TÜRKİYE-ALMANYA İLİŞKİLERİ VE AB SÜRECİNE YANSIMALARI BAŞLIKLI TOPLANTI GERÇEKLEŞTİ
İKV, 20 Kasım 2018 tarihinde Friedrich Naumann Vakfı ve EuroPolitika işbirliğiyle "Türkiye-Almanya İlişkileri ve AB Sürecine Yansımaları" başlıklı bir toplantı düzenledi. Moderatörlüğünü İKV Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu’nun üstlendiği toplantıya, Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi ve Jean Monnet Avrupa Kültürlerarası Siyaseti Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Ayhan Kaya, Stiftung Wissenschaft und Politik (SWP) Kıdemli Araştırmacısı Dr. Günter Seufert ve Eczacıbaşı Holding Kamu ve Kurumsal İlişkilerden Sorumlu Yönetim Kurulu Başkanı Danışmanı Devrim Çubukçu konuşmacı olarak katıldı.
Panelin ilk konuşmacısı Prof. Dr. Ayhan Kaya popülizmi tanımlayan yaklaşımlar hakkında kısaca bilgi vererek Almanya için Alternatif (AfD) örneğinde popülist retoriklerin güç kazanmasının ardındaki nedenleri katılımcılarla paylaştı. Kaya, popülist retoriklerin neoliberal normların bir sonucu olduğunu ifade ederek medeniyetçi paradigmanın toplumları böldüğünü ve sonuç olarak bireylerin kendini ifade etmede yeni alternatifler aradığını söyledi.
Popülizmin kalesi olarak görülen Avrupa şehirlerinde gerçekleştirilen ve popülist eğilimleri besleyen motivasyonları araştıran saha çalışmalarının sonuçlarını da dinleyicilerle paylaşan Kaya, sağ popülist oluşumların ve siyasal aktörlerin, İslamofobist ve göçmen karşıtı bir dil kullandığını belirterek, bu durumun ulusal ve uluslararası ölçekte bir yankı uyandırdığına dikkat çekti. Ancak, bu bağlamda eski Doğu Almanya eyaletlerinde ve kentlerinde yükselen AfD’nin göç, Müslüman karşıtlığı ve mülteciler gibi nedenlerle açıklanmasının indirgemeci bir yaklaşım olacağına dikkat çeken Kaya, söz konusu desteğin arkasında yatan nedenleri sıraladı. Kaya, “Asıl sorun 1989 yılında Şansölye Helmut Kohl iktidarında iki Almanya’nın birleşmesinden bu yana batı ve doğu arasındaki sosyo-ekonomik eşitsizliğin hala giderilememiş olması, Doğu Almanya kentlerindeki gençlerin sürekli çalışmak veya eğitim için Batı Almanya kentlerine göç ediyor olmaları, demografik olarak Doğu Almanya’nın giderek yaşlanan bir nüfusa sahip olması, yine bu kentlerde yaşayan insanların küreselleşme, kapitalistleşme süreçlerinden olumsuz anlamda etkilenmeleri ve en nihayetinde Almanya’nın artan zenginliğinden yeteri kadar pay alamadıklarına olan inançlarının giderek artıyor olması, bu kentlerdeki artan toplumsal ve siyasal hareketler.” ifadelerini kullandı.
Devamında söz alan Dr. Günter Seufert, Türkiye’nin Alman dış politikasında önemli bir yer tuttuğunu ancak Alman toplumunun Türkiye konusunda ikiye bölündüğünü bunun da hükümetin bağımsız bir politika izlemesini güçleştirdiğini söyledi. Seufert Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Almanya seyahatinin önemine vurgu yaparak ilişkilerde son zamanlarda yaşanan olumlu havaya da değindi. “Almanya için bundan sonrası için esas önem taşıyan hususun ortak çıkarlara sahip bir ülkeyle çalışmanın mümkün olup olmadığı konusuna geçiş yapılıp yapılmayacağıdır" diye devam eden Seufert, Türkiye ve Almanya'nın göçün sorunları üzerinde çalışma, yakın ekonomik ilişkiler, Türkiye'nin NATO üyeliği ve cihatçılarla mücadele konusunda istihbarat kurumları arasındaki işbirliği gibi bir dizi konuda ortak çıkarları bulunduğunu vurguladı. Seufert, bu bağlamda Almanya'nın Türkiye ile yakın ilişkilerini göz önünde bulundurarak bu hususları hesap etmesi ve kendi politikası üzerinde düşünmesi gerektiğinin altını çizdi. Seufert ilişkilerde son zamanlarda yaşanan olumlu havanın Türkiye-AB ilişkilerine etkilerini ele alarak önümüzdeki AP seçimlerinin bu minvalde önem arz ettiğini seçimlerden sonra rasyonel bir havanın hâkim olmasını ümit ettiğini dile getirdi.
Panelin son konuşmasını gerçekleştiren Devrim Çubukçu da dünyanın son dönemlerde önemli gelişmelere sahne olduğu ABD-Çin rekabetinin ön planda olduğu çok kutuplu bir düzene doğru gittiğini vurguladı. Böyle bir dünyada doğu ile batı arasında bir köprü olan Türkiye’nin, dış politikasında Avrupa dışındaki bölgelerde de siyasi ve ekonomik alanlarda işbirliği yaparak dış politikasını çok boyutlu bir hale getirdiğini dile getirdi. Bu minvalde Türkiye’nin hem doğunun hem de batının bir parçası olmak istediğini kaydeden Çubukçu Türkiye’nin doğu ile artan işbirliği Türkiye’nin AB üyeliğine ve Almanya olan ilişkilerine alternatif teşkil etmediğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Almanya ziyaretinin ikili ilişkileri iyileştirme yönünde önemli bir adım olduğunu belirten Çubukçu Almanya’nın Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olduğunu kaydetti. İki ülke arasında toplam 36,4 milyar dolarlık ticaret hacmi bulunduğuna işaret eden Çubukçu, ayrıca 7 binden fazla Alman firmanın Türkiye'de yatırımları olduğunu vurguladı. Türkiye ile Almanya arasında düzelen ilişkilerin Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinde kaldıraç etkisi yaratacağını ifade eden Çubukçu küresel sorunlar karşısında hem Türkiye’nin hem de AB’nin aynı gemide yer aldığın hatırlatarak karşılıklı güven ve diyalog vurgusu yaptı. Gümrük Birliği’nin güncellenmesine de değinen Çubukçu bu sürecin hem Türkiye hem de AB için kazan kazan olduğunu ve Almanya’nın mutlaka bu süreci desteklemesinin önemine vurgu yaptı.
Toplantı, Prof. Dr. Ayhan Kaya, Dr. Günter Seufert ve Devrim Çubukçu'nun konuşmaları sonrası, katılımcıların soru ve görüşleri ile son buldu.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT