ALMANYA AB DÖNEM BAŞKANLIĞI`NI DEVRALDI
AB’nin altı kurucu ülkesinden biri ve bugün Birliğin lokomotifi konumunda olan Almanya, 1 Temmuz 2020 tarihinden itibaren AB Dönem Başkanlığını altı aylığına Hırvatistan’dan devraldı. Böylece Almanya 2007'den sonra tekrar AB Dönem Başkanlığını üstlendi. Bir dönem aynı federal hükümette birlikte çalışan iki Alman muhafazakâr demokrat politikacı, şimdiki AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile Başbakan Angela Merkel, 31 Aralık 2020 tarihine kadar AB politikalarına yön verecekler.
Almanya, Dönem Başkanlığı boyunca aynı zamanda, 2021 yılından itibaren 6'şar ay süreyle bu görevi üstlenecek olan Portekiz ve Slovenya ile birlikte Trio-Üçlü Başkanlık Sistemi'nin de bir parçası olarak görev yapacak. Buna göre, dönem başkanlığı görev süresi resmi olarak 6 aylık bir dönemi kapsamakta, fakat fiilen 18 aylık bir sürece tekabül etmekte. Bu sistemde sadece bir ülke değil, üçlünün diğer ülkeleri de yoğun bir iş yükü ve sorumluluk paylaşıyor. Almanya, AB Dönem Başkanlığı süresince hem motor hem de moderatör görevi görecek.
Almanya Dönem Başkanlığı Öncelikleri
30 Haziran 2020 tarihinde yapılan resmi açıklamada; ‘’Avrupa’nın İyileşmesi için Birlik’’ motosu ile birlikte 6 temel ilke benimsendi.
-Uzun vadede koronavirüs krizini aşmak ve ekonominin toparlanmasını sağlamak,
-Daha güçlü ve yenilikçi bir Avrupa,
-Adil bir Avrupa,
-Sürdürülebilir bir Avrupa,
-Güvenlik ve ortak değerler Avrupası,
-Dünyada güçlü bir Avrupa,
Bu ilkelerin başında, Avrupa’nın korona salgınına karşı mücadelesi hedefleniyor. COVID-19 salgını, günümüzün en büyük küresel sorunlarından biri olarak kabul edilmekte ve AB ülkelerinin ancak birlikte hareket ederek bu salgına karşı mücadele edebileceği belirtiliyor. Dönem Başkanlığını üstlenen Almanya, AB ülkelerinin salgın krizinden birlikte, sahip olduğu kaynakları paylaşarak, dayanışma göstererek ve koordine olmuş bir biçimde çıkmasını hedefliyor. Almanya ayrıca, sürdürülebilir bir ekonomiye geçişin Avrupa Yeşil Anlaşmasına dayandırılmasını ve dijital dönüşümün bunda merkezi bir rol oynamasını taahhüt ediyor.
Almanya aynı zamanda, COVID-19 ile mücadelede iç pazarın güçlendirilmesini ekonomik olarak toparlanmanın anahtarı olarak görüyor. Almanya, bu amaçla, çok yıllı mali Çerçeve ile Avrupa kıtasının geleceğine yatırım yapılarak, uzun vadeli bir iyileşme programının desteklenmesini talep ediyor. AB yapısal fonları, COVID-19 salgınının ekonomik ve sosyal etkisini azaltmada önemli unsurlar olarak görülüyor ve salgından etkilenen bölgelerde kalkınmanın teşvik edilmesi hedefleniyor.
Avrupa'da toparlanmanın en önemli koşullarından biri olarak, Avrupalı şirketlerin ekonomik iyileştirilmesi hedefleniyor. Buna göre şirketlerin esneklik ve rekabet güçlerinin arttırılması amaçlanıyor. Bu kriterler aynı zamanda sanayi üretimi ve özellikle KOBİ'ler için de uygulanmak isteniyor.
AB'nin gelecekteki zorluklara karşı daha iyi mücadele edebilmesi için birlikte çalışmasının önemi ve COVID-19 salgınından gerekli derslerin çıkarılması gerektiği vurgulanıyor. Almanya, bunların uygulanabilmesi için AB kriz yönetiminin geliştirilmesi için gayret sarf edeceğini belirtiyor.
Almanya Dönem Başkanlığı'nın ikinci ilkesi olarak daha güçlü ve yenilikçi bir Avrupa hedefleniyor. Korona salgınının AB politikaları, ekonomisi ve toplumu üzerindeki etkisini azaltmak için tüm ülkelerin bu alanda birlikte çalışması planlanıyor. Almanya ayrıca gerekli önlemleri, hızlandırılmış sürdürülebilir ve dijital dönüşüm için geleceğe yönelik ve değer odaklı bir fırsat olarak görüyor. Amaç, dijital ve teknolojik egemenliğin genişletilmesi, rekabet gücünün güçlendirilmesi ve sürdürülebilir ve istikrarlı bir finansal mimarinin şekillendirilmesi temelinde yenilikçi bir Avrupa'nın yaratılması.
Avrupa tek pazarıyla küresel rekabete uyum sağlamak için Avrupa, kilit dijital teknolojilerde üst düzey uluslararası uzmanlığa sahip olmayı hedefliyor. Avrupa tek pazarında küresel rekabeti geliştirmek için Avrupa'nın kilit dijital teknolojilerde üst düzey uluslararası uzmanlığa sahip olması amaçlanıyor.
Almanya’nın belirlediği üçüncü ilke ise adil bir Avrupa ortamının oluşturulması hedefi. Sosyal uyum, sosyal güvenlik ve dayanışma gibi konuların adil bir Avrupa'nın temel direkleri olduğu ve COVID-19 salgınının birçok Avrupalı ??için günlük yaşamda kalıcı kesintilere ve artan eşitsizliklere yol açtığı vurgulanıyor. Almanya, krizin sosyal etkisiyle başa çıkmaya, sosyal uyumu sürdürmeye ve Avrupa'daki gençler için sürdürülebilir umutları teşvik etmeyi amaçlıyor. Buna ek olarak, kuşaklar arası dayanışmayı teşvik etmek ve özellikle kriz zamanlarında savunmasız olan çocukları ve yaşlıları korumanın önemine değiniliyor. Adil bir Avrupa'yı şekillendirmenin uzun vadeli bir görev olduğu ve ekolojik, dijital ve demografik değişim sürecinde Avrupa’daki sosyal güvenlik zorluklarının artacağı ifade ediliyor. Almanya, Başkanlık döneminde ayrıca kadınlar ve erkekler arasındaki eşitliği ilerletmek, engelli insanların ihtiyaçlarını değerlendirmek ve aktif sivil toplumu teşvik etmek istiyor.
Almanya’nın benimsediği dördüncü ilke ise sürdürülebilir bir Avrupa hedefi. Almanya bu hedefle, COVID-19 salgınının ekonomik ve sosyal sonuçlarını sürdürülebilir ve kapsayıcı bir şekilde yönetmek ve yine sürdürülebilir bir ekonomiye geçişi şekillendirmeye yardımcı olmak istiyor. Bunun öncelikleri iddialı bir iklim, çevre ve biyolojik çeşitliliği koruma politikası, Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma 2030 Gündemi ve sürdürülebilir tarımdan oluşuyor. Alman Dönem Başkanlığı ayrıca, AB ve üye ülkelerinin iklim diplomasisi, sürdürülebilirlik ve Avrupa değerleri için uluslararası alanda iddialı ve aktif aktörler olarak hareket etmelerini sağlamaya çalışacak.
Almanya Dönem Başkanlığı’nın beşinci ilkesi, ortak değerlere sahip bir Avrupa’yı hedefliyor. Almanya, Avrupa’yı yasal ve değerler topluluğu olarak güçlendirmeyi hedefliyor. Almanya aynı zamanda, güvenlik ve göçmenlik konularındaki kilit sorulara Avrupa’nın bu konudaki ortaklarıyla yakın işbirliği içerisine girerek gerçekçi cevaplar bulmayı amaçlıyor. Bu hedeflerle Avrupa’nın, kökenleri veya inançları ne olursa olsun tüm insanların özgür ve güvenli hissedebilecekleri bir yer olarak kalmaya devam etmesi hedefleniyor. Bunun yanında, sığınma ve göç politikasında iddialı reformların yapılması planlanıyor.
Almanya Dönem Başkanlığı’nın altıncı ve son ilkesi ise ortaklığa dayalı ve kural tabanlı uluslararası düzen için Dünyada güçlü bir Avrupa oluşturulması hedefi. Almanya, kendi dönem başkanlığında birleşik, sorumlu ve güçlü bir Avrupa dış ticaretine hizmet etmeyi amaçlıyor. Almanya, AB’nin ulusal dış, güvenlik ve kalkınma politik için merkezi bir çerçeve ve vazgeçilmez bir neme sahip olduğu ifade ediliyor. Başkanlık olarak etkin Avrupa dış ticareti konusunda özel sorumluluk üstlenen Almanya, Avrupalıların ancak birlikte oldukları takdirde uluslararası zorluklarla etkin bir şekilde karşılaşabileceğine ve ortak değerleri savunabileceğine inanıyor.
Almanya AB Dönem Başkanlığı ve Türkiye
Türk kökenli Alman vatandaşları da dahil olmak üzere toplam 3 milyonluk Türk toplumunun yaşadığı Almanya’nın, 30 Haziran 2020 tarihindeki resmi açıklamasında, AB ve Türkiye İlişkileri ile ilgili herhangi bir gündemi bulunmuyor. Türkiye-AB ilişkileri Haziran 2016’dan beri yeni bir faslın açılmadığı katılım müzakereleri sürecinde ve Gümrük Birliği’nin revize edilmesine ilişkin görüşmelerin başlatılmamasından dolayı şu an iyi bir durumda değil. Ayrıca, Libya sorunu ve Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının aranması konusunda taraflar arasındaki görüş farklılıkları henüz giderilmiş değil. Türkiye’deki mültecilerin durumlarının yeniden ele alınması ve özellikle mülteciler için söz verilen toplamda 6 milyar avroluk yardımın yapılmasına ilişkin prosedürden kaynaklanan görüş ayrılıkları, taraflar arasında gerilime neden olmakta.
Salgın krizi öncesi AB ve Türkiye arasında mülteci konusunda bir takım anlaşmazlıklar yaşanmıştı. Resmi rakamlara göre, Türkiye barındırdığı 3,6 milyon Suriyeli mülteciyle, dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda bulunuyor. Anlaşmanın yapıldığı tarihten beri ülkesinde barınan mültecilere 40 milyar dolar harcayan Türkiye, AB ile yapılan anlaşma nezdinde birçok konuda fikir ayrılığına düşüyor. Ankara, ülkede yaşayan mültecilere uluslararası toplum tarafından mali ve insani destek verilmemesini sık sık eleştirirken, Avrupa ülkelerini yeni göç dalgaları olasılığı konusunda uyarıyor. Türkiye, AB'yi ülkedeki Suriyelilere yönelik yeterince mali yardım yapmamakla, taahhüt edilen fonları hızlı aktarmamakla, yeterli sayıda mülteci almamakla ve Ankara ile Brüksel arasında 2016'da varılan anlaşmaya uymamakla suçluyor. AB ise yapılacak mali yardımların proje bazlı olduğunu ve Türkiye'nin mültecileri bir koz olarak kullanıp AB'ye şantaj yapmaması gerektiğini vurguluyor.
Türkiye, Almanya Dönem Başkanlığı süresince AB ile olan ilişkilerini ilerletmeyi, düzensiz göç konusuna yeni çözümler bulmayı ve Almanya’nın kendi vatandaşlarına yaptığı Türkiye’ye karşı seyahat uyarısını kaldırmasını hedefliyor. Almanya'nın AB Konseyi Dönem Başkanlığı’na ilişkin daha ayrıntılı bilgiye buradan ulaşılabilir.
Zafer Can Dartan, İKV Uzman Yardımcısı
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT