AB SCHENGEN ALANINI DEVAM ETTİRMEK İSTİYORSA TAŞIN ALTINA ELİNİ KOYMALI
İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, 7 Mart’ta Brüksel’de gerçekleşecek Türkiye-AB Zirvesi öncesinde mülteci işbirliğinde son durum ve Türkiye’nin yapması gerekenler hakkında açıklamalarda bulundu. AB’nin en önemli prensip ve kazanımlarından olan serbest dolaşım ilkesinin tehdit altında olduğunu vurgulayan Zeytinoğlu, çözümün Türkiye ile köklü ve samimi bir işbirliğinden geçtiğini hatırlattı.
Sığınmacı kriz hakkında Zeytinoğlu şunları kaydetti: “Geçtiğimiz yıl yaklaşık 885.000 göçmen, Türkiye üzerinden Yunanistan’a geçiş yaptı ve çetin kış şartlarına rağmen 17 Aralık-31 Ocak 2016 tarihleri arasında bu sayı 110.000’i aşmıştır. Daha önce görülmemiş büyüklükteki bu sayılar AB sistemi üzerinde büyük bir baskı yaratmakta. AB’nin 1985 yılından beri adım adım oluşturduğu Schengen sistemi ve serbest dolaşım alanı tehdit altında. Geçtiğimiz yaz aylarında soruna ortak bir çözüm bulunması için harekete geçen Almanya Başbakanı Angela Merkel ne yazık ki çoğu AB ülkesinden yeterli desteği bulamadı. AB ülkelerinin kota sistemi ile almaları öngörülen 160.000 sığınmacı ve mültecinin sadece 40.000 kişisini alabildi. Son olarak Avusturya, Macaristan ve Slovenya gibi ülkeler sınırlarını kapatarak tekil önlemler alma yoluna giderken, Fransa, Belçika ve Danimarka gibi bazı üye devletler ise terör tehdidi sebebiyle sınır kontrollerini yeniden başlattı. Özetle bu kaotik ortam AB’nin en önemli prensip ve kazanımlarından olan serbest dolaşım ilkesini tehdit etmektedir."
Türkiye ile AB arasındaki işbirliği doğrultusunda Geri Kabul Anlaşmasının Haziran 2016 itibarıyla uygulanmaya başlanmasının öngörüldüğünü belirten Zeytinoğlu, bu durumun Türkiye üzerinde bir baskı yaratarak Türkiye’de bulunan göçmen ve sığınmacılara yenilerinin ekleneceğini söyledi. Geri kabul anlaşması esaslarına göre Türkiye’nin siyasi sığınmacılara geçici koruma sağlayacağını vurgulayan Zeytinoğlu, geriye kalanları ise geldikleri kaynak ülkeler ile geri kabul anlaşmaları imzalayarak geri göndermesi gerektiğini ifade etti.
Uygulamada çeşitli zorluklar yaşanacağını ve AB’nin Schengen alanının devamı için neredeyse tek çaresini Türkiye ile etkin ve samimi işbirliğinden geçtiğinin söyleyen Zeytinoğlu, Türkiye ve AB’nin bu kapsamda atması gereken adımlar şu şekilde özetledi:
• Türkiye, bu sürecin yükünü tek başına üstlenemez ve üstlenmemelidir. AB’ye kendi taahhüt ve yükümlülüklerini hatırlatmalıdır. AB, meselenin sadece Türkiye’nin çabalarıyla çözümlenemeyeceğini görmeli ve daha fazla sayıda sığınmacıyı kabul etme ve Türkiye’de yaşayan sığınmacılara yönelik entegrasyon çabalarını teknik ve mali düzeyde destekleme sözünü yerine getirmelidir. Ortak bir sorun olan ve sihirli bir çözümü bulunmayan bu sorunun çözümü için iki tarafın da ortak karar ve uygulama reflekslerini oluşturması gerekmektedir.
• Türkiye AB karşısında geri kabul anlaşmasını imzalayarak ve 29 Kasım 2015’de ortak eylem planını kabul ederek birtakım yükümlülükler altına girmiştir. Bu taahhütlerini yerine getirmesi uluslararası itibarı için önemlidir.
• Türkiye AB’ye aday bir ülkedir ve Avrupa’nın geleceğinde söz sahibi olma iddiasındadır. Bu sebeple AB’nin sorunlarına gözlerini kapatmadığını vurgulayarak, sorunun çözümünde aktif rol aldığını bir iletişim kampanyası ile özellikle AB kamuoyuna aktarmalıdır.
• Türkiye’nin AB’nin iade edeceği göçmenleri kabul etmesi için bu göçmenlerin Türkiye üzerinden geçtiğini kanıtlayan belgeler olması gereklidir. Ayrıca Türkiye ve AB bir ortak komite çerçevesinde geri kabul sürecini müzakere edecek, AB’nin iade etmeyi talep ettiği göçmenleri Türkiye’nin kabul edip etmemesi gerektiğini ortaklaşa kararlaştıracaktır. Bu komitede Türk yetkililerin sürecin içinde aktif olarak yer alması beklenmektedir. Uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılması halinde anlaşmanın askıya alınması olasıdır. Sınır kontrollerinin artırılması, göçmen kaçakçılığı ile etkin mücadele gibi önlemlerle birlikte uygulanması şartıyla, geri kabul anlaşmasının kontrolsüz bir geriye göçmen akınına yol açacağı düşünülmemelidir.
• Göçmen geçişleri büyük ölçüde Türkiye ve Yunanistan arasında olduğu için iki ülke arasındaki işbirliği de büyük önem taşımaktadır. İki ülke Başbakanları 7 Mart Brüksel Zirvesi sonrasında İzmir’de bir araya gelerek NATO’nun da dâhil olduğu Ege Denizi’ndeki göçmen geçişlerinin kontrolü ve göçmen kaçakçılığı ile mücadele konularını istişare edecektir. Biri AB içinde diğeri dışında olsa da, benzer kaderi paylaşan bu iki ülkenin ortak planlar geliştirmesi gereklidir.
• Son olarak, 7 Mart Brüksel Zirvesi’nde Türkiye, AB’yi rahatlatıcı bir yaklaşım benimsemenin yanı sıra, AB’ye mutlaka kendi sorumluluklarını hatırlatmalıdır. AB içinde dayanışma ve ortak hareket etmenin aslında tek çözüm olduğu ve tüm üye devletlerin üzerlerine düşen ölçüde ve kapasiteleri uyarınca bu insani sorunu çözmek için çaba sarf etmesi gerekliliği vurgulanmalıdır.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT