biter; ama bu değişimler bir günde

gerçekleşmez. Yeni bir dönemin baş-

langıcı ile eskisinin sonu iç içe geçmiş

süreçler. Üstelik her dönem, sadece bir

önceki değil çok daha önceki dönem-

lerin kalıntılarını da içinde barındırı-

yor. İnsanlar genelde “gelecek elbet bir

gün gelecek” diye düşünme eğiliminde;

oysa bunun doğrusunun “gelecek çoktan

gelmiş bile

2

” olması gerekiyor. “Sadece

eşit dağılmamıştır” dolayısıyla bazıları

görememekte, bazıları yaşayamamakta

(henüz). Teknolojide bunun örnekleri-

ni görmek çok kolay; ama bu saptama

sadece bilim ve teknoloji alanında değil

siyasal, sosyal ve toplumsal alanlarda da

geçerli; çok fazla örnek bulunabilir.

Ve nihayet aynı ekonomi bilimi gibi

geleceği öngörme çabaları da aktörlerin

(yani bireylerin ve devletlerin) mantıklı

davrandığını varsaymak zorunda; en

azından kısa vadeli çıkarları söz konusu

olduğunda. Başka sözlerle ifade eder-

sek, aktörlerimiz kendi çıkarları doğrul-

tusunda hareket ederler; ama mantıki

gerçekçilik onlara sınırlı bir seçenek seti

bırakıyor. Satrançta da çok sayıda olası

açılış hamlesi vardır. Yine de bunların

bazılarının sizi garanti mata götürece-

ğini bilen akıllı oyuncular için gerçek

(mantıklı/rasyonel) opsiyon sayısı çok

daha az. Milyonlarca bireyden oluşan

ulusların da bu gerçeklik doğrultusunda

hareket ettiği yani mantıklı davranaca-

ğı varsayılıyor. Örneğin çok aykırı bir

kişiyi veya bir aptalı kendilerine lider

olarak seçmeyeceklerini düşünürüz; ama

ABD’deki son seçimler bize bu varsayı-

mın her zaman doğru olmayabileceğini

gösterdi. Dolayısıyla, geleceği anlamaya

çalışırken, her şeyin önceden öngörü-

lebileceği varsayımını değil her zaman

için istenmeyen sonuçların olabileceğini

varsayımını da kabul edeceğiz.

Yapmaya çalışacağımız küresel öngö-

rü, bireylerin değil ulusların nasıl davra-

nacaklarını kestirme çabası olduğundan,

bireysel doğru veya yanlışlara değil genel

gidişatla bakacağız. Zaten, tamamen bi-

reysel düzeyden bakılınca gelecek on

yılın da aynı geçmiş on yıl gibi olacağını