İKV, TOBB VE ESI İŞBİRLİĞİNDE TÜRKİYE-AB VİZE SERBESTLİĞİ DİYALOĞU KONULU PANEL DÜZENLENDİ
4 Mayıs 2015 tarihinde İKV, TOBB ve Avrupa İstikrar Girişimi (ESI) işbirliğinde "Türk Vatandaşları için Vizesiz Avrupa Yolu: Sorunlar ve Beklentiler" başlıklı, basına kapalı bir panel düzenlendi. Ankara, TOBB İkiz Kuleler Sosyal Tesisler MNOP, Şefik Tokat Toplantı Salonu’nda gerçekleşen panelde, Türkiye-AB Vize Serbestliği Diyaloğu tüm boyutları ile ele alındı.
Açış konşmalarını TOBB AB Daire Başkanı Mustafa Bayburtlu ve İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas’ın gerçekleştirdiği panelde; ESI Kıdemli Analisti Alexandra Stiglmayer’in moderasyonunda İKV Genel Sekreter Yardımcısı ve Araştırma Müdürü Melih Özsöz, ESI Başkanı Gerald Knaus ve AB Türkiye Delegasyonu’ndan Kasia Lach, Türkiye-AB Vize Serbestliği Diyaloğu’nun hukuki, siyasi, ekonomik ve insani boyutlarıyla birlikte müzakerelerde gelinen noktaya ilişkin sunumlar gerçekleştirdi. Devamında ise ilgili bakanlıklardan yetkililer, akademisyenler, sivil toplum temsilcileri ve AB üye ülke misyon temsilcilerinden oluşan 25’in üzerinde katılımcı soru ve görüşlerini paylaştı. Panel, vize serbestliği diyaloğunun tarihsel arka planı ve gelinen noktada karşı karşıya kalınan sorunlar ortaya koyularak başladı.
Tarihsel Arka Plan
Tarihsel arka plana ilişkin olarak, 1980 yılı öncesinde AB’nin Türkiye’ye yönelik bir vize uygulaması olmadığı, 1980 yılında ilk defa Almanya’nın vize uygulamasına başladığı belirtildi. 1996 yılında Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girmesine rağmen vize uygulamasının sürdüğü, bu alanda önemli iki karar olan Demirel ve Demirkan kararları dahil 55 ABAD kararının mevcut olduğu hatırlatıldı.
Vize Serbestliği Diyaloğunda Gelinen Nokta
Müzakerelerin devamı açısından, 2015 yılında müzakerelerde ivme kaybedilmemesinin önemi vurgulandı ve vize serbestliği müzakerelerinin 2017’de sonuçlanmasının mümkün olduğu hatırlatıldı. Bununla birlikte vize serbestliği diyaloğunun üyelik müzakerelerinden farklı olarak 28 üye ülkenin oy birliğinin gerekmediği bir süreç olduğuna değinildi ve Moldova örneği gibi, başarılı vize serbestliği diyaloğu örneklerinin üzerinde duruldu. Panelde, Suriye’deki mülteci krizi de gelinen noktada vize serbestliği diyaloğu kapsamında değerlendirilen önemli meseleler arasında kabul edildi. Bilindiği üzere Türkiye’nin geçiş güzergâhı olduğu Doğu Akdeniz yolu, Frontex yıllık raporuna göre, 37.220 mülteci ile en yüksek sayıda kişinin geçiş yaptığı hat olma özelliği taşıyor. Türkiye’nin, 13 bin düzensiz göçmenin Yunanistan’a geçişini önlediği hatırlatılırken, Türkiye’nin, bu alandaki başarılı tutumunu ve Suriyelilere uyguladığı açık kapı politikasının önemini Avrupa kamuoyuna yeterince yansıtamadığı ifade edildi ve AB ile Türkiye’nin söz konusu meseledeki yükü paylaşması gerektiği vurgulandı. Konuşmacılar, temelde üç konu üzerinde daha çok durulması gerektiğinin altını çizdi. Bunlar; veri güvenliği, Türkiye’de temel hak ve özgürlükler ile AB ülkeleriyle yapılan geri kabul anlaşmalarına uyulması.
Panelde, Vize Serbestliği Yol Haritası’nda düzenlenen bütün kriterlerin yerine getirmesinin şart olduğu vurgulanırken, geri kabul sisteminin de etkin bir şekilde çalışmasının temel ölçüt olduğu özellikle belirtildi. Geri kabul konusunun, teknik kriterlerin ötesinde AB üye ülkeler, AB kurumları ve Türkiye arasında işbirliğine dayandığının altı çizildi. Bu alanda Türkiye’nin daha iyi bir performans sergilemesinin Türkiye ve vize serbestliği diyaloğunun geleceği için büyük önem taşıdığı vurgulandı.
Vize Sorununun Ekonomik Boyutu
Panelde vize sorununun taraflara doğurduğu ekonomik yük de tartışılan ana başlıklar arasında yer aldı. Türk pasaportunun, KKTC pasaportunda sonra en pahalı pasaport olarak öne çıktığı hatırlatılırken, Türk vatandaşlarının 2014 yılında 235,6 milyon avro vize ücreti ödediği belirtildi. Öte yandan aracı kurum hizmet bedeli, PIN kodu ücreti, banka komisyonu, sigorta maliyeti, ulaşım ve konaklama maliyeti gibi ek maliyetlerin de söz konusu olduğunun altı çizildi. Bununla birlikte panelde, Türkiye’nin C tipi Schengen vizesine en çok başvuran 5’inci ülke konumunda olduğu da paylaşıldı.
Soru&Cevap ve Görüşler
Panelin, ilgili bakanlıklardan yetkililer, akademisyenler, sivil toplum temsilcileri ve AB üye ülke misyon temsilcilerinden oluşan 25’in üzerinde katılımcıların soru ve görüşlerini ortaya koyduğu son bölümünde, sürecin ilerlemesi için olumlu bir atılımın gerçekleşmesi ve tarafların müzakere yükünü paylaşması gerektiği mesajları ön plandaydı. Türkiye sivil toplumunun da bu mesajlar doğrultusunda çalışması gerektiği ve AB karar alıcıların etki altına alınması gerektiği vurgulandı.
Panelin son bölümünde, taslak halinde TBMM’de tutulan ve 2015 genel seçimlerinin ardından üzerinde çalışılması beklenen yeni Veri Güvenliği Kanununun AB müktesebatına uyumu da tartışılan önemli konu başlıkları arasında yer aldı. Özellikle, daha önce gerçekleşen vize serbestliği diyaloglarının da en zor müzakere alanlarından birinin veri güvenliği meselesi olduğu hatırlatıldı ve Veri Güvenliği Kanunu ile birlikte kurulması öngörülen denetim mekanizmasının yapısı tartışıldı. Bu noktada, bir diğer önemli kanun çalışması olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun uygulamadaki etkinliğinin de denetlenmesi gerektiği hatırlatıldı.
Panelin son kısmında tartışılan ikinci önemli konu, Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı Vize Serbestliği Yol Haritası ile Meşruhatlı Yol Haritası’nın ve Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması'nın uluslararası hukuk açısından geçerliliği oldu.
Son olarak, vize serbestliği diyaloğunun etkin bir şekilde devam edebilmesi için iletişimin ve karar vericilerin ikna edilmesinin önemi vurgulandı. Ayrıca IPA fonlarının mali açıdan sürecin önemli bir aracı olduğu ifade edildi.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT