VİZESİZ AVRUPA İÇİN AB`NİN VERİ GÜVENLİĞİ ELEŞTİRİLERİ DİKKATE ALINMALI

VİZESİZ AVRUPA YOLUNDA KİLİT ÖNEM TAŞIYAN KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI ALANINDA AB’NİN ELEŞTİRİLERİ DİKKATE ALINMALI

 

“Kişisel verilerimizden yeni para birimi olarak bahsedildiği bir dönemde, temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan düzenlemeler her zamankinden daha kritik.”

Bilgi teknolojilerinin ve dijital ekonominin her geçen gün artan bir hızla gelişmesiyle, kişisel verilerin korunması meselesi hem AB’nin hem de Türkiye’nin öncelikli gündem maddesi haline geldi. Öyle ki, son dönemde kişisel verilerimizden 21’inci yüzyılın petrolü veya yeni para birimi olarak bahsedilmeye başlandı. Avrupa Komisyonu’nun paylaştığı bilgiler ışığında, 2020 yılına kadar, AB vatandaşlarının kişisel verilerinin değerinin yılda 1 trilyon avroya ulaşması öngörülüyor. Böyle bir atmosferde, çok uzun süredir üzerinde çalışmaların ve tartışmaların sürdüğü Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı 24 Mart 2016 tarihinde,  TBMM’de yapılan açık oylamadan geçti.

İKV olarak, sürecin başından bu yana, Türkiye ile AB arasında sürmekte olan vize serbestliği diyaloğuna ilişkin hazırladığımız yayınlar, değerlendirme notları ve analizlerle; AB standartlarında bir kişisel verilerin korunması mevzuatının, vizesiz Avrupa hayalinin gerçekleşmesi için kilit öneme sahip olduğunu dile getiriyoruz. Türk vatandaşlarına vizesiz Avrupa kapılarının açılabilmesi için Avrupa Komisyonu’nun 5 blokta öne sürdüğü 72 teknik kriterden azımsanamayacak kadarı, kişisel verilerin korunması meselesiyle doğrudan bağlantılı. Öte yandan Türkiye’nin EUROPOL, EUROJUST ve FRONTEX gibi AB güvenliğini koordine eden kurumlarla kapsamlı işbirliği oluşturabilmesi ve göçmen krizini daha etkin yönetebilmesi de AB standartlarında bir veri güvenliği mevzuatını gerekli kılıyor. Çünkü Türkiye’nin AB ile karşılıklı veri paylaşımı gerçekleştirebilmesi, Türkiye’nin AB nezdinde güvenilir ülke statüsü kazanmasına dayanıyor.

Dolayısıyla vizesiz Avrupa hayali için Haziran 2016 ve Ekim 2016 gibi yakın iki tarihin zikredildiği bir dönemde, kişisel verilerin korunması alanında gerçekleşen mevzuat çalışmaları şüphesiz ki çok önemli ve bütün paydaşlar tarafından yakından takip edilmelidir. Bununla birlikte Kişisel Verilerin Korunmasına ilişkin 108 sayılı Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türk yetkili makamlar tarafından 19 Şubat 2016 tarihinde onaylanmasıyla, söz konusu 72 kriterden bir diğerinin karşılanması da konuya ilişkin memnuniyet verici bir gelişmedir.

“Avrupa Komisyonu, TBMM’den geçen Tasarıya ilişkin 2 alanda çekincelerini ortaya koyuyor.”

İlgili Tasarının 24 Mart 2016 tarihinde TBMM Genel Kurulu’ndan geçmesi, vize serbestliği yol haritasında belirtilen kriterlerin karşılanması için tek başına yeterli değil. Bu Kanunun, AB müktesebatına, uluslararası sözleşmelere, AİHM içtihadına ve AİHS ile OECD İlkelerine uyumlu olması gerekiyor.

Avrupa Komisyonu tarafından 4 Mart tarihinde yayımlanan, Türkiye’nin vizesiz Avrupa yolunda performansının değerlendirildiği 2’nci İlerleme Raporu’yla eş zamanlı paylaşılan Çalışma Belgesinde, 2 alanda, Kanuna ilişkin eleştiriler dikkat çekiyor.  İlk olarak Komisyon, Kanunla birlikte denetim mekanizması görevi üstlenmesi öngörülen Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun tam bağımsız olması gerektiğini, Türkiye’de oluşturulacak Kurul’a ilişkin çekinceleri olduğunu öne sürüyor. Dolayısıyla Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun, tam bağımsız, şeffaf, hesap verebilir yapıda olması, vize serbestliği açısından da önem taşıyor.

Komisyon’un oklarının yöneldiği diğer mesele ise Kanun’da yer alan istisnai haller. Kanuna göre, diğer kanunlarda açıkça öngörülen hallerde, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurumlar tarafından işlenmesi veya kamu sağlığının korunması gerekliliği gibi istisnai durumlarda özel nitelikli kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmadan işlenebilecek. Komisyon’un, bu istisnai hallerin; istihbarat, güvenlik ve kolluk birimleri dahil olmak üzere kamu kurumlarına, vatandaşların özel nitelikli kişisel verilerinin işlenmesi noktasında ayrıcalık ve keyfiyet sağlayabileceği, dolayısıyla yeterli korumanın sağlanamayabileceği yönünde çekinceleri bulunuyor.

“İKV olarak, sivil toplumun uygulama sürecinin parçası kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”

Kişisel verilerimizden yeni para birimi olarak bahsedildiği bir dönemde, temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan düzenlemeler her zamankinden daha kritik. Teknik düzenlemelerinin gerçekleştirilmesi ve altyapının oluşturulması kadar, bu alandaki düzenlemelerin nasıl hayata geçirildiğinin, Kurul’un nasıl çalıştığının ve istisnai hallerin uygulamada nasıl yorumlandığının da gözlemlenmesi gerekiyor. İKV olarak, Kanun uygulamaya geçirilirken, temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması, uygulamada şeffaflığın sağlanması ve sivil toplumun uygulama sürecinin parçası kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca Türkiye’nin dijital çağın ticari gerekliliklerine ayak uydurabilmesi ve önümüzdeki dönemde TTYO müzakerelerinin özellikle e-ticaret, bulut bilişim, fikri mülkiyet gibi alanlarında uyum sağlanabilmesi için de Kanunun uygulanmasında AB standartlarının sağlanması şart.

Konuya ilişkin İKV Uzman Yardımcısı Ahmet Ceran tarafından hazırlanan “Türkiye’de ve AB’de Kişisel Verilerin Korunması” (İKV Yayın No:278) başlıklı yayına buradan ulaşılabilir.

2016

E-Bülten Kayıt

İKV KURUCU VE MÜTTEVELLİ KURUMLARI

© 2024 İKV Bütün Hakları Saklıdır.
Designed By: OrBiT