İKV`DEN İSİM SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK MAKEDONYA İLE YUNANİSTAN ARASINDA VARILAN ANLAŞMAYA İLİŞKİN ANALİZ
Üsküp ile Atina Hattında İsim Sorununda Tarihi Anlaşma
Makedonya ve Yunanistan Başbakanları, 12 Haziran 2018 tarihinde iki ülke arasında 27 yıldır süregelen “isim sorunu”nun çözümü için anlaşmaya vardı. İsim sorununun çözümü, yalnızca Makedonya’nın Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme süreci açısından değil, Batı Balkan ülkelerinin tamamı için tarihi bir gelişme. İsim sorunun çözümüne yönelik anlaşmanın sağlanmasıyla neredeyse on yıldır AB’nin bekleme odasında sıkışıp kalan Makedonya’nın AB ile katılım müzakerelerine başlamasının ve NATO’ya katılımının önü açılmış oldu. Nitekim AB Genel İşler Konseyi, 26 Haziran 2018 tarihinde, Makedonya ile Haziran 2019’da katılım müzakerelerine başlanmasını ve müzakereleri fiili olarak başlatacak ilk katılım konferansının 2019 yılı sonuna kadar toplanmasına yeşil ışık yaktı.
Atina ile Üsküp’ün Batı Balkanların “Gordion düğümü” olarak görülen isim sorunun çözümü için anlaşmaya varmaları, diğer bölge ülkelerine de aralarındaki ikili uyuşmazlıkları çözmeleri için motivasyon sağlamanın yanında bunu yapmaları halinde AB yolunda ilerlemelerinin de mümkün olacağı yönünde olumlu bir mesaj içeriyor.
Dünden Bugüne Makedonya’nın İsim Sorunu
İsim sorununun kökeni esasında, Balkan Savaşları kadar eskiye; Osmanlı Makedonyası olarak bilinen ve günümüzde Makedonya’nın tamamını (Vardar Makedonyası), Yunanistan (Ege Makedonyası) ile Bulgaristan (Pirin Makedonyası) topraklarının bir bölümünü kapsayan toprakların bu ülkeler arasında paylaşılması meselesine dayanıyor. Soğuk Savaş’ın hüküm sürdüğü ve Makedonya’nın Federal Yugoslavya çatısı altında olduğu dönemde sürüncemede kalan Makedonya’nın paylaştırılmasından kalan meseleler, Yugoslavya’nın dağılması sürecinde uluslararası camianın gündemine taşındı.
Bilindiği üzere, 1991 yılında Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Makedonya’nın anayasal ismini kullanması, güney komşusu Yunanistan tarafından tehdit olarak görülüyor. Atina, Makedonya’nın anayasal ismini ve Büyük İskender’in mirası olarak görülen Vergina Güneşi gibi sembolleri kullanmasının, aynı adı taşıyan ve Selanik’i de içine alan kuzey bölgesi üzerinde hak iddiası içerdiğini savunuyor.
Bağımsızlığını ilan etmesini takiben ülkeye ambargo uygulamakla kalmayan Yunanistan, bu süreçte Makedonya’nın uluslararası kuruluşlara üyeliğini de bloke etti. 1993 yılında ülkenin “Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya” (Former Yugoslav Republic of Macedonia – FYRoM) adıyla BM’ye kabul edilmesiyle geçici bir formül bulundu. 1995 yılında BM arabuluculuğunda varılan Geçici Anlaşma (Interim Agreement) ile isim sorunu çözüme kavuşturuluncaya kadar ülkenin, FYRoM adıyla Yunanistan tarafından tanınması ve uluslararası kuruluşlara üye olması sağlandı. Her ne kadar Makedonya, günümüzde 130 kadar ülke tarafından anayasal ismiyle tanınsa da Yunanistan’ın tutumunu sürdürmesi nedeniyle isim sorunu, ülkenin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme sürecini tıkayan en önemli engel haline geldi.
İsim sorununu gerekçe gösteren Yunanistan, AB ve NATO içerisindeki konumunu kullanarak yıllarca Makedonya’nın NATO’ya üye olmasını ve AB üyelik müzakerelerine başlamasını engelledi. 2008 yılındaki NATO Bükreş Zirvesi’nde Hırvatistan ve Arnavutluk ile birlikte ittifaka üyelik için müzakerelere başlama daveti almayı bekleyen Makedonya, burada da Atina’nın vetosuyla karşılaştı. Her ne kadar Uluslararası Adalet Divanı Aralık 2011’de, Yunanistan’ın ülkenin NATO üyeliğini engellemesinin Geçici Anlaşma’yı ihlal ettiğine hükmetse de Atina’nın blokajını kaldırmada etkili olamadı. Benzer şekilde, Avrupa Komisyonunun 2009 yılından bu yana her yıl dile getirdiği Makedonya ile katılım müzakerelerine başlanması yönündeki olumlu görüşü de yine Atina’nın AB Konseyi’ndeki vetosu nedeniyle sürüncemede kaldı.
İsim sorununun yarattığı tıkanıklığın ülke içerisindeki yansıması ise milliyetçi söylemin güç kazanması, otokratik eğilimin ve toplumsal kutuplaşmanın artması oldu. 2006 yılında iktidara gelen Başbakan Nikola Gruevski liderliğindeki hükümetin, antik Yunan medeniyetinden ögeler taşıyan “Üsküp 2014” kentsel dönüşüm projesini hayata geçirmesi ve Üsküp havalimanına “Büyük İskender” adının verilmesi, Yunanistan’da büyük rahatsızlık yarattı. Bu durum, ülkede Makedonlar ile Arnavut azınlık arasındaki hassas etnik dengeleri de tehdit ederken, bir dönem Hırvatistan’dan sonra AB üyeliğine en yakın Batı Balkan ülkesi olarak görülen Makedonya’da reform ivmesinin yavaşlamasına ve ülkenin zaman içerisinde AB değerlerinden uzaklaşarak, AB’nin koşulluluk politikasını sınayan bir vakaya dönüşmesine yol açtı.
Bir siyasi krizden diğerine sürüklenen Makedonya, 2015 yılında, geçtiğimiz ay yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle iki yılık hapis cezasına çaptırılan dönemin Başbakanı Nikola Gruevski’nin gazeteci, hâkim ve önde gelen muhalif isimlerin telefonlarını dinlettirdiğinin ortaya çıkmasıyla tarihindeki en derin siyasi krizlerden birine sahne oldu. Kriz, AB’nin arabuluculuğuyla aşılırken ülkenin siyasi eliti, AB tarafından ülkedeki sistemik sorunların ele alınması için hukukun üstünlüğü, temel haklar, kamu yönetiminde siyasileşmenin önlenmesi, ifade özgürlüğü ve seçim yasası reformu alanlarında sunulan Acil Reform Önceliklerini uygulama taahhüdünde bulundu. Gruevski hükümetinin istifa etmesiyle düzenlenen seçimlerin ardından Mayıs 2017’de Sosyal Demokratlar Birliği (SDSM) lideri Zoran Zaev başkanlığında kurulan koalisyon hükümetinin AB ile bütünleşmeyi temel hedef haline getirmesiyle geciken reformlar gündeme alındı ve komşularla iyi ilişkiler tesis edilmesi yönünde önemli adımlar atıldı.
Ağustos 2017’de Sofya ile Dostluk, İyi Komşuluk ve İşbirliği Antlaşması’nın imzalanması, yeni Makedonya hükümetinin kararlılığının göstergesi oldu. Bulgaristan’ın, Makedonya’nın bağımsızlığını ilk tanıyan devletlerden biri olmasına karşın Makedon ulusal benliğini ve dilini tanımayarak, Makedon ulusunun aslında Bulgar olduğunu ve Makedonca’nın Bulgarca’nın bir lehçesi olduğunu iddia etmesi, iki ülke arasındaki açık konuları oluşturmaktaydı. Bulgaristan, 2012 yılında Bulgaristan karşıtı propaganda yaptığı ve tarihi gerçekleri çarpıttığı gerekçesiyle AB Konseyinde Yunanistan’a katılarak Makedonya ile katılım müzakerelerine başlamasını veto etmişti.
Zaev hükümetinin iktidara gelmesinin ardından en büyük ilerleme isim sorununun çözümü konusunda BM Özel Temsilcisi Matthew Nimetz’in arabuluculuğunda yürütülen müzakerelerde yaşandı. Makedonya bu sayede, 17 Nisan 2018 tarihinde Avrupa Komisyonundan son yılların en olumlu değerlendirmesini almayı başardı ve Komisyon, katılım müzakerelerinin başlatılmasını, 2015 ve 2016 yıllarında yaptığının aksine bu kez herhangi bir ek koşul sunmaksızın tavsiye etti.
Anlaşma Ne İçeriyor?
İsim sorunun çözümüne yönelik anlaşma, 17 Haziran 2018 tarihinde, Makedonya, Yunanistan ve Arnavutluk sınırlarının kesiştiği Prespa Gölü kıyısında düzenlenen ve iki ülke liderlerinin yanı sıra AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ile Avrupa Komisyonunun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn’ın da hazır bulunduğu törende, Makedonya ve Yunanistan Dışişleri Bakanları tarafından imzalandı.
Taraflar, Makedonya’nın isminin gerek ülke içerisinde gerek uluslararası arenada kullanılmak üzere “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” olarak değiştirilmesi üzerinde uzlaştılar. Anlaşmada, ülkenin vatandaşlarının “Makedon/Kuzey Makedonya vatandaşları” olarak nitelendirilmesi öngörülürken, ülkenin resmi dili olan Makedonca’nın Slav dilleri ailesine ait olduğu ve Antik Yunan medeniyeti ile ilgisi bulunmadığı ibaresi yer alıyor. Anlaşmada en fazla dikkat çeken husus; her iki ülke için farklı tarihi bağlamlara ve Slav ve Helen medeniyetleri arasındaki farklılıklara yapılan vurguyla Makedonya’nın Antik Yunan medeniyetiyle herhangi bir ilişkisi bulunmadığının ifade edilmesi.
Her ne kadar Yunanistan için “Makedonya” isminin yer almadığı bir çözüm, Makedonya için ise “Makedonya Cumhuriyeti” ismini kullanmak en fazla tercih edilen senaryo olsa da, varılan anlaşma mevcut koşullarda her iki tarafın da talepleri arasında denge kuran nitelikte. Anlaşma, Atina’nın üzerinde önemle durduğu “Makedonya” isminin önüne bir coğrafi niteleme sıfatı eklenmesi yoluyla oluşturulması ve gerek ülkenin içerisinde gerekse uluslararası düzeyde aynı isimle tanınması koşulunu karşılıyor.
Sonraki Adımlar
Anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için her iki ülkedeki onay süreçlerinin tamamlanması gerekiyor. Gerek Makedonya gerekse Yunanistan kamuoylarının konuya yönelik hassasiyeti, isim sorunun çözümüne yönelik anlaşmanın onay sürecinin de en az müzakereler kadar çetin ve öngörülemez geçebileceğinin göstergesi.
Öncelikle anlaşmanın Makedonya Parlamentosu ve Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov tarafından onaylanması daha sonra buna bağlı olarak anayasada yapılması öngörülen değişikliklerin parlamentoda onaylanarak, sonbaharda düzenlenecek referandumda halkın onayına sunulması gerekecek. Yunanistan ise Makedonya Parlamentosundaki onay sürecinin tamamlanmasının ardından Üsküp’ün AB ile üyelik müzakerelerine başlaması ve NATO üyeliği üzerindeki vetosunu kaldırmayı taahhüt etti. Makedonya Anayasası’nda gerekli değişikliklerin yıl sonuna kadar yürürlüğe girmesinin ardından anlaşma, Yunanistan Parlamentosunda oylanacak.
Anlaşmanın onay süreci, muhalefetin boykotuna rağmen 120 sandalyeli Makedonya Parlamentosunda 20 Haziran 2018 tarihinde düzenlenen oturumda bulunan 69 milletvekilinin olumlu oyuyla kabul edilmesiyle başladı. Sırada Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov’un onayı var. Ivanov, ülkenin anayasasını ihlal ettiği ve Makedonya’yı Yunanistan’a bağımlı hale getirdiği iddiasıyla anlaşmayı onaylamayacağını açıklamış durumda. Buna karşın cumhurbaşkanının anlaşmayı veto etme yetkisi bulunmuyor. Ivanov, anlaşmayı parlamentoya geri gönderse dahi anlaşmanın parlamentoda bir kez daha onaylanmasının ardından bu kez anlaşmayı onaylamak zorunda kalacak.
Anlaşmanın her iki ülkede de milliyetçi kesimlerin tepkisini çektiğini belirtmek gerekiyor. Yunanistan’da iktidardaki koalisyonun küçük ortağı milliyetçi ANEL, parlamentoda anlaşmaya destek vermeyeceğini açıkladı. Ana muhalefet partisi muhafazakâr görüşlü Yeni Demokrasi (ND) ise isim sorununa yönelik müzakerelerin şeffaf şekilde yürütülmemesini ve anlaşmada Makedonya vatandaşlarının “Makedon”, resmi dilinin ise “Makedonca” olarak yer almasını eleştirerek anlaşmaya destek vermeyeceğini duyurdu. Panhelenik Sosyalist Hareket (PASOK), Nehir (Potami) ve Demokratik Sol (DIMAR) Parti’den oluşan Değişim Hareketi anlaşmaya temkinli şekilde yaklaşıyor.
Makedonya’da ana muhalefet partisi İç Makedon Devrimci Örgütü-Makedonya Ulusal Demokratik Birliği (VMRO-DPMNE) anlaşmanın Makedonya’nın ulusal çıkarlarıyla çeliştiğini belirterek, anlaşmaya destek vermeyeceğini açıkladı ve anlaşmanın onaylandığı oturumu boykot etti. Her ne kadar anlaşma, parlamentoda basit çoğunlukla kabul edilse de anayasada öngörülen 150 kadar değişikliğin parlamentonun üçte ikisinin onayını gerektirdiği düşünüldüğünde, parlamentoda 51 sandalyeye sahip VMRO-DPMNE’nin desteğinin alınması önem taşıyor. Bunun yanında VMRO-DPMNE’nin tutumu, anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için sonbaharda gerçekleşmesi öngörülen anayasa değişikliği referandumunda da belirleyici olacağa benziyor.
Gelinen noktada, çeyrek asır süren diplomatik çabaların ürünü olan tarihi anlaşmanın onay sürecinin başarılı şekilde tamamlanabilmesi için uluslararası camiaya, en çok da AB’ye görev düşüyor. 28-29 Haziran tarihlerinde gerçekleşen AB Liderler Zirvesi ve 11 Temmuz’da gerçekleşecek NATO Brüksel Zirvesi’nde verilecek mesajlar, Makedonya için büyük önem taşıyor.
AB liderleri, aralarında genişlemeye ilişkin görüş ayrılıkları bulunmasına rağmen Makedonya’ya katılım müzakerelerine başlama tarihi vererek en önemli katkıyı yapabilir. Yunanistan, taahhüt ettiği üzere anlaşmanın Makedonya Parlamentosu’nda onaylanmasının ardından AB Konseyi ile NATO’daki blokajını kaldırdı. Buna rağmen, genişlemenin zamanlaması ve Batı Balkan ülkelerinin hazırlık düzeyi konusunda ciddi endişelere sahip Fransa ve Hollanda’nın zirvede nasıl hareket edeceği bilinmemekteydi. 26 Haziran 2018 tarihinde AB zirvesine hazırlık niteliğinde toplanan AB Genel İşler Konseyi, Makedonya ve Arnavutluk ile katılım müzakerelerine Haziran 2019’da başlanmasına koşullu da olsa yeşil ışık yakarak bu konuda olumlu bir attı. AB Konseyi, her iki ülkenin de belirlenen koşullarda kaydettiği ilerlemeyi Avrupa Komisyonunun 2019 ilkbaharında açıklayacağı Genişleme Paketi ışığında değerlendirerek, 2019 yılının sonuna kadar Arnavutluk ve Makedonya ile müzakereleri fiili olarak başlatmayı hedefliyor. Özellikle Fransa ve Hollanda’nın çekinceleri, 2019 tarihinin bir ara çözüm olarak telaffuz edilmesinde etkili oldu. Önümüzdeki yıl AP seçimlerinin yanı sıra Yunanistan’da genel seçim, Makedonya’da ise cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacak olması, belirsizliği artırıyor ve ivme kaybı riskini de beraberinde getiriyor.
Batı Balkanlardaki en zorlu anlaşmazlıklardan birinin böylece çözüme kavuşturulmasıyla şimdi gözler, Sırbistan ile Kosova’ya çevrilmiş durumda. Her ne kadar Kosova’nın halen beş Üye Devlet (Yunanistan, GKRY, Slovakya, Romanya ve İspanya) tarafından tanınmaması, Sırbistan’a manevra alanı sağlasa da, isim sorununun çözüme kavuşmasının ardından Sırbistan-Kosova meselesi Batı Balkanlarda çözüme kavuşturulmayı bekleyen en önemli uyuşmazlık olarak öne çıkacak. Bu nedenle, Makedonya’nın isim sorununun çözümünde anlaşmanın sağlanması, ister istemez Belgrad üzerindeki baskıyı artırarak Sırbistan’ın 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden ve bugün 110’dan fazla ülke tarafından tanınan Kosova ile ilişkilerini normalleştirmesi yönündeki beklentiyi artırıyor.
Yeliz Şahin, İKV Kıdemli Uzmanı
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT