OCAK
“AVRUPA DIŞ POLİTİKA SKOR TAHTASI 2014” YAYIMLANDI
AB’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nin (European Council on Foreign Relations - ECFR) AB’nin ve üye devletlerinin 2013 yılında önemli dış politika konularındaki performanslarını ölçen “Avrupa Dış Politika Skor Tahtası 2014” (European Foreign Policy Scorecard 2014) 30 Ocak 2014 tarihinde yayımlandı. Avrupa Dış Politika Skor Tahtası 2014’te “Çin”, “Rusya”, “ABD”, “Geniş Avrupa”, “Orta Doğu ve Kuzey Afrika” ile “Çoktaraflı Konular” olmak üzere altı kategoride 66 dış politika konusunda AB’nin, AB kurumlarının ve AB üyesi devletlerin benimsedikleri politikaları değerlendiriyor.
AB’nin en başarılı olduğu dış politika konuları, Nisan 2013’te Sırbistan ile Kosova arasında ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik tarihi bir anlaşmaya varılması ve İran’ın nükleer programı konusunda Kasım 2013’te anlaşma sağlanması oldu. Buna karşılık, 2013’te AB’nin komşu olduğu bölgelere yönelik etkili bir dış politika izlemekte zorlandığı kaydedildi. Suriye’deki krizin kötüleştiği kaydedilirken, AB’nin Mısır başta olmak üzere bölgedeki ülkelere ilişkin etkin bir komşuluk politikası izleyememesi ve Rusya ile sık sık karşı karşıya gelmesi, 2013 yılında AB dış politikasının yumuşak karnını oluşturdu.
Raporda, AB’nin Türkiye ile ilişkiler konusundaki performansı da değerlendirildi. “Türkiye ile ikili ilişkiler” alt başlığında, AB’nin notu geçtiğimiz yıl “C−”den bu yıl “C+”ya yükseldi. Bu bölümde, Türkiye’nin katılım müzakerelerindeki durağanlığın yeni bir başlığın müzakere açılmasıyla aşılması ve vize muafiyetine yönelik diyaloğun başlatılmasıyla ilişkilerin olumlu yönde geliştiği kaydedildi. Kasım 2013’te Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu Başlığı’nın müzakere açılması ile dikkatlerin Yargı ve Temel Haklar ile Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklarında (23 ve 24’üncü başlıklar) yoğunlaştığı kaydedildi.
Belçika, İtalya ve İsveç gibi Üye Devletlerin bu başlıkların açılmasını istediği, Almanya’nın ise bu duruma temkinli bir şekilde destek verdiği buna karşılık GKRY’nin bu yönde bir karar alınmasını bloke ettiği belirtildi. Vize muafiyeti konusunda, Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanması ile birlikte vize muafiyetine yönelik yol haritasının da resmiyet kazandığı kaydedildi. AB’nin “Türkiye’de hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları” alt başlığındaki performansı ise AB geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi “C−“ notuna layık görüldü ve AB, bu konudaki gelişmelere seyirci kalmaktan öteye geçemediği için eleştirildi.
2013 yılında Türkiye’de yaşanan birtakım olayların AB’yi hazırlıksız yakaladığı ve AB’nin bu gelişmelere ilişkin tutarlı bir politika izlemekte zorlandığı kaydedildi. AB, “Türkiye ile Kıbrıs meselesi bağlamında ilişkiler” alt başlığında 2012 yılında olduğu gibi, 2013 yılında da “C−” notuna layık görüldü. AB’nin Kıbrıs meselesine bir çözüm bulunmasını desteklediği, buna karşılık taraflar arasındaki müzakerelere seyirci kalmak dışında bir rol üstlenmediği belirtildi.
GKRY’deki bankacılık krizinin müzakerelerde ilerleme sağlanmasına engel olduğu ve Kıbrıs meselesinin AB’nin Türkiye’ye yönelik politikasını büyük ölçüde zedelemeye devam ettiği belirtildi. AB’nin “Türkiye ile bölgesel konular bağlamında ilişkileri” alt başlığında ise, AB’nin notu 2012 yılında “B−”den, 2013 yılında “C+” ya geriledi. Bu konuda, Türkiye’nin Suriye yönetimine ilişkin şahin bir söylem benimsediği kaydedilirken, AB’nin bu söylemin benimsenmesinde bir rol oynamadığı ifade edildi. Buna ek olarak, Türkiye ile AB arasında İran ve Mısır konusunda da farklılıklar yaşandığı ifade edildi.
32’NCİ AB-RUSYA ZİRVESİ BRÜKSEL’DE GERÇEKLEŞTİ
28 Ocak 2014 tarihinde Brüksel’de 32’incisi gerçekleştirilen AB-Rusya Zirvesi’nde ikili ilişkilerin stratejik ve siyasi boyutuna vurgu yapıldı ve ekonomik ve siyasi ilişkilerin geleceği konusu tartışıldı. Bazı konularda uzlaşma sağlanmasına karşın, taraflar arasındaki önemli meselelerde süregelen görüş ayrılıkları giderilemedi.
AB-Rusya arasındaki ilişkilerin Ukrayna’da yaşanan gelişmeler nedeniyle gergin olduğu bir zamanda gerçekleşen Zirve’nin gündeminde, Ukrayna ve Suriye, Afganistan ve Ortadoğu barış süreci gibi uluslararası sorunlar ile birlikte AB-Rusya Ortaklık Anlaşması’nın yenilenmesi, enerji ve ticaret alanındaki konular yer aldı. Zirve’nin ardından açıklama yapan Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, AB-Rusya Zirvesi’nin stratejik ortaklığın niteliği ve ilişkilerin geleceği konusunda tartışma zemini sağladığını ve ortak çıkarlar çerçevesinde “yapıcı ve samimi” bir tartışma ortamı yaratılarak iki taraf arasındaki yaklaşım farklılığının açıklığa kavuşturduğunu söyledi.
Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso ise Rusya ve AB’nin stratejik ortak olarak işbirliğini güçlendirmelerinin kazanımlarına dikkat çekti ve bunun gerçekleştirilebilmesi için taraflar arasında “karşılıklı anlayış ve stratejik güvenin” sağlanması gerektiğini söyledi. Hatırlanacağı gibi AB-Rusya Zirvesi başlamadan önce, Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in 2013’ün Kasım ayında AB ile Ortaklık Anlaşması’nı imzalamaktan vazgeçmesi ile ülkede başlayan protesto gösterileri nedeniyle Ukrayna hükümeti istifa etmiş ve tepkilere neden olan gösteri kanunu iptal edilmişti. Bu atmosferde gerçekleşen AB-Rusya Zirvesi, iki gün süren geçmiş zirvelere karşın, üç saatte sonlandı. Taraflar arasındaki özellikle ticari ve enerji alanlarındaki ayrışmanın “kalıcı nitelik” kazandığı görülen Zirve’de, AB tarafı ticari konularda Rusya’nın Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde liberalleşme yönünde yaptığı taahhütleri yerine getirmede gecikmesini eleştirirken, Rusya ise Rus ürünlerine karşı uygulanan AB-anti-damping tedbirlerini gündeme taşıdı.
Zirve’de enerji alanında AB ve Rusya arasında anlaşmazlık, AB’nin enerji piyasasının serbestleştirilmesi konusunda kabul ettiği 3’üncü paketinin getirdiği kurallar nedeniyle giderilemedi. Rusya Başbakanı Vladimir Putin sorunun Güney Akım gaz boru hattı ile zamanla çözülebileceğini ifade etti. Buna karşın Avrupa Komisyonu Başkanı Barosso, enerji temini ve ulaştırma faaliyetleri arasında yapılacak ayrıştırmanın AB açısından “önemli” olduğunu ve 3’üncü paketle getirilen kuralların AB ve tüm üçüncü ülke şirketlerini kapsadığını, dolayısıyla Rus şirketlerine karşı bu konuda bir ayrımcılık yapılmadığını kaydetti. Zirve’de görüş ayrılıklarının giderilemediği bu sorunlara karşın, bazı konularda uzlaşı sağlandı.
AB ve Rusya arasındaki 1994 tarihli eski Ortaklık Anlaşması’nın yerini alması amaçlanan yeni bir ortaklık ve işbirliği anlaşması için 2008 yılında başlatılan zorlu müzakere sürecinin yeniden etkinleştirilmesi yolları tartışıldı. AB ve Rusya Doğu Ortaklığı anlaşması ve ekonomik sonuçları konusunda uzman düzeyde ikili istişarenin sürmesi konusunda uzlaştılar. Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Doğu Ortaklığı anlaşması konusunda Rus tarafının çekincelerinin nedeninin anlaşmanın Rus sanayisi üzerindeki olumsuz etkilerinden kaynaklandığına işaret etti. Putin, Rusya’nın meseleyi siyasi bir mesele olarak değerlendirmediğini ve ekonomik çıkarlar açısından konuyu ele aldıklarına vurgu yaptı.
Taraflar arasında anlaşma sağlanan konulardan bir diğeri, AB ve Rusya arasında enerji standartlarının oluşturulması kararı oldu. Bu çerçevede, Güney Akım doğalgaz boru hattı projesinde anlaşmazlıkların giderilmesi amacıyla bir çalışma grubu oluşturularak, hukuki ve teknik konuların tartışılmasına karar verildi. Zirvenin önemli kazanımlarından birini, Rusya ve AB arasında hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı anlayışı temelinde şekillenen “terörle mücadele” konusunda ortak bir bildiri imzalanması oluşturdu. Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy Zirve sonrası yaptığı açıklamada, 3 Haziran 2014 tarihinde yapılacak AB-Rusya Zirvesi’nde de “gerekli ilerlemenin” sağlanacağını umut ettiğini kaydetti.
SIRBİSTAN İLE AB ÜYELİK MÜZAKERELERİNE FİİLEN BAŞLANDI
Sırbistan ile AB üyelik müzakerelerine 21 Ocak 2014 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen Bakanlar Düzeyinde Katılım Konferansı ile fiilen başlandı. Hatırlanacağı üzere, AB Genel İşler Konseyi’nin 25 Haziran 2013 tarihinde Sırbistan ile katılım müzakerelerine başlanması yönündeki kararı, 27-28 Haziran 2013 tarihinde AB Liderler Zirvesi’nde kabul edilmiş ve ilk Katılım Konferansı’nın Ocak 2014’e kadar gerçekleştirilmesine karar verilmişti. Sırbistan ile müzakerelere başlanması kararı Genel İşler Konseyi’nin 17 Aralık 2013 tarihli toplantısında bir kez daha teyit edildikten sonra 19-20 Aralık 2013 tarihlerinde gerçekleşen AB Liderler Zirvesi’nde de onaylanmıştı.
AB heyetine AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı yürüten Yunanistan’ın Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos başkanlık ederken, Sırbistan Başbakanı Ivica Dacic’in başkanlığındaki Sırp heyetinde Başbakan Yardımcısı Aleksandar Vucic, Dışişleri Bakanı Ivan Mrkic, ve AB Bütünleşmesinden Sorumlu Bakan Branko Ruzic yer aldı. Avrupa Komisyonu ise Genişlemeden ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Komisyon Üyesi Štefan Füle tarafından temsil edildi. Üye Devletlerden Almanya, Avusturya, Fransa, Romanya, Macaristan, Hırvatistan da Sırbistan ile AB arasında gerçekleştirilen Katılım Konferansı’nda bakanlar düzeyinde katılım sağladı.
AB Konseyi tarafından yapılan basın açıklamasında, Sırbistan’ın üyelik kriterlerini yeterli düzeyde yerine getirdiği; özellikle katılım müzakerelerine başlaması için belirlenen kilit öncelik olan “Kosova ile ilişkilerini görünür ve sürdürülebilir şekilde iyileştirmesi” konusunda gerekli adımları attığı, siyasi kriterleri ve İstikrar ve Ortaklık Süreci’nin (Stabilisation and Association Process) gerekliliklerini yeterli düzeyde karşıladığı ve işleyen bir piyasa ekonomisi olma yolunda önemli adımlar attığı belirtildi. Ayrıca, Sırbistan’ın orta vadede AB müktesebatının yükümlülüklerini üstlenmeye hazır olacağı belirtildi. İlk Katılım Konferansı’nda AB Konseyi’nde 17 Aralık’ta onaylanan Müzakere Çerçeve Belgesi, Sırp yetkililere sunuldu.
Müzakere Çerçeve Belgesi’nin, önceki genişleme dalgalarından ve sürmekte olan müzakerelerden edinilen deneyim ve AB müktesebatındaki gelişimin yanı sıra, Sırbistan’ın özel durumunu göz önünde bulundurularak hazırlandığı belirtildi. Sırbistan’ın müzakerelerinin de Komisyon’un Ekim 2011’de kabul ettiği yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenlik konularını kapsayan 23 ve 24’üncü başlıklara öncelik veren “yeni yaklaşım” temelinde yürütüleceği vurgulandı. Buna ek olarak, Sırbistan’ın Kosova ile ilişkilerini görünür ve sürdürülebilir bir şekilde normalleştirmesi ve iyileştirmesi konusundaki çabalarına da özel bir önem atfedileceği açıklandı. Kosova ile ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinin gerek Belgrad gerekse Priştine’nin AB ile bütünleşme süreçlerini birbirilerini engellemeden yürütebilmesine imkân sağlaması gerektiği belirtilirken, ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinin Sırbistan ve Kosova arasındaki ilişkilerin kapsamlı bir şekilde normalleşmesine imkân sağlaması gerektiği vurgulandı.
Sırbistan’ın katılım müzakerelerinde Kosova ile ilişkilerin normalleştirilmesi konusu 35’inci başlık olan “Diğer konular” başlığı kapsamında ele alınacak. Bu başlıkla ilgili gelişmeler de en az 23 ve 24’üncü başlıklardaki gelişmeler gibi yakından takip edilecek. Katılım Konferansı’nın ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Štefan Füle, ilk Katılım Konferansı ile Sırbistan-AB ilişkilerinde yeni ve kilit öneme sahip bir safhaya geçildiğini vurguladı. Katılım müzakerelerine başlanmasıyla oldukça zorlu bir sürece girildiğini kaydeden Füle, bu süreçte Sırbistan’ın ele alması gereken konuların başında Kosova ile ilişkilerin normalleştirilmesi olduğunu vurguladı. Füle ayrıca, Belgrad’ın Priştine ile ilişkilerin normalleştirilmesine bağlılığını sürdürmesi ve Belgrad-Priştine diyaloğu kapsamında varılan anlaşmaları uygulamaya devam etmesi gerektiğini ifade etti. Sırbistan’ın reformlar ve AB müktesebatına uyum alanında çabalarını artırması gerektiğine de dikkat çeken Füle, hukukun üstünlüğü alanındaki reformlar için bir çıpa görevi görecek olan 23 ve 24’üncü başlıklara önem verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Sırbistan Başbakanı Ivica Dacic ise yaptığı açıklamada, Sırbistan olarak 2018 yılında üyeliğe kurumsal açıdan hazır olmayı planladıklarını ve AB üyeliğinin 2020’de gerçekleşmesini hedeflediklerini belirtti. Füle, Sırbistan’ın 35 müzakere başlığında gerçekleştirilecek tarama sürecinin (screening process) 2015 yılının ilk yarısında tamamlanmasını beklediklerini kaydetti. 2014 yılının ilk yarısında Yunanistan’ın ve 2014 yılının ikinci yarısında İtalya’nın dönem başkanlıkları sırasında bazı başlıkların müzakereye açılmasının söz konusu olabileceğini belirten Füle son olarak 2014 yılında en zorlu başlıklar olan 23 ve 24’üncü başlıkların açılması konusuna odaklanılması gerektiğini vurguladı. Sırbistan ile ikinci Katılım Konferansı’nın 25 Haziran’da gerçekleştirilmesi bekleniyor.
ERASMUS + PROGRAMI FAALİYETE GEÇTİ
AB’nin eğitim ve gençlik programlarını tek çatı altında toplayan Erasmus+ Programı, 1 Ocak 2014 tarihi itibarıyla faaliyete geçti. Böylece, 2007-2013 mali döneminde Hayatboyu Öğrenme ve Gençlik programları kapsamındaki programlar, Eramus+ Programı çatısı altında birleşmiş oldu. 2014-2020 mali döneminde geçerli olacak Erasmus+ Programı ile eğitim, öğretim ve gençlik alanlarının yanı sıra spor alanında geliştirilecek projelere de katkı sağlanması amaçlanıyor.
AB üyesi ülkelere ek olarak, Türkiye, Norveç, İzlanda, Lihtenştayn, İsviçre ve Makedonya’yı da kapsayan Erasmus+ Programı’nın bütçesi 14,7 milyar avro olarak belirlendi. Konuya ilişkin bir basın duyurusu yayımlayan AB Bakanlığı, Türkiye’nin belirlenen dönemde 1 milyar avroluk bir tutar kullanmasının beklendiğini kaydetti. Erasmus+’nın faaliyete geçmesiyle, Comenius (Okul Eğitimi), Erasmus (Yükseköğretim), Leonardo da Vinci (Mesleki Eğitim), Grundtvig (Yetişkin Eğitimi) ve Gençlik programları tek bir isim altında birleşmiş oldu. AB Bakanlığı tarafından Erasmus+ Programı’nın faaliyete geçmesiyle ilgili yayınlanan basın duyurusunda, söz konusu programlar kapsamında yürütülmekte olan etkinliklerde büyük çaplı değişikliklere gidilmediği, ancak programların yapısında, isimlerinde ve başvuru usullerinde bazı değişikliklerin ve basitleştirmelerin söz konusu olduğu ifade edildi.
AB Bakanlığı tarafından yayınlanan basın duyurusunda da belirtildiği gibi, Erasmus+’dan kamu kuruluşları, okullar, üniversiteler, mesleki kuruluşlar, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve işletmeler gibi tüzel kişiliğe sahip olan her türlü kuruluş faydalanabilecek. Gençlere ayrıcalık tanıyan Erasmus+ kapsamında, tüzel kişilik şartı aranmaksızın en az dört gencin bir araya gelerek başvuru yapmasına imkân tanınıyor. Erasmus+ Programı altında “Hareketlilik” ve “Stratejik Ortaklık” olmak üzere iki farklı proje imkânı bulunuyor. “Hareketlilik” projeleri ile Avrupa ülkelerine eğitim, meslek eğitimi, staj, iş başı eğitimi, gönüllü hizmeti yapma imkânı sağlanırken, “Stratejik Ortaklık” projeleri ile okul eğitimi, meslek eğitimi, yüksek öğretim, kişisel gelişim veya kurumsal kapasite gelişimi gibi alanlarda Avrupa ülkelerindeki iyi uygulamalar ile yenilikçi yöntem, metot, müfredat gibi bir takım çalışmaların Türkiye’ye transfer edilmesi amaçlanıyor.
AB Bakanlığı’nca yayınlanan basın duyurusunda, başvuruların Hareketlilik Projeleri için 17 Mart 2014 tarihine kadar, Stratejik Ortaklık projeleri için ise 30 Nisan 2014 tarihine kadar Türkiye Ulusal Ajansı’na sunulabileceği belirtildi. Spor alanında geliştirilecek projelere de destek sağlayacak olan Erasmus+ kapsamında, sporcu gelişimi ve sağlığı, doping ve şike ile mücadele ve uluslararası spor organizasyonlarının düzenlenmesi gibi konulara destek verilmesi öngörüldü. Kamu kuruluşları, federasyonlar, spor kulüpleri, ligler, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları proje başvurusunda bulunabilecek. Buna ek olarak, iş dünyası-üniversite işbirliğini geliştirmeye yönelik projeleri de öncelik alanları arasında kabul eden Erasmus+ Programı kapsamında, “Sektörel Beceri Ortaklıkları” ve “Bilgi Ortaklıkları” adlı destek başlıkları ile gençler arasında girişimciliği artırmayı, ihtiyaç duyulan mesleki becerileri geliştirmeyi ve nitelikli ara elaman yetiştirmeyi hedefleyen projelere de destek sağlanacak.
AB Bakanlığı tarafından yayınlanan basın duyurusunda, AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu’nun konuya ilişkin mesajına yer verildi. Erasmus+ Programı ile getirilen yenilikleri ve Türkiye’nin AB eğitim ve gençlik programlarına katılımını ele alan Çavuşoğlu, “Türkiye Ulusal Ajansı’nın 2007-2013 yılları arasında farklı hedef kitlelere yönelik olarak yürütmüş olduğu Avrupa Birliği eğitim ve gençlik programlarından Comenius, Erasmus, Leonardo da Vinci, Grundtvig ve Gençlik programları 2014-2020 döneminde tüm Avrupa’da “Erasmus+” adıyla yürütülecek. Geçtiğimiz dönemde Türkiye bu programlardan yararlanmada büyük bir başarı gösterdi.
10 yıllık dönemde Türkiye Ulusal Ajansı tarafından 630 milyon avro kaynak kullanıldı ve 370 bin vatandaşımız Avrupa ülkelerine eğitim amaçlı gönderildi. Sadece 2013 yılında 70 bin vatandaşımız desteklenen projeler ile Avrupa ülkelerine 5 gün ile 1 yıl arasında değişen sürelerde eğitime ve değişime gitti. 2014 yılı itibariyle bu programlar Erasmus+ adı altında biraz biçim ve içerik değiştirmekle birlikte yine aynı amaçlara ve aynı hedef kitlelere yönelik olarak varlığını sürdürecek. Biz de Erasmus+ programının bütün vatandaşlarımızca tanınmasını sağlamak için var gücümüzle çalışıyoruz. Toplumun her kesiminden kişilerin hem bireysel hem mesleki gelişimleri için, nihai olarak da toplumumuzun gelecek dönemlerde daha da güçlenmesi için bu programlar son derece önemli. Tüm vatandaşlarımızı Erasmus+ programının sağladığı fırsatlardan yararlanmaya davet ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Erasmus+ Programı ile ilgili ayrıntılı bilgiye Türk Ulusal Ajansı’nın http://www.ua.gov.tr/programlar/erasmus-program%C4%B1 internet adresinden ulaşılabilir.
YUNANİSTAN AB DÖNEM BAŞKANLIĞI'NI DEVRALDI
Yıllardır ekonomik ve finansal krizle mücadele eden ve dış yardımla ayakta durmaya çalışan Yunanistan, Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanlığı’nı 1 Ocak 2014 tarihinde Litvanya’dan devraldı. AB üyelik sürecinde beşinci kez AB Dönem Başkanlığı’nı yürütecek olan Yunanistan’ın, 30 Haziran 2014 tarihinde dönem başkanlığını İtalya’ya devredecek olmasıyla da, 1 Ocak 2013 tarihinde İrlanda ile başlayan, Litvanya ve Yunanistan’ın da dâhil olduğu “Üçlü Program” (Trio) sona ermiş olacak.
Bilindiği üzere, “Üçlü Program” (Trio) ilk olarak Aralık 2011 tarihinde başlatıldı. Söz konusu program, üçlü dönem başkanlıkları çerçevesinde belirlenen ekonomik büyüme ve istikrar, iş imkânlarının artırılması ve kolaylaştırılması, Tek Pazar’ın derinleştirilmesi ve mali istikrar reformlarının artırılması gibi önceliklerin gerçekleştirilmesi bakımından başkanlık eden AB Üye Devletleri’ne ciddi sorumluluklar getirmekte. Öte yandan, Mayıs 2014 tarihinde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin Yunanistan’ın dönem başkanlığı dönemine denk gelmesi de “Üçlü Program”ın (Trio) kalan altı aylık sürecini ve Yunanistan’ın başkanlık performansını daha da önemli kılmakta.
AB’nin önemli bir geçiş süreci yaşadığı bir dönemde AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenen Yunanistan için bu görev, hiç şüphesiz 2009’dan bu yana ekonomik kriz ile mücadele eden AB’nin tekrar ayağa kalkması açısından hem çok önemli hem de zorlu olacak. Başladığı günden bugüne ciddi boyutlara ulaşan ekonomik kriz, finansal istikrarın sağlanması ve kamu maliyesinin sağlamlaştırılması için sınırlayıcı olarak nitelendirilebilecek mali politikaların uygulanmasını gündeme getirdi.
Ekonomik ve finansal krizin sebep olduğu iktisadi durgunluk ve artan işsizlik oranları, AB vatandaşlarının büyük bir kısmının AB kurumlarına olan güvenini sarsmakla beraber, bu kurumların etkin bir ekonomi politikası benimsemesi ve uygulaması bakımından kredibilitelerinin artmasına neden oldu. Bununla birlikte, krizden direkt etkilenen ülkelerin başında yer alan Yunanistan’da uygulanan katı mali politikalar sebebiyle ülkenin sosyal bütünlüğü de ciddi oranda zarar gördü. Bu gelişmeler ışığında AB Dönem Başkanlığı, Yunanistan’a ekonomik krizden ötürü zarar görmüş imajını düzeltmek ve inanırlılığını yeniden perçinlemek için büyük bir fırsat sunuyor.
Öte yandan, Birlik genelinde refahın ve istikrarın tekrar sağlanması için AB’nin, Ekonomik ve Parasal Birliğin derinleştirilmesi kapsamında ortak paranın korunması, piyasalardaki durgunluğun giderilmesi ve büyümenin teşvik edilmesi kapsamında işsizlikle mücadele için gerekli adımları atması büyük önem taşıyor. Söz konusu gereksinimler doğrultusunda, büyümeyi hedefleyen politikaların geliştirilmesi, işsizlikle mücadele, ekonomik ve sosyal uyumu destekleyici reformlar, Ekonomik ve Parasal Birliğin derinleştirilmesi ile birlikte genişleme politikaları, Yunanistan’ın dönem başkanlığı süresince irdeleyeceği temel konuların başında yer alıyor. Bunun yanı sıra, Mayıs ayında gerçekleşecek olan Avrupa Parlamentosu seçimleri de Yunanistan Dönem Başkanlığı’nın rotasını belirleyen bir diğer önemli faktör olarak belirtiliyor.
Söz konusu önceliklerin gerçekleştirilmesi için Yunanistan’ın ele alacağı konular şöyle sıralanabilir:
- AB vatandaşlarının gündelik sorunlarının, endişelerinin ve güvensizliklerinin çözümüne yönelik politikaların ve girişimlerin desteklenmesi yoluyla Birlik genelinde kentsel ve topluluk sorumluluklarının geliştirilmesi; mali kalkınmanın desteklenmesi; istihdam, uyum ve güvenliğin sağlanması; AB’nin ortak değerler barındıran bir topluluk olarak korunması, güçlendirilmesi ve geliştirilmesi;
- Avro Alanı’nda var olan eksiklikleri gidermeye yönelik politika ve eylemlerin geliştirilmesi yoluyla Ekonomik ve Parasal Birliğin derinleştirilmesi; parasal birliğin rücu edilemezliğinin sağlam ve sürdürülebilir bir temele dayalı olarak korunması; Avrupa bütünleşme projesinin kurucu taşlarından biri olan avronun korunması ve bu kapsamda yeni bankacılık birliğinin oluşturulması;
- AB’nin demokratik meşruiyetinin ve mesuliyetinin, AB Üye Devletleri arasında bütünlüğün ve dayanışmanın sağlanması yoluyla desteklenmesi ve Avrupa demokrasisinin adım adım sağlamlaştırılması; vatandaşlık haklarının genişletilmesi.
Eylem planı çerçevesinde, Yunanistan’ın AB Dönem Başkanlığı programı önceliklerinin başında yer alan ekonomik büyümenin yanı sıra öne çıkan gündem başlıkları arasında sosyal adalet ile ilgili düzenlemeler ve kaçak göç ile mücadele konuları yer alıyor. Bununla birlikte, başta Yunanistan olmak üzere birçok AB Üye Devletinin de etkilendiği ekonomik ve finansal krizin bir yansıması olan bankalar sorununa ilişkin olarak, Yunanistan’ın, yeni denetleme mekanizmalarının geliştirilmesi ve uygulanması kapsamında oluşturulan Ortak Çözüm Mekanizması’nın kesinleşmesi için gereken adımları atması bekleniyor. Bu kapsamda Yunanistan, dönem başkanlığı programına bağlı olarak belirlediği eylem planı dört alanı kapsıyor. Bu alanlar:
- Büyüme ve istihdam
- AB-Avro Alanı entegrasyonunun daha ileri bir aşamaya götürülmesi
- Göç ve sınır kontrolü
- Denizcilik politikası olarak belirlendi.
Yunanistan’da 2014 yılında piyasalardaki durgunluğun sona ereceği ve ekonominin yeniden büyüme göstereceği tahminleri yapılırken, Yunanistan, altı ay süresince takip edeceği programı, “lüks olmayan, işlevsel ve hedef odaklı” olarak nitelendirdi. Ancak, Yunanistan’ın içinde bulunduğu ekonomik durum sebebiyle bazı AB Üye Devletlerinin, Yunanistan’ın dönem başkanlığı performansına şüphe ile yaklaştığı belirtiliyor. Yunanistan’ın son dönemdeki ekonomik performansıyla ilgili olarak açıklama yapan Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras ise, “durgunluk kısır döngüsünü sona erdirdik. 2014’te yeni reformlar dalgası başlayacak. Yanlış ve haksızlıklar oldu ancak, bunları düzeltme imkânları mevcut” açıklamasında bulundu.
Son olarak, Yunanistan’ın daha önce AB’nin genişlemesi için destek vereceğini açıklamasına rağmen, genişleme politikalarının dönem başkanlığı öncelikleri arasında yer almaması gözlerden kaçmadı. Öte yandan, AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan’ın AB Dönem Başkanlığı’nı devralmasının ardından yaptığı basın açıklamasında, son yıllarda Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde pozitif gelişmeler olduğunu kaydederek, Yunanistan’ın başkanlık döneminde yeni fasılların açılması konusunda ümitli olduklarını ifade etti. Çavuşoğlu ayrıca, “Yunanistan’ın dönem başkanlığında Türkiye-AB ilişkileri daha pozitif bir ortamda geçecektir” dedi.
Yunanistan AB Dönem Başkanlığı resmi sitesine http://gr2014.eu/ adresinden ulaşılabilir.
2014
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT