KAMUOYUNDA AB DESTEĞİ VE AB ALGISI KAMUOYU ARAŞTIRMA SONUÇLARI AÇIKLANDI

SAYIN BASIN MENSUPLARI,

DEĞERLİ KATILIMCILAR,

Basın toplantımıza hepiniz hoş geldiniz.

Bugün 18-19 Kasım 2017 tarihlerinde yapılan kamuoyu araştırmasının sonuçlarını sizlerle birlikte değerlendireceğiz.

Bir ülkenin AB üyeliğine aday olması kuşkusuz ki devleti ve toplumuyla birlikte kapsamlı bir değişim ve reform süreci geçirmek anlamına geliyor. Bunun için de sadece elitler arası bir görüş birliğinin olması yeterli olmuyor, sürece kamuoyunun da destek vermesi gerekiyor.

Bu yaklaşımdan hareketle, İKV olarak 2015 yılından beri kamuoyu araştırmaları yaptırıyoruz. Bu araştırmalar ile halkın AB sürecine verdiği desteği ve AB’yi nasıl algıladığını anlamaya çalışıyoruz. Elde ettiğimiz sonuçları hükümetimizle, ilgili Bakanlıklarla ve AB karar alıcıları ile paylaşıyoruz.

Nitekim bu sene de kamuoyu araştırma sonuçlarını ilk olarak Brüksel’de, Yüksek düzeyli ekonomik diyalog toplantısı sırasında açıkladık. Sonuçları doğrudan Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Jryki Katainen’e ve Başbakan Yardımcımız Mehmet Şimşek’e sunma imkânını bulduk.

Şimdi araştırma sonuçlarından çıkan önemli bulgulara geçeyim.

Araştırmamız Realta Araştırma Şirketi tarafından 18-19 Kasım 2017 tarihlerinde 18 ilde 1311 katılımcı ile gerçekleştirildi.

Bu iller arasında İstanbul, Ankara, İzmir, Manisa, Eskişehir, Bursa, Trabzon, Adana, Mersin, Diyarbakır, Gaziantep, Amasya, Sakarya, Malatya, Ağrı, Aydın, Batman ve Samsun bulunuyor.

Katılımcılar tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilmiş ve katılımcıların belirlenmesinde cinsiyet ve yaş kotası uygulanmıştır.

Kantitatif araştırma ve yüz yüze görüşme metodu uygulanmıştır. Hata payı güven aralığı sınırları içinde artı eksi %2,5’dir.

Katılımcıların %46,2’si kadın, % 53,8’i erkektir.

Eğitim düzeyi açısından dağılıma baktığımızda, % 43,7’lik bölümünün lise, % 25,8’inin ilk okul, % 13,6sının ise üniversite mezunu olduğu görülmektedir.

Meslek açısından ise, katılımcılar arasında ağırlık sırasıyla, özel sektör mensubu, ev hanımı, işsiz, esnaf, emekli, işçi, öğrenci, serbest meslek sahibi, devlet memuru, çiftçi ve tüccar kesimlerinin yer aldığı görülmektedir.

Araştırmaya katılanların yaklaşık %94.2’si AB’yi daha önce duyduğunu ifade ederken, bu oran %96,4 ile Marmara bölgesinde en yüksek, %87,2 ile Güneydoğu Anadolu’da en düşüktür.

Katılımcıların %12,1’i AB hakkında bilgisinin çok olduğunu belirtirken, %81 ise bilgisinin düzeyini “biraz” olarak ifade etmektedir.

AB konusundaki bilgi kaynaklarına gelince, %89,3 ile yazılı ve görsel medya ilk sırada yer alırken, bunu internet (% 47,2) ve aile ile tanıdıklar (%32,4) takip etmektedir. Türk halkının AB konusunda en önemli bilgi kaynağı geleneksel medya araçları olmaya devam etmektedir. Az önce paylaştığım AB konusunda “biraz” olan bilgi düzeyinin artırılabilmesi için sizlerle yakın işbirliği içerisinde çalışmanın son derece önemli olduğuna inanıyoruz.

Araştırmanın en kritik sorularından birisi, Türkiye’nin AB üyeliğinin desteklenip desteklenmediği sorusu olmuştur.

Buna verilen cevap, tüm zorluk ve engellere rağmen, halkın büyük çoğunluğunun, tam olarak % 78,9’unun AB üyeliği hedefini desteklemeye devam ettiğini ortaya koymaktadır. Sadece %21,1 karşı çıkmaktadır. Destek oranı 2015’te % 61,8 olmuştur. 2016’da ise bu oran % 13,7 puan artarak, % 75,5 olmuştur.

2017’de AB ile yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, araştırmadan % 78,9’luk bir destek çıkması son derece önemlidir.

Bu yüksek destek düzeyi, hükümetimize de bir mesaj niteliğindedir. AB sürecinde gerekli reform adımlarının atılması ve AB ile yeniden yakınlaşma yönünde halkın iradesinin var olduğunu ortaya koymaktadır.

Aynı zamanda, AB için de bir uyarı niteliğindedir. Türkiye’yi gözden çıkarmak ya da AB’den dışlamak yönündeki politikaların vizyonsuz ve sağduyusuz olması yanında, AB üyeliğini çoğunlukla destekleyen 80 milyonluk bir ülkeyi dışarda bırakmanın ahlaki ve stratejik açıdan da son derece yanlış olacağını ortaya koymaktadır.

Aynı katılımcılara yakın gelecekte Türkiye’nin AB’ye üye olacağına inanıp inanmadıkları sorulduğunda ise, oran düşmektedir. Sadece %31,2 üye olacağına inandığını belirtirken, % 68,8 inanmadığını beyan etmiştir. Üyeliğini gerçekleşeceğine inananların oranı 2015’te % 30,1 iken, 2016’da ise %35,6’ya çıkmıştır. Bu sene ise % 4,4 puanlık bir düşüş söz konusudur. 2016’da AB üyesi olunacağına dair inanışın az da olsa artmasında o dönemde, mülteci krizi sebebiyle AB ile bir yakınlaşma olması, yeni fasılların açılması ve vize serbestliği sürecinde yol alınmasının etkili olduğu düşünülebilir.

Bölgeler bazında sonuçlara bakıldığında, üye olunacağına dair inancın %56,2 ile Güneydoğu Anadolu’da en yüksek çıktığı görülmektedir. Ege Bölgesi’nde de üye olunacağına dair inanç % 45,2 ile ortalamanın üzerindedir. En düşük puanlar ise % 25,5 ile Doğu Anadolu’da ve % 26,1 ile İç Anadolu’da elde edilmiştir.

Cinsiyet açısından bakıldığında ise, kadınların erkeklere oranla daha şüpheci yaklaştığı görülmektedir. Kadınların % 72,8’i yakın zamanda AB üyesi olunacağına inanmadığını belirtirken, bu oran erkeklerde % 58,7’ye düşmektedir.

Eğitim düzeyi açısından bakıldığında da, üniversite mezunlarının konuya daha şüpheci yaklaştığı ve % 77,4 ile yakın zamanda AB üyesi olunacağına inanmadıklarını belirttikleri görülmektedir.

Katılımcılara AB üyesi olunacağına dair inancınız zaman içinde artıyor mu, azalıyor mu diye sorulduğunda ise, % 37,9 arttığını, % 62,1 ise azaldığını belirtmiştir.

Bu sonuçlar, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde yaşanan sorunların, sürecin durma noktasına gelmesinin, bazı AB üyesi devletlerin olumsuz yaklaşımlarının ve Türkiye’de AB reformlarının yavaşlamasının halkın genel olarak sürece duyduğu inancı azalttığını ortaya koymaktadır. Genel olarak üye olunacağına dair bir ümit kaybı ve hayal kırıklığı söz konusudur.

Katılımcılara, AB üyeliğini destekleme ve desteklememe nedenleri de sorulmuştur.

AB üyeliğine destek nedenleri arasında ilk üç sırada, % 48,3 ile refah ve ekonomik gelişmişlik düzeyinin artması, % 38,1 ile demokrasi ve insan haklarının gelişmesi ve % 34,5 ile Avrupa’da dolaşım, yerleşme ve eğitim imkanı olması yönündeki beklentiler gelmektedir. Eğitim ve kültür seviyesi ve ülkemizin dünyada saygınlığının artması gibi beklentiler ise daha gerilerde kalmaktadır.

Bu sonuçlar AB üyeliğine verilen desteğin büyük ölçüde yaşam kalitesini doğrudan etkileyen ve yeni olanakları gündeme getiren unsurlarla bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır.

Katılımcılara AB üyeliğini desteklememe nedenleri de sorulmuştur. Buna verilen cevaplar arasında ise % 25,2 ile üyeliğin kültür ve kimliğe zarar verme endişesi, % 24,6 ile AB’nin geleceği olmadığı yargısı ve % 23,5 ile AB’nin Türkiye’ye çifte standart uyguladığı algısı gelmektedir. AB üyeliğinin ulusal egemenlik ve bağımsızlığı zedeleyeceği algısı ise % 17,2 ile dördüncü sırada belirtilen seçenek olmuştur. Sonuçlar AB üyeliğini desteklemeyenlerin büyük ölçüde AB ile ilgili olumsuz bir imaja sahip olduklarını ve AB’nin Türkiye’ye yaklaşımına tepki duyduklarını ve kimlik ve kültür açısından özelliklerini koruma endişesi taşıdıklarını göstermektedir.

Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki en önemli engellerin neler olduğu sorulduğunda ise, % 46,6 ile ekonomik sebepler, % 44,3 ile çifte standart uygulaması ve % 25,3 ile AB kamuoyundaki önyargı ve algılar gelmektedir. Yüzde 23,6 ile dini ve kültürel farklılıklar dördüncü sırada engel olarak belirtilmektedir.  Türkiye’nin AB müzakere sürecindeki vetoların sebebi olan Kıbrıs meselesi ise katılımcıların sadece % 4,3 tarafından en önemli engel olarak nitelendirilmiştir.

Yukarıda AB üyeliğini desteklememe sebepleri arasında gösterilen kültür ve kimliği zedeleme endişesinin tercih edilme yüzdesi ile bu şıkkın tercih edilme yüzdesi birbirine yakındır: % 25,2 ile % 23,6. Ancak AB üyeliğinin önündeki engeller sorulduğunda, katılımcılar daha yüksek oranlarda ekonomik sebepleri ve çifte standart uygulamasını bu durumdan sorumlu görmüşlerdir.

Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki engellerde ilk sırada dini ve kültürel farklılıklar gelirken bu yıl ekonomik sebepler ve AB’nin çifte standart içeren yaklaşımı öne çıkmaktadır.

Kamuoyu araştırmasının konusunu oluşturan AB algısına ilişkin sorunun cevapları da oldukça ilginç.  “AB sizin için ne ifade ediyor” sorusuna karşılık, katılımcıların % 41,4’ü yüksek refah düzeyi ve ekonomik gelişmeyi tercih ederken, % 30,8 demokrasi ve özgürlük, % 26,5 serbest dolaşım ve sınırların kalkması, % 26,2 kültür ve uygarlık seçeneklerini seçmiştir. Buradaki yanıtlar da “AB üyeliğini destekleme nedenleri” sorusuna verilen cevaplar ile uyumludur. Vatandaşımızın gözünde AB öncelikle bir yüksek refah, demokrasi ve özgürlük alanı olarak görülmekte ve bu alandaki serbest dolaşım hakkı da belirgin bir özellik olarak öne çıkmaktadır.

AB’ye desteklememe nedeni olarak ikinci sırada gösterilen “AB’nin geleceği yok” tespiti ise AB algısına ilişkin soruda “gerileme ve düşüş” seçeneği ile temsil edilmiştir. Ancak katılımcıların sadece % 4,7 oranında bu seçeneği tercih ettiği görülmektedir. Bu durum da AB’nin algılanışında AB’nin geleceğinin olmadığı veya bir gerileme içinde olduğu savının son derece az kabul gördüğünü ortaya koymaktadır.

AB algısına ek olarak, katılımcıların Türkiye’nin diğer ülke ve ülke grupları ile olan ilişkisine dair düşünceleri de sorulmuştur. Buna göre, Türkiye’nin en önemli ekonomik ortakları sorulduğunda ilk sırada %27,8 ile AB yer alırken, bunu % 19,3 ile Rusya ve Orta Asya Cumhuriyetleri, % 18,9 ile Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler ve % 18,6 ile Ortadoğu ülkeleri takip etmektedir. AB’nin temel ekonomik partner olduğu görüşü reel veriler ile de uyumludur.

Türkiye’nin siyasi olarak en önemli ortakları sorulduğunda ise % 24,1 ile AB ikinci sırada yer almaktadır. Az bir farkla Rusya ve Orta Asya Cumhuriyetleri % 24,9 oranında en önemli siyasi partner olarak nitelendirilmiştir. Üçüncü sırada ise % 23,6 ile Ortadoğu ülkeleri gelmektedir. AB’nin ikinci sırada yer alması son dönemde AB ve bazı Üye Devletler ile yaşanan siyasi gerilimlerin kamuoyunda bıraktığı izlenimi yansıtmakta, Rusya ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nin ilk sırada gelmesi ise,  Rusya özelinde enerji konusundaki yakın işbirliği ve özellikle son dönemde Suriye sorunu üzerinden yakınlaşmanın etkilerini yansıtmaktadır. Tabi NATO partnerimiz ve müttefikimiz ABD’nin bu sıralamada % 14,3 ile 4. Sırada gelmesi, son dönemdeki fırtınalı sürecin kamuoyu algıları üzerinde bıraktığı izleri göstermektedir.

Son olarak, Türkiye ve AB ilişkilerinde sizin için en önemli konular nedir sorusuna karşılık olarak, % 32,8 ile vize serbestliği, % 31,3 ile gümrük birliği, % 27,9 ile mülteci krizi önde gelmektedir. Aslında Türkiye ve AB ilişkilerinde en önde gelmesi gereken ancak bir süredir durma noktasında olan katılım müzakereleri süreci ise % 6,1 ile 4. Sırada yer almıştır. Bu da AB ile ilişkilerimizdeki trendlerin kamuoyunda da izlendiğini göstermektedir. AB dendiği zaman, Türk halkının vize serbestliği beklentisi diğer konuların önüne geçmektedir.  Alman Dışişleri Bakanı, Bulgaristan Başbakanı gibi çeşitli siyasetçiler tarafından geçtiğimiz günlerde gündeme getirilen özel ortaklık türü bir ilişki ise katılımcıların sadece % 1,4’ü tarafından önemli konu olarak nitelendirilmiştir.

Sonuçları birkaç kelime ile şu şekilde özetleyebiliriz:

AB üyeliğine destek artıyor. Ancak AB üyeliğinin gerçekleşeceğine dair inanç azalıyor.

AB büyük ölçüde bizim için ekonomik refah, özgürlük ve demokrasi ile serbest dolaşım anlamına geliyor.

AB üyeliğini desteklememizin arkasında da büyük ölçüde bu sebepler yatıyor.

Yani AB Türk halkının aş ve iş arayışına ve özgürlük arzusuna tekabül ediyor.

Bu da demektir ki AB üyeliği Türkiye için geride bırakılmış, geçerliği olmayan bir hedef değil. Tam tersine, tüm zorluk ve engellere rağmen, güncelliğini ve geçerliğini koruyor.

 

2018

E-Bülten Kayıt

İKV KURUCU VE MÜTTEVELLİ KURUMLARI

© 2024 İKV Bütün Hakları Saklıdır.
Designed By: OrBiT