HAZİRAN

AVRUPA KOMİSYONU ÜYE ÜLKELERE İLİŞKİN TAVSİYE RAPORLARINI YAYIMLADI 

Avrupa Komisyonu ekonomi politikalarının koordinasyonunu sağlayan Avrupa Sömestri kapsamında 26 üye ülkenin ekonomi politikalarına ilişkin tavsiye raporlarını 2 Haziran 2014 tarihinde yayımladı. Her üye ülkenin ekonomik durumunun analizine bağlı olarak yapılan öneriler, 2014-2015 dönemi için büyümeyi desteklemek, rekabeti artırmak ve yeni iş alanları yaratmak için yol gösterici niteliğe sahip bulunuyor.

Bu yıl krizin sebep olduğu problemlere karşı çözümlerden ziyade kriz sonrası ekonomide sürdürülebilir büyüme ve istihdam konularına vurgu yapıldı. Ekonomi politikaları koordinasyonuna ilişkin dördüncü Avrupa Sömestri’nin sonucu olan bu raporlar kapsamında Avrupa Komisyonu, İstikrar ve Büyüme Paktı uyarınca üye ülkelerin kamu maliyesine yönelik karar aldı. Bu kararlar AB ekonomisi için iddialı reformlar ortaya koyuyor. Her bir üye ülkenin ekonomik durumunu ortaya koyan bu tavsiye raporlarında Komisyon, bütçe dengesinin gözetilmesi ve yapısal reformların devam ettirilmesinin önemi üzerinde duruyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barosso konuya ilişkin yaptığı açıklamada,  üye ülkelere özgü tavsiyelerin bu ülkelerin krizden çıkış ve büyümeye geri dönmelerini sağlamada yönlerini gösteren bir pusula niteliğinde olduğunu belirtti. Barosso, büyümenin artmaya başladığını, halen düşük düzeylerde olmakla birlikte istihdamda da bir artış görüleceğini ifade etti.

Avrupa Komisyonu’nun değerlendirmesine göre, son yıllarda sürdürülen politikalar ekonomiyi daha sağlam bir zemine oturtmuş olmakla birlikte 2014-2015 döneminde büyüme kırılgan bir yapıda seyretmeye devam edecek. Bu sebeple reformlara devam edilmesi gerekiyor. Uzun dönemde AB’nin büyüme potansiyeli hala düşük, Yüksek işsizlik ve zor sosyal koşullar yavaşça iyileşme gösterecek ve yatırım açığının doldurulması zaman alacak.

Avrupa Komisyonu’nun bu yılki tavsiyeleri ekonomi kurtarma programları uygulayan Yunanistan ve Güney Kıbrıs dışındaki 26 üye ülkeye yönelik olarak düzenlendi.

  • Ekonominin küçülme gösterdiği Yunanistan ve Güney Kıbrıs dışında krizden en çok etkilenen ülkeler de dâhil olmak üzere büyüme geri döndü; 2015’e kadar tüm AB ekonomilerinin tekrar büyümesi bekleniyor.
  • Kamu maliyelerinde iyileşme devam ediyor. Krizden sonra ilk kez 2014 yılında AB ülkeleri arasında, ortalama bütçe açığının GSYİH’ya oranının yüzde 3’ün altına inmesi bekleniyor. Komisyon, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Slovakya ve Hollanda’nın Aşırı Bütçe Açığı Prosedüründen çıkmasını tavsiye etti. Bu durumda Prosedür kapsamındaki ülkelerin sayısı 24’ten 11’e indi.
  • En zayıf ülkelerdeki reformların karşılığı alınıyor. İrlanda Aralık 2013’te, İspanya Ocak 2014’te, Portekiz ise Mayıs 2014’te mali yardım programından çıktı. Yunanistan’ın 2014 yılında büyümeye devam etmesi beklenirken, Güney Kıbrıs’ın durumu dengeli hale geldi. Letonya da ekonomik reformlar sayesinde Ocak 2014’te Avro Alanı’na katıldı.
  • Birçok üye ülke ekonomisinde cari açık azalmaya devam ediyor. Avrupa Komisyonu Danimarka ve Malta ve İspanya’nın dengesizliklerinin sona erdiğini belirtti.
  • Bu yılından itibaren işsizlikte azalma ve 2015’e kadar işsizliğin yüzde 10,4’e inmesi bekleniyor. Başta İspanya, Portekiz, İtalya ve Fransa olmak üzere birçok ülkede işgücü piyasasına yönelik reformlar gerçekleştirildi.

Buna rağmen iyileşmenin hala düzensiz yayılması ve kırılgan olması sebebiyle yapısal reformların devam etmesi gerekiyor. Özellikle:

  • Krizin sebep olduğu ve yüzde 10,8 seviyesindeki işsizlikle mücadele amacıyla istihdam politikalarındaki reformlara devam edilmesi gerekiyor. Bunun için istihdam politikalarında sürekli reformun yanı sıra eğitim ve sosyal yardım sistemlerinin kapsam ve kalitesinin artırılması gerekiyor.
  • Kriz sebebiyle birçok üye ülkede yürütülen mali politikaların sonucu vergi oranlarında artışlar genel vergi yükünü artırmıştı. Kriz sonrası politika ise vergi yolsuzluğunu azaltacak ve vergi prosedürüne uyumu artıracak istihdam yanlısı vergilendirme sistemine geçiş olarak öneriliyor.
  • Daha istikrarlı bir bankacılık sektörünün oluşturulması ve farklı finansman türlerinin geliştirilmesi gibi politikalarla özel yatırımlar desteklenmelidir.
  • Temel sektörlerde yapısal reformlarda ilerlemenin sınırlı düzeyde olması sebebiyle hizmetler, enerji ve taşımacılık altyapısında, Ar-Ge sistemlerinde ve rekabet hukukunda yapılacak reformlarla ekonomiler daha rekabetçi hale getirilmelidir.
  • Zaman içerisinde biriken borçlar sebebiyle bu yıl da fazla olması beklenen kamu borçlarının azaltılması gerekiyor.

Bütçe Kararları

Avrupa Komisyonu, AB Konseyi’ne altı üye ülkeye uygulanan (Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Hollanda ve Slovakya ) Aşırı Açık Prosedürünü sonlandırılmasını tavsiye etti. Avrupa Komisyonu ayrıca, Finlandiya’nın kamu borcuna ilişkin referans değeri (GSYİH’nin yüzde 60’ı) aşmasının nedenlerini analiz ettikten sonra, ülkenin, Avro Alanı için yardım operasyonlarına katkı sağlaması nedeniyle bu aşımın meydana gelmiş olduğu sonucuna vararak Aşırı Açık Prosedürüne tabi olmaması gerektiğine karar verdi. Komisyon, Polonya ve Hırvatistan’ın ise Aşırı Açık Prosedürü kapsamında etkin önlemler aldıklarına kara verdi.

Ülkelere özgü öneriler AB liderleri ve AB Bakanları tarafından Haziran ayında tartışılacak ve 8 Temmuz AB Maliye Bakanları Konseyi’nde resmen kabul edilecek. Bu süreçten sonra, üye ülkelerin 2015 yılı ile ilgili bütçe taslakları ya da ilgili diğer ekonomik politikalarında önerileri dikkate almasıyla uygulanmış olacak. İstikrar ve Büyüme Paktı çerçevesinde yapılan öneriler 20 Haziran Maliye Bakanları Konseyi’nde tartışılıp karara bağlanacak.

AB KONSEYİ, AB’NİN ÖNÜMÜZDEKİ BEŞ YILININ BEŞ ÖNCELİĞİNİ BELİRLEDİ

26-27 Haziran 2014 tarihlerinde yapılan AB Liderler Zirvesi’nde AB Konseyi, önümüzdeki beş yıl içinde Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak yasama çalışmaları için beş maddeden oluşan öncelikler listesini oluşturdu. Söz konusu öncelikler daha fazla istihdamın sağlanması ve daha güçlü ekonomiler; vatandaşların haklarının güçlendirilmesi ve etkinleştirilmesi; güvenli bir enerji ve iklim politikası; temel özgürlüklerin korunduğu güvenli bir alan ve uluslararası sistemde etkili ortak eylem olarak sıralandı.

26-27 Haziran tarihlerinde toplanan AB Konseyi, Parlamento, Komisyon ve Konsey arasında gelecekte işbirliğinin şekillenmesi açısından “tarihi” olarak nitelendiriliyor. Konsey son toplantısında ayrıca, Jean-Claude Juncker’i Komisyon Başkanı olarak Avrupa Parlamentosu’na önerdi; AB’nin gelecek beş yılının stratejik önceliklerini belirledi ve Ukrayna, Moldova ve Gürcistan ile ortaklık anlaşmaları imzaladı. AB çalışmalarına rehberlik edecek beş temel önceliğe ilişkin alınacak önlemler AB Konsey'inde detaylandırılmadı.

Konsey kararını açıklayan AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, beş önceliği sıraladı ve söz konusu önceliklerin Avrupalıların AB’den beklentilerini karşılamayı hedefleyen ve özellikle ekonomik konuları ön planda tutan bir “stratejik program” niteliğinde olduğunu belirtti. Van Rompuy, AB liderleri arasında reformlar ile mali konsolidasyonun sürmesi ve aynı zamanda gelecekte büyümenin sağlanması için ihtiyaç duyulan yatırımların gerçekleştirilmesi yönünde fikir birliği olduğunu vurguladı. Her iki konunun sağlıklı bir ekonomi için elzem olduğunu hatırlatan AB Konseyi Başkanı, mali disiplinin korunması ve büyümenin desteklenmesi arasında bir denge sağlama amacını taşıyan AB’nin mevcut mali çerçevesine riayet edilmesi gerektiğini kaydetti.

İstihdam, büyüme ve rekabet sağlayan bir Birlik

AB Konseyi sonuç bildirgesinde yavaş büyüme, yüksek işsizlik, yetersiz kamu ve özel yatırım, makroekonomik dengesizlikler, kamu borç ve rekabet eksikliği gibi başlıkların önemli güçlükler olarak AB’nin gündeminde yerini koruduğuna işaret edildi. AB Konseyi bu alandaki sorunlara çözüm bulmak amacıyla büyümeye teşvik yatırımı artırmak, daha fazla ve daha iyi istihdam yaratmak ve rekabet için reformları teşvik etmek gibi “cesur” adımlar atılması gerektiği kararını aldı. Konsey önümüzdeki beş yıl boyunca bu alanda Birliğin önceliklerini: özellikle genç işsizliğe karşı mücadeleyi artırmak suretiyle becerilerin ve yeteneklerin geliştirilmesine yardımcı olmak ile vergi kaçakçılığı ve vergi dolandırıcılığı ile mücadele ederek adaletin sağlanması olarak belirledi.

Vatandaşlarını koruyan ve güçlendiren bir Birlik

Avrupalıların refah sistemlerinin sağlanmasından üye devletlerin sorumlu olmasına karşın, AB üye devletlerinin refah sistemlerinin sağlanması kararlarına saygı gösterilmekle birlikte, AB Konseyi önümüzdeki beş yıl boyunca bu alanda Birliğin önceliklerini: gençlik işsizliğe karşı mücadeleyi artırmak suretiyle becerilerini ve yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olmak ile vergi kaçakçılığı ve vergi dolandırıcılığı ile mücadele ederek adaletin sağlanması olarak belirledi.

Ortak bir enerji ve iklim politikası

Ekonomik, güvenli ve sürdürülebilir bir enerji politikası amaçlayan Konsey, enerji birliği inşa etme yönünde atılması gereken adımları, enerji verimliğinin esas alınması ile bütünleşmiş bir enerji pazarının oluşturulması, tüm AB ülkeleri için enerji güvenliğinin sağlanması ve yeşil enerji anlayışı olarak belirledi.

Özgürlük, güvenlik ve adalet alanında Birlik

Terör ve organize suçlar ile iş yaşamı, evlilik, göç gibi konuların sınır aşan boyutlarını göz önüne alan AB Konseyi, adalet, özgürlük ve güvenlik alanında, özellikle göçün bütün yönleriyle daha iyi yönetilmesi; insan ticareti, kaçakçılık ve siber suçlar gibi organize suçların önlenmesi ve AB ülkeleri arasında adli işbirliğinin geliştirilmesini tavsiye etti.

Güçlü bir küresel aktör olarak Birlik

AB’nin komşularında en yüksek seviyeye ulaşan istikrarsızlık ve ortakları ile ortak ya da küresel çıkarlarının uyumlaştırılması gerekliliğinin hayati nitelik kazandığı bir dönemde olunduğunu vurgulayan AB Konseyi, gelecek beş yılın dış politika önceliklerini: ticaret, enerji, adalet ve içişleri, kalkınma ve ekonomi politikaları gibi AB’nin dış eylem temel alanlar arasında koordinasyon ve uyumu geliştirerek AB’nin nüfuzunu en üst düzeye çıkarmak; Akdeniz, Afrika, Orta Doğu ve Avrupa kıtasında istikrar, refah ve demokrasiyi teşvik ederek AB’yi bölgesinde güçlü bir ortak kılmak; küresel stratejik ortaklar ile birçok alanda işbirliği geliştirmek ve ortak güvenlik ve savunma politikasını güçlendirerek, küresel düzeyde AB’nin taahhütlerini ve sorumluluklarını yerine getirmek olarak sıraladı.

AB Konseyi’nin gelecek toplantısının 16 Temmuz tarihinde yapılması ve toplantıda AB Konsey Başkanlığı ve diğer üst düzey pozisyonların yeni sahiplerinin görüşülmesi öngörülüyor. 

ARNAVUTLUK’A ADAY ÜLKE STATÜSÜ VERİLDİ

24 Haziran 2014 tarihinde gerçekleşen AB Genel İşler Konseyi’nde Arnavutluk’a aday ülke statüsü verilmesi kararı alındı. Karar, 26-27 Haziran tarihlerinde gerçekleşen AB Liderler Zirvesi’nde onaylandıktan sonra resmiyet kazandı. Avrupa Komisyonu tarafından yapılan açıklamada, Arnavutluk’a aday ülke statüsü verilmesinin Tiran’ın AB ile bütünleşme ve gerekli reformları uygulama yolunda kaydettiği ilerlemenin bir yansıması olduğu ve AB-Arnavutluk ilişkilerini ileriye taşıdığı ifade edildi.

Bunun yanında, kararın AB’nin, Arnavutluk’un bu yöndeki çabalarına olan sürekli ve inandırıcı desteğinin bir göstergesi olduğuna dikkat çekildi. Komisyon tarafından yapılan açıklamada, Tiran’ın öncelik vermesi gereken reformlara da dikkat çekildi. Komisyon’a göre, Arnavutluk’un yönetim, yargı reformu, yolsuzlukla ve örgütlü suçlarla mücadele ve temel haklar konularındaki kilit öncelikleri yerine getirmesi gerekiyor. Bunun yanında, yapıcı ve sürdürülebilir bir siyasi diyalog reformların konsolide edilmesi ve sürdürülmesi bakımından hayati önem taşıyor. Arnavutluk’a aday ülke statüsü verilmesi, Tiran ile katılım müzakerelerine hemen başlanacağı anlamına gelmiyor.

Komisyon, açıklamasında, bunun kilit önceliklerde daha fazla ilerleme kaydedilmesi ile mümkün olacak ayrı bir adım olduğunun altını çizdi. Aday ülke statüsü, Arnavutluk ve vatandaşları için ülkenin AB ile bütünleşme sürecinin bir sonraki safhasına geçtiğini gösteren önemli bir siyasi sinyal olma özelliğine sahip. Ekonomik bakımdan ise, aday ülke statüsünün ülkeye getirileri, yabancı yatırımların artması ile istihdam yaratılması olarak tanımlanıyor. AB ile Arnavutluk arasındaki ilişkileri daha üst düzeye taşıyan bu adım ile Arnavutluk, AB aday ülkelerinin katılım sağladığı AB Konseyi toplantılarına davet edilecek. Bunun yanında Arnavutluk, AB ajanslarına erişimi ve bunlarla işbirliği konusunda birtakım kolaylıklar elde edecek.

Komisyon tarafından yapılan açıklamaya göre, Arnavutluk ile Bölgeler Komitesi ve Ekonomik ve Sosyal Komite arasında birer ortak komitenin kurulması da gündeme gelebilecek. Arnavutluk, AB aday ülkesi olarak Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) kapsamındaki fonlardan yararlanmaya devam edecek ve AB programlarına katılım sağlayacak. 2003 yılında diğer Batı Balkan ülkeleri gibi AB üyeliğine potansiyel aday ülke olarak kabul edilen Arnavutluk, 28 Nisan 2009 tarihinde AB’ye üyelik başvurusunda bulunmuştu.

Avrupa Komisyonu, Kasım 2010’da açıkladığı görüşünde, Arnavutluk’a aday ülke statüsü verilmesi yönünde bir tavsiyede bulunmayarak, 12 kilit önceliğe dikkat çekmiş ve ülkenin katılım müzakerelerine başlayabilmesi için bu alanlarda gerekli reformları yerine getirmesi gerektiğini belirtmişti. Bu dönemde iktidar ve muhalefet partisi arasındaki çekişme nedeniyle, ülkede reformlar büyük ölçüde aksamıştı. Arnavutluk, Haziran 2013’te gerçekleştirilen ve AB’nin ülkenin demokratik nitelikleri için bir test olarak gördüğü genel seçimlerin ardından Komisyon’un belirlediği kilit önceliklerin yerine getirilmesi konusunda kararlı adımlar atmaya başlamıştı.

Hatırlanacağı gibi, Avrupa Komisyonu Ekim 2013’te açıkladığı Genişleme Stratejisi’nde Arnavutluk’a aday ülke statüsü verilmesini tavsiye etmişti. Buna karşılık, 17 Aralık 2013 tarihli AB Genel İşler Konseyi Toplantısı’nda, Avrupa Komisyonu Arnavutluk’un yolsuzlukla ve örgütlü suçlarla mücadele ve yargı reformu alanındaki performansını değerlendiren bir rapor hazırlamakla görevlendirilerek, Arnavutluk’a aday ülke statüsü verilmesi konusundaki kararın Haziran 2014’te sunulacak Komisyon raporu ışığında tekrar ele alınmasına karar verilmişti.

Avrupa Komisyonu, 4 Haziran 2014 tarihinde açıkladığı raporda, Arnavutluk’un reform öncelikleri konusunda ilerleme kaydetmeye devam ettiğini teyit ederek, ülkeye adaylık statüsü verilmesi yönündeki tavsiyesini yinelemişti. AB Genel İşler Konseyi de bu tavsiyeyi kabul ederek, Arnavutluk’a AB üyeliğine aday ülke statüsü verilmesi kararı aldı.

ARNAVUTLUK YARATICI AVRUPA PROGRAMI'NA KATILDI

Arnavutluk’taki kültür kuruluşlarının Yaratıcı Avrupa Programı’nın Kültür başlıklı alt programından yararlanmasına imkân sağlayacak katılım anlaşması, 24 Haziran 2014 tarihinde Avrupa Komisyonu’nun Eğitim, Kültür, Çoklisanlılık ve Gençlikten Sorumlu Üyesi Androulla Vassiliou ve Arnavutluk Kültür Bakanı Mirela Kumbaro Furxhi tarafından imzalandı. 2014-2020 mali döneminde geçerli olacak 1.5 milyar avro bütçeli Yaratıcı Avrupa Programı ile, 250 bin Avrupalı sanatçı ve kültür sektörü çalışanının yanı sıra binlerce yaratıcı kuruluş ve yayın evinin birlikte çalışarak ortaya çıkardıkları yapıtları milyonlarca kişinin erişimine sunması bekleniyor.

Arnavutluk’un, görsel-işitsel yasalarını AB mevzuatına uyumlaştırdıktan sonra Yaratıcı Avrupa Programı’nın MEDIA başlıklı alt programına da katılması öngörülüyor. 2007-2013 döneminde geçerli olan Kültür Programı kapsamında, Arnavutluk’taki kültür kuruluşları dört edebi tercüme projesi için 170 bin avro tutarında hibe almış ve Bunun “WebTvs for EUropean Culture” ve “Youth Open Festival Culture” gibi birtakım işbirliği projelerine katılmıştı. 

AB LİDERLER ZİRVESİ’NDE AB’NİN GELECEĞİ TARTIŞILDI VE JUNCKER KOMİSYON BAŞKAN ADAYI OLARAK SEÇİLDİ

26-27 Haziran 2014 tarihlerinde Brüksel’de toplanan AB liderler Zirvesi’nde AB Konseyi, AB’nin önümüzdeki beş yılının stratejik önceliklerini saptadı ve Avrupa Komisyonu Başkan adayını belirledi.

Genişleme konusunun görüşülmediği Konsey’de, AB liderleri son bir kaç ayın ana gündem maddesini oluşturan Avrupa Komisyonu Başkanının kim olacağı sorusuna, beklendiği gibi Jean-Claude Juncker yanıtını verdi. Konsey’de gelecek beş yılın temel öncelikleri doğrultusunda AB’nin stratejik gündemi şekillendi. 28 AB Üye Devlet ve hükümet başkanının bir araya geldiği iki gün süren AB Konseyi’nin ilk günü AB liderleri, Birinci Dünya Savaşı’nın 100’üncü yıldönümü vesilesiyle Belçika’nın Ypres kentine toplandılar ve yeni yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ardından AB’nin geleceğini tartıştılar. Bu çerçevede, AB Konseyi’nin AB’nin geleceğine ilişkin olarak aldığı kararların en dikkat çekici olanı “ daha yakın-daha bütünleşmiş bir birlik (ever closer union)” kavramının “farklı ülkeler için farklı bütünleşme modelleri ” şeklinde değerlendirilmesi oldu.

Buna göre, üye ülkelerden bazıları derinleşmeyi tercih ederken, diğerleri tercihlerini aksi yönde kullanabilecek. Üye ülkelerin AB karşısında ulusal yetkilerinin sınırlanmasına karşı çıkan ve AB'nin gelecekteki kurumsal yapısı konusunda farklı tutum takınarak Birlik’ten ayrılmayı gündeme getiren İngiltere gibi ülkelerin endişelerine yanıt niteliğini taşıyan bu karar, AB’nin geleceğinin şekillenmesi açısından hayati bir karar niteliğini taşıyor. Konsey toplantısının ikinci gününde Brüksel’de bir araya gelen AB liderleri, Avrupa Komisyonu Başkanlığı için üye ülkeler arasında müzakerelere odaklandılar ve İngiltere’nin itirazına karşın, Komisyon Başkanlığı için ismi öne çıkan eski Lüksemburg Başbakanı ve eski Avro Alanı Başkanı Jean-Claude Juncker’i AP'ye önerdiler.

Uzun yıllar Avro Alanı başkanlığını yürüten Juncker, Birlik içinde ekonomik ve siyasi entegrasyonun ilerlemesine verdiği güçlü destek ile tanınıyor. Hatırlanacağı gibi, Mayıs ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde siyasi gruplar AB tarihinde ilk kez Avrupa Komisyonu Başkanı adaylarını ilan etmişler ve seçim sonuçlarının ardından Parlamento’da en fazla vekil çıkaran Avrupa Halk Partisi (EPP) adayı Juncker, Komisyon Başkanlık yarışında öne çıkan isim olmuştu. Juncker’in göreve atanabilmesi için Avrupa Parlamentosu’nda salt çoğunluğun desteğini alması gerekiyor.

Hâlihazırda Avrupa Komisyonu Başkanlığını yürüten Jose Manuel Barroso’nun görev süresinin Ekim ayı sonunda dolmasının ardından, Juncker’in Kasım’da göreve başlaması öngörülüyor. AB Konseyi’nde alınan ve AB’nin kurumsal yapısını ilgilendiren bir diğer önemli karar, AB liderlerinin Komisyon Başkanlığı seçim sistemini revize etmeyi planladıklarını açıklamaları oldu. Buna göre, yeni Komisyon başkanının atanmasının ardından, AB Konseyi Komisyon Başkanı atama sürecini AB anlaşmalarına uygun şekilde tekrar değerlendirmeyi kararlaştırdı.

Bu yıl ilk kez uygulanan “Spitzenkandidat” sistemi, seçim sonuçlarının esas alınarak AP'de en yüksek oyu alan parti adayının Komisyon Başkanı olarak önerilmesini gerektiriyor. Bu sistem nedeniyle, bazı AB liderlerinin itirazları ve İngiltere’nin güçlü muhalefeti, AP'de en yüksek oyu alan partinin adayı olan Juncker’in Komisyon Başkanlığı’na seçilmesini engellemedi. Öte yandan, Juncker’in Komisyon Başkanlığına şiddetle karşı çıkan İngiltere Başbakanı David Cameron, AB Konseyi’nin ardından bir açıklama yaptı ve Juncker isminin “ciddi bir hata” olduğunu savundu. Buna gerekçe olarak Juncker’in reformcu bir niteliğe sahip olmamasını gösteren Cameron, “AB içinde kalarak Birliği reform yönünde teşvik etmeyi” düşündüğünü ancak AB liderlerinin Juncker’i seçmesinin kendisinin bu yöndeki reform çabalarını zorlaştıracağını savundu. Cameron, daha önce yaptığı açıklamada ise gelecek yıl genel seçimleri kazanması halinde, 2017 yılında İngiltere’nin AB üyeliğini yeniden müzakere edip referanduma götürme sözü vermişti.

AB Konseyi’nde, Avrupa Komisyonu Başkanı’nın belirlenmesi yanında, AB’nin geleceğine dair bir dizi önemli karar alındı. Alınan bu kararlar sonuç bildirisinde şu şekilde sıralandı :

-Konsey, özgürlük, adalet ve güvenlik alanında gelecek yıllarda yapılacak düzenlemelere ilişkin olarak stratejik ilkeler belirlendi ve ilgili diğer konular ele aldı.

-Ekonomik toparlanmaya ilişkin işaretlerin cesaret verici olduğu ve üye devletler ile AB kurumlarının ortak çabalarının sonucu olduğu kaydedilirken; ekonomide tekrar büyümenin başlamasına ve istihdamda hafif bir artış olmasına karşın, Avrupa’nın bir çok bölgesinde işsizliğin, özellikle genç işsizliğin, görülmemiş ve kabul edilemez seviyelerde olduğu; yoksulluk ve sosyal dışlanma konusunda endişelerin sürdüğüne işaret edildi. Büyüme ve daha fazla istihdam yaratma amacıyla Avrupa'nın kapasitesini güçlendirmek için daha fazla çaba gösterilmesi çağırısında bulunuldu. Bu olumsuz tabloya rağmen, AB Konseyi genel olarak ülke bazında spesifik önlemleri onayladı ve 2014 Avrupa Sömestrini sonlandırdı.

-Konsey, 2030 iklim ve enerji politikası çerçevesi üzerinde Ekim ayında nihai bir karara ulaşma yönünde ilerleme sağladı ve Avrupa'nın enerji güvenliğini artırmak için en acil nitelikli önlemlerin derhal uygulanmasını destekledi.

-Konsey, Ukrayna Başbakanı Petro Poroshenko tarafından geçen hafta açıklanan barış planını destekledi ancak Rusya’ya yeni bir yaptırım kararı almadı. Bununla birlikte, barış planı konusunda uzlaşı sağlanması ve Rus yanlısı ayrılıkçıların elindeki rehinelerin serbest bırakılması gibi taleplerin yerine getirilmemesi durumunda Rusya’ya karşı yeni yaptırımların gündeme geleceği kaydedildi.

Konsey, Ukrayna’da yaşanacak gelişmelere göre gerekli olması durumunda önemli kısıtlayıcı önlemler almak üzere herhangi bir zamanda toplanma taahhüdünde bulundu. AB Konsey sırasında ayrıca AB ile Moldova, Gürcistan ve Ukrayna arasında Ortaklık Anlaşması imzalandı. Bilindiği gibi, Ukrayna ve AB arasında 21 Mart 2014’te  Ortaklık Anlaşması’nın siyasi bölümleri imzalanmıştı. AB Konsey toplantısı sırasında ise Anlaşma’nın ticari bölümleri imzalandı ve bu sayede yedi yıllık bir sürecin sonunda Rusya’nın sert muhalefetine rağmen AB ve Ukrayna arasında ortaklık ilişkilerinin derinleşmesi yönünde önemli bir aşama kaydedildi.

AB Konsey’inin sonuç bildirgesine, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_Data/docs/pressdata/en/ec/143478.pdf adresinden ulaşılabilir. 

AB’DE BECERİ VE NİTELİKLER KONULU EUROBAROMETRE ANKETİNİN BULGULARI AÇIKLANDI

17 Haziran 2014 tarihinde açıklanan “Avrupa Beceri ve Nitelikler Alanı” konulu özel Eurobarometre (Special Eurobarometer 417) anketinin bulgularına göre, AB vatandaşlarının yaklaşık dörtte birinde (yüzde 23) aldıkları eğitim veya mesleki eğitimin kendilerine niteliklerine uygun iş bulma becerisini kazandırmadığı görüşü hâkim. Katılımcıların yarısından fazlası (yüzde 56) niteliklerinin diğer Üye Devletlerde tanınacağını düşünürken, katılımcıların yüzde 6’sı niteliklerinin, başvuru yaptıkları kurum veya işveren tarafından tanınmaması ya da niteliklerin tanınması konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları gerekçesiyle farklı bir Üye Devlette çalışma veya öğrenim imkânından yararlanamamış.

Avrupa Komisyonu’nun Eğitim, Kültür, Çoklisanlılık ve Gençlikten Sorumlu Üyesi Androulla Vassiliou, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Komisyon’un hedefinin herkesin niteliklerinin sınırlar ötesi işverenler ve eğitim kurumları tarafından tanımasını sağlamak olduğunu ifade etti. Vassiliou, beceri ve niteliklerin kişilerin istihdam edilebilirliğinin artırılmasına ve eğitimin bir üst basamağına geçişini kolaylaştırılmasına imkân sağlamak üzere, niteliklerin adil, karşılaştırılabilir ve şeffaf bir şekilde tanınması gerektiğini belirtti.

AB üyesi 28 ülkede 26 Nisan-11 Mayıs tarihleri arasında farklı sosyal ve demografik gruplardan 28.000 katılımcıyla yüz yüze gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda elde edilen en önemli bulgular şu şekilde:

  • Katılımcılara göre, eğitim ve mesleki eğitimin en önemli yönleri, öğretmenin öğrencilerle iletişim kurabilme ve onları motive edebilme becerisi ile ilgili. Katılımcılar, bunun en fazla geliştirilmesi gereken alan olduğunu düşünüyor (yüzde 51). Geliştirilmesi gereken diğer alanları ise yaratıcılık ve merak uyandıran öğrenme alanlarının oluşturulması (yüzde 41) ve şirket veya kuruluşlarda profesyonel deneyim elde etme (yüzde 37) konuları oluşturuyor.
  • AB vatandaşlarının büyük bölümü (yüzde 95) yabancı dil bilgisi başta olmak üzere bazı becerilerin örgün eğitim dışında da edinilebileceği kanısında.
  • Katılımcıların ancak yüzde 9’u sahip oldukları derecelerin Avrupa Nitelikler Çerçevesi’nde (EQF) karşılık geldiği seviyeyi biliyor. AB vatandaşlarının yalnızca yüzde 21’i EQF hakkında bilgiye sahip.
  • Eurobarometre sonuçları, AB vatandaşlarının genel anlamda, beceri ve niteliklerini belgelemek için kullanabilecekleri araçlar hakkında da kısıtlı bilgiye sahip olduklarını ortaya koyuyor. Bu kapsamda, katılımcılar tarafından en sık bahsedilen araç yüzde 15 ile Europass CV oldu.
  • AB vatandaşlarının yüzde 44’ü eğitim, mesleki eğitim veya kariyer danışmanlığı konusunda bilgiye erişmek için araştırma yaptıklarını ifade ediyor. Buna karşılık, gerekli bilgiye kolaylıkla eriştiklerini ifade edenlerin oranı ise bunların yüzde 56’sını oluşturuyor.

“Avrupa Beceri ve Nitelikler Alanı” konulu Eurobarometre anketi sonuçlarına şu internet adresinden ulaşılabilir: ec.europa.eu/public_opinion/archives/ebs/ebs_417_en.pdf 

AVRUPA PARLAMENTOSU’NDA AB KARŞITI YENİ BİR PARTİ GRUBU KURULDU

22-25 Mayıs 2014 tarihlerinde yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oylarını artıran AB karşıtı partiler, yeni bir siyasi parti grubu oluşturdu. İngiltere Bağımsızlık Partisi’nin (UKIP), Fransız Ulusal Cephe partisinden ayrılan bir milletvekilini Özgürlük ve Demokrasi Avrupası (EFD) grubuna dâhil etmesi ile EFD, “yedi AB üye ülkesinden vekil bulundurma koşulunu” yerine getirdi ve Avrupa Parlamentosu’nda grup kurma hakkını kazandı. Parti grubu kurmak, milletvekillerinin finansmana erişimi ve Parlamento komitelerinde temsili açısından önem taşıyor. EFD’nin grup kurması, Avrupa Parlamentosu’nda AB karşıtı bloğun güç birliği sağlama yönünde ilerleme kaydettiğini göstermesi açısından dikkat çekici bir gelişme olarak nitelendiriliyor.

18 Haziran 2014 tarihinde EFD tarafından yapılan açıklamada, 7 farklı AB üye devletinden oluşan 48 üyeli parti grubu oluşturulduğu açıklandı. Parti grubunda, İngiltere’den 24, İtalya’dan 17, Litvanya ve İsveç’ten 2’şer; Çek Cumhuriyeti, Fransa ve Letonya’dan 1‘er vekil yer alıyor. EFD lideri Nigel Farage, diğer vekiller ile birlikte bir parti grubu oluşturmuş olmaktan gurur duyduğunu açıkladı ve partinin halkın sesi olacağı taahhüdünde bulundu. EFD grubunun önceliklerini özgürlüğün, ulusal düzeyde demokrasinin ve Avrupa’da refahın restorasyonu olarak sıralayan Farage, Brüksel’de politika değişikliğinin sağlanması yönünde diğer parti grupları ile birlikte çalışacaklarını ve AB düzenlemelerinin sıradan insanların hayatına yarattığı olumsuz etki konusunda Avrupalıları uyaracaklarını kaydetti.

Grubun oluşturulması safhasında muhalefete karşı güçlü bir mücadele verdiklerini kaydeden EFD lideri Farage, Parlamento’da etkin olacaklarında emin olduğunu kaydetti. Farage ayrıca, diğer heyetlerden partilerine katılım beklediklerini söyledi. İlk grup toplantısını Brüksel’de 24 Haziran 2014 tarihinde yapacak olan EFD içinde en büyük oran temsil edilen parti, İngiliz Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) oldu. İngiltere’nin kendi geleceğini kendisinin şekillendirebileceği inancını taşıyan UKIP, bunun ancak AB’nin dışında kalınarak ve ulusal parlamentonun egemenliğinin tekrar tesis edilmesi ile mümkün olacağını savunuyor. Vatansever bir parti olduğunu vurgulamaktan çekinmeyen UKIP, İngiltere’nin bağımsız bir ulus olarak, küresel düzeyde kendi başına ticari ve dış ilişkiler geliştirebileceğine inanıyor. İngiltere’nin sınırları üzerindeki kontrolünü geri alması gerektiğini savunan parti ayrıca, beceri ve yetenekleri ile ülkeye faydalı olmayan göçmenlere sınırlama getirilmesi anlayışını savunuyor.

Devletin sivil toplum üzerinde fazla büyük, maliyetli ve baskın hale geldiğine inanan UKIP, devlet müdahalesine karşı çıkıyor ve kişisel özgürlüklerin teşvik edilmesini destekliyor. Öte yandan, Fransa’da Avrupa Parlamentosu seçimlerinde en yüksek oyu alan AB karşıtı aşırı sağ Fransız Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen, Parlamento’da kendi grubunu kurabilmiş değil. Halihazırda 5 farklı ülkeden parti ile ittifaka geçen Le Pen, 2 AB Üye Devletinden daha vekillerin katılımı halinde bir parti grubu oluşturabilecek. Haziran’ın son haftasında parti grubu kuramaması durumunda, Ulusal Cephe ve partiyi destekleyen diğer Avrupalı vekiller, Avrupa Parlamentosu’nda AB karşıtı bağımsız üyeler olarak hareket edecekler.

AVRUPA KOMİSYONU 2015 TASLAK BÜTÇESİNİ SUNDU

Avrupa Komisyonu 11 Haziran 2014 tarihinde AB’nin 2015 dönemi taslak bütçesini sundu. 2015 bütçesi 2014’ göre taahhütlerde yüzde 2,1 gibi hafif bir artışla 145.6 milyar avroya ulaşırken ödemeler, yüzde 1,4’lük artışla 142.1 milyar avro tutarında öngörülüyor. Avrupa Komisyonu’nun Bütçe ve Mali Programlardan sorumlu üyesi Janusz Lewandowski yaptığı açıklamada, 2015 bütçesinde büyüme ve istihdamın ön plana çıktığını, kıt kaynakların geçmişin mirası ve Avrupa’nın krizden çıkışı için kullanılacağını belirtti.

Diğer yandan geçen yıldan kalan ödemelerin de dikkate alınması gerektiğini belirten Lewandowski, kartopu etkisi yaratan ödenmeyen taahhütlerden bahsederek, AB bütçesinin dengeye getirilmesi ve AB kurumlarındaki görevli kişilerin sayısının azaltılması gerektiğine işaret etti. Taahhütlerde yüzde 2,1 artış olmasına karşın, gelecek yıl bütçesinin, harcamalarda 2013 bütçesinin 2 milyar avro gerisinde olduğunu da ekledi. 2015 taslak bütçesi bütün üye ülkelerin GSYİH’sinin yüzde 1’ini oluşturuyor ve AB’nin belli başlı konularını içeriyor.

Bütçede taahhütlere ilişkin ödenekler 2014-2020 dönemi mali çerçevesinde öngörülen yeni programlara odaklanıyor ve önerilen tutarın yaklaşık yüzde 60’ı AB’nin araştırma geliştirme, gençlik ve iş dünyasına yönelik programlarını destekliyor. Ödemelere ilişkin tahsisatların büyük bir bölümünün, araştırma (Horizon2020), Trans-Avrupa ağları, ulaştırma ve ICT, Genç İstihdamı Girişimi gibi, AB’nin ekonomik büyüme ve istihdam başlıklarına ayrılması planlanıyor ve 2014’e göre yüzde 29,5 artış öngörülüyor.

Diğer alanlar, göç, iltica ve bütünleşme fonu (yüzde 140 artışla) sağlık ve tüketicinin korunmasını (yüzde 20 artışla) kapsıyor. AB’nin faaliyet giderleri toplam bütçenin yüzde 4,8’i ile sabit kalırken, öngörülen yüzde 1,6 artış enflasyon oranı göz önüne alındığında reel anlamda artış getirmiyor. Üç yılda her yıl yüzde 1 oranında personel azaltımı öngörülürken, Komisyon 5 yılda yüzde 5 azaltım hedefi kapsamında diğer kurumların personelinde de azaltıma gidiyor. İdari giderlerde de azalış öngörülüyor. 2015 taslak bütçesinin sunulmasından sonra AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu görüş bildirecek. Daha sonra, onaya kadar Konsey ve Parlamento arasında uzlaşma süreci başlayacak. 

AB, YENİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ STRATEJİSİNİ AÇIKLADI

Avrupa Komisyonu, AB genelinde çalışanların iş güvenliğini ve sağlığını koruyacak yeni dönem stratejik çerçeve belgesini (Strategic Framework on Health and Safety at Work 2014-2020) sundu. Yeni dönem strateji ile, çalışanların daha iyi sağlık ve güvenlik şartlarında çalışmasını sağlayacak öncelikler ve öneriler gündeme getiriliyor. Özellikle mikro ve küçük işletmelerin, bir önceki strateji belgesinde yaşanan sıkıntılara paralel olarak, yeni kuralların uygulanmasında yaşadıkları sorunların önüne geçilmesi planlanıyor.

AB’nin 2007-2012 İş Güvenliği ve Sağlığı Stratejisi’nin eksikliklerinin dikkate alınmasıyla hazırlanan yeni kurallar için üç temel konu üzerinden hareket edilecek:

  • Özellikle küçük işletmelere yönelik, risk yönetimlerinde ve mevcut kuralların uygulanmasında etkili olacak ek çalışmalar;
  • Yeni hastalıkların ortaya çıkmasını engelleyen iş ortamlarının temini;
  • AB genelinde yaşanan iş gücündeki yaşlanma oranının dikkate alınması. Strateji belgesinde belirtilen çözüm önerileri ise şu şekilde sıralanıyor:
  • AB’ye üye ülkelerdeki ulusal sağlık ve güvenlik stratejilerinin güçlendirilmesi
  • Mikro ve küçük ölçekli işletmelerde kuralların uygulanmasını sağlayacak online çalışmalar ve karşılıklı etkileşim yöntemleriyle, risk değerlendirme mekanizmalarının sağlanması;
  • AB’ye üye ülkelerdeki ulusal istihdam denetim mekanizmalarından değerlendirmelerin düzenli olarak alınması; --Mevcut yasal düzenlemelerde ve idari yükümlülüklerde basitleştirmeye gidilmesi;
  • Yeşil teknoloji, biyo-teknoloji ve nano-maddeler gibi yeni önerilerin tanımlamalarıyla beraber gündeme alınması ve böylelikle risklerin azaltılması;
  • İstatistikî verilerin daha düzenli toplanması;
  • AB’nin Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Ekonomik ve Kalkınma İşbirliği Örgütü (OECD) gibi uluslararası organizasyonlarla kuracağı daha güçlü işbirliği ile iş kazalarının ve iş ile ilgili hastalıkların azaltılmasına yönelik ortak çalışmaların hazırlanması

Avrupa Komisyonu’nun strateji belgesinde AB vatandaşlarının iş sağlığı ve güvenliği konularında bilgilendirilmesi, sosyal diyaloğun geliştirilmesi ve AB’nin ilgili diğer politika alanları arasında eş güdümlü çalışmaların sağlanması da diğer öncelikler olarak belirtiliyor. Bu noktada Avrupa Sosyal Fonu ile İstihdam ve Sosyal Yenilikçilik Programı’nın, mali destek kısmında devreye girmesi bekleniyor.

Çerçeve belgesinde belirtilen önerilerin uygulanmasında yaşanan sıkıntıların ve gelişmelerin detaylı değerlendirmesi de 2016 yılında yapılacak. Avrupa Komisyonu’nun İstihdam, Sosyal İşler ve Soysal İçermeden Sorumlu Üyesi László Andor açıklamasında, AB’de tüm sektörlerde yılda 3 milyon çalışanın ciddi iş kazalarına maruz kaldığını ve 4.000 çalışanın ise hayatını kaybettiğini belirtti. Yenilenen stratejinin, eskisinde yaşanan başarılara eklenecek bir çalışma olacağını kaydetti. 2007-2012 döneminin önceliklerine yönelik uygulamalarda görülen başarı düzeyinin ve eksikliklerin analiz edildiği Mayıs 2013 tarihli raporda, AB’de iş kazalarında yaklaşık yüzde 28’lik bir düşüşe dikkat çekiliyor. Ancak önemli riskler; yeni stratejide de belirtilen, sağlık ve güvenlik riski taşıyabilen nano-maddeler ve elektro-manyetik alanların durumu üzerinde toplanıyor. Aynı şekilde AB genelinde artan işgücündeki yaşlanma, üye ülkelerden beklenen düzenli istatistikî verilerin temini ve kuralların küçük işletmeler düzeyinde yeterince uygulanmadığı sorunları diğer riskler olarak gösteriliyor.

E-Bülten Kayıt

İKV KURUCU VE MÜTTEVELLİ KURUMLARI

© 2024 İKV Bütün Hakları Saklıdır.
Designed By: OrBiT