İKV`DEN MAKEDONYA`DA DÜZENLENECEK İSİM ANLAŞMASI REFERANDUMUNA İLİŞKİN ANALİZ
Makedonya Tarihi İsim Anlaşması İçin Sandık Başında
Makedonya halkı, 30 Eylül 2018 tarihinde nesilleri etkileyecek tarihi bir tercih için referanduma gitmeye hazırlanıyor. Yunanistan ile haziran ayında varılan isim anlaşmasını oylamak üzere sandığa gidecek Makedonyalılara, “Makedonya Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti arasındaki anlaşmayı kabul etmek suretiyle AB ve NATO üyeliğini destekliyor musunuz?” diye sorulacak. Referandumda anlaşmanın sunuluş şekli, konunun önemine dair soru işareti bırakmayacak şekilde tasarlanmış. Halkın danışma niteliğindeki bu referandumda kullanacağı oy, Makedonya ve AB üyesi güney komşusu Yunanistan arasında on yıllardır süren ve ülkenin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme sürecini ciddi anlamda sekteye uğratan “isim sorunu”nun tarihe karışması açısından kritik öneme sahip.
İsim Sorununun Dünü ve Bugünü
Balkanlardaki “Gordion düğümlerinden biri” olarak anılan Makedonya’nın isim sorunu, Balkan Savaşları kadar eskiye dayanan Osmanlı Makedonyası topraklarının Yunanistan, Bulgaristan ve Makedonya arasında paylaştırılmasıyla bağlantılı meselelerden biri. Federal Yugoslavya döneminde sürüncemede kalan isim sorunu, 1991 yılında Makedonya’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Üsküp ile Atina arasında önemli bir sorun alanı haline geldi. Yunanistan, kuzey komşusu Makedonya’nın anayasal ismiyle yani “Makedonya Cumhuriyeti” olarak tanınmasının, Selanik’i de içine alan aynı isimdeki kuzey bölgesi ve Antik Helen mirası üzerinde hak iddiası içerdiğini savunarak ülkenin uluslararası kuruluşlara üyeliğini veto etti. Her ne kadar 1993’te ülkenin geçici bir formülle “Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya” (Former Yugoslav Republic of Macedonia – FYRoM) olarak BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlara üye olması ve Yunanistan tarafından tanınması sağlansa da Atina, isim sorununu gerekçe göstererek Makedonya’nın Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesini engellemeyi sürdürdü.
Bu durum, Makedonya’da otoriterleşme, milliyetçi söylemin güç kazanması ve toplumsal kutuplaşma şeklinde vücut bulurken, 2000’li yılların başında bölgede Hırvatistan’dan sonra AB üyeliğine en yakın ülke olarak görülen Makedonya’nın da AB norm ve değerlerinden uzaklaşmasına ve siyasi krizlerle çalkalanmasına yol açtı. 2015 yılında hükümetin 20 bini aşkın kişiyi dinlettirdiğinin ortaya çıkmasıyla tarihinin en derin siyasi krizlerinden birine sahne olan Makedonya, bu krizden AB’nin arabuluculuğu sayesinde çıkarken hukukun üstünlüğü, temel haklar, kamu yönetiminde siyasileşmenin önlenmesi gibi bir dizi reformu kapsayan Acil Reform Önceliklerini uygulamayı taahhüt etti. Mayıs 2017’de Sosyal Demokratlar Birliği (SDSM) lideri Zoran Zaev’in Başbakan olarak göreve gelmesiyle adeta Makedonya’nın AB ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldı. AB ile bütünleşmeyi temel hedef haline getiren Zaev hükümeti, gerek Acil Reform Önceliklerinin uygulanması gerekse komşularla açık meselelerin ele alınması yolunda önemli mesafe kaydetti. Bu süreçte Bulgaristan ile bir dostluk ve işbirliği anlaşması imzalanırken, Makedonya’nın Batı ile bütünleşmesi yolunda en önemli veto koyucu haline gelen Yunanistan ile isim sorununun çözümü konusunda kararlı adımlar atıldı.
“Prespa Anlaşması” ve Sıradaki Adımlar
27 yıl boyunca BM arabuluculuğunda yürütülen müzakereler ve diplomatik çabalar sonucunda, nihayet 17 Haziran 2018 tarihinde Arnavutluk, Yunanistan ve Makedonya sınırının kesiştiği Prespa gölü kıyısında Atina ile Üsküp arasında Makedonya’nın isminin “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” olarak değiştirilmesi üzerinde tarihi bir anlaşmaya varıldı. “Prespa Anlaşması” olarak da anılan bu anlaşma, Makedonya ve Yunanistan için farklı tarihi bağlamlara atıfta bulunarak, Makedonya’nın Antik Yunan medeniyetiyle bir ilişkisinin bulunmadığı bir tarih yaratmayı hedefliyor.
Anlaşmanın, Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov’un vetosuna ve muhalefetin boykotuna rağmen Makedonya Parlamentosu’nda iki kez onaylanmasının ardından Atina, taahhüt ettiği şekilde, Makedonya’nın Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme sürecine yönelik vetosunu kaldırdı. Makedonya, AB Konseyi tarafından Haziran 2019’da katılım müzakerelerine başlamaya ve 11-12 Temmuz 2018 tarihli NATO Zirvesi’nde, NATO’nun 30’uncu müttefiki olmak üzere müzakerelere başlamaya davet edildi.
Anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için şimdi sırada danışma niteliğindeki referandumda halkın onayına sunulması ve sonra da anlaşmanın uygulanabilmesi için anayasada yapılması gereken değişikliklerin parlamentoda onaylanması var. Makedonya’nın tüm bu adımları tamamlanmasının ardından ise anlaşmanın Yunanistan Parlamentosu tarafından basit çoğunlukla onaylanması gerekecek.
Referandumun Önemi ve Temel Endişeler
30 Eylül’de sandıktan çıkacak sonuç, yıllardır komşusu Yunanistan’ın vetosu nedeniyle AB’nin ve NATO’nun bekleme odasında sıkışıp kalan ve AB koşulluluğunu sınayan bir vaka haline gelerek bir siyasi krizden diğerine sürüklenen Makedonya’nın, NATO üyesi olabilmesi ve AB ile üyelik müzakerelerine başlayabilmesi açısından kritik. Makedonya Başbakanı Zoran Zaev’in AP Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada belirttiği gibi, adeta ülkenin ikinci bağımsızlık referandumu olarak görülen isim anlaşması referandumunda Makedonya halkını tarihi bir seçim bekliyor.
Her ne kadar gerçekleşecek referandumun sonucu bağlayıcı olmasa da, halkın 30 Eylül’de sandıkta vereceği mesaj, isim anlaşmasının yürürlüğe girebilmesi için anayasada yapılması planlanan 150 kadar değişikliğin onaylanabilmesi için parlamentoda gerekli üçte iki çoğunluğun sağlanmasında belirleyici olacak. International Republican Institute tarafından yapılan kamuoyu yoklamasına göre, isim anlaşmasını destekleyenlerin oranı yüzde 57 civarında. Buna rağmen gerek Makedonya’da gerekse Yunanistan’da her iki tarafın da müzakere masasında fazla taviz verdiğini düşünen milliyetçi kesimler isim anlaşmasını protesto etmekten geri durmuyor.
Hâlihazırda, Makedonya’daki referandumla ilgili endişeler sandıktan çıkacak sonuçtan çok, düşük katılım oranı üzerinde yoğunlaşmış durumda. 2,1 milyon nüfuslu Batı Balkan ülkesinde seçim listelerinin 2002 yılındaki nüfus sayımını temel alarak ve ülkenin göç verdiğini hesaba katmadan düzenlenmiş olması endişeleri artırıyor. Ülkede 1,8 milyon kayıtlı seçmen bulunuyor. Kayıtlı seçmenlerin en az yüzde 50’sinin yani 900 bin seçmenin katılımının sağlanması, referandumun meşru sayılabilmesi için elzem. Referandumda halkın anlaşmaya onay vermesi, parlamentoda anayasa değişikliği için gerekli üçte iki çoğunluğu elde etmede belirleyici önemde görülüyor.
Üsküp’e Yoğun Diplomatik Trafik
Referandumla ilgili bir diğer önemli endişe ise Rusya’nın olası müdahalesi. NATO’nun kendisini çevreleme politikası güttüğünü iddia eden ve son dönemde Balkanlardaki etkinliğini artıran Kremlin, bölgedeki nüfuzunu kaybetmemek amacıyla bölge ülkelerinin iç işlerine müdahale etmekten çekinmiyor. Kremlin’in Makedonya’daki aşırı milliyetçi unsurlara anlaşmayı protesto etmeleri için destek verdiğine yönelik iddialar mevcut. Putin’in Birleşik Rusya Partisi’ne bağlı olduğu bilinen Rusya yanlısı Birleşik Makedonya Partisi, referandumu boykot kampanyaları yürütüyor. Rusya’nın bölgedeki geleneksel ortaklarından biri olan Yunanistan’ın temmuz ayında iki Rus diplomatı kamu görevlilerine rüşvet vermek ve halkı protestoya teşvik etmek suretiyle isim anlaşmasını tehlikeye soktukları gerekçesiyle sınır dışı etmesi, bu olasılığı güçlendiriyor. Bu açıdan bakıldığında, Rusya ile Batı arasında oynanan jeopolitik satrancın merkezinde yer alan Balkanlar açısından referandumdan çıkacak sonuç oldukça önemli.
Referandum öncesinde Üsküp’te yoğun bir diplomasi trafiği yaşanıyor. Almanya Şansölyesi Merkel, Avusturya Şansölyesi Kurz, ABD Savunma Bakanı Mattis, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ve AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Mogherini son bir ay içerisinde halkı isim anlaşması lehinde oy kullanmaya teşvik etmek üzere Makedonya’yı ziyaret eden isimlerden bazıları. Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile AB Konseyi Başkanı Tusk ise isim anlaşmasına desteklerini Makedonya halkına yönelik yayımladıkları video mesajlarla gösterdiler.
Referandumdan çıkacak “evet”, Makedonya halkının Batı ile bütünleşme yönündeki iradesinin ve AB ile NATO’nun çekim gücünü bölge ülkelerinin kamuoyları nezdinde halen koruduğunun güçlü bir beyanı olacak. Makedonya’ya AB ile NATO’nun kapısını aralayacak isim anlaşmasının, Makedonya ile en önemli üçüncü ticaret ortağı ve ikinci en büyük yatırımcısı konumundaki Yunanistan’a aralarındaki ilişkileri geliştirmeleri için önemli fırsatlar sunacağı öngörülüyor. Bunun yanında, Makedonya’yı AB’ye ve NATO’ya yakınlaştıracak yolda atılan bu adım, diğer bölge ülkelerine de aralarındaki ikili uyuşmazlıkları çözmeleri için motivasyon sağlayarak, bunu yapmaları halinde AB yolunda ilerlemelerinin mümkün olacağı yönünde olumlu bir mesaj verecek.
Yeliz ŞAHİN, İKV Kıdemli Uzmanı
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT