MAYIS
TÜRKİYE ERASMUS+ PROGRAMI’NA KATILIM ANLAŞMASI’NI İMZALADI
Türkiye’nin Erasmus+ Programı’na katılımını fiilen onaylayan Katılım Anlaşması 20 Mayıs 2014 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti adına AB Bakanlığı Müsteşar Vekili Ahmet Yücel ve Avrupa Komisyonu adına ise Eğitim-Kültür Genel Müdürü Jan Truszczynski tarafından imzalandı. Bilindiği üzere, 1 Ocak 2014 tarihinde yürürlüğe giren ve 2014-2020 yılları arasında geçerli olacak Erasmus+ Programı, AB’nin eğitim ve gençlik programlarını tek çatı altında toplamış ve spor alanını da ilk kez bünyesine dâhil etmişti. Bu kapsamda Avrupa Komisyonu, program ülkeleriyle Katılım Anlaşmaları imzalıyor. Türkiye ile Komisyon arasında imzalanan Katılım Anlaşması da bunlardan biri olma özelliğine sahip.
Anlaşma, Türkiye’nin önceki yıllarda olduğu gibi Program Üyesi Ülke sıfatıyla Erasmus+ Programı’ndan yararlanmasına imkân sağlayacak. AB Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, söz konusu anlaşma ile, Türkiye’ye ilk yıl için yaklaşık 125 milyon avroluk kaynak açılmış oldu.Programın geçerli olacağı yedi yıllık dönem içinde ise bu tutarın 900 milyon avroyu bulmasının öngörüldüğü belirtildi. Erasmus+ Programı Katılım Anlaşması’nın imzalanmasına ilişkin bir mesaj yayımlayan AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, mesajında her yıl 70 bin Türk vatandaşının Avrupa’ya gönderilmesini hedefleyen program çerçevesinde 2014 yılının ilk başvuru dönemlerinde, eğitim, gençlik ve spor camiasının programlara yoğun ilgi gösterdiklerini gördüklerini kaydetti. Bu ilginin Türkiye’yi projeler konusunda Avrupa genelinde en çok başvuru alan ülke sıralamasında ilk sıraya yerleştirdiğini belirten AB Bakanı ve Başmüzakereci Çavuşoğlu, imzalanan Katılım Anlaşması ile, Türkiye’nin fiilen tüm hak ve sorumluluklarıyla Program Üyesi Ülke olduğunu imza altına aldığını ifade etti.
29’UNCU REFORM İZLEME GRUBU TOPLANTISI YAPILDI
2003 yılında oluşturulan Reform İzleme Grubu’nun (RİG) 29’uncu Toplantısı 9 Mayıs 2014 tarihinde, AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Toplantıya ayrıca TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Ersoy, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanı Mehmet Tekelioğlu, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Afif Demirkıran ile Başbakanlık Müsteşarı Fahri Kasırga katılmışlardır. Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanı Dr. Hikmet Tülen ve İnsan Hakları Kurulu üyesi Dr. Levent Korkut da katıldı.
29’uncu RİG Toplantısı’nda öne çıkan bazı kararlar ise şöyle:
- Türkiye’nin, uluslararası düzeydeki sorunların çözümünde etkin işbirliğinin sağlanması amacıyla imzalanan sözleşmelerin onay süreçlerinin başlatılması;
- Demokratikleşme Paketi kapsamında ele alınan Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı ile Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanun Tasarısı’na yönelik çalışmaların sürdürülmesi;
- Yargı Reformu Stratejisi’nin revizyon çalışmaları şeffaf ve katılımcı bir anlayışla sürdürülmesi;
- Yargının tarafsızlığını, iç ve dış bağımsızlığını destekleyen yargı reformlarının sürdürülmesi;
- İfade ve medya özgürlüğünün sağlanması için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesi Eylem Planı doğrultusunda gerekli önlemlerin alınması;
- 11 Nisan 2013 tarihinde yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu kapsamında kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün idari ve kurumsal kapasitesinin geliştirilmesi ve Kanunda öngörülen yeniliklerin gerçekleştirilmesi;
- Bu çerçevede İnsan Ticaretinin Önlenmesi ve Mağdurların Korunması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı ile Sınır Güvenliği Kanun Tasarısı Taslağı’nın hazırlanmasına yönelik çalışmaların sürdürülmesi;
- Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun ulusal önleme mekanizması görevini sürdürmesi amacıyla gereken idari ve kurumsal kapasitesinin geliştirilmesi çalışmalarına devam edilmesi;
- TBMM’nin gündeminde yer alan Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’ye Ek İhtiyari Protokol’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın yasalaşması
Siyasi reform sürecinin devamını ve reformların etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak ve takip etmek amacıyla oluşturulan RİG’in bir sonraki toplantısının Temmuz ayında Gaziantep’te düzenleneceği belirtiliyor.
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNDE CANLANMA İŞARETLERİ
AB Türkiye Delegasyonu Başkanlığı’na yeni atanan Stefano Manservisi, 6 Mayıs 2014 tarihinde Hürriyet gazetesine verdiği mülakatta, Türkiye-AB ilişkileri konusunda yapıcı değerlendirmelerde bulundu. AB müzakere sürecinin açılmayan fasıllar nedeniyle ilerlemediği bir ortamda konuşan Manservisi, Türkiye ile yeni bir başlangıç yapmak için AB ’den tam yetki aldığını ve sorunları aşmak için her iki tarafın birbirini suçlamak yerine, beraber çalışmayı sürdürmesi gerektiğini söyledi.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, Manservisi’nin değerlendirmelerini olumlu yorumladığını ve her iki tarafın sorumluluklarını yeri getirmesi halinde katılım müzakerelerinin hızla ilerleyeceğini kaydetti. Türkiye-AB ilişkilerinde sorunların aşılması için yeni bir yaklaşım önerme misyonu ile göreve geldiğini kaydeden AB Türkiye Büyükelçisi Manservisi, bu misyonun “ortak bir gelecek için diyalog yöntemiyle beraber çalışmak ve adil olmak” olduğunu kaydetti. Türkiye’ye 1999 yılında adaylık statüsü verildiğini ve 2004 yılında katılım müzakerelerinin başladığını anımsatan Manservisi, AB’nin hedefinin, Türkiye’yi yargılamak değil, üye bir ülke haline getirmek olduğunu vurguladı.
“Kimseye ders vermeye ya da kimseyi yargılamaya gelmediğini” söyleyen AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Manservisi, katılım müzakerelerinde hem Türkiye, hem de AB tarafının “kısasa kısas” anlayışından vazgeçmesi gerektiğini söyledi. Manservisi, Türkiye’de son dönemde yapılan bazı yasal düzenlemelerin AB tarafında şüphe yarattığını ve yasalardan daha fazla soru işaretine neden olan faktörün ise “sürekli AB’yi eleştirme üzerinden şekillenen mesajlar” olduğunu vurguladı. Yapılan reformların “Türkiye’nin AB sürecinde doğru yolda ilerleyip ilerlemediği” yönünde şüphe yarattığını ve bu şüpheler sonucunda AB yetkililerinin yaptığı eleştirilerin “AB içinde artan bir hissiyatın dile getirilmesi” olarak değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
AB Türkiye Büyükelçisi Manservisi, “müzakerelerin askıya alınması” gibi bir ihtimalin bulunmadığını teyit etti ve bunun için AB Konseyi kararı gerektiğini hatırlattı. Türkiye için üyelik tarihi verilmesinin, Kıbrıs sorunu gibi nedenlerle, oldukça güç olduğunu ve Türkiye’nin AB’ye katılımının klasik genişleme süreçlerinden farklı olacağını kaydetti. Manservisi ayrıca, AB’nin kendi içinde bir dönüşüm geçirdiğine işaret ederek, AB’nin geleceğini şekillendirmesinde Türkiye’nin önemli bir rol üstlenebileceğini söyledi.
Stefano Manservisi’nin açıklamalarını, Almanya’da Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı Stephen Weil ile görüşmesi sırasında değerlendiren AB Bakanı ve Başmüzkareci Mevlüt Çavuşoğlu, “AB’den Türkiye’ye samimi bir şekilde yaklaşmasını ve ahde vefa ilkesine uymasını” beklediklerini vurguladı. AB Bakanı Çavuşoğlu, Manservisi’nin “kısasa kısas” yorumunu pozitif anlamda, “her iki tarafın üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi” şeklinde yorumladı ve bu durumda Türkiye-AB ilişkilerinin iki dost gibi samimi bir havada sürmesini ile müzakere sürecinin sorunsuz olarak ilerlemesini umduklarını kaydetti. Çavuşoğlu, AB ile ilişkilerin “kısasa kısas bir kavgaya dönüştürme” niyetinde olmadıklarını, son günlerde oluşturulan samimi diyalog ortamının somut adımlarla desteklenmesi gerektiğini söyledi.
AB Bakanı Çavuşoğlu ayrıca, 9 Mayıs 2014’te 29’uncusu gerçekleştiren Reform İzleme Grubu toplantısında konuştu ve bir yıl sonra AB üyesi olmanın imkansız olduğunu kabul etmekle birlikte, bu süre zarfında “karşılıklı olarak bir çok önemli adımlar atılabileceğini” kaydetti. Çavuşoğlu, “Bizde bu samimiyet ve kararlılık var. Avrupa Birliği’nden de, Avrupalı dostlarımızdan da aynı yaklaşımı beklemek bizim hakkımız” dedi. Öte yandan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 2 Mayıs 2014 tarihinde İstanbul’da uluslararası medya kuruluşlarının temsilcileri ile yaptığı toplantıda, AB tarafına yaptığı “müzakerelerin durdurulmaması ve yeni fasılların açılması” çağrısı öne çıktı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye siyasetindeki son gelişmeleri değerlendirdi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “asıl amacının AB’nin tek taraflı olarak katılım müzakerelerini askıya aldırmak” olduğunu iddia etti. Bu çerçevede Kılıçdaroğlu, AB’nin Türkiye’ye karşı sorumlulukları bulunduğunu hatırlattı ve Birliğin AB standartlarına uyum konusunda Türkiye’ye baskı uygulamasını ve özellikle Yargı ve Temel Haklar Faslı'nın açılması ile müzakere sürecinin ilerlemesini talep etti.
2014
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT