İKV, ÇİN’İ EKONOMİ VE POLİTİKA EKSENLERİNDE ELE ALAN BİR TOPLANTIYA EV SAHİPLİĞİ YAPTI
İKV, Sabancı Üniversitesi iş birliği ve Friedrich Naumann Vakfı desteğiyle 8 Kasım 2019 tarihinde “21’inci Yüzyılda Çin: Ortak mı Rakip mi?” başlıklı yuvarlık masa toplantısına ev sahipliği yaptı. İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bahri Yılmaz ve FNF İstanbul Ofisi Direktörü Dr. Ronald Meinardus’un açış konuşmasını yaptığı toplantıda dört tane panel düzenlendi. Söz konusu panellerde Çin’in küresel ekonomi ve siyasetteki rolünün yanı sıra AB, ABD ve Türkiye ile ilişkileri konunun uzmanları tarafından derinlemesine ele alındı.
FNF İstanbul Ofisi Direktörü Dr. Ronald Meinardus’un başkanlığında gerçekleşen “Küresel Ekonomide ve Siyasette Çin” başlıklı birinci oturumun konuşmacıları; OECD Küresel İlişkiler Sekreterliği Çin Birimi Başkanı Karim Dahou, Bilim ve Politika Vakfı (Stiftung Wissenschaft und Politik – SWP) Kıdemli Uzmanı Dr Gudrun Wacker ve Küresel Kaynaklar Anonim Şirketi (Global Resources Partnership) Kurucusu ve Başkanı Mehmet Öğütçü’ydü. Çin ekonomisinde yıllar içerisinde meydana gelen göz alıcı büyümeyi ve küresel ekonomide artan payına değinen Karim Dahou’nun ardından, Dr. Wacker ABD ve AB’nin Çin algısına ve Çin’in küresel arenada gittikçe artan rolü neticesinde BM ve DTÖ gibi uluslararası kuruluşlara üye olmasına ilişkin bilgiler paylaştı. Ardından sözü devralan Mehmet Öğütçü, Çin'in dünyanın en büyük güçlerinden biri olduğunu ve bu sebeple ülkelerin kazan-kazan durumu yaratmanın yollarını arayarak Çin’in yükselişini lehlerine çevirmeye çalışması gerektiğini ifade etti. Kuşak ve Yol Girişimi’ne (Belt and Road Initiative – BRI) ilişkin önemli detayların altını çizen Öğütçü, bu alandaki gelişmelerin yakından takip edilmesi gerektiği vurgusuyla sözlerine son verdi.
“AB-Çin İlişkileri” başlıklı ikinci oturumun başkanlığını Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Profesörü Bahri Yılmaz üstlendi. Oturum konuşmacıları; SWP Araştırma Birimi Başkanı Dr. Hanns Günther Hilpert, Avrupa Dış İlişkiler Servisi (European External Action Service - EEAS) Asya-Pasifik Bölümü Stratejik Danışmanı George Cunningham ve Asya-Pasifik Alman İş Komitesi (APA) Genel Müdürü ve Koordinatörü ve Alman Endüstrileri Federasyonu (BDI) Asya, Afrika ve Dış Ticaret Tanıtım Bölümü Direktörü Friedolin Strack’tı. Dr. Hilpert, Çin'in AB ticaretindeki önemine değindi ve bu konuda birtakım istatistikleri dinleyicilerle paylaştı. BRI hakkında yorumlar yapan Dr. Hilpert, sunumunu BRI’nin altyapı yatırımları için ne denli önemli bir girişim olduğu vurgusuyla tamamladı. Ardından sözü alan George Cunningham, AB ve Çin arasındaki ticaret ve yatırım açığını kapatmak için Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri için Çin arasında oluşturulan 17+1 grubunu detaylı bir şekilde tanıttı. BRI'ye de değinen Cunningham, ne kadar ortaklık geliştirilirse geliştirilsin Çin'e yönelik AB kamuoyunda olumsuz bir algı olduğunu söyleyerek konuşmasına tamamladı. George Cunningham’ın ardından sözü devralan Friedolin Strack, Çin ile rekabette AB şirketlerinin kulağına küpe olacak bir tavsiye bulundu: rekabetçilik ve yenilik. Çin ile iş birliğinde Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan raporlar ve diğer önemli kurumların çıktılarının dikkate alınması gerektiği konusunda uyarıda bulunan Strack, Çin ekonomisinin temel yapı taşları olan Kamu İktisadi Teşebbüslerine (State-Owned Enterprises - SOEs) de değindi. Bu konuda diğer ülkelerin hassasiyetlerini giderebilmek ve daha adil bir rekabet ortamı yaratmak amacıyla Japonya, AB ve Kanada gibi ülkeleri içeren bir anlaşmanın gündemde olduğu bilgisini paylaştı.
“Çin-ABD İlişkileri” başlıklı üçüncü oturumun başkanlığını Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Fatih Oktay üstlendi ve oturumun konuşmacıları; Dışişleri Bakanlığı Emekli Büyükelçisi Selim Kuneralp, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) G20 Çalışmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Sait Akman ve DTÖ Ticaret ve Çevre Birimi eski Direktörü Vesile Kulaçoğlu’ydu. Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp, Çin ile ABD arasındaki ilişkilerin kronolojisine dair detaylar paylaştı ve Kore Savaşı, Vietnam Savaşı ve Nixon'un Pekin gezisi gibi tarihin önemli dönüm noktalarına bir kez daha ışık tuttu. ABD ve Çin’in birlikte yaşamayı öğrenmesi gerektiği yönünde tavsiyede bulunan Selim Kuneralp’in ardından Doç. Dr. Sait Akman, ABD ile Çin arasındaki ticari ilişkilere ve son yıllarda yaşanan ticaret savaşlarına ilişkin bir sunum yaptı. Çok hızlı büyüyen ve gittikçe ABD’nin küresel ekonomik gücüne rakip olmaya başlayan Çin karşısında verilen ticaret açığının Trump yönetimi için en büyük kaygı kaynaklarından biri olduğunu ifade eden Doç. Dr. Akman, ABD’nin bu rekabeti ters yüz etmek adım atmadığını belirtti. Bunun sonucunda gerçekleşebilecek olası üç senaryoya değinen Doç. Dr. Sait Akman’a göre olumu olan ilk senaryo birlikte yaşamak ve Çin'i küreselleşmeden ayırmamak anlamına gelen iş birliği, ikinci senaryo bir savaşa neden olabilecek kötü gidişat ve üçüncü senaryo da bugünün kararsız ilişkisinin yeni normal hali. Oturumun üçüncü konuşmacısı Vesile Kulaçoğlu, ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarına değinerek, sağlanan kısa ateşkesin tarifelerde geri dönüşler olması bakımında çok iyimser olmadığını ifade etti ve Çin'in DTÖ üyeliğine değindi. DTÖ'de mekanizmasının çok taraflı olması gerektiğine vurgu yapan Kulaçoğlu, ABD ile Çin arasındaki ticari gerilimin sebep olduğu belirsizliklerin tedarik zincirlerini olumsuz etkilediğini belirterek sözlerini tamamladı.
İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas’ın moderatörlüğünü üstlendiği “Türkiye-Çin ilişkileri” başlıklı son panelin konuşmacıları; Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, TFI-TAB Gıda Yatırımları CEO’su ve TÜSİAD Çin Network Başkanı Korhan Kurdoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Doğu Asya Genel Müdür Yardımcılığı Daire Başkanı Mehmet Özgün Arman’dı. Dr. Altay Atlı, Türkiye'nin Çin'e yönelik politikalarının sistematik değişiklikler, ekonomik beklentiler, Uygur sorunu ve kamuoyu olmak üzere dört başlık altında ele alınabileceğini belirtti. Dünyanın artık iki kutuplu olmadığını ve Türkiye’nin ortaklarını çeşitlendirmek için AB ve Çin ile aynı anda çalışması gerektiğini ifade eden Dr. Atlı, Çin karşısında Türkiye’nin büyük bir ticaret açığı olduğu bilgisini paylaştı. Kalkınma, enerjide kendi kendine yeterlilik, altyapı ve finans olmak üzere dört alanda Türkiye’nin Çin ile iş birliği yaptığını dile getiren Dr. Atlı, Uygur meselesi ülkeler arasındaki güvene gölge düşürdüğünü vurguladı. Ardından sözü devralan Korhan Kurdoğlu, iş dünyası perspektifinden ve kendi özel deneyimlerinden yola çıkarak Çin'de yıllar içerisinde meydana gelen değişimlerden söz etti. Çin'de yaşanan dijitalleşme atağının Türk işletmeler için iş yapmayı kolaylaştırdığını belirten Kurdoğlu’nun ardından Mehmet Özgün Arman bir konuşma yaptı. Son yıllarda Türkiye ile Çin arasındaki ilişkilerin arttığı ve tarafların bundan karşılıklı fayda sağladığını ifade eden Arman, Türkiye'nin Çin için hem önemli bir yatırım merkezi hem de çekici bir turizm destinasyonu olduğunu söyledi. Uygur meselesinin çözümünde çok taraflılıktan uzaklaşılmaması gerektiği ifadesiyle Mehmet Özgün Arman sözlerine son verdi. Soru-cevap bölümünün ardından katılımcılara İKV yayınları ve konuşmacıların son makalelerinin dağıtılmasıyla yuvarlak masa toplantısı sona erdi.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT