GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN REVİZYONUNA İLİŞKİN MUTABAKAT HAKKINDA İKV GÖRÜŞÜ
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN REVİZYONUNA İLİŞKİN MUTABAKAT HAKKINDA İKV GÖRÜŞÜ
12 MAYIS 2015
İKV: "20'nci yılına yaklaşan Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin yeniden şekillenmesinin zamanı çoktan gelmiştir."
12 Mayıs 2015 tarihinde Türkiye ve AB arasında Gümrük Birliği’nin revizyonuna ilişkin mutabakata varıldı.
İKV olarak, 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren ve Türkiye ile AB arasındaki ilişkinin önemli bir aşamasının teşkil eden Gümrük Birliği’nin revizyonuna yönelik bu gelişmeyi önemsiyor ve üyelik müzakerelerinin 10'ncu yılında atılan bu adımın sürece olumlu katkılarda bulunması temennimizi dile getirmek istiyoruz.
Hiç şüphesiz 20'nci yılına yaklaşan Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin, yeni küresel ekonomi düzeni, günün şartları ve tarafların ihtiyaçları çerçevesinde yeniden şekillendirilmesinin zamanı çoktan gelmiştir. Bugün ne Türkiye ne de Avrupa, 20 yıl öncesinin Türkiye’si veya Avrupa’sıdır. Bunun ötesinde bugünkü küresel ekonomi ve ticaret düzeni, 20 yıl öncesinden çok daha farklı ve karmaşık bir boyuta taşınmıştır. Dolayısıyla Türkiye-AB Gümrük Birliği ilişkisinin zamanın şartlarının gerektirdiği şekilde yenilenmesi, hiç şüphesiz 1996 yılında Gümrük Birliği’nin tesis edilmesinden sonraki en önemli dönemeçlerden bir tanesidir. Bu süreçte Gümrük Birliği’nin Ankara Anlaşması ve Katma Protokol temelinde tesis edildiği unutulmamalı ve bu Ortaklık Anlaşması'nın içerdiği diğer serbest dolaşım ve ekonomide uyum alanlarındaki hükümler hayata geçirilmelidir.
İKV: "Gümrük Birliği’nin revizyonu, Türkiye için geleceğin ticaret sahnesine açılan kapının anahtarıdır"
İKV olarak Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliği’nin revizyonunun, Türkiye'ye önemli katkılar sağlayacağı inancındayız.
Söz konusu revizyon, öncelikle vize ve taşıma kotaları gibi, mevcut Gümrük Birliği ilişkisinin artık kronikleşen sorunlarını giderme yönünde taraflara önemli bir fırsat penceresi sunarken, AB’nin ticaret politikasında giderek önem kazanan yeni nesil serbest ticaret anlaşmaları (STA) dünyasına, Türkiye'nin daha sağlam adım atmasına imkan tanıyacaktır. Bu çerçeveden bakıldığında söz konusu revizyon müzakerelerinde kazanılacak tecrübe, Türkiye için geleceğin ticaret sahnesine açılan kapının anahtarı vazifesini görecektir. Hiç şüphesiz bu anahtar da, Türkiye'nin müzakere masasında yer alma ısrarını sürekli olarak dile getirdiği TTYO müzakerelerinin kapısını açacaktır.
Bu kısa vadeli faydalara ek olarak, 1996 yılında Gümrük Birliği’nin tesisinin ardından Türkiye ekonomisinde yaşanan sıçramanın bir benzerini, aradan geçen 20 yıl sonra yeniden görmemiz mümkün olabilir.
İKV: "Türk iş dünyası bu adımı önemsemeli; kendi pozisyonunu oluşturmalı"
İKV olarak, Türk iş dünyası açısından son derece önemli bir anlam taşıyan bu adımın önemsenmesi ve Türk iş dünyasının kendi pozisyonunu belirlemesi gerekliliğini tekrar hatırlatmak isteriz. Bu noktada iş dünyası açısından bazı hususlara dikkat çekilmesi ihtiyacını da duyuyoruz.
1- Kamu ve özel sektör müzakere kapasitesinin oluşturulması:
Öncelikle kamuda yoğunlaşan geniş bir STA tecrübesinin varlığına dikkat çekerken, yeni nesil STA’ların çok farklı boyutları olduğunun unutulmaması gerekir. Bu süreçte kamunun yürüttüğü müzakerelerde mutlaka ama mutlaka özel sektörün desteğinin alınması gereklidir. Bu çerçevede güçlü bir kamu ve özel sektör müzakere kapasitesi oluşturulması elzemdir.
2- Etkin bir kamu-özel sektör irtibat mekanizmasının oluşturulması:
Bu müzakere kapasitesi sadece bilgi veya sadece insan gücünden ibaret değildir. Yeterli ve her an yenilenen bir bilgi birikimi, hem kamu sektörü, hem de özel sektör kesimi için bu birikime erişim imkanı ve nihayetinde kamu – özel sektör irtibatını sağlayacak sağlam, sürekli bir mekanizmanın oluşturulması gereklidir. Bu çerçevede müzakereleri yürütecek kamu sektörü ekibine, özel sektörü temsilen bir temsilcinin dahil edilmesi hususunda özel sektör ısrarcı olmalıdır.
3- Özel sektörün güçlü bir iradeye sahip olurken, kendi pozisyonunu belirlemesi:
Tarım ve hizmetler sektörü hiç şüphesiz, önümüzdeki dönem yürütülecek ticaret diplomasisinin en zorlu alanlarından ikisidir. Buna ek olarak karşı tarafta bu alanlarda yürütülen müzakerelerde çok deneyimli ve kural koymaya alışık bir müzakere tarafı olduğu unutulmamalıdır. “Başarılı” bir müzakere için, Türk özel sektörünün elinde, güçlü bir iradeye sahip, sağlam bir müzakere pozisyonu olması gereklidir. Söz konusu pozisyonun oluşturulması elbette ki Türk özel sektörünün elindedir. Bu noktada mevcut bilgi birikimi ve tecrübe doğru kullanılmalı; kısa zamanda Türk özel sektörü gerekli hazırlıklarını tamamlamalıdır.
4- Vize sorunu unutulmamalı:
Olumlu katkıları yadsınamayacak kadar açık olan bu süreçte, müzakerelerin iş dünyası açısından tek eksik bacağı, Türk vatandaşlarına yönelik zorunlu vize uygulamasıdır. İlerleyen süreçte, müzakerelerin tamamlanması ile birlikte Türkiye, taşımacılık sektöründe artık bir AB ülkesi gibi kabul edilecek ve böylece kota gibi uygulamalara muhatap bırakılmayacaktır. Bu da mevcut Gümrük Birliği ilişkisinin kronikleşen sorunlarından birine çözüm sağlayacaktır. Ancak taşıma kotaları kadar önemli olan vize sorununda da çözüme ihtiyaç vardır. Bu noktada vize alanında, çözümün Geri Kabul ve vize serbestliği diyaloğu çerçevesine sıkıştırılmaması büyük önem taşımaktadır.
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT