İÇ GÜVENLİK PAKETİ AB STANDARTLARINA UYGUN MU?
İKV BASIN AÇIKLAMASI
13 MART 2015
İÇ GÜVENLİK PAKETİ AB STANDARTLARINA UYGUN MU?
İç Güvenlik Yasa Tasarısı son aylarda Türkiye’nin gündeminden düşmüyor. Pakete ilişkin en tartışılan konu tasarının neler getireceği; merak edilen ise paketin AB standartlarına uygun olup olmadığı. Muhalefet “Paket AB standartlarına uyumlu değil” derken, iktidar ise paketin AB standartları gözetilerek hazırlandığını ifade ediyor.
TBMM Genel Kurulu’nda paketin görüşmeleri sürerken, 12 Mart’ta ilginç bir gelişme yaşandı. 5 bölümde 132 maddeden oluşan İç Güvenlik Paketi’nin 68. Maddesi ile 130. Maddesini kapsayan 63 maddelik kısmın İçişleri Komisyonu’na geri çekilmesine karar verildi. Böylelikle özellikle birinci bölümde yer alan 10 maddesi ile tartışmaların odağına oturan paketin ilk üç bölümünün yasalaşması öngörülüyor. Öte yandan, pasaport işlerinin Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülecek olması ve pasaport edinim sürecinde kişisel verilerin tamamen sivil ve alanında uzmanlaşmış birimlere sunulacak olması ve verilerin elektronik ortamda depolanması gibi, Vize Serbestliği Yol Haritası ve ilerleme raporları kapsamında Türkiye’nin hanesine artı olarak yazılacak gelişmeleri de içeren 4. ve 5. bölümler, Komisyon’da tekrar ele alınacak.
İLERLEME RAPORLARI EKSENİNDE AB STANDARTLARI VE İÇ GÜVENLİK PAKETİ
Öncelikle şunu belirtmek gerek ki, iç güvenlik alanında bütüncül bir AB politikasından söz etmek mümkün değil. Ancak doğal olarak Avrupa Insan hakları rejimi normlarına uymak gerekiyor. Dolayısıyla Paket kapsamında yer alan ve geniş bir yelpazede yayılan uygulamalar konusunda da bütüncül bir AB politikası bulunmamaktadır. Her ne kadar makro düzeyde iç güvenliğe ilişkin kimi standartlar mevcut olsa da, AB bünyesinde üye ülkelerin yetki alanına giren iç güvenlik meselesi, üye ülkelerin kendi ulusal mevzuatları ile belirlenmekte. Uygulamalar farklı olsa da, AB üyesi devletlerdeki uygulamaların Avrupa insan hakları rejimi norm ve standartlarına uyumlu olması gerekiyor.
“UYUŞTURUCU İLE MÜCADELEDE OLUMLU ADIMLAR”
Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı vize diyaloğu ilerleme raporlarında düzenli olarak Türkiye’nin uyuşturucu ile mücadelede bir strateji oluşturması isteniyor. Kanun tasarısının 5’inci maddesinde düzenlendiği üzere, sentetik kannabinoidler ve türevlerinin üretimine, ticaretine ve kullanımına yönelik caydırıcılık sağlanacak. Bu da önümüzdeki dönemde Avrupa Komisyonu ilerleme raporlarında ilgili fasla ilişkin değerlendirmelere olumlu yansıyacaktır. Benzer bir kriterin vize serbestliği yol haritasında da Türkiye’nin uyuşturucu ile mücadelesi kapsamında yer alacağını hatırlatmakta fayda var. Bonzaiye ilişkin madde, Paketin aylardır süren Meclis mesaisinde, muhalefet partileri ile iktidarın evet oyuyla hızlı bir şekilde kabul edilmişti.
“SINIR GÜVENLİĞİNDE YENİ DÖNEM”
İç Güvenlik Paketi çerçevesinde bir takım düzenlemeler, Türkiye-AB Vize Serbestliğine İlişkin Yol Haritası’nın göç yönetimi bloğu kapsamında talep edilen entegre sınır yönetimi, sınırdaki yetkili kurumlar arası işbirliği ve vize politikalarına ilişkin kriterlere uyuma yönelik. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı sınır kontrol birimlerinin (Jandarma ve Sahil Güvenlik teşkilatları) İçişleri Bakanlığı’na bağlanması ile, sınır kontrollerinde sivil denetimin ve kapasitenin artırılması, Türkiye’nin AB ile yürüttüğü vize serbestliği diyaloğu sürecinde Avrupa’nın Türkiye’den atmasını talep ettiği bazı adımları oluşturuyor.
Tasarıdaki bu maddelerin yasalaşması halinde Avrupa Komisyonu’nun 2015 Ekim ayında yayımlayacağı Vize Serbestliği Yol Haritası’na ilişkin 2’nci İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin bu kriterleri karşılamasında önemli adımlar attığını görmek mümkün olabilecek.
TARTIŞMALI MADDELERE YÖNELİK TÜRKİYE İLERLEME RAPORLARI NE DİYOR?
Silahların Eşitliği ve Mülki Amirlerin Yetkileri: Silahların eşitliği ilkesi, başka bir deyişle iddia ve savunma makamlarının eşit haklara sahip olması gerekliliği ile savcılara ilişkin düzenlemeler, Avrupa Komisyonu’nun adil yargılanma hakkıyla bağlantılı en öncelikli talepleri arasında yer alıyor. İlerleme Raporları’nda yer alan değerlendirmeler, savcının kolluk birimleri üzerindeki denetiminin artması yönündeyken, valilerin adli meselelerde artan yetkisi, ileriki dönemlerde Avrupa Komisyonu tarafından eleştirel bir yaklaşım ortaya koyulması ihtimalini doğuruyor.
Soruşturmada ve Kovuşturmada Polisin Yetkileri: 2014 İlerleme Raporu’nda belirtildiği üzere soruşturma aşamasında üstesinden gelinemez sorunlar yaratma riski taşıdıklarından, yargılama öncesi verilen tutuklama kararları, arama kararları, malvarlıklarına el konulması, iletişimin dinlenmesi ve gizli görevlilerin atanması ile ilgili olarak getirilen güvencelerin yakından takip edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla İç Güvenlik Paketi’nde öngörülen değişikliklerin ardından sözlü emirle gerçekleşecek olan aramaların ve öncesinde hakim kararı alınmayan dinlemelerin etkin denetiminin sağlanması, önümüzdeki dönemde Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye’ye yöneltilecek eleştirilerin önüne geçilmesi açısından da büyük önem taşımakta.
Toplumsal Olaylara Müdahale: 2014 İlerleme Raporunda Komisyon, Türkiye’nin toplanma hakkına ve kolluk güçlerinin toplumsal olaylara müdahalelerine ilişkin mevzuatını ve uygulamalarını AB standartları ile uyumlu hale getirmemiş olduğunu öne sürüyor. Ayrıca toplantı ve gösteri özgürlüğüne ilişkin olarak mevcut Anayasa ile vatandaşlara sağlanan, önceden izin almadan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin olarak ilgili makamlara geniş bir takdir yetkisinin sağlandığı, bunun da uygulamada kısıtlamalara sebep olduğu belirtiliyor.
AİHS VE AİHM KARARLARI ÇERÇEVESİNDE İÇ GÜVENLİK PAKETİ
AİHM’nin belirlediği standartlara göre kolluk birimleri, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine sadece sınırlı durumlarda, belirli şartlar sağlandığında müdahale edebilmekte. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine polis müdahalesinin AİHS’ye uygun kabul edilebilmesi için müdahalenin hukuka uygun olması, meşru bir amacı bulunması, demokratik toplumlarda gerekli olması şartları karşılandığında mümkün olabiliyor. Dolayısıyla uygulamada, kolluk güçleri bir fikri tasvip etmedikleri için değil, sadece şiddet uygulandığı takdirde müdahalede bulunabilir.
İletişimin denetlenmesi konusunda, acil durumlarda hakim kararı olmadan 24 saat boyunca geçerli dinlemelerin 48 saate çıkarılmasına yönelik tasarıda yer alan değişiklikle ilgili AİHS’nin 8’inci maddesine (özel yaşamın gizliliği) dayanan standartlar bulunuyor. Söz konusu yasanın ilgililer tarafından ulaşılabilir olması, yasanın etkilerinin öngörülebilir olması ve yasanın hukuk devleti ile bağdaşır nitelikte olması gerekiyor.
Son olarak şu rakamları paylaşmakta fayda var: AİHM’in açıkladığı 2014 yılı istatistiklerine göre Türkiye aleyhine verilen 101 karardan 45’i özgürlük ve güvenlik hakkına (AİHS madde 5) ilişkinken 24'ü ifade özgürlüğüne (AİHS madde 10) ilişkin. Öte yandan 1959-2014 yılları arasında AİHM tarafından verilen ihlal kararları incelendiğinde görülüyor ki, 63 ihlal kararıyla Türkiye, toplantı ve gösteri hakkını en çok ihlal eden ülke konumunda. AİHM kararlarının uygulanmasından sorumlu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin de Türkiye’de toplantı ve gösteri hakkı meselesini Mart 2015’te üçüncü kez ele alması bekleniyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde uygulamaya girmesi muhtemel bütün değişikliklerin, bu ihlallerin önüne geçecek şekilde düzenlenmesi önem arz ediyor.
Konuya ilişkin değerlendirme notumuza buradan ulaşabilirsiniz.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT