İKV, ANKARA’DA “AB YEŞİL MUTABAKATI VE TÜRKİYE’NİN İKLİM POLİTİKASINA ETKİLERİ” ADLI KONFERANS DÜZENLEDİ
İKV tarafından Ankara’da FNF desteği ve TEPAV ile İPM iş birliğinde 20 Kasım 2023 tarihinde “AB Yeşil Mutabakatı ve Türkiye’nin İklim Politikasına Etkileri” başlıklı kapsamlı bir konferans yapıldı. Toplantının açış konuşmalarını yapan TEPAV Kurucu Direktörü Prof. Dr. Güven Sak ve IPM Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sağlamasının önemine vurgu yaptı.
Açış konuşmalarının ardından toplantının özel hitap bölümünde konuşan T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İklim Değişikliği Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Abdulkadir Bektaş, Türkiye’nin emisyon ticaret sistemini (ETS) nasıl uygulayacağına dair bilgiler paylaştı. Dünyada faal 28 adet ETS uygulaması olduğunu, üretilen miktarın 100 milyar dolardan 60 milyar dolara düştüğünü belirten Doç. Dr. Bektaş, ETS gelirleriyle ilgili ülkeden ülkeye değişen fonlama uygulamaları olduğunu ifade etti. Türkiye’nin 2053 yılında sıfır emisyon hedefine ulaşacak şekilde bir ETS kurgulaması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Bektaş, 2024 yılında Geliştirilmiş Şeffaflık Düzeni’ne (Enhanced Transperancy Framework – ETF) geçileceğini, bunun da en önemli getirisinin artık sadece gelişmiş değil gelişmekte olan ülkelerin de rapor vermesi olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin ETS kapsamında ilk iki yıl geçiş döneminde ücretsiz tahsisat vermeyi planladığını söyleyen Doç. Dr. Bektaş, %49 sera gazının kapsama alınacağını, ülkemizin temel amacının azaltımda kesinlik sağlamak olduğunu belirtti. Taslak İklim Kanunu’nda ETS kapsamında çeşitli esnek uygulamalara da yer verildiğine dikkat çeken Bektaş, insanların devletten en büyük beklentisinin ulusal yeşil finansman olduğunu sözlerine ekledi.
Toplantının "Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Son Gelişmeler: Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması ve Etkileri" başlıklı birinci oturumun moderatörlüğünü TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi Direktörü Büyükelçi (E) Bozkurt Aran üstlendi. Oturumun ilk konuşmacısı Sürdürülebilirlik ve İklim Politikaları Danışmanı Dr. Akın Ayberk Çilekoğlu, SKDM’ye AB gözünden baktığımızda bazı çok destekleyici argümanları olduğunu, bunlardan ilkinin iklim değişikliğinin küresel bir sorun olması ve herkesi etkilemesi, ikincisinin karbon sızıntısı ve son olarak AB şirketlerinin rekabet gücünü küresel piyasalarda giderek kaybetmesi olarak sıraladı. AB’nin ETS’de ne kadar başarılı olduğunu görmek için, AB içerisindeki sera gazı emisyonlarının ETS ile %40 düşürmesine ve AB’nin bu alanda net karbon ithalatçısı konumuna geçtiğine bakılması gerektiğine değinen Dr. Çilekoğlu, yeşil dönüşüm konusunda öne çıkan hususların finansman ve teknik destek olduğunu belirtti. Son 20-30 seneye baktığımızda gelişmiş ülkelerin büyümeye rağmen karbon emisyonu salınımlarını düşürebildiklerini, bunun da teknolojik gelişme ve ekonomideki ürün ve hizmetin üretiminin kompozisyonunun değişmesi ile açıklandığını söyleyen Dr. Çilekoğlu önümüzdeki günlerde gerçekleşecek COP Zirvesi’nde en önemli konunun metan salınımları olacağını ifade etti.
Oturumun ikinci konuşmacısı İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Ahmet Aydemir sunumunda dünden bugüne sürdürülebilirlik ve gelecekte bizleri nelerin beklediğine ilişkin bilgi paylaştı. İlk kez bu çağda dünyadaki biyolojik ve ekolojik değişimlerin insan kaynaklı olduğunu yani antroposen çağında olduğumuzu belirten Aydemir BM’nin 2020-2030 dönemini Eylem-10 Yılı olarak belirlediğini söyledi. Bugünkü tabloya baktığımızda en zengin 26 kişinin servetinin yaklaşık 4 milyar kişinin servetine eşit olduğunu ve bunun gelir adaletsizliğinin en önemli göstergelerinden biri olduğunu, dünya nüfusunun iş gücünde olan %60’ının yarısının enformel sektörde olduğunu, çalışan insanların %8’inin yoksulluk sınırının altında bulunduğunu, 250 milyondan fazla öğrencinin eğitime erişemediğini, her üç kadından birinin (%35) fiziksel şiddet gördüğünü, cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına 200 yıl daha olduğunu dile getiren Aydemir biyoçeşitliliğin rekor hızla azaldığını, 1 milyon canlı türünün soyunun hızla tükendiğini, son 20 senede toprağın %20’nin kullanılamaz hale geldiğini söyledi. Doğrusal ekonomiden döngüsel ekonomiye geçişi kapsayan Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın sadece ekolojik bir konu olmadığını aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir konu olduğunu ifade eden Aydemir önümüzdeki dönemde Avrupa Komisyonunun yeşil aklama ile ilgili de düzenleme yapacağını açıkladı.
Oturumun son konuşmacısı İTÜ İşletme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Atıl Aşıcı sunumunda EBRD tarafından fonlanan SKDM’nin Türkiye açısından etkilerini inceleyen raporun sonuçlarına yer verdi. Türkiye’nin AB ile ticareti dikkate alındığında geçiş dönemindeki sektörlerden demir-çelik ve alüminyumun öne çıktığının görüldüğünü ve 2026’dan itibaren Kapsam-1 emisyonların fiyatlanacağını anlatan Doç. Dr. Aşıcı çalışmalarında Türkiye’nin yerli ETS kurması halinde sonuçlarının ne olacağını da içeren toplam 6 senaryo çalıştıklarını ifade etti. Yerli bir ETS sistemini hayata geçirdiğimizde en iyi sonucu elde ettiğimizi belirten Doç. Dr. Aşıcı elde edilen gelirin de yeşil dönüşüme aktarılabileceğini söyledi.
Konferansın “Türkiye’nin İklim Politikası Açısından Avrupa Yeşil Mutabakatı Süreci” başlıklı ikinci oturumunun moderatörlüğünü üstlenen İKV Genel Sekreter Yardımcısı M. Gökhan Kilit, panelistleri tanıtmasının ardından ilk sunumu yapmak üzere SEFİA Direktörü Bengisu Özenç’e söz vermesiyle oturum devam etti. Özenç, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile Türkiye’de sürecin hızlandığını, 2053 net sıfır hedefinin bugüne kadar bu konuyu arka planda tartışmamış bir ülke için son derece önemli olduğunu belirtti. Yeşil dönüşümün GSYH’nin %8’ine ulaşan yan fayda getireceğini belirten Özenç, Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı’nda 2030 hedefini gerçekleştirmesi halinde AB’nin 1/3’ü kadar emisyon salan bir ülke olacağına dikkat çekti.
Oturumun diğer konuşmacısı Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emel Akçalı çevresel jeopolitik kavramını oluşturmaya çalıştıklarını, bu çerçevede 2020 yılında İsrail, Mısır, Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye’yi ele alan bir çalışma başlattıklarını aktardı. AB’nin çevre alanındaki politikalarının tepeden aşağı şekilde yapıldığını yani indirgemeci olduğunu, Yeşil Mutabakat sürecinin de böyle olduğunu söyleyen Doç. Dr. Akçalı, Türkiye’de yerel aidiyet ve adil dönüşüm süreci nasıl olabilir diye incelediklerini belirtti. Yerli üretime geçilmesi ve bu alanda teknolojinin artırılması gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Akçalı, köylülerin doğayla ilişkisinin sorunlu olduğuna dikkat çekti.
Oturumun son konuşmacısı TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pınar İpek Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın enerji boyutuna bakıldığında Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra enerji güvenliğini tekrar ele alan AB’nin hemen REPowerEU gündeme getirdiğini, burada büyük harflerle yazılan “RE”nin yenilenebilir enerji demek olduğunu, aynı zamanda AB’nin gücünü yeniden gözden geçirmesi anlamına geldiğini söyledi. İşgalden bugüne güneşe 41 GW, rüzgâra da 16 GW ek kapasite yaparak yenilenebilir enerji yatırımlarından vazgeçmediğini gösteren AB’nin 2022 itibarıyla elektrik üretiminin %39’u yenilenebilir kaynaklardan üretiliyor. Ancak elektrik piyasasında doğal gazın kritik konumunun devam ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. İpek, Kasım 2022 itibarıyla Rusya’dan doğal gaz ithalatı %25 civarında olduğuna, devam eden savaşa rağmen Rusya’dan ithal ettiği LNG miktarını artırmak zorunda kaldığına işaret etti. Türkiye’nin doğal gaza olan bağımlılığının AB’den yüksek olduğunu özellikle elektrik üretiminde hidroelektriğin düştüğü dönemde doğal gaz tüketiminin artığını söyleyen Prof. Dr. İpek Türkiye’nin yeni termik santral kurmayı planladığını ancak bundan vazgeçerek teknolojiye ve yenilenebilir enerjiye yatırım döngüsel ekonomi ve yeşil ekonomiye geçiş açısından daha sağlıklı olacağını belirtti.
Toplantının “Türkiye-AB İlişkileri: Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Gümrük Birliği’nin Güncellenmesi Süreci” başlıklı son oturumunda Moderatör olan TEPAV AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, Türkiye-AB ilişkilerinin zor dönemden geçtiğini, katılım müzakerelerinin fiilen askıya alındığını ifade ettikten sonra sunumunu yapmak üzere sözü Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü’ye verdi. Güçlü sunumunda kısaca gümrük birliği ve Türkiye’ye getirileri üzerinde durduktan sonra Yeşil Mutabakat ile ürünlerin daha önce teknik standartları varken şimdi sürdürülebilirlik standartlarının geldiğini belirtti. Bu yeni standartların uygulandığına dair yeni uygunluk değerlendirme süreçleri atandığını söyleyen Güçlü, tarımdan ulaştırmaya pek çok alanda yeni mevzuatın ortaya çıktığına işaret etti.
Oturumun ikinci konuşmacısı TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sanem Baykal, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin değerlerden uzak ve bir al-ver ilişkisine dayandırılabilecek bir model olmadığını belirterek konuşmasına başladı. Yeşil Mutabakat ve sosyal sütunun 2019 yılından bu yana AB’nin kendini yeniden tanımlamakta özellikle altını çizmeye çalıştığı hususlar olduğuna işaret eden Prof. Dr. Baykal, AB ile katılım müzakerelerinin kısa ve orta vadede ilerlemesinin mümkün görünmediği bu ortamda Türkiye’ye getireceği siyasi, ekonomik ve sosyal faydalar dikkate alındığında gümrük birliğinin güncellenmesine demokratik koşulluluğu ya da sürdürülebilirlik koşulluğu bir engel ya da zorlama değil de sürekli bir hareket halindeki hedef olarak değerlendirmek gerektiğini söyledi.
Oturumun üçüncü konuşmacısı olan İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas, Avrupa Yeşil Mutabakatı sürecinin ceza boyutunda buna uyum sağlanmaması halinde rekabet gücünü kaybetme ve ticari kazancın azalmasına sebep olacağını, ödüllendirici boyutta ise buna uyum sağlamanın yeni yatırımlar ve kaynaklar getireceğini belirtti. AB’nin Yeşil Mutabakat hedeflerine ulaşmak için hem dış politikada hem de içeride çeşitli ittifaklar kurarak uzlaşma yoluyla ilerlemeye çalıştığını söyleyen Doç. Dr. Nas, Türkiye’nin uyum çalışmalarına hız vermesi gerektiğini vurguladı. Yeşil dönüşümün maliyetini azaltmak için aday ülkelerin yararlanabildiği AB mali kaynakları hakkında bilgi veren Nas, Türkiye’nin kendi içinde daha tutarlı bir yeşil dönüşüm politikası uygulamasının dış ilişkilerine de olumlu yansıyacağının ve “Dünya 5’ten büyüktür” gibi savunduğu söylemlerin altını daha iyi doldurabileceğinin altını çizdi.
Oturumun son konuşmacısı olan İPM Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, AB’nin hem bölgesel hem de küresel aktör olmasının referansının Yeşil Mutabakat olacağını, bunun ciddi anlamda geliştiğini ve Türkiye’nin bu durumu doğru okuyamadığına dikkat çekti. Demokrasi ile ilgili 30 ülkede yapılan bir araştırmada 15-30 yaş arası kuşağın iklim krizinin ciddiyetine inananların oranının %80’lerin üzerine çıktığını ama bunun demokratik yollarla çözülebileceği konusundaki inancın %47 olduğunu ifade eden Prof. Dr. Keyman, özellikle Anadolu’daki şehirlerin Yeşil Mutabakat ile ilişkisini ölçmek gerektiğini belirtti. Türkiye’nin kalkınması ve kaliteli bir ekonomik büyüme yakalanması için gümrük birliğinin güncellenmesi ve Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum sağlamasının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Keyman, İklim Yasası’nın bir an önce kabul edilmesi, 2053 net sıfır hedefinin kesinlik kazanması ve tüm devlet stratejilerinde buna göre plan yapılması, ulusal bir iklim fonu kurulması önerilerini getirdi.
Toplantının video kaydına aşağıdan ulaşabilirsiniz.
- AB Yeşil Mutabakatı ve Türkiye'nin İklim Politikasına Etkileri Konferansı / Bölüm 1
- AB Yeşil Mutabakatı ve Türkiye'nin İklim Politikasına Etkileri Konferansı / Bölüm-2
- AB Yeşil Mutabakatı ve Türkiye'nin İklim Politikasına Etkileri Konferansı / Bölüm 3
- AB Yeşil Mutabakatı ve Türkiye'nin İklim Politikasına Etkileri Konferansı / Bölüm 4
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT