İKV, “TÜRKİYE, RUSYA VE BATI” KONULU BİR KONFERANS DÜZENLEDİ
İKV, 21 Şubat 2020 tarihinde, İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ile işbirliği içerisinde “Türkiye, Rusya ve Batı: Tarihsel Perspektifler, Mevcut Dinamikler ve Gelecek Beklentileri” konulu bir konferans düzenledi. Akademisyenler, STK temsilcileri, basın mensupları ile uzmanların yoğun katılım gösterdiği konferansta; Türkiye, Rusya ve Batı arasındaki ilişkiler tüm boyutlarıyla derinlemesine ele alındı.
Konferansın açış konuşmalarını İKV Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu ve İPM Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman gerçekleştirdi. Konuşmasında, Suriye’de yaşanan insanlık trajedisine değinen İKV Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kabaalioğlu, İdlib’de sıkışıp kalan 3 milyon Suriyeli’nin Esad güçleri tarafından Türkiye’ye doğru ittirildiğini belirterek ateşkesin bir an önce sağlanması gerektiğini vurguladı. 1960’lı ve 1970’li yıllarda Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerden bahseden İKV Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kabaalioğlu, Kırım Tatarlarının durumuna değinerek statülerinin göz ardı edildiğinden bahsetti. Prof. Dr. Kabaalioğlu, son kamuoyu araştırmalarına göre, Rusya’nın Türkiye’nin en önemli ekonomik ve siyasi ortağı olarak görüldüğünü kaydetti.
İPM Direktörü Prof. Dr. Keyman, Türkiye ile Rusya arasında son dönemde sağlanan yakınlaşmanın Astana süreci ve Soçi süreci gibi birtakım kurumlar ortaya çıkardığını ancak işbirliğinin “esnek ortaklık” olduğunu belirtti. Putin Rusyası ve Rus Dış Politikası’nın Batı tarafından anlaşılamadığını kaydeden Prof. Dr. Keyman, Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşmanın bazı dönemlerde Batı ile ilişkilerinin aleyhine işlediğini belirtirken İdlib meselesi sonucunda Türkiye ile Batı arasındaki ilişkilerin yoğunlaştığına dikkat çekti.
Türkiye-Rusya ilişkilerinin Osmanlı İmparatorluğu ve Çarlık Rusyası döneminden günümüze uzanan tarihsel perspektiften ele alındığı birinci oturumun moderatörlüğünü Özyeğin Üniversitesi öğretim üyesi ve İPM Kıdemli Araştırmacısı Doç. Dr. Evren Balta yürüttü. Oturumun ilk konuşmacısı Princeton Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Michael Reynolds, ikisi de bir dönem aynı bölgeye hükmetmeye çalışan büyük imparatorlukların mirasçısı olan Rusya ile Türkiye’nin bu tarihi rekabetten kaçıp kaçamayacaklarını değerlendirdi. İkinci Dünya Savaşı ve sonrası dönemdeki ilişkilere değinen Bilkent Üniversitesi öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Onur İşçi, iki ülke arasındaki ilişkilerin, Batı’ya yönelik tutumları temelinde şekillendiğini ve NATO müttefiki Türkiye’nin bunu bir denge unsuru olarak kullandığını belirtti. 1960’lı ve 1970’li yıllarda Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkilerinin gelişiminden söz eden Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Behlül Özkan, bu dönemde NATO üyesi olmasına karşın Türkiye’nin Sovyetler Birliği’nden en fazla yardım kabul eden ülke olduğunu, hatta Türkiye’ye sağlanan yardımın Afrika’ya yönelik toplam yardımdan daha fazla olduğunu belirtti. Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye-Rusya ilişkilerini ele alan Kadir Has Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mitat Çelikpala, 1990’larda ilişkilerin sıkıntılı bir dönemden geçtiğini ancak 2000’li yıllarda bunun yerini işbirliğine bıraktığını kaydetti. Karadeniz, Kafkaslar ve Doğu Akdeniz’de çıkarların büyük ölçüde ayrıştığını belirten Prof. Dr. Çelikpala, bu ayrışmaların Rusya-Türkiye işbirliğinin limitlerini de ortaya koyduğunu vurguladı.
Konferansın Kadir Has Üniversitesi öğretim görevlisi Soli Özel’in moderatörlüğünde gerçekleşen ikinci oturumunda ilişkilerdeki öncelikli konular masaya yatırıldı. Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi'nin (EDAM) Güvenlik ve Savunma Araştırmaları Direktörü Dr. Can Kasapoğlu, İdlib’deki son gelişmeleri ve Suriye krizi bağlamında sahada Türkiye-Rusya ilişkilerini mercek altına aldı. Türkiye-Rusya enerji ilişkilerini tarihsel perspektiften inceleyen Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Volkan Ediger, enerji ilişkileriyle siyasi ilişkilerin etkileşim içerisinde olduğunu belirtti. Türkiye-Rusya ticari ilişkilerini ele alan Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Tolga Demiryol, ticari ilişkilerdeki asimetriye ve Türkiye açısından yüksek çıkış maliyetine dikkat çekti. Okan Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Habibe Özdal ise Türkiye’nin Rusya’ya karşı hangi ölçülerde kırılgan olduğu ve Rusya’nın kurguladığı denklemde Türkiye ve NATO’nun nerede yer aldığı sorusuna cevap verdi.
Konferansın Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği ve Batı’nın muhtemel tepkileri konulu son oturumunun moderatörlüğünü Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı Aslı Aydıntaşbaş üstlendi. Suriye krizi bağlamında Türkiye ile Rusya arasındaki işbirliğini değerlendiren SWP Berlin Araştırmacısı ve İPM Kıdemli Araştırmacısı Galip Dalay, işbirliğinin jeopolitik realizmin bir sonucu olduğunu ve taraflar arasında müşterek bir bakış açısının veya kurumsal işbirliğinin varlığından söz edilemeyeceğinin altını çizdi. Rusya’nın Türkiye’ye bakışını ele alan Russia in Global Affairs Yazı İşleri Müdürü Fyodor Lukyanov, Türkiye’nin son derece önemli bir aktör olarak görüldüğünü belirterek, S-400 anlaşmasının Rusya açısından kazançlı bir anlaşmadan daha fazlası olmadığını ve Türkiye-Rusya işbirliğinin rasyonel temellere dayandığını vurguladı. AB’nin rolünü ele alan Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi ve İPM Araştırma ve Akademik İlişkiler Direktörü Prof. Dr. Senem Aydın-Düzgit, Türkiye-Rusya ilişkilerinin aslında ABD ve AB ile olan ilişkileri bağlamında şekillendiğini belirtti ve AB’nin savunma alanındaki son girişimlerini değerlendirdi. Suriye krizi bağlamındaki güncel durumu inceleyen EDAM Başkanı Sinan Ülgen, İdlib meselesinin uluslararasılaştırılmasının Türkiye için en iyi seçenek olacağını belirtirken, gönüllüler koalisyonu temelinde insani bir misyonun bölgeye konuşlandırılması fikrini ortaya koydu ve bunun AB’nin, NATO kabiliyetlerine erişimine izin veren Berlin artı düzenlemeleri çerçevesinde yapılabileceğini belirtti.
Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi ve İPM Araştırma ve Akademik İlişkiler Direktörü Doç. Dr. Senem Aydın Düzgit ile birlikte konferansın kapanış konuşmasını gerçekleştiren İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerindeki asimetriyi Türkiye-AB Gümrük Birliği’ndeki asimetriye benzetti ve “Batısızlaşma”nın hâkim olduğu yeni dünya düzeninde değerlere verilen önemin de değişmeye başladığına dikkat çekti.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT