İKV, KOCAELİ SANAYİ ODASI MESLEK KOMİTELERİ MÜŞTEREK TOPLANTISINA KATILDI
Kocaeli Sanayi Odası (KOSANO) Meslek Komiteleri Müşterek toplantısı 13 Kasım 2016 tarihinde İktisadi Kalkınma Vakfı’nın da katılımıyla Kartepe Green Park Otel’de gerçekleştirildi. Toplantının açış konuşmalarını KOSANO Genel Sekreteri Memet Barış Turabi, KOSANO Başkanı Ayhan Zeytinoğlu ve KOSANO Meclis Başkanı Hasan Tahsin Tuğrul yaptı. KOSANO Meclis Başkanı Tuğrul, Meslek Komiteleri Müşterek Komiteleri çalıştaylarından önemli fikirler çıktığını belirtirken, KOSANO Genel Sekreteri Turabi toplantının akışı hakkında meslek komiteleri üyelerine bilgi aktardı.
Toplantının açış konuşmalarında KOSANO’nun meslek komiteleri müşterek toplantısının 14’üncüsünün yapıldığı belirtildi. Oda’nın faaliyetleri hakkında da bilgi verilerek TOBB MEYBEM ile mesleki yeterlilik belgesi ve eğitimi konusunda işbirliği yapıldığı, ayrıca savunma sanayi yerlileştirme projesi başlatıldığı ve bu alanda 2017’de kümelenmesi oluşturulmasının öngörüldüğü belirtildi. Envanter çalışması kapsamında 50 firmaya ziyaret düzenlediği 430 iş görüşmesi yapıldığı dile getirildi. TOBB ile KOBİ’lerin finansman güçlüğü dikkate alınarak bu şirketlere yönelik olarak faizlerin aşağı çekilmesi çalışmasının yapıldığı ve bu amaçla yüzde 10’un altında faiz oranıyla firmalara kredi verileceği ifade edildi.
Açış konuşmalarından sonra “Türkiye’nin Kredi Notu Dinamikleri” başlıklı bir çalıştay gerçekleştirildi. KOSANO Başkanı Ayhan Zeytinoğlu uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkelerin kredi notunu belirlemede göz önüne aldıkları ve 6 başlık altında toplanan faktörler hakkında bilgi vererek, bunları makroekonomik göstergeler, parasal göstergeler, kurumsal çerçeve ve yapısal etkenler, dış finansmanı, mali güç ve şoklara karşı dayanıklılık olarak sıraladı. Zeytinoğlu, kredi derecelendirme kuruluşlarının ülke kredi notlarını belirlerken önem verdikleri kriterler olarak kişi başına düşen yüksek milli gelir, istikrarlı büyüme yapısı, sağlam ve sürdürülebilir kamu maliyesi, sürdürülebilir dış finansman ve ülkenin para politikasının sağlamlığının yanı sıra hukukun üstünlüğü yönetim etkinliği, şeffaflık, siyasi öngörülebilirlik gibi hususların öne çıktığına işaret etti. Zeytinoğlu, ülke para biriminin güçlü ve istikrarlı olması ve ülkelerin borç ödeme konusunda iyi bir geçmişe sahip olmalarını da derecelendirme kuruluşlarının önem verdiği diğer hususlar olarak sıraladı.
Çalıştayda katılımcılar 8 ayrı grup oluşturarak kredi derecelendirme kuruluşlarının referans aldıkları faktörler ışığında Türkiye’nin kredi notunun yükseltilmesi için söz konusu faktörlerin geliştirilmesi amacıyla ülke olarak neler yapılabileceği tartıştılar. Daha sonra KOSANO Başkanı Zeytinoğlu, çalıştaydan çıkan sonuçları aktardı.
Çalıştayı takiben KOSANO Başkanı Ayhan Zeytinoğlu’nun moderatörlüğünde “Türkiye’nin Kredi Notu ve Etkileri “ temalı bir panel düzenlendi. Panele PWC Danışmanlık Hizmetleri Lideri Hüsnü Dinçsoy, Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oral Erdoğan ve İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas konuşmacı olarak katıldılar.
Panelin özeti aşağıda yer almaktadır:
Hüseyin Dinçsoy- PWC Danışmanlık Grubu Lideri
Türkiye’ye 2015’te 16,8 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım (DDY) yapıldığını belirten Dinçsoy Türkiye’nin dünyada doğrudan yabancı yatırım yapılan ülkeler arasında 22’inci sırada yer aldığına işaret etti. Dünyada en çok DDY çeken ülkelerin başında ABD, Çin, İngiltere, Brezilya geldiğini belirten Dinçsoy, Türkiye’ye gelen DDY’nin 11,5 milyar dolarının doğrudan yabancı sermaye, 1,5 milyar dolarını yabancı şirketlerin grup kredilerinden ve 4 milyar dolarının ise gayrimenkul yatırımlarından oluştuğunu kaydetti. Türkiye’nin 2002 öncesinde 1 milyar dolar gibi oldukça düşük bir doğrudan yabancı yatırım düzeyi olduğunu belirten Dinçsoy, 2004-2008 döneminde bu yatırımların en hızlı artış gösterdiği dönem olduğuna işaret etti. 2009’da, küresel krizden sonra DDY’nin 8-9 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiğini, 2009 sonrasında ise Türkiye’ye giren yabancı yatırımların 10 milyar dolara, 2012-2014 döneminde 12 milyar dolara yükseldiğini belirtti. Yabancıların Türkiye’yi cazip görerek, bölgesel yönetim ve üretim merkezi olarak ülkemize geldiğini belirten Dinçsoy, yılda 10-15 milyar dolar ülkeye yabancı yatırım yapıldığına ve yatırım ortamında büyük fırsatlar olduğuna dikkat çekti.
2015’te Türkiye’de birleşme ve satın almaların yükseldiğine, özelleştirmelerin ise en çok enerji ve finans alanında gerçekleştiğine değinen Dinçsoy, 2004-2010 döneminde 34,8 milyar dolar özelleştirme gerçekleştiğini, 2015’ten sonra özelleştirmede azalış kaydedildiğini dile getirdi. Dinçsoy gelecekte Türkiye açısından olumlu yönler olarak Türkiye’nin büyüme hızının yüksek olmasını, bölgesel yatırım alanı olmasını sıraladı. Dünyada “private equity” olarak adlandırılan özel sermaye fonlarının Türkiye’de de yatırım yaptığını ve kriz döneminde bu şirketlerin daha çok işlemeye başladıklarını belirten Dinçsoy, bu fonların bir kısmının Türkiye’de yaptıkları yatırımlarında süresi dolup çıkış yapılanlar olduğunu dile getirdi. Dinçsoy dünyada şirket birleşme ve satın almalarda ABD’den kaynaklanan bir yavaşlama gözlemlenirken, Çin, Güney Kore ve Orta Doğu’da yatırımların devam etiğini vurguladı.
Türkiye’nin sıkıntı yaşadığı noktalara da parmak basan Dinçsoy, bunları uluslararası finansman bulma güçlüğü, siyasi belirsizlik olarak ortaya koydu. Büyük yatırımcılar tarafından Türkiye’ye finansman sağlamasında güçlükler olabileceğini ifade eden Dinçsoy kredi notunun DDY’ye fazla etki etmediğini, portföy yatırımlarının ise ülkenin kredi notundan etkilendiğine işaret etti. Ülkelerin yatırım yapılabilir seviyenin altına düştüğü zaman yabancı yatırımcıların portföy yatırımlarını geri çektiğine dikkat çeken Dinçsoy, ancak bu yatırımların çekildikten bir süre sonra tekrar doğal seviyesine ulaşacağını belirtti. CDS (credit default swap) oranları ile ülke kredi notu arasında ilişki olduğunu belirten Dinçsoy, CDS’in azalması halinde kredi notunun arttığına işaret ederek, CDS oranlarının yüksek olmasının yüksek risk, düşük kredi notu anlamına geldiğini ifade etti. Dinçsoy, yabancı yatırımcı açısından öngörülebilirliğin önemine işaret ederek, AB ile uyumun artırılması, siyasi belirsizliğin azalması, öngörülebilirliğin artırılması, yapısal reformların gerçekleştirilmesi, makro politikaların (büyüme, enflasyonla mücadele, tasarrufların artırılması gibi makro politikaların gerçekleştirilmesinin önemini belirtti.
Oral Erdoğan Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi
Dünyada ekonomik krizden sonra makroekonomik göstergelerin en düşük seviyeye inerek dip oluşturduğunu ve şu sırada da dip noktadan yukarı dönüldüğünü ifade eden Oral Erdoğan, küresel ekonominin ABD’de Trump’ın seçilmesinden etkilenmiş gibi göründüğünü, petrol verilerinin ise düzelme gösterdiğini belirtti. Dünyada bir güven açığı oluştuğunu ifade eden Erdoğan, yatırımcıların 10 yıl vadeli ABD tahvillerini satıp dolara geçtiklerine ve doların gücünün arttığına işaret etti. Türkiye’de ekonominin eski yüksek büyüme oranlarına kıyasla düşük büyüme sergilediğini belirten Erdoğan, yüzde 4’ün altının vasat, yüzde 2,5’in altının ise felaket olduğuna dikkat çekti. Önümüzdeki dönemde ise ülkenin yüzde 3’ler civarında büyümesinin öngörüldüğünü ancak, yüzde 4,5 civarında büyümesi ihtimalinin olduğunu da belirtti. KOBİ’lere ve bireysel tüketicilere ilişkin sıkıntılar bulunduğunu belirten Erdoğan, riskleri, faiz riski, kur riski ve enflasyon riski olarak sıraladı. ABD’nin parasal tabanının aynı kalırken Avrupa Merkez Bankası’nınkinin arttığına işaret eden Erdoğan, AB’nin ekonomik canlanma için daha fazla parasal genişlemeye gidip gitmeyeceğinin soru işareti olduğunu, avronun değer kazanma olasılığının ise yüksek olduğunu belirtti.
Türkiye’de herkesin faiz riski bulunduğunu belirten Erdoğan, ekonominin daha fazla büyümesine rağmen cari açıkta artış olduğuna dikkat çekti. Ekonomideki gerilemenin önemli bir sorun olduğunu, doğrudan yatırımın ihracattaki payının düştüğünü belirterek bunun sürdürülebilirlik açısından sakıncalı olduğunu dile getirdi.
S&P ve Moodys’in Türkiye’nin kredi notunu düşürmesine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Erdoğan, kredi derecelendirmesine ilişkin kriterlerin yüzde 50’sin kantitatif, yüzde 50’isinin ise kalitatif faktörlere bağlı olduğunu belirtti. Siyasi ve bürokratik istikrarın önemine işaret eden Erdoğan değerlendirmelerin birtakım sübjektif faktörlere de dayadığını ifade etti. CDS’lerin risk düzeyine de değinen Erdoğan, hazine tahvillerinin değerinin yükseldiğinde ülkenin itibarının da yükseldiğini belirtti. AB’nin 2005’te Türkiye’nin adaylığını teyit etmesiyle birlikte kredi notunun yükseldiğine işaret eden Erdoğan, bankaların sermaye yeterlilik rasyosunun iyi düzeyde olduğunu ve kur riskine tabi olmadıklarını, riskin ise reel sektör ve tüketicilerin üzerinde olduğunu ifade etti. Cari açığın tehlikeli boyutta olmadığını, düşük olması halinde ise Türkiye ekonomisinin büyümediğini ekledi. Makroekonomik göstergelerin önemine işaret eden Oral Erdoğan ekonominin büyümesi için ihracata bağlı üretim modelinin gerekliliğine işaret etti.
Doç. Dr. Çiğdem Nas - İKV Genel Sekreteri
Panelde İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas “Türkiye’nin Uluslararası İtibarı ve Güvenirliği Açısından Avrupa Birliği Süreci” konulu bir konuşma yaptı. Konuşmasında AB’ye uyum sürecinin aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası itibarının ve güvenilirliğinin artırılmasına katkı sağladığını ifade etti.
Müzakere sürecindeki mevcut durumu değerlendiren İKV Genel Sekreteri Nas, süreçte tıkanıklık bulunduğuna işaret ederek, AB tarafından müzakere çerçevesinin dışında başlatılan süreçlerin de bulunduğunu belirtti ve bu süreçlerden birinin vize serbestisi, diğerinin ise gümrük birliğinin güncellenmesi olduğunu ifade etti. Nas, 16 Aralık 2013’te imzalanan Geri Kabul Anlaşması ile başlayan Vize liberalizasyonu ve yol haritası sürecinin 29 Kasım 2015’teki Türkiye-AB Zirvesi Sonuç Bildirisi’nde bu yıl tamamlanmasının öngörüldüğünü hatırlattı. Nas, Gümrük Birliği’nin modernizasyonu süreci kapsamında ise Gümrük Birliği’nin hizmet sektörlerini ve tarım ürünlerini kapsayacak şekilde genişletilmesinin öngörüldüğünü ve müzakerelerin 2017’de başlamasının beklendiğini ifade etti. Nas bu çerçevede Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ilişkin koşulların belirlenmesi için kapsamlı bir şekilde etki analizlerinin yapılması gerektiğine işaret etti.
Avrupa Komisyonunun Türkiye’ye ilişkin 2016 yılı İlerleme Raporu’ndan da bahseden Nas, raporda ekonomik kriterler açısından da ilk defa bu yıl geriye gidiş olduğunun ifade edildiğine işaret etti. İlerleme raporunda Avrupa Komisyonunun dikkat çektiği başlıca noktaları Nas, bunları siyasi kutuplaşma, yargının bağımsızlığı, özgürlüklerin kısıtlanması olarak belirtti. AB sürecinde zayıflama gözlendiğini belirten Nas ancak AB normlarının Türkiye için hala önemini koruduğuna işaret etti.
Yönetişimin önemine dikkate çeken Nas, Türkiye’nin de dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde iyi idare edilebilme hakkının bulunduğunu, Türkiye için de istenilenin bu olduğunu belirtti.
Panelin bitiminde KOSANO Başkanı Ayhan Zeytinoğlu ve KOSANO Meclis Başkanı Hasan Tahsin Tuğrul panelistlere birer plaket takdim eti.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT