İKV, RUSYA-BATI GERİLİMİ İLE İLGİLİ BİR WEBİNAR DÜZENLEDİ
İktisadi Kalkınma Vakfı, 2 Mart 2022 tarihinde “Rusya-Batı Gerilimi: Türk Dış Politikası ve Avrupa Güvenlik Mimarisi Açısından Çıkarımlar” başlıklı bir webinar düzenledi. Moderatörlüğünü İKV Genel Sekreter Yardımcısı M. Gökhan Kilit’in üstlendiği webinarda, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ve olası sonuçları tartışıldı. NATO, AB, Rusya ve Türkiye perspektifinden güncel krizi değerlendirmek üzere birbirinden değerli uzmanlar webinara konuşmacı olarak katıldı.
İKV Genel Sekreter Yardımcısı M. Gökhan Kilit, Ukrayna-Rusya savaşına dair güncel bilgiler verdiği açış konuşmasında, savaşın ortaya çıkardığı gelişmelere ve ülkelerin tutumlarına yönelik değerlendirmeler yaptı. Uzun zamandır tarafsızlığını koruyan İskandinav ülkelerinin dahi tarafsızlıklarını bozarak Ukrayna’ya destek verdiklerine dikkat çeken Kilit, hem NATO üyesi olduğunu hem de Rusya ile stratejik ilişkileri bulunduğunu hatırlatarak Türkiye’nin sürdürdüğü denge politikasının önemini vurguladı.
Panel oturumunun ilk konuşmacısı Kadir Has Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mitat Çelikpala, yaşanan güncel gelişmeleri Rusya perspektifinden değerlendirdi. Yaşanan krizin dönüştürücü bir kriz olduğunun altını çizen Prof. Dr. Çelikpala, Rusya’nın kendini Çin ve ABD ile birlikte bağımsız karar alabilen üç büyük güçten biri olarak gördüğünü ve Ukrayna üzerinden uluslararası güvenlik konularında araç kullanılabilecek bir koz elde etmeye çalıştığını belirtti. Rusya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük askeri harekatına kalkıştığının altını çizerken, Rus ordusunun kabiliyet ve kapasitesinin Avrupa’nın düşündüğü kadar yüksek olmadığının da ortaya çıktığını vurguladı. Prof. Dr. Çelikpala konuşmasının devamında Rusya’nın içeride ciddi sınırlılıklar ve zorluklarla karşı karşıya olduğunu, propaganda mekanizmasının aslında düşünüldüğü kadar etkin çalışmadığını, kendi kamuoyunu da kaybettiğini ve sokaklarda hareketlilikler görülmeye başlandığını belirtti. Rusya’da müesses nizamı oluşturan askerler ve bürokratları düşünmeye sevk eden birçok olumsuz görüntünün ortaya çıktığını, Putin’in siyasi geleceği konusunda bu soru işaretlerinin etkili olabileceğini belirtti.
Panelin ikinci konuşmacısı olan EDAM Başkanı, NATO Eski Genel Sekreter Yardımcısı ve NATO Eski Daimi Temsilcisi Büyükelçi (E) Tacan İldem, yaşanan güncel gelişmeleri NATO perspektifinden ele aldı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasını “asrın felaketi” olarak nitelendiren Putin’in tarihi okuma şeklinin açık olduğunu belirten Büyükelçi İldem, Putin’in yakın çevresindeki ülkelerin daha az egemen olduğu anlayışıyla hareket ettiğini kaydetti. 2008 yılında Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliği konusunda ittifak içinde bir görüş birliği bulunmadığını belirterek NATO’nun “açık kapı” yaklaşımıyla sürdürdüğü genişlemesinin hukuki dayanağının Vaşington Antlaşması’nın 10’uncu Maddesi olduğunu vurguladı. 2014 yılının NATO açısından önemli bir referans noktası olduğunu belirten Büyükelçi İldem, bu tarihten sonra NATO’nun caydırıcılığının ve savunmasını artıran adımlara hız verdiğini öte yandan da Rusya’ya yönelik diyalog kanallarını açık tutan çift kulvarlı bir yaklaşımı benimsediğini kaydetti. NATO ile ABD’nin Rusya’nın güvenlik endişelerine dair bazı konuları müzakere etmeye açık olduklarının sinyalini verdiklerini belirtirken, Avrupa güvenliğinin temel ilkelerinin müzakereye açık olmadığının altını çizdi. Son olarak, Avrupa’nın sergilediği ortak ruhun Putin’in müdahalesi sayesinde ortaya çıktığını, uluslararası toplumun bu ilkesel duruşta yalpalamaması gerektiğini belirterek sözlerini sonlandırdı.
Panelin bir diğer konuşmacısı olan Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi, İPM Kıdemli Araştırmacısı, Araştırma ve Akademik İlişkiler Koordinatörü Prof. Dr. Senem Aydın Düzgit AB’nin kriz karşısındaki tutumunu değerlendirdi. Alman savunma politikasının bir hafta sonu içinde muazzam bir değişim ve dönüşüm geçirdiğini belirterek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Aydın Düzgit, kriz sebebiyle Almanya dış politikası başta olmak üzere AB’nin birçok tabusundan kurtulduğunu kaydetti. Ukrayna’ya savaş uçağı temininin finanse edilmesi kararının AB için bir ilk olduğunu belirterek Irak, Arap Baharı, Afganistan gibi krizlerin yapamadığını Ukrayna krizinin yaptığını söyledi. Göç yönetimi konusunun da AB için takip edilmesi gereken önemli bir konu haline geldiğini kaydeden Prof. Dr. Aydın Düzgit, mültecilerin ülkeler arasında dağıtılmasını içeren geçici koruma mekanizmasının harekete geçirilmesinin söz konusu olabileceğini belirtti. Ukrayna krizi sonrası ortak mülteci politikasına engel olan Doğu Avrupa ülkelerinin, Ukrayna kaynaklı mülteci akınından doğrudan etkilenen ülkeler olmaları sebebiyle tutumlarını değiştirebileceklerine dikkat çekti. Avrupa kamuoyunda oluşan Rus karşıtlığının Rusya ile yakın bağları bulunan aşırı sağ partileri etkileyeceğini, bu etkinin çok yakın zamanda gerçekleşecek olan Macaristan ve Fransa seçimlerinde görülebileceğini ifade etti. Prof. Dr. Aydın Düzgit, yaşanan krizin AB içinde stratejik özerklik, genişleme politikası ve yeşil dönüşüm gibi konulara da etkilerinin olacağını belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Panelin bir diğer konuşmacısı Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Behlül Özkan, önceki müdahalelerine nazaran Moskova’nın elinin bu sefer çok zayıf olduğunu belirterek değerlendirmelerine başladı. Uluslararası ilişkilerde 1962 Küba krizine benzer bir krize doğru gidildiğini ama durumun ciddiyetinin henüz kavranmadığını belirten Doç. Dr. Özkan, dünyanın korkulması gereken bir konumda olduğunu vurguladı. Rusya’daki müesses nizamın bir doktrin ekseninde hareket ettiğini, bunun öngörülebilirliği artırdığını fakat Rusya gibi büyük bir gücün bu derece sıkışmasının yine de tehlikeli sonuçları olabileceğini söyledi. Rusya yönetiminin Ukrayna’yı federal bir yapı haline getirmeye çalışarak NATO ve AB’ye yönelik yaklaşımında söz sahibi olabileceğini düşündüğünü fakat sekiz yılda bunu başaramayarak Rusya’nın Ukrayna kamuoyu nezdinde eskisi kadar cazibesinin kalmadığını ve desteğini kaybettiğini belirtti. Suriye’de yaşanan şeylerin Ukrayna’da da tekrarlanabileceğini kaydeden Doç. Dr. Özkan, Rusya’nın Ukrayna’da batağa sapladığını düşünürse geri adım atmayacağını ve bölgenin kanayan bir yaraya dönüşeceği uyarlarında bulundu. Türk dış politikasının en önemli karakterinin ihtiyat olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin dış politikasında durumu şimdiye kadar iyi yönettiğini belirterek değerlendirmelerini sonlandırdı.
Panelin son konuşmacısı İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas, pek çok açıdan dönüştürücü bu krizin Türkiye-AB ilişkileri açısından da dönüştürücü etkisi olup olmayabileceğini değerlendirerek sözlerine başladı. 2023 yılına kadar Türkiye’deki gelişmelere yönelik bekle-gör yaklaşımının daha cazip bir yaklaşım olarak AB tarafından benimsendiğini belirten Doç. Dr. Nas, AB ülkeleri çekimserliğini sürdürdüğünde Türkiye’nin insansız hava araçlarıyla Ukrayna’ya destek verdiğini vurguladı. Yaşanan krizin AB’nin genişleme politikasında revizyonu beraberinde getirebileceğine dikkat çekerek, AB kanadından gelen alternatif önerilerin Türkiye’de kabul görmediğini hatırlattı. Ukrayna’ya AB tarafından üyelik perspektifi verilmesinin, AB entegrasyon yapısının da değişmesini beraberinde getireceğini ve farklılaşmış entegrasyonu ön plana çıkarabileceğini vurguladı. Türkiye’nin izole olmamak için değerler açısından nereye ait olduğuna karar vermesinin önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Nas, Avrupa mimarisi içinde bir dönüşüm olursa bu durumun Türkiye için bir fırsat haline gelebileceğini belirtti.
Webinar, konuşmacılara yöneltilen soruların ve cevaplarının ele alındığı soru ve cevap bölümüyle sona erdi.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT