HIRVATİSTAN AB DÖNEM BAŞKANLIĞI`NI DEVRALDI
En Genç Üye AB’nin Sürücü Koltuğunda: Hırvatistan AB Dönem Başkanlığı
AB’nin en genç üyesi Hırvatistan, AB üyeliğinden altı buçuk yıl sonra, 1 Ocak 2020 tarihinde AB Konseyi Dönem Başkanlığı’nı ilk kez üstlendi. Hırvatistan’ın 1 Ocak-30 Haziran 2020 tarihleri arasında yürüteceği AB Konseyi Dönem Başkanlığı, Romanya-Finlandiya-Hırvatistan Üçlü Dönem Başkanlığı’nın da son halkasını oluşturuyor.
Çok uzak olmayan geçmişte kanlı bir savaşa sahne olan Hırvatistan, geçmişiyle yüzleşmesini gerektiren bir dönüşümün ve maliyetli reformların ardından 3 Ekim 2005’te Türkiye ile aynı tarihte başladığı zorlu katılım müzakereleri maratonunu tamamlayarak 1 Temmuz 2013 tarihinde AB’nin 28’inci üyesi oldu. Hırvatistan, 2004 yılında AB üyesi olan Slovenya’dan sonra eski Yugoslavya’nın küllerinden yükselerek AB üyesi olan ikinci ülke, İstikrar ve Ortaklık Süreci (Stabilisation and Association Process –SAP) kapsamındaki Batı Balkan ülkelerinden ise AB üyesi ilk ülke olma özelliğine sahip.
AB üyeliğinden sonra AB ile derin şekilde bütünleşmeyi hedef olarak belirleyen Hırvatistan’ın şimdiki önceliği, Schengen Alanı’na ve Avro Alanı’na katılım. Merkez sağ görüşlü Andrej Plenkovic liderliğindeki Zagreb hükümetinin, 2024’e kadar önce Schengen Alanı’na daha sonra da Avro Alanı’na dahil olma yönünde aktif politikalar izlediği görülüyor. Ortak para birimi Avro’ya geçişin ön aşaması olarak nitelendirilen Avrupa Döviz Kuru Mekanizması II (ERM II) kapsamına dahil olmak için Temmuz 2019’da resmen başvuruda bulunan Hırvatistan’ın, ERM II’de iki yıl kaldıktan sonra en erken 2023’te Avro Alanı’na dahil olabileceği tahmin ediliyor. Gerekli koşulları karşılayarak Avrupa Komisyonu’ndan Schengen Alanı’na dahil olabilmek üzere Ekim 2019’da yeşil ışık almayı başaran Hırvatistan’ın Schengen Alanı’na katılabilmesi için şimdi AB Konseyi’nin onayını alması gerekiyor.
Son dönemde aşırı sağ ve milliyetçi söylemin güç kazanması zaman zaman da komşuları Bosna-Hersek, Sırbistan ve AB üyesi Slovenya ile süregelen sorunlarla gündeme gelen Hırvatistan’da halk, cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu için 22 Aralık 2019 tarihinde sandıklara gitti. Cumhurbaşkanlığı için yarışan 11 adaydan hiçbirinin oy çokluğunu elde edemediği seçim, ikinci tura kaldı. Hırvatistan’ın AB Dönem Başkanlığı’nın ilk haftasında, 5 Ocak’ta gerçekleşecek ikinci turun, merkez sağ görüşlü iktidar partisi Hırvat Demokratik Birliği’nin (HDZ) adayı mevcut Cumhurbaşkanı Kolinda-Grabar Kitarovic ile muhalefetteki Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) adayı eski Başbakan Zoran Milanovic arasında sıkı bir mücadeleye sahne olması bekleniyor.
AB Gündemindeki Öncelikli Konular
10 yıl önce yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’yla daimi AB Konseyi Başkanlığı ve AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği makamlarının oluşturulması ve üçlü dönem başkanlıkları uygulaması ile Dönem Başkanlığı’nın etkisi ve AB gündemini belirlemedeki rolü görece azalmış olsa da, AB Dönem Başkanlığı, Hırvatistan’a önceliklerini AB platformuna taşıma ve AB’deki görünürlüğünü artırma fırsatı sunuyor.
AB’nin en genç üyesi Hırvatistan, AB kurumlarının yönetiminin değiştiği son derece kritik bir dönemde AB Konseyi Başkanlığı’nı üstleniyor. Hırvatistan’ın; Ursula von der Leyen başkanlığındaki yeni Avrupa Komisyonu’nun ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in görevi devralmasından yalnızca bir ay sonra başlayan Dönem Başkanlığı, AB kurumlarında geçiş ve adaptasyon sürecine rastlıyor. Hırvatistan’ı bekleyen zorluklardan en önemlisi Brexit süreci. Birleşik Krallık’ta 12 Aralık’ta gerçekleşen ve bazı çevrelerce “ikinci bir Brexit referandumu” olarak görülen genel seçimde Boris Johnson başkanlığındaki Muhafazakâr Parti’nin ezici bir zafer kazanması, Brexit’in kaçınılmaz olduğunu ortaya koydu. Mevcut Brexit takvimi uyarınca Hırvatistan’ın AB Dönem Başkanlığı'ndaki ilk ayı sona ererken Brexit’e tanıklık etmesi öngörülüyor. Bunu takip eden süreçte, 2020’nin ilk yarısı boyunca Birleşik Krallık ile AB arasında yeni ilişki modeline ilişkin müzakerelerin AB’nin siyasi gündemini belirleyen en önemli konu olması bekleniyor.
Hırvatistan Dönem Başkanlığı’nın gündemindeki en önemli dosyalardan bir diğeri ise AB’nin uzun vadeli bütçesi yani 2021-2027 Çok Yıllı Mali Çerçevesi olacak. Hırvatistan, 17 doğu ve güney Avrupa ülkesinden oluşan ve bölgesel kalkınmaya ayrılan fon seviyesinin korunması gerektiğini savunan, AB bütçesi müzakerelerindeki en güçlü kamplardan biri konumundaki “Uyumun Dostları” grubunda yer alıyor. 2020 yılının ikinci yarısına Almanya’nın Dönem Başkanlığı’na uzayacağı düşünülen çetin bütçe müzakerelerinde AB Dönem Başkanı Hırvatistan’a büyük sorumluluk düşüyor. Hırvatistan Başbakanı Andrej Plenkovic’e göre, uzun dönem AB bütçesi üzerinde bir an önce anlaşılması AB programlarının aksamaması için büyük önem taşıyor.
Zagreb’in Öncelikleri
“Zorlu bir dünyada güçlü bir Avrupa” yaratma mottosuyla yola çıkan Zagreb, 2020 yılının ilk yarısında yürüteceği AB Dönem Başkanlığı boyunca “Geliştiren, birleştiren, koruyan ve (küresel arenada) etkili bir Avrupa” öncelikleri doğrultusunda çalışmayı hedef olarak belirlemiş durumda.
“Geliştiren bir Avrupa” önceliği kapsamında, Hırvatistan Dönem Başkanlığı AB’de ekonomik kalkınmanın yanında iklim değişikliği ve demografik zorluklara odaklanmayı planlıyor. “Birleştiren bir Avrupa” önceliği kapsamında, Hırvatistan Dönem Başkanlığı’nın odağında ulaştırma, enerji ve dijital altyapı ile bağlantıların iyileştirilmesi kadar eğitim, kültür ve spor aracılığıyla toplumlar arası ilişkilerin de güçlendirilmesi yer alıyor. AB’nin hukukun üstünlüğü ve demokrasi gibi ortak değerlere dayalı bir özgürlük, güvenlik ve adalet alanı haline gelmesini “Koruyan bir Avrupa” önceliğinin merkezine yerleştiren Hırvatistan Dönem Başkanlığı, iç güvenliğin ve dış sınırların etkin şekilde korunmasını; siber güvenlik tehditlerine karşı dayanıklılığın artırılmasını; göç ve sığınma politikalarının sürdürülebilir hale getirilmesini hedefliyor. “Daha etkili bir Avrupa” önceliğiyle ise AB’nin güçlü bir küresel aktör olabilmesi için gerekli kabiliyetlere ulaşabilmesi amaçlanıyor.
Hırvatistan’ın odağındaki konulardan biri Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un vetosu nedeniyle yeni bir krize sürüklenen genişleme politikası olacak. Batı Balkanlar, Hırvatistan AB Dönem Başkanlığı’nın gündeminde özel bir yere sahip. Batı Balkanlarda reformların sürdürülmesi ve bölgesel işbirliği girişimlerine hız verilmesi; AB perspektifine ve önceden belirlenen kriterlerin karşılanmasına dayalı etkili ve inandırıcı bir genişleme politikasının sürdürülmesi Hırvatistan Dönem Başkanlığı’nın hedefleri arasında yer alıyor.
Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’de Mayıs 2020’de toplanması beklenen AB-Batı Balkanlar Zirvesi’nin, Hırvatistan Dönem Başkanlığı’nın takvimindeki en önemli etkinlik olacağını şimdiden söylemek mümkün. Hatırlanacağı üzere, 17-18 Ekim 2019 tarihli AB Zirvesi’nde Macron’un Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile katılım müzakerelerine başlanmasına onay vermemesi üzerine, konunun 2020 yılında Zagreb’de gerçekleşecek AB-Batı Balkanlar Zirvesi öncesinde yeniden ele alınması kararlaştırılmıştı. Zagreb Zirvesi, Batı Balkan ülkelerinin AB perspektifinin ilk kez telaffuz edildiği tarihi Selanik Zirvesi’nden 15 yıl sonra, Bulgaristan’ın AB Dönem Başkanlığı sırasında 2018 yılında Sofya’da toplanan AB-Batı Balkanlar Zirvesi’nin devamı niteliğinde olacak. AB perspektifi Selanik Zirvesi'nde ortaya koyulan ülkelerden Hırvatistan'ın, AB üyeliğine yükselerek AB-Batı Balkanlar Zirvesi'ne ev sahipliği yapacak olması, sembolik önem taşıyor.
Hırvatistan’ın 2020 yılının ilk yarısı boyunca sürdüreceği dönem başkanlığı sırasında Batı Balkanların AB ile bütünleşme sürecinin hızlandırılması konusunda öncülük etmesi ve somut adımlar atılmasını sağlaması yönünde beklenti büyük. Buna karşın Macron’un genişleme politikasının metodolojisinde değişikliğe gidilmesi konusundaki önerisiyle genişleme konusundaki tartışmalar yeni bir boyut kazanırken, Hırvatistan Dönem Başkanlığı’nın yaratabileceği farkın AB’deki siyasi gerçekliğin kısıtlarında kalacağını unutmamak gerekiyor.
Hırvatistan AB Dönem Başkanlığı ve Türkiye
Hırvatistan, AB Dönem Başkanlığı’nı devralırken Türkiye-AB ilişkilerinin bakıldığında, genel durumunun pek de iç açıcı olmadığı görülüyor. Hırvatistan ile Türkiye’nin AB katılım müzakerelerine başlamasından 15 yıl sonra, Türkiye’nin müzakere süreci siyasi engellemelerin ve AB’nin Kıbrıs konusunda yaptığı stratejik hatanın esiri oldu. İlişkilerin temel çerçevesi olması gereken katılım müzakereleri süreci bir süredir işlerliğini kaybetmiş durumda. Haziran 2016’dan beri yeni bir faslın açılmadığı katılım müzakereleri süreci, blokajlar nedeniyle açmaza girdi. 2018 yılından bu yana AB Konseyi kararlarında “mevcut durumda müzakerelerde yeni bir faslın açılması veya kapanması öngörülmemektedir” ifadeleriyle yer bulan bu tahlil, müzakere sürecine yönelik kısa vadede umutları azaltıyor.
İlişkilere kısa vadede rahatlama ve ivme kazandırma potansiyeli bulunan alanlardan Gümrük Birliği’nin güncellenmesi süreci de Almanya’nın başını çektiği bazı ülkelerin getirdiği siyasi koşulluluk nedeniyle daha başlamadan tıkanmış durumda. Türkiye-AB mülteci uzlaşısı kapsamında Haziran 2016’da gerçekleşmesi öngörülen vize serbestliği süreci ise halen sonuçlanabilmiş değil. Bunların ötesinde, AB’nin, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki terörist unsurlara karşı başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’na yönelik kınama kararı ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon arama çalışmaları karşısında “üye ülke dayanışması” altında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tezlerini destekleyerek Türkiye’ye yönelik bir dizi kısıtlayıcı önlem kabul etmesiyle tırmanan gerginlik, 2020’de de sürecek gibi duruyor. İlk etapta Türkiye-AB Kapsamlı Havacılık Anlaşması müzakerelerinin askıya alınması, en üst düzey karar alma mekanizması olan Ortaklık Konseyi Toplantılarına ve üst düzey diyalog toplantılarına ara verilmesi gibi önemlerle başlayan yaptırımların, Doğu Akdeniz’de hidrokarbon sondajıyla ilgili kişi ve kuruluşlara yönelik yaptırım çerçevesi belirlenmesiyle sürmesi, yaptırımların devamının gelebileceğini gösteriyor. Bu olumsuz tabloya rağmen iki taraf arasındaki müşterek çıkar alanları, Türkiye-AB ilişkilerinde “yeni bir pozitif gündemin” yaratılmasını zorunlu kılıyor.
Türkiye ile dostane ilişkilere sahip Hırvatistan’ın AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenmesi olumlu bir gelişme olarak nitelendirilebilir. Türkiye’nin Hırvatistan’ı ilk tanıyan ülkeler arasında yer aldığı ve 2009 yılında NATO’ya katılımına da destek verdiği biliniyor. AB Dönem Başkanlığı’na haftalar kala Hırvatistan Dış ve Avrupa İşleri Bakanı Gordan Grlic Radman’ın Ankara’ya gerçekleştirdiği çalışma ziyareti, Hırvatistan’ın Dönem Başkanlığı sırasında Türkiye-AB ilişkilerinde üsteleneceği role ilişkin de önemli ipuçları verdi. Türkiye’nin AB aday ülkesi ve stratejik bir ortak olarak öneminin bilincinde olan Hırvatistan, dönem başkanlığı boyunca Türkiye’ye destek verme ve çok iyi bir dost ve arabulucu rolü üstlenme taahhüdünde bulunuyor. AB Dönem Başkanlığı boyunca Türkiye ile AB arasındaki diyaloğun iyileştirilmesi için çalışma sözü veren Zagreb, Türkiye’nin müzakerelerinde fasılların açılması konusunda gelişme bekliyor.
Yeliz Şahin, İKV Kıdemli Uzmanı
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT