CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: “İKV, AB YOLCULUĞUNUN EN ÖNEMLİ AKTÖRLERİNDEN BİRİ”
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN:
“İKV, TÜRKİYE’NİN AB YOLCULUĞUNUN EN ÖNEMLİ AKTÖRLERİNDEN BİRİ”
9 Mayıs 2015 tarihinde İstanbul'da gerçekleştirilen İKV'nin Kuruluşunun 50. Yılı Etkinliğine katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasına programın başarılı geçmesi temennisini dile getirerek başlarken, toplantının düzenlenmesinde emeği geçen ve katkısı olan herkese teşekkür etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1965 yılından bu yana Türkiye'nin AB serüveninde çok önemli faaliyetlerde bulunmuş olan İKV'ye, bugüne kadarki çalışmalarından dolayı da teşekkür etti. Vakıf bünyesinde hizmet etmiş, Türkiye-AB ilişkilerinin gelişmesine destek olmuş herkesi hayırla yad ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 50. yıl plaketi verilecek 3 eski başkanı ve kurucu üyeyi de kutladığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan noktalar ise şu şekilde:
“İKV, TÜRKİYE’NİN AB YOLCULUĞUNUN EN ÖNEMLİ AKTÖRLERİNDEN BİRİ”
Programın özünde bir barış projesi olan AB'nin temellerinin atıldığı Schuman Deklerasyonu'nun 65. yılına ve 9 Mayıs Avrupa Günü'ne tekabül etmesini de son derece önemli bulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu programın ve 50. yıl dolayısıyla düzenlenen diğer etkinliklerin Türkiye-AB ilişkilerinin kapsamlı bir şekilde ele alınmasına katkı sağlayacağına inandığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl 50. yaşına erişen İKV'nin bir anlamda Türkiye'nin AB yolculuğunun en önemli aktörlerinden biri olduğunu belirterek, vakıf mensuplarının 50 yıllık süreçte Türkiye-AB ilişkilerinin her aşamasının, her kriz ve sevinç anının bizzat içinde bulunduklarını, bu süreçte bilgilendirici ve eğitici çalışmalarıyla tıkanıklıkların aşılmasına, hem Türk özel sektörünün hem de kamuoyunun bilinçlenmesine katkı sağladıklarını vurguladı.
AB yolunun tek başına yürünecek bir yol olmadığını bugün artık herkesin çok daha iyi bildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu yolda İKV gibi yol arkadaşlarının bulunması başta AB Bakanlığımız olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlar açısından önemlidir. Ben nihai hedefimiz olan tam üyelik gerçekleşene kadar bu yoldaşlığın devam edeceğine inanıyorum. Menzile varıncaya kadar el birliğiyle, gönül birliğiyle bu uzun ve meşakkatli mücadeleyi inşallah sürdüreceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yarım asrı aşan AB yolculuğunda 4 ana eşik olduğunu belirterek, 1963'te Ankara Anlaşması'nın imzalanması, 1996'da Gümrük Birliği'nin yürürlüğe girmesiyle devam eden bu süreçte 1999'da Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığının tescil edildiğini belirtti.
“TÜRKİYE OLARAK HER FIRSATTA AB ÜYELİĞİNE STRATEJİK BİR ZAVİYEDEN BAKTIĞIMIZI İFADE EDİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 yıl önce 3 önemli dönüm noktasının geçildiğini ve müzakere sürecinin başladığını dile getirerek, “2005'te başlayan müzakere sürecinde bugüne kadar 14 fasıl açıldı. Bunlardan biri 'Bilim ve Araştırma' başlığını taşıyan 25'inci fasıl geçici olarak kapatıldı. Açılması gereken diğer fasıllar ise şu an tamamen siyasi engellemelere takılmış durumda. Biz, inişli çıkışlı bir şekilde de olsa 10 yıldır müzakere sürecimizi devam ettirmekte kararlıyız. Türkiye olarak her fırsatta AB üyeliğine stratejik bir zaviyeden baktığımızı ifade ediyoruz. Biz kararlı duruşumuzu sürdürürken birliğin yeknesak ve tutarlı bir tutum benimsemediğine de üzülerek şahit oluyoruz. Müzakere sürecindeki genel havadan, yaşanan olumsuzluklardan bağımsız olarak reform çalışmalarını devam ettirdik, devam ettiriyoruz. En sıkıntılı, en gergin anlarda dahi ne dedik? 'Gerekirse Kopenhag siyasi kriterlerinin adını Ankara Kriterleri olarak değiştiririz' dedik. Yolumuza da devam ederiz. Ülkemizin ihtiyacı olan tüm adımları attık. Yapılması gereken düzenlemeleri hayata geçirdik. Ama bu durum AB'nin süreçte ortaya koyduğu yalpalamaları, çifte standardı ifade etmemize asla engel değildir. Türkiye'nin önünü kesmek için olmadık yollara başvurdular. Neler demediler ki? 'İmtiyazlı ortaklık, Türkiye büyük, Türkiye'nin inancı bizimle uyumlu değil, Akdeniz Birlik Projesi.' Önümüze bunları devamlı olarak sürdüler. Teknik bir unsur olması gereken müzakere sürecindeki engellemelerin hepsinde bu durumu gördük, yaşadık. Müzakere sürecinde biz ilerleme kaydedelim diye çırpınırken, haritayı gösterip 'AB her şeyden önce Avrupa kıtası içindir' dediler” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE İKİ KITADA, HEM ASYA HEM DE AVRUPA’DA YER ALIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda Avrupa kıtası içinde olmayan ülkelerin AB üyesi olduğunu belirterek, Türkiye'nin ise iki kıtada, hem Asya hem de Avrupa'da yer aldığını söyledi. "Türkler küçük Asya'dalar" şeklinde işi yokuşa sürenler, "AB yerine Doğu-Batı arasında köprü olmaya devam etsinler" diye çıkışanlar olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu menfi tutuma, artık kayda değer sandalye sayılarına kavuşan yabancı düşmanı, göç karşıtı, AB projesini sorgulayan parti ve çevreler de dâhil edildiğinde başka bir manzarayla karşılaşıldığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tamamen siyasi, keyfi sebeplerle açılmayan fasıllarda da benzer bir ruh halini görüyoruz. Bloke edilen fasıllar arasında yer alan 'Yargı ve Temel Haklar' başlıklı 23. fasıl, ki görüştüğüm tüm Avrupa ülkeleri, 'Haklısınız, bunu en kısa zamanda sonuçlandıracağız' diyor. 'Adalet, Özgürlük ve Güvenlik' başlıklı 24. fasıl, AB tarafından öncelikle açılacak ve son kapanacak fasıllar olarak belirlendi" ifadelerini kullandı.
“UKRAYNA KRİZİ ORTADAYKEN ENERJİ FASLININ AÇILMAMIŞ OLMASINI ANLAMAKTA ZORLANIYORUZ”
Katılım sürecinin omurgasını teşkil eden bu fasılların siyasi reform süreciyle doğrudan ilgili olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "AB'nin Türkiye'ye yönelik eleştirilerinin önemli bir bölümü de yine bu fasıllar kapsamına giriyor. Bir yandan Türkiye'yi bu konuda eleştiriyorlar, diğer yandan bu fasılların açılmasını engelleyerek AB müktesebatıyla entegrasyona mani oluyorlar. Madem bu kadar önem veriyorsun, öyleyse bir an önce fasılları aç ki, Türkiye bu yönde bir dönüşüm gerçekleştirsin. Ayrıca herhangi bir başlangıç kriteri bulunmayan 17 No’lu Ekonomik ve Parasal Politika faslı da halen müzakereye açılmadı. Ukrayna krizinin menfi etkileri sebebiyle enerji alanındaki iş birliğimizin önemi bu kadar ortadayken 15 No’lu Enerji faslının açılmamış olmasını da anlamakta zorlanıyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ciddi bir başarısızlık olduğunu ifade ederek, Ankara'da Nabucco ile ilgili sözleşmelerin imzalandığını, buna rağmen iktisadi olarak parasal sorunu halletmesi gereken AB'nin bunu çözemediğini, tedarikçileri bulamadığını kaydetti.
“ENERJİDE ÇEŞİTLENDİRME BİR ZENGİNLİK”
Transit noktasında Türkiye'nin sözünü yerine getirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz hazırız. Tüketici olarak Türkiye olarak biz buna da varız. Peki kardeşim siz ne yaptınız? Hiçbir şey yok. Ne para ne tedarikçi ne tüketici sadece AB'de bu kadar. Nabucco'da bu adımı atamadılar. Arkasından TANAP bu adımı attı. Şu anda da süratle bu iş yürüyor. İhaleler vesaire bunların hepsi yapıldı. Dozerler her şey çalışmaya başladı. Kaldı ki yeni bir adım daha şu an da gelişiyor. O da nedir? Türk akımı. Güney akıma AB üyesi bir ülke 'hayır' dedi. Bu defa geldiler. Rusya Federasyonu bizimle oturdu, bu işi konuştu. Bizler de 'Enerjide çeşitlendirmenin bir zenginlik olduğuna inanarak bunları değerlendirebiliriz, görüşebiliriz' dedik ve görüşüyoruz” dedi.
“31 NUMARALI FASLIN AÇILMAMIŞ OLMASINI MAKUL BULMUYORUM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgesel dinamiklerin hareketli olduğu bir dönemde 31 No’lu Dış Güvenlik ve Savunma Politikası faslının açılmamış olmasını makul bulmadığını ifade etti. AB üyesi ülkelerin neredeyse tamamına yakınının NATO üyesi olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz burada beraberiz; niçin bunu engelliyorsunuz? Burada da bizim beraber yürümemiz, dayanışma içerisinde olmamız lazım. Ama bakıyorsunuz orada da hala soru işaretleri içerisinde karar vermekte zorlanıyorlar. Bütün bu tavırlar maalesef hem bizde hem de milletimiz nezdinde AB'nin samimiyetinin ve ülkemize dair yaklaşımının halisane olup olmadığının sorgulanmasına yol açıyor" diye konuştu.
“AB’NİN TÜRKİYE’YE HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK İHTİYACI VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin, yaşanan bölgesel ve uluslararası gelişmeler ışığında artık daha farklı bir şekilde ele alınması gerektiğine işaret ederek şöyle söyledi: "Suriye'den Ukrayna'ya, Orta Doğu'dan Kuzey Afrika'ya kadar bölgemizde cereyan eden hadiseler ve giderek büyüyen bölgesel tehditler karşısında Türkiye ve AB beraber hareket etmek mecburiyetindedir. Bunun başka çaresi yoktur. AB'nin hem küresel finans krizinin etkileri hem de iç dinamiklerindeki kırılganlık sebebiyle Türkiye'ye her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır. Çünkü ülkemiz, kritik gelişmelerin yaşandığı çalkantılı bir coğrafyada olmasına rağmen gerek ekonomik performansı gerekse siyasi istikrarıyla adeta bir güven ve huzur abidesi durumunda. Siyasette, dış politikada, ekonomide milletimizin arzularıyla örtüşen, hedefleriyle bütünleşen bir politika ortaya koyduk ve hamdolsun bu çizgiyi 12 yıldır devam ettiriyoruz."
Türkiye'nin komşularında yaşanan sıkıntıya ve çatışmaya rağmen büyümesini devam ettirdiğini, ihracatta rekorlar kırdığını ve büyük çaplı altyapı yatırımlarını sürdürdüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüzde 4,7 olarak gerçekleşen Mart ayı sanayi üretiminin, Türkiye'nin büyümenin öngörülenin üzerinde olacağı konusundaki görüşü desteklediğini kaydetti.
“AB, TÜRKİYE’Yİ DIŞLAMAMALI; TAM TERSİNE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİNİ DAHA İLERİYE TAŞIMALIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB'nin gerek siyasi çalkantılar gerekse içe dönük politikalar sebebiyle sürekli kan kaybettiğini belirterek, "Birliğin, yeniden küresel güç konumuna yakışır bir vizyon benimsemeye ihtiyacı var. Bunun için de genişleme müzakerelerini tutarlı, ilkeli ve hakkaniyete uygun bir şekilde yürütmesi gerekiyor. Bizim yeni Türkiye hedefimiz, asla AB'den bağımsız değildir. Daha güçlü, daha müreffeh, daha demokrat bir Türkiye'yi ifade eden yeni Türkiye hedefimize, AB tam üyeliğimizle daha hızlı şekilde ulaşabileceğimize inanıyoruz. Türkiye-AB ilişkilerini kazan-kazan stratejisine dayalı olarak bugünlere getirdik. Aynı anlayışla devam ettirmek istiyoruz. Türkiye ve AB, dış politikadan ekonomik ve ticari ilişkilere, güvenlikten sınır yönetimine, istihdamdan göç politikalarına kadar geniş bir alanda ortak faydayı paylaşıyor. Bölgemizdeki çatışmalar, AB'nin Türkiye'yi dışlamasını değil, tam tersine Türkiye ile ilişkilerini çok daha ileriye taşımasını gerekli kılıyor. Avrupa'nın güvenliği bizim batı sınırlarımızda değil, doğu sınırlarımızda başlıyor. Bunu AB'nin tüm üyeleri ve organları çok daha iyi anlamalıdır. Diğer yandan Türkiye, AB'nin sadece siyasi değil, ekonomik istikrarının da anahtarıdır" dedi.
“TÜRKİYE’Yİ DIŞLAMIŞ BİR AB, DEĞİL KÜRESEL, BÖLGESEL GÜÇ KONUMUNU DAHİ MUHAFAZA EDEMEZ”
Katılım sürecinde karşılaşılan sıkıntıları, bir eser kaleme aldığı zaman yazacağını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün bunlara rağmen AB hala en büyük ticaret ortağımızdır. Dış ticaretimizin yaklaşık yüzde 40'ını AB üyesi ülkelerle gerçekleştiriyoruz. Küresel krizin AB ülkelerindeki azalmasıyla bu oran çok daha yukarılara çıkma potansiyeline sahiptir. Bu ortaklığın bize sağladığı yarar kadar AB'ye katkısı olduğu da açıktır. Türkiye'yi dışlamış bir AB'nin, değil küresel, bölgesel güç konumunu dahi muhafaza edemeyeceğine inanıyorum" diye konuştu.
“AB VİZYONUMUZU MİLLETİMİZ ÇİZİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde perspektifini tayin edenin de yol haritasını belirleyenin de millet olduğunu belirterek şunu söyledi: "Burada öz güvenimizi asla kaybetmeyelim. Tüm adımlarımızı, milletimizin arzusu, talebi doğrultusunda attık. Reformları da aynı şekilde milletimizin rızası ve onayıyla gerçekleştirdik. Bundan sonraki yol haritamızı da bir defa kesinlikle milletimiz çizecektir." Türkiye'nin artık müzakere sürecini çok daha farklı bir boyuta taşımak istediğini ve 18 Eylül 2014'ten itibaren yeni bir vizyon ortaya konulduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönemde Türkiye'nin yeni AB stratejisinin inşa edildiği üç temeli, "siyasi reform sürecinde kararlılık", "sosyoekonomik dönüşümde süreklilik" ve "iletişimde etkinlik" şeklinde sıraladı.
“ULUSLARARASI BAZDA BİR KAMU DİPLOMASİSİNE İHTİYACIMIZ VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin katılım müzakerelerindeki düğümün çözülmesi ve ilerleme kaydedilebilmesi için yeni vizyonun, muhataplarda karşılık bulması ve onlar tarafından da benimsenmesi gerektiğini vurgulayarak, gerek ilgili bakanlıklara gerekse İKV gibi sivil toplum kuruluşlarına önemli sorumluluklar düştüğünü dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İKV'nin, 1965'ten bu yana örnek çalışma yürüttüğüne işaret ederek, "Bu çalışmalardan ziyadesiyle istifade ettik, ancak bugün bu desteğin, bu katkıların artmasına ve koordinasyon içinde daha da ileriye taşınmasına ihtiyaç var. Çok ciddi bir kamu diplomasisi gerekiyor. Bunun ulusal bazda olmaktan öte uluslararası bazda bir kamu diplomasisine ihtiyaç var. Burada rehavet mümkün değil. Çok gayretli olmalıyız, heyecan duymalıyız ve bu şekilde bu finalin yapılması gerekir. Türkiye'nin AB vizyonu çerçevesinde Avrupalı dostlarımızın meseleye daha sağlıklı bir bakış açısıyla yaklaşmasını temin edecek çalışmalara hız vermemiz gerekiyor. Eski korkuların, tereddütlerin, kısır tartışmaların, birkaç ülkenin siyasi ihtiraslarının AB ile ilişkilerimizi esir almasına izin veremeyiz. Ben bu noktada sizlere güveniyorum, inanıyorum. Bakın, 12 yıl önce bu göreve başladığımızda hiçbir fasıl neredeyse açılmamıştı. Böyle bir noktadaydık. Hiçbir fasıl açılmadığı halde bir mücadele başlattık. O zamanlar 15 üyeydi, 12 yıl öncesini söylüyorum. Ondan sonra 13 üye alındı. Ama inanın bu alınan 13 üyenin hiçbirinin de Türkiye ile mukayese edilecek hiçbir yanı yoktur, hiçbir alanda yoktur. Tamamen bu alınanlar siyasi kararla alınmışlardır ve AB müktesebatının gerekleri bunlarda yok. Hamdolsun bizde bunlar var. Biz çünkü 'Alındık, alınmadık' bunlara bakmadık. Dedik ki 'Bunlar bize gereklidir, yapmamız lazım" diye konuştu.
Konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan İKV'ye, AB'ye üyelik sürecindeki gayret ve emeği dolayısıyla teşekkür ederek vakfın 50'nci yılını tebrik etti ve 9 Mayıs Avrupa Günü'nü kutladı.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT