1963-1999 DÖNEMİ

ORTAKLIKTAN ADAYLIĞA

12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması, Türkiye’nin üyelik hedefi doğrultusunda “Hazırlık Dönemi”, “Geçiş Dönemi” ve “Son Dönem” olmak üzere üç devreden oluşan bir entegrasyon modeli öngörmüştür (Bkz Gümrük Birliği). Ankara Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği 1 Aralık 1964 tarihinde başlayan “Hazırlık Dönemi”nde Türkiye herhangi bir yükümlülük üstlenmemiştir.

Buna karşılık, Topluluk, 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol ile 1971 yılından itibaren, bazı petrol ve tekstil ürünleri dışında Türkiye’den ithal ettiği tüm sanayi mallarına tek taraflı uyguladığı gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarını tek taraflı olarak sıfırlamıştır. Katma Protokol’ün yürürlüğe girmesiyle, “Hazırlık Dönemi” sona ermiş ve “Geçiş Dönemi”ne ilişkin koşullar belirlenmiştir. Bu dönemde, taraflar arasında sanayi ürünleri, tarım ürünleri ve kişilerin serbest dolaşımının sağlanması ve Gümrük Birliği’nin tamamlanması olarak öngörülmüştür.

Türkiye-AB ilişkileri, 1970’li yılların başından 1980’lerin ikinci yarısına kadar, siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı istikrarsız bir gelişim sergilemiş, 12 Eylül 1980 askerî darbesinin ardından ilişkiler resmen askıya alınmıştır.

Türkiye ilişkilerin askıya alınmasının ardından, ilk kez 1986 yılında toplanan Ortaklık Konseyi’nde üyelik başvurusunda bulunmayı amaçladığını belirtmiş; 14 Nisan 1987 tarihinde, Ankara Anlaşması’nda öngörülen dönemlerin tamamlanmasını beklemeden, Roma Antlaşması’nın 237’nci, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) Antlaşması’nın 98’inci ve EURATOM Antlaşması’nın 205’inci maddesine dayanarak üyelik başvurusunda bulunmuştur.

Türkiye’nin başvurusuna ilişkin görüşünü 18 Aralık 1989 tarihinde açıklayan Avrupa Komisyonu, kendi iç bütünleşmesini tamamlamadan yeni bir üyeyi daha kabul edemeyeceğini belirtmiş; Türkiye’nin, Topluluğa katılmaya ehil olmakla birlikte, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda gelişmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu nedenle, üyelik müzakerelerinin açılması için bir tarih belirlenmemesi ve ilişkilerin Ortaklık Anlaşması’na bağlı olarak geliştirilmesi önerilmiştir.

Avrupa Konseyi, Haziran 1993 Kopenhag Zirvesi’nde aldığı kararlar uyarınca Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerini (MDAÜ) kapsayan bir genişleme süreci başlatmış ve aday ülkelerin üyelik için karşılaması gereken kriterleri belirlemiştir. Söz konusu kriterler siyasi, ekonomik ve Topluluk mevzuatının benimsenmesi olmak üzere üç grupta toplanmış; siyasi kriterlere uyumun katılım müzakerelerinin açılması için ön koşul olduğu belirtilmiştir. AB’nin entegrasyon sürecini devam ettirecek şekilde yeni üyeleri kabul edebilme kapasitesi de katılım sürecine ilişkin Birliğin değerlendireceği bir kriter olarak kabul edilmiştir.

AB, genişleme politikasına bağlı olarak, MDAÜ’leri AB ile yakınlaştırmak amacıyla bu ülkelerin katılım sürecindeki ihtiyaçlarını belirlemek ve onları üyeliğe hazırlamak üzere Aralık 1994’te Essen Zirvesi’ni gerçekleştirmiştir. Zirve’de Ön Katılım Stratejisi kabul edilerek, çeşitli araçlar (taraflar arasında ortaklık ilişkisini kuran Avrupa Anlaşmaları, İç Pazar’a ilişkin Beyaz Kitap ve Phare Programı) belirlenmiştir. Bu strateji; Avrupa Anlaşmaları'nın uygulanması; mali yardım ile Phare Programı; ve ortak çıkarları ilgilendiren konuları görüşmek üzere “yapısal işbirliği” çerçevesinde tüm üye ve aday ülkeleri bir araya getiren bir diyalog olmak üzere üç temel unsurdan oluşmuştur.

Türkiye, Avrupa Komisyonu’nun kararına bağlı olarak, üyelik sürecinin önemli bir parçası olan Gümrük Birliği’nin tamamlanması için gerekli çalışmalara hız vermiştir. Çalışmaların tamamlanmasının ardından Gümrük Birliği, 6 Mart 1995 tarih ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) uyarınca, 1 Ocak 1996 tarihinde tamamlanmıştır(Ankara Anlaşması'nın"Son Dönem"i).Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye’nin AB ile bütünleşme hedefine yönelik ortaklık ilişkisinin en önemli aşamalarından birini oluşturan Gümrük Birliği’nin tamamlanmasıyla ayrı bir boyut kazanmıştır.

AB’nin genişleme sürecini değerlendiren Gündem 2000 Raporu’nu 16 Temmuz 1997 tarihinde açıklayan Avrupa Komisyonu, Rapor’da, MDAÜ’ler ile GKRY’nin iki dalga şeklinde 2000’li yıllarda AB’ye üye olmalarını öngörürken, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik sorunları nedeniyle genişleme sürecine dâhil edilmeyeceğini belirtmiştir. Bunu takiben, 12-13 Aralık 1997 tarihlerinde Lüksemburg’da gerçekleştirilen ve Ekonomik ve Parasal Birlik ile Genişleme konularının değerlendirildiği Zirve’de, Türkiye’nin AB’ye üyelik için “ehil olduğu” teyit edilmiş; Türkiye’de üyelik müzakerelerini ele almayı sağlayacak siyasi ve ekonomik şartların henüz oluşmadığı gerekçesiyle Türkiye’yi üyeliğe hazırlamak ve her alanda AB’ye yaklaştırmak için bir strateji öngörülmüştür. Bu strateji;

  • Ankara Anlaşması potansiyelinin geliştirilmesi;
  • Gümrük Birliği’nin derinleştirilmesi;
  • Mali işbirliğinin uygulamaya koyulması;
  • Mevzuatın yakınlaştırılması;
  • Çeşitli programlara ve ajanslara katılımın sağlanmasını içermiştir.

Türk hükümeti, Zirve’de Türkiye’nin katılım müzakerelerinin başlatılması kararına dâhil edilmemesi üzerine 14 Aralık 1997 tarihinde yaptığı bir toplantıda AB ile olan siyasi ilişkilerini askıya alacağını bildirmiştir. Ayrıca, ilk oturumunu 12 Mart 1998 tarihinde Londra’da yapan Avrupa Konferansı’na Türkiye’nin katılmayacağı; bu süreçte Gümrük Birliği’nin Ortaklık Anlaşmaları’nda öngörüldüğü şekilde sürdürüleceği; AB tarafının Lüksemburg Zirvesi’nin sonuç bildirisinde yapmayı üstlendiği, Gümrük Birliği’nin derinleştirilmesine ve Ankara Anlaşması’nın sağladığı imkânların kullanılmasına yönelik tekliflerin beklendiği ifade edilmiştir.

Haziran 1998 tarihinde gerçekleşen Cardiff Zirvesi’nde Avrupa Komisyonu’nun aday ülkelerin üyeliğe hazırlanma durumunu incelemek üzere her yıl hazırladığı ilerleme raporunun Türkiye için de düzenleneceği ve Türkiye’nin Topluluk mevzuatına uyum amacıyla yaptığı çalışmalara hız vermesi gerektiği belirtilmiştir. Türkiye için hazırlanacak raporun, 1963 Ankara Anlaşması’nın üyeliği öngören 28’inci maddesi ve Lüksemburg Başkanlık Kararları’nı temel alması öngörülmüştür. Belgede ayrıca, Komisyon tarafından Türkiye’yi üyeliğe hazırlamak için sunulan “Avrupa Stratejisi” onaylanmış, bu stratejinin Türkiye’nin önerileriyle zenginleştirilebileceği vurgulanarak, hayata geçirilmesi için Komisyon’dan, gerekli mali desteğin sağlanması da dâhil olmak üzere, harekete geçilmesi istenmiştir. Avrupa Komisyonu, Cardiff kararları doğrultusunda, Türkiye için hazırladığı İlerleme Raporu’nu 4 Kasım 1998 tarihinde Türkiye’ye iletmiştir.

Aralık 1998 Viyana Zirvesi’nde genişleme süreci yeniden ele alınmış, Türkiye’yi üyeliğe hazırlamak amacıyla Avrupa Stratejisi’nin ilerletilerek AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin daha fazla geliştirilmesi kararı alınmıştır.

E-Bülten Kayıt

İKV KURUCU VE MÜTTEVELLİ KURUMLARI

© 2024 İKV Bütün Hakları Saklıdır.
Designed By: OrBiT