TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ RİGA’DA ELE ALINDI
İKV ve Stockholm School of Economics in Riga işbirliğinde 9 Haziran 2015 tarihinde Letonya’nın başkenti Riga’da bir konferans düzenlendi. İKV’nin 2010 yılından beri devam eden “AB Dönem Başkanlıkları ve Türkiye” Projesi kapsamında gerçekleştirilen “Turkey and the European Union: Opportunities and Obstacles for Further Integration” başlıklı konferansa Stockholm School of Economics in Riga’nın Kıdemli Rektör Yardımcısı Gunnar Ljungdahl, İKV Başkan Yardımcısı ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu, Türkiye’nin Riga Büyükelçisi Hayri Hayret Yalav, Letonya Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Stockholm School of Economics in Riga’dan Prof. Dr. Daunis Auers, Dokuz Eylül Üniversitesi AB Çalışmaları Bölüm Başkanı ve Avrupa Ekonomik Entegrasyonu Jean Monnet Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Canan Balkır, TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi’nden Dr. Sait Akman, İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas ve İKV Genel Sekreter Yardımcısı ve Araştırma Müdürü Melih Özsöz katıldı.
Konferansın açış konuşmasında Türkiye’nin iç dinamiklerinin tarihsel süreçte değişime uğradığını belirten Stockholm School of Economics in Riga’nın Kıdemli Rektör Yardımcısı Gunnar Ljungdahl, Türkiye’nin jeopolitik konumunun bölgesel politikalardaki öneminden bahsederken, Türkiye ile Letonya’nın tarihsel sürecin getirisi olarak siyasi arenadaki yerlerinin ortak zeminde birleştiğini ifade etti.
İKV Başkan Yardımcısı ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu açış konuşmasında, Ankara Anlaşması’na paralel süreçte kurulan İKV’nin, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine katkı sağlamaya yönelik temel amaçlarını katılımcılarla paylaştı. Mevcut üyelik müzakerelerinin Türkiye’nin aleyhine konumlandığını ve özellikle müzakere sürecini olumsuz yönde etkileyen Kıbrıs meselesi, Gümrük Birliği’nin yapısal sorunu ve vize gibi konuların önemine dikkat çeken İKV Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kabaalioğlu, buna karşın AB müktesebatının büyük bir bölümünün Türkiye tarafından uyumlaştırıldığını vurguladı. Gümrük Birliği’nin mevcut yapısının Türkiye için eşit rekabet koşullarını barındırmadığını belirten İKV Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kabaalioğlu, Kıbrıs sorununa ilişkin olarak ise gerek KKTC’de gerekse Türkiye’de yapılan seçimlerin mevcut siyasi sürece ve diğer politika alanlarına olumlu yansımaları olmasını temenni ettiğini belirtti.
Türkiye’nin Riga Büyükelçisi Hayri Hayret Yalav ise açış konuşmasında, Türkiye için AB üyeliğinin tarihsel süreçten ve coğrafi konumundan dolayı vazgeçilmez bir durum ve AB üyeliğini stratejik bir hedef olarak gördüğünü belirtti. Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini kapsamlı bir reform hareketi olarak tanımlayan Büyükelçi Yalav, Türkiye’nin AB üyeliğini evrensel değerlerin güçlenmesi için de gerekli bir süreç olduğunu vurguladı. Türkiye’nin son yıllarda ekonomik ve sosyal politika alanında önemli reformları gerçekleştirdiğini ve iki taraflı ortak zeminlerin her daim var olduğunu ancak katılım müzakerelerinin mevcut süreçte istenilen seviyeden uzak olduğunu sözlerine ekledi. Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin yenilenme sürecine girmesi gerektiğini belirten Yalav, müzakereleri süren TTYO sürecinin Türkiye’nin dış ticaret politikasına olumsuz yansımalarını da sözlerine ekledi.
İKV Başkan Yardımcısı ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı panelde, Letonya Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Stockholm School of Economics in Riga’dan Prof. Dr. Daunis Auers, “AB Bakış Açısından Daha Fazla Genişleme Korkuları: 2004 Genişlemesi ile Türkiye’nin Durumunun Karşılaştırılması” başlıklı sunumunda, AB’nin 2004 yılındaki en kapsamlı genişlemesinin, AB vatandaşları ve diğer aday ülkeler düzeyinde farklı algıları oluşturan bir sürece işaret ettiğini belirtti. 2004 yılı öncesinde AB genişlemesinin öncelik listenin alt sıralarında yer aldığını belirten Prof. Dr. Auers, bugün ise genişleme sürecinin doğası gereği, halkın bu sürece dahil olduğu bir sürece tanıklık edildiğini ifade etti. 2004 genişlemesiyle AB genelinde göç olgusunun da vatandaşlar ve karar alıcılar düzeyinde önemli bir başlık haline geldiğini vurguladı.
Dokuz Eylül Üniversitesi AB Çalışmaları Bölüm Başkanı ve Avrupa Ekonomik Entegrasyonu Jean Monnet Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Canan Balkır paneldeki “Yükselen bir Ekonomi olarak Türkiye: İnovasyon ve Ar-Ge Politikaları” başlıklı sunumunda, Türkiye’nin mevcut ekonomik göstergeleri ile yenilikçilik ve Ar-Ge çalışmalarındaki genel görünümünü yansıttı. Türkiye’de 1980’lerde başlayan liberalleşme süreci ile beraber ülkedeki ekonomik büyümeyi hatırlatan Prof. Dr. Balkır, dünyanın en büyük 17’inci büyük ekonomisi olan ve 822 milyar GSYİH ile Türkiye’nin özellikle yenilikçilik ve Ar-Ge yatırımlarında uluslararası platformda geride kaldığının altını çizdi. Türkiye’nin uluslararası pazarlardaki rekabet potansiyelinin henüz tam anlamıyla kullanılmadığını vurgulayan Prof. Dr. Balkır, aksine Avrupalı yatırımcılar için Türkiye’nin yatırım yeri haline geldiğini sözlerine ekledi. Prof. Dr. Balkır, Küresel Rekabet Raporu’nun verilerine dayanarak, Türkiye’nin R&D teknolojilerinde 148 ülke içinde 44’üncü sırada yer aldığını ve Avrupa Komisyonu’nun Yenilikçilik Birliği Skor Tahtası’na göre Türkiye’nin nispeten yenilikçi bir ülke profili çizdiğini ifade etti. Türkiye’nin GSYİH’nin 0,87’sinin R&D ve yenilikçilik alanına harcandığını kaydeden Prof. Dr. Balkır, Türkiye’nin aynı şekilde uluslararası araştırma ağlarındaki etkisiz kalmasının dışında Türkiye’de kamu araştırma sistemlerine harcanan payın yüzde 0,48 ile düşük seviyede kaldığını açıkladı.
TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi’nden Dr. Sait Akman, “Türkiye-AB Gümrük Birliği: Ekonomik İlişkiler Üzerindeki Etkileri” başlıklı sunumunda, çok taraflı ticaret sistemlerinin Türkiye üzerindeki etkilerini ele aldı. AB’nin üçüncü ülkelerle yeni nesil STA’lara yönelmesiyle bu ülkelerin sanayi ürünlerinin AB üzerinden Türkiye’ye gümrüksüz girmesi ve buna karşın Türk ihraç ürünlerinin bu ülkelerin tarifelerine maruz kalmasının kabul edilemez olduğunu belirten Akman, bu durumun asimetrik bir yapıyı oluşturduğunu kaydetti. Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinin Gümrük Birliği temeline dayandırılan tek aday ülke olduğunu belirten Dr. Akman, buna karşın Gümrük Birliği’nin Türkiye-AB ilişkilerindeki azalan etkisine değindi.
İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas ise Türkiye’nin dış politikasını dönemsel süreçteki dönüm noktalarını “Zor Bölgedeki Türkiye: Türkiye ve AB Arasında Dış Politika İşbirliği” başlıklı sunumuyla ele aldı. İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Nas, uluslararası ve bölgesel konumundan yola çıkarak, son yıllarda Türkiye’nin önemli konularda öne çıktığını belirtti. AB reformlarının Türk Dış Politikası’na etkisi göze alındığında, özellikle Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilerinin azaltılması, sivil toplumun güçlendirilmesi ve temel hak ve özgürlükler alanındaki gelişmeleri öne çıkaran Nas, ayrıca 2002 yılından bu yana toplam 65 adet yurtdışı temsilciliklerinin açıldığını hatırlattı. 2002 yılında 85 milyon dolar olan resmi kalkınma yardımlarının ise 2013 yılında 3.3 milyar dolara çıktığını hatırlatan İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Nas, 2002 yılında 88 milyar dolar olan ticaret hacminin 2014 yılında 400 milyar dolara yükseldiğini vurguladı. Dış politika alanında AB ve Türkiye’yi yakından ilgilendiren başlıca konuların AB Komşuluk Politikası, göç, güvenlik ve savunma temelinde Türkiye’nin sivil ve askeri kriz yönetimi operasyonlarına katılımı olarak ele alınabileceğini belirten İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Nas buna karşın, Türkiye-AB arasında ortak ve stratejik işbirliğinden yoksun bir dış politikanın varlığından söz etti.
Son olarak, “Türkiye ve AB Arasında Göç Konusunda İşbirliği ve Vize Serbestisi Diyaloğu” başlıklı sunumunda, İKV Genel Sekreter Yardımcısı ve Araştırma Müdürü Melih Özsöz vize sorunun hukuki, siyasi, ekonomik ve ticari boyutlarından bahsetti. TOBB’un desteği ile 2008-2010 yılları arasında İKV ve ECAS işbirliğinde gerçekleştirilen Vize Şikayet Hattı Projesi’nin sonuçlarını katılımcılarla paylaşan Özsöz, 16 Aralık 2013 tarihinde Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması süreciyle beraber yeni bir sürecin başladığını kaydetti. Bu süreçte Türkiye’nin atması gereken adımlara değinen Özsöz, halihazırda 5 blokta yer alan 72 kriter değerlendirildiğinde, Türkiye’nin 22 kriteri karşılamış veya karşılamaya yakın olduğunu, 40 kriteri kısmen karşıladığını ve 10 kriteri ise henüz karşılamadığını açıkladı.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT