AP 2015 TÜRKİYE RAPORU TASLAĞI, AFET’TE ELE ALINDI
Avrupa Parlamentosu 2015 Yılı Türkiye Raporu taslağı AP Dış İlişkiler Komitesi’nde 16 Şubat 2015 tarihinde ele alındı. AP Türkiye Raportörü Kati Piri tarafından hazırlanan ikinci rapor olma özelliği taşıyan 2015 Yılı Türkiye Raporu taslağı, AP üyelerinin değişiklik önergelerini 23 Şubat 2016 tarihine kadar vermelerinin ardından AP Genel Kurulu’nda görüşülerek oylanacak.
Bu yılki AP raporu taslağında dikkat çeken önemli bir özellik rapordaki bölümlerin farklı olması. Geçtiğimiz yılki raporda “Türkiye-AB İlişkilerindeki Durum”, “Hukukun Üstünlüğü ve Demokrasi”, “İnsan Hakları ve Temel Haklara Saygı”, “Müşterek Çıkarlar ve Ortak Zorluklar” ile “İyi Komşuluk İlişkileri Kurulması” bölümlerinden hukukun üstünlüğü ve insan haklarını kapsayan bölümler bu yılki raporda “Hukukun Üstünlüğü, Demokrasi, İnsan Hakları ve Temel Haklar” başlığı altında birleştirilmiş. Son iki bölümün yerini ise bu yılki raporda “Çözüm Süreci ve Türkiye’nin Güneydoğusunda Durum”, “Göç Konusunda Türkiye-AB İşbirliği” ve “Kıbrıs Yeniden Birleşme Müzakerelerinde İlerleme” bölümlerine bırakması da dikkat çekiyor. Rapordaki bölümlerin, Türkiye’de ve Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan son gelişmeler ışığında güncellendiği göze çarpıyor. Çözüm süreci ile göç konusunda işbirliği bölümlerinin en uzun bölümler olması, AP’nin bu konulara verdiği önemin de bir göstergesi. Kıbrıs’ta BM arabuluculuğunda sürdürülen görüşmelerde kaydedilen ilerlemeye ayrı bir bölümün ayrılması da oldukça dikkat çekici.
Türkiye-AB ilişkilerindeki güncel durumun değerlendirildiği ilk bölümde, Türkiye’de reform hızında yaşanan yavaşlamadan ve yargının bağımsızlığı ile ifade özgürlüğü alanında gözlemlenen geri gidişten endişe duyulduğu ifade ediliyor. Katılım müzakereleri sürecinin canlandırılması memnuniyetle karşılanırken yeni fasılların açılması suretiyle süreçte somut ilerleme sağlanması temennisinde bulunuluyor ve Türkiye ile kilit konularda daha düzenli üst düzey diyalog geliştirilmesine destek verildiği belirtiliyor. Komisyonun 2015 İlerleme Raporunu erteleme kararı eleştirilerek, bunun mülteciler konusunda Ankara ile işbirliği karşısında AB’nin temel haklar konusunda sessiz kalmaya razı olduğu şeklinde bir intiba yarattığı ifade ediliyor; Konsey ve Komisyona farklı çıkarlar göz önünde bulundurmaksızın hukukun üstünlüğü konusunda sesini yükseltmesi çağrısı yapılıyor. Seçim sonuçları not edilerek, yüzde 10’luk seçim barajının düşürülmesi çağrısı bu raporda da yineleniyor. Gümrük Birliği’nin tarım, hizmetler ve kamu alımlarına genişletilerek güncellenmesi çağrısında bulunuluyor.
Hukukun üstünlüğü ve demokrasi konularında ise raporda, hükümetin hukukun üstünlüğü alanında ciddi anlamda ilerleme sağlaması gerektiğinin altı çiziliyor. Bu kapsamda konuya ilişkin 23’üncü ve 24’üncü fasılların açılış kriterlerinin iletilmesinin ve söz konusu fasılların açılmasının Türkiye’de AB değerlerine ve standartlarına dayalı etkili reformlar için önemli bir adım oluşturduğu belirtiliyor. İfade özgürlüğündeki geri gidişten endişeyle söz edilen raporda, ifade özgürlüğü ile bağımsız medyanın AB değerleri olduğu belirtilerek; Can Dündar ile Erdem Gül’ün bir an önce serbest bırakılması çağrısı yapılıyor. Medyaya yönelik baskılar ve Terörle Mücadele Kanunu’nun bazı hükümleri eleştiriliyor. Hâkim ve savcıların işten çıkarılması gibi kuvvetler ayrılığı ve yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı ve etkinliği hakkında soru işaretlerine yol açan konulardan endişeyle söz ediliyor. Çoğulcu, kapsayıcı ve hoşgörülü bir toplumu teşvik eden hükümlere dayalı yeni bir Anayasanın reform süreci için itici güç olacağı görüşü dile getirilen raporda, bunun siyasi yelpazenin ve toplumun tüm kesimlerin uzlaşısını yansıtması gerektiği vurgusu yapılıyor.
Çözüm süreci ve Güneydoğu’daki durum konusunda, Güneydoğu’da giderek kötüleşen durumdan derin endişe duyulduğu; terörle mücadelenin Türkiye’nin meşru hakkı olduğu ancak güvenlik önlemlerinin insan hakları ve hukukun üstünlüğü dikkate alınarak uygulanması gerektiği belirtiliyor. AB terör örgütleri listesinde yer alan terör örgütü PKK’nın sivillere ve güvenlik güçlerine yönelik şiddet eylemlerinin kınandığı ifade ediliyor. Yetkili makamlara sokağa çıkma yasağının bir an önce kaldırılması çağrısı yapılıyor. Ateşkes çağrısı yapılarak çözüm sürecinin sürdürülmesi; AB’nin de süreçte aktif rol alması çağrısında bulunuluyor. Bini aşkın akademisyenin imzaladıkları mektup nedeniyle baskıya maruz kalmaları da eleştiriliyor. Bunun yanında Tahir Elçi cinayeti sorumlarının adalete teslim edilmesi gerektiği vurgulanıyor. HDP mensuplarını hedef alan soruşturmalar ile bölge belediye başkanlarının tutuklanması veya azledilmesinden endişeyle söz ediliyor. Raporda, IŞİD’in Diyarbakır, Suruç, Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirdiği terör saldırıları kınanırken Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadeleyi artırdığının not edildiği belirtiliyor ve Türkiye’ye topraklarından yabacı savaşçı, para ve teçhizat geçişini önlemede çabalarını artırması çağrısında bulunuluyor.
Göç alanında işbirliği konusunda, Türkiye’nin dünyadaki en büyük göçmen nüfusuna ev sahipliği yapmasından övgüyle söz ediliyor. Türkiye ile Avrupa’ya ulaşmak isteyen ve denizde hayatını kaybeden sığınmacıların sayısının azaltılması için işbirliği yapılmasının önemine vurgu yapılan raporda, Türkiye-AB Mülteci eylem Planı memnuniyetle karşılanıyor ancak göç konusunda işbirliğinin katılım süreciyle ilişkilendirilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Komisyona, mültecilere yardım için Türkiye’ye verilecek 3 milyar avronun gerekli şekilde kullanımını denetlemek üzere bir mekanizma kurulması çağrısı yapılıyor. Türkiye hükümetinin işgücü piyasasını Suriyeli sığınmacılara açma kararı memnuniyetle karşılanırken 700 bin Suriyeli çocuğun eğitim almasının sağlanması için acil önlemler alınması teşvik ediliyor. Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik açık kapı politikasını sürdürmesinden övgüyle söz edilen raporda, Türkiye’nin ekonomik göçmenlerin Türkiye üzerinden AB’ye akın etmesini önlemek üzere üçüncü ülkelere yönelik daha sıkı bir vize politikası uygulaması gerektiği belirtiliyor. Türkiye’nin sınır kontrollerini ve insan kaçakçılarına karşı mücadeleyi güçlendirmesi gerektiğinin altı çizilerek, Frontex’e Türk sahil güvenlik güçlerine destek vermesi ve bilgi paylaşımında bulunması çağrısı yapılıyor. Türkiye’ye 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne getirdiği coğrafi kısıtlamayı kaldırması Üye Devletlere ise mülteciler için güvenli ve yasal yollar oluşturularak yeniden yerleştirme çabalarını artırmaları çağrısında bulunuluyor. Raporda, AB’ye mülteci akınını durdurmanın tek yolunun Suriye krizine siyasi bir çözüm bulunması olduğu belirtiliyor.
Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanmasının AB için önemine dikkat çekilen raporda, Türkiye’ye mevcut ikili geri kabul anlaşmalarını eksiksiz ve etkili şekilde uygulaması çağrısı yapılıyor. Türkiye hükümeti, vize serbestliği yol haritasında ortaya koyulan şartları karşılaması için teşvik edilirken vize serbestliği sürecinin performansa dayalı bir süreç olduğu ve Türk vatandaşları için vizesiz seyahatin ancak standartlar yerine getirildiği takdirde mümkün olacağı hatırlatması yapılıyor. Bu kapsamda Komisyona Türkiye’ye yol haritası şartlarının karşılaması için daha fazla teknik destek sağlaması çağrısında bulunuluyor.
Raporun son bölümünde, Kıbrıs’ta sürdürülen yeniden birleşme müzakerelerinde kaydedilen ilerlemeden övgüyle söz edilerek, iki taraflı ve iki bölgeli bir federasyon çatısı altında yeniden birleşmeye destek verildiği belirtiliyor. Türk tarafı ile Rum tarafı liderlerinin yapıcı yaklaşımı ve yılsonuna kadar adil, kalıcı ve gerçekçi çözüme ulaşma yolunda kararlı çabalarından övgüyle söz edilerek on yıllarca süren Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşturulmasının bölgenin tamamı ve Avrupa için önemi vurgulanıyor.
Kıbrıs’taki iki liderlerinin bir dizi güven artırıcı önlem üzerinde anlaşması memnuniyetle karşılanarak, AB’ye çözüme siyasi ve mali destek sağlaması; Türkiye ile tüm taraflara ise müzakere sürecine ve sonucuna destek vermeleri çağrısında bulunuluyor. Türkiye’ye kapalı Maraş’ı BM’ye devretmesi çağrısı yapılırken Kayıp Şahıslar Komitesi’ne askeri bölge de dahil olmak üzere tüm bölgelere erişim hakkı verilmesi övgüyle karşılanıyor. Rum lider Anastasiadis’in Türkçe’yi AB resmi dili yapma yönündeki girişimi memnuniyetle karşılanarak, muhtemel çözüm anlaşmasının yürürlüğe girmesini takiben AB müktesebatının gelecekteki Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nde uygulanması gereğinden hareketle bir ad hoc komite kurulması memnuniyetle karşılanıyor. Son olarak raporda, Türkiye’nin, Ankara Anlaşması’na Ek Protokol’ün eksiksiz ve ayrımcılık yapmaksızın uygulanması konusundaki taahhütlerini yerine getirmemesi eleştiriliyor ve bu koşulun sağlanmasının katılım müzakereleri süreci için önemli bir ivme sağlayabileceği belirtiliyor.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT