İKV`DEN ANALİZ: TUSK, LONDRA-BRÜKSEL PAZARLIĞINDA TASLAK ANLAŞMA METNİNİ SUNDU

TUSK, LONDRA-BRÜKSEL PAZARLIĞINDA TASLAK ANLAŞMA METNİNİ SUNDU

AB liderleri 18-19 Şubat 2016 tarihlerinde İngiltere’nin reform taleplerini değerlendirmek üzere bir araya gelmeye hazırlanırken, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, İngiltere’nin taleplerine ilişkin taslak anlaşma teklifini 2 Şubat 2016 tarihinde 28 AB başkentine iletti. İngiltere’yi AB içerisinde tutmak ve AB’nin birliğini tehlikeye atacak muhtemel bir “Brexit”i önlemek, şüphesiz Tusk’un görev süresi içerisinde ele alması gereken en zorlu konular arasında bulunuyor.

1973 yılında AB’ye (o dönemki ismiyle AET’ye)  katılan İngiltere’nin AB içerisinde her zaman “farklı bir üye ülke” olduğunu hatırlamakta yarar var. Daha gevşek ve hükümetler arası bir AB yapısını tercih eden İngiltere, siyasi bütünleşmeye ve Westminster’dan Brüksel’e yetki devrine şüpheci yaklaşımı ile tanınıyor. Schengen Anlaşması ve ortak para birimi Avro gibi birçok uygulamada dışarıda kalma hakkı (opt out) elde eden İngiltere’de özellikle Avro Alanı krizinden daha fazla bütünleşme ile çıkılabileceği görüşüyle AB düzeyinde alınan önlemlerden sonra AB üyeliğinin yeniden müzakere edilmesi görüşü destek topladı. Yeniden iktidara gelmesi halinde AB üyeliğinin bazı boyutlarını yeniden müzakere etme ve 2017 yılı sonuna kadar AB üyeliğini referanduma götürme sözü veren Muhafazakâr Parti’nin Mayıs 2015’te seçimleri kazanarak tek başına iktidara gelmesiyle referandum ve olası Brexit tartışmaları hız kazandı. İngiltere, AB üyeliğini daha önce de referanduma götürmüştü. 1974-75 döneminde İngiltere’de üyeliği referanduma götürme sözüyle seçimleri kazanan İşçi Partisi Başkanı Harold Wilson liderliğindeki hükümet, diğer sekiz üye ülke ile yapılan müzakerelerin ardından Mayıs 1975’te referandum düzenlemiş ve İngiltere halkının yüzde 67’si AET içerisinde kalma yönünde oy kullanmıştı. İlk referandumdan yaklaşık 40 yıl sonra Cameron’ın hedeflediği takvim; İngiltere’nin reform talepleri konusunda anlaşmaya mart ayından önce varılması ve referandumun Haziran 2016’da düzenlenmesini öngörüyor.

İngiltere Başbakanı Cameron tarafından 10 Kasım 2015 tarihinde sunulan reform önerileri ekonomi yönetişimi, egemenlik, rekabetçilik ve serbest dolaşım ile sosyal yardımlar olmak üzere dört başlığı kapsıyor. Ekonomi yönetişimi alanında, finans merkezi City of London’ın çıkarlarının korunması amacıyla hareket eden İngiltere’nin temel beklentisi avronun, Birliğin tek para birimi olmadığının ve AB’nin çok para birimli bir yapı olduğunun kabulünün yanı sıra, Avro Alanı dışındaki üye ülkelerin dezavantajlı konuma düşmesinin ve Avro Alanı kurtarma planlarına katkıda bulunmak zorunda bırakılmasının önüne geçilmesi. Egemenlik alanında İngiltere’nin talepleri arasında AB ile daha derin siyasi bütünleşmeyi önlemek üzere AB’nin temelinde yer alan “daha yakın bir birlik” hedefi dışında kalmak ve ulusal parlamentolara AB düzenlemelerini bloke etme hakkı veren bir “kırmızı kart” sistemi getirilmesi bulunuyor. İngiltere, rekabetçilik alanında, Tek Pazar’ın genişletilmesi ve aşırı bürokrasinin önüne geçilmesi; serbest dolaşım ile sosyal yardımlar alanında, AB içi göçmenlere yönelik sosyal yardımların sınırlandırılması ve bu kapsamda AB’ye diğer üye ülkelerden gelen göçmenlerin birtakım sosyal yardımlardan yararlanabilmeleri için dört yıl boyunca İngiltere’de çalışmaları koşulunun getirilmesi talebinde bulunuyor.

AB yetkilileri ile Londra arasında üç ay süren görüşmelerde özellikle Londra’nın AB içi göçmenlerin sosyal yardım taleplerinin geçici olarak askıya alınması ile Avro Alanı üyesi olmayan ülkelerin Avro Alanı ekonomi politikalarına söz hakkına sahip olması konusundaki ısrarı ayrılıkların belirgin olduğu noktaları oluşturmaktaydı.

Tusk tarafından açıklanan taslak, ekonomi yönetişimi konusunda Avro Alanı dışında kalan dokuz üye ülkeye ekonomi politikaları hakkında endişelerini dile getirme konusunda gerekli güvenceleri vermekle birlikte bunların acil kararları veto etmesi veya geciktirmesinin önüne geçmeyi hedefliyor. Bir diğer deyişle Avro Alanı’na dâhil olmayan ülkeler, Avro Alanı’na ilişkin bir konunun AB Liderler Zirvesi’nde ele alınmasını talep edebilecek, buna karşılık bu konuda nihai söz hakkına sahip olmayacak. İngiltere ile müzakerelerde, Avro Alanı’na dâhil olmayan ülkelere Avro Alanı’nı ilgilendiren konularda veto hakkı verilmesi Fransa’nın kırmızı çizgisini oluşturmaktaydı.

Görüşmelerde en az sorunlu alan olarak nitelendirilen rekabetçilik konusunda ise İç Pazar’ın güçlendirilmesi ile rekabet gücünün artırılması yönündeki çabalara hız verilmesi, bu süreçte de yasaların sadeleştirilmesi ve KOBİ’ler başta olmak üzere şirketler üzerindeki idari yükün hafifletilmesi öngörülüyor.

Egemenlik konusunda taslak, İngiltere’nin Antlaşmalardaki özel durumu ışığında daha fazla siyasi bütünleşme hedefini paylaşmadığını açık şekilde telaffuz ediyor. Buna ek olarak, Antlaşmalarda ortaya koyulan Avrupa halkları arasında “daha yakın birlik” yaratılması hedefinin ortak evrensel değerleri paylaşan açık ve demokratik toplumlar arasında güven ve anlayışı teşvik etmek amacı taşıdığı ve siyasi bütünleşme anlamına gelmediğini vurguluyor. Ulusal parlamentoların güçlendirilmesi konusunda ise taslak, parlamentoların yüzde 55’lik kesiminin Komisyon tarafından sunulan herhangi bir yasa tasarısına yerindelik ilkesine uymadığı gerekçesiyle itiraz etmeleri sonucunda söz konusu tasarıda yapılan değişikliklerin uygun bulunmaması halinde tasarının gündemden çıkarılması uygulamasını getiriyor. Böylece, İngiltere’nin ulusal parlamentolara veto hakkı tanınması yönündeki “kırmızı kart” uygulaması talebi de karşılanmış oluyor.

Sosyal yardımlar ve serbest dolaşım konusunda, bir ülkenin diğer üye ülkelerden aşırı bir göç akınına tabi olması halinde “acil durum freni” uygulamasını devreye sokarak AB içi göçmenlerin sosyal yardım taleplerini dört yıllık bir süre için ertelemesi öngörülüyor. Bunun uygulanabilmesi için ise söz konusu ülkenin sosyal güvenlik sistemi ile kamu hizmetlerinin aşırı yük altında olduğunu kanıtlamasının önkoşulu bulunuyor.

AB içi göçmenlerin sosyal yardımlardan yararlanmasına getirilmesi öngörülen kısıtlamalar en zorlu konu olarak öne çıkıyor. İngiltere’nin AB içi göçmenler için sosyal yardımları kısıtlama talebi, serbest dolaşım hakkı ve ayrımcılığın önlenmesi ilkesiyle çeliştiği gerekçesiyle özellikle Orta ve Doğu Avrupalı üye ülkelerin tepkisine yol açtı. Önümüzdeki iki hafta, teklifin diğer üye ülke başkentlerinde değerlendirilmesi açısından kritik öneme sahip. Bu süreçte, Cameron’ın ve Tusk’un öncelikli görevi, taslak anlaşmanın diğer 27 AB başkentinde kabul edilmesini sağlamak olacak gibi görünüyor. Acil durum freni uygulamasının ne kadar süreyle uygulamada kalacağı konusundaki kısımlar bu nedenle Tusk tarafından taslakta boş bırakılmış durumda. 5 Şubat’ta Polonya’yı ziyaret edecek olan Cameron’ın Varşova’daki temaslarında öne çıkacak konu ise şüphesiz serbest dolaşım ve sosyal yardımlar olacak.

Yeliz ŞAHİN, İKV Uzmanı

2016

E-Bülten Kayıt

İKV KURUCU VE MÜTTEVELLİ KURUMLARI

© 2024 İKV Bütün Hakları Saklıdır.
Designed By: OrBiT