TÜRKİYE-AB ZİRVESİNİN SONUÇLARI MÜZAKERE SÜRECİNİN CANLANDIRILMASI İÇİN BİR FIRSAT
AB VE TÜRKİYE ZİRVESİNİN SONUÇLARI MÜZAKERE SÜRECİNİN CANLANDIRILMASI İÇİN BİR FIRSAT SUNMAKTADIR
AB Konsey Başkanı Donald Tusk’ın daveti üzerine toplanan AB-Türkiye Zirvesinde, göç krizinin kontrolünde iki taraf arasında işbirliği ve bunun yanında, ikili ilişkileri canlandırmak için atılacak adımlar görüşülmüştür.
AB’ye yönelen ve büyük ölçüde Türkiye üzerinden ilerleyen göçün kontrol altına alınması konusu, Türkiye-AB işbirliği açısından yeni bir başlangıç yapma fırsatı sunmaktadır.AB’nin Türkiye’den göçün kontrol altına alınmasına yönelik beklentileri karşılığında, müzakere sürecinin yeni fasılların açılması ile canlandırılması; 17. Fasıl olan Ekonomik ve Parasal Politika faslının açılması ve diğer fasılların açılmasına yönelik hazırlıkların yapılması; vize serbestisi için Ekim 2016’nın hedeflenmesi; iki taraf arasında yılda iki kez düzenli zirve gerçekleştirilmesi; Yüksek Ekonomi Diyaloğunun başlatılması ve gümrük birliğinin güncellenmesi ile ilgili görüşmelerin 2016 sonunda başlatılması gibi adımların yanı sıra, 3 milyar avro tutarında ek mali yardımın sağlaması söz konusudur.
İlişkilerde yeni bir başlangıç yapılması sevindiricidir. Başbakanımızın Türkiye’nin AB üyelik hedefini vurgulaması ve Avrupa ailesine ait olunduğu yönündeki sözlerinin yanında, AB Konseyi ve Komisyon Başkanlarının Türkiye’nin aday ülke olduğunu ifade etmeleri ve ilişkilerin göç konusundan çok daha geniş olduğunu vurgulamaları umut vericidir. Mülteci krizi vesilesiyle, ilişkilerin canlandırılması için ortaya çıkan bu fırsatın iyi değerlendirilmesi, etkin teknik ve idari işbirliğinin yanında, Türkiye’nin demokrasi ve özgürlükler alanındaki reformlara devam etmesine bağlıdır.
Bunun yanında, mülteci krizinin çözümü için Suriye’deki savaşın tüm tarafların katılımı ve uluslararası aktörlerin insani müdahalesi ile biran önce bitirilmesi elzemdir. Bu açıdan Antalya’daki G20 Zirvesinde terör ve göç meselesi konusunda ortak bir yaklaşım benimseyen ülkelerin, sözlerini uygulamaya da geçirmeleri gerekmektedir.
Bu çerçevede İKV olarak Türkiye’yi AB üyelik hedefine yakınlaştıracağını umduğumuz tüm bu süreçleri desteklemekle birlikte aşağıdaki noktaların üzerinde de önemle durmak isteriz:
1-AB katılım müzakerelerinde 17. Faslın açılması olumlu bir gelişmedir. Ancak bu faslın açılması yaklaşık 1 senedir gündemdedir. Dolayısıyla yeni bir adım değildir. Sürecin canlandırılması Enerji, Yargı ve Temel Haklar, Adalet, Özgürlük ve Güvenlik gibi kritik fasılların açılması, Gümrük Birliği ile ilişkili olarak görülerek ve bazı üye ülkelerce askıya alınan fasılların açılması ve fasılların geçici olarak kapatılabilmesine bağlıdır. Kıbrıs meselesinde 2016 içinde bir çözüm sağlanması müzakerelerde 14 faslın önündeki engelleri kaldırarak açılabilmelerini mümkün kılacaktır. Ayrıca fasılların geçici olarak kapatılmasını engelleyen 2006 tarihli karar da kalkacağı için müzakerelerde reel bir ilerleme sağlanabilecektir. Bu açıdan son aşamasına gelen Kıbrıs görüşmelerine hassasiyetle eğilinmeli ve motive edici destek verilmelidir.
2-AB ve Türkiye arasında düzenli zirvelerin yapılması da olumludur. Bu şekilde ikili konuların görüşülerek, en üst düzeyde karara bağlanması mümkün olacaktır. Bu daha önce başlatılan üst düzey diyalog süreçlerini de tamamlayacak bir gelişmedir. Ancak bu zirvelerin işleyen bir müzakere süreci çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerekir.
3-Mülteci krizininkontrol altına alınmasında, işbirliği elzemdir. Ancak bu süreçte, etkin bir işbirliği yük paylaşımını gerektirir. AB’nin özellikle haklı iltica taleplerini karşılaması, bunun yanında teknik ve mali destek sağlaması önemlidir. Geri Kabul anlaşmasının yürürlüğe girmesi ile Türkiye’den AB’ye geçtiği tespit edilen düzensiz göçmenlerin iadesi söz konusu olacaktır.Bu Anlaşmanın başarılı bir şekilde işlemesi için gerekli hukuki, fiziksel ve idari altyapının oluşturulması şarttır. Aksi takdirde, Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmesi çok zor olacaktır. Esas çözüm, bu süre zarfında, Suriye’deki ateşi söndürmek ve yeni bir düzen yaratarak, Suriyelilerin geri dönmelerinin de mümkün olmasını sağlamaktır.
4-AB Türkiye Zirvesinden vize serbestisine ilişkin tarih çıkması olumlu bir gelişmedir. Ancak Geri Kabul Anlaşmasının imzalanması ile başlamış olan vize serbestliği sürecinin vizelerin kaldırılması ile sonuçlanması için Türkiye’nin yerine getirmesi gereken 72 kriter bulunmaktadır. Bu kriterler arasında öne çıkanlar şu şekilde özetlenebilir.
-Geri Kabul Anlaşmasının etkin bir şekilde uygulanması;
-Kullanımda olan pasaportların, parmak izi de içeren biometrik hale dönüştürülmesi;
-Pasaport ve vizelerde belge güvenliğinin sağlanması ve bu alanda AB ile işbirliğinin artırılması;
-Yasadışı geçişleri engelleyecek şekilde sınır kontrollerinin etkin şekilde yapılması ve bu konuda üye ülkeler ve ilgili AB kurumları ile işbirliğine gidilmesi;
-Entegre sınır yönetimi stratejisinin uygulanması;
-Sınır yönetimi, vize, gümrükler, geçiş belgeleri gibi alanlarda yolsuzlukla etkin mücadele edilmesi;
-Uluslararası mülteci hukukuna uyum sağlanması;
-Özellikle göç veren ülkeler için sınırda vize uygulamasının kaldırılması; damga vize yerine sticker vize uygulamasına geçilmesi, havaalanı transit vize uygulamasının başlatılması;
-Türkiye’nin vize politikası ve mevzuatının AB ile uyumlaştırılması;
-Cenevre Sözleşmesine getirdiği coğrafi çekincenin kaldırılması ve uluslararası koruma sağlanması (ki Türkiye bu maddenin ancak AB üyeliği ile gerçekleşebileceğini not etmiştir);
-Mülteci statüsünün belirlenmesi için uzmanlaşmış bir birim oluşturulması;
-Mülteci statüsü verilen kişilerin kendi kendilerine yetebilmeleri, kamu hizmetlerine erişimi, sosyal hakları ve entegrasyonlarının sağlanması;
-Yabancıların ülkeye girişi, kalışı ve çıkışı ile ilgili kuralların AB ile uyumlaştırılması;
-Düzenli ve yasadışı göç ile ilgili veri toplanması ve göç akınları gözetim mekanizması oluşturulması;
-Organize yasadışı göçün soruşturulma kapasitesinin oluşturulması;
-Yasadışı göçün kaynaklandığı ülkeler ile geri kabul anlaşmaları imzalanması;
-Yasadışı olarak kalan veya transit yapan göçmenlerin sınır dışı edilmesi ve AB tarafından iade edilenlerin kalışları ve geri gönderilmeleri için uygun kapasitenin oluşturulması;
-Organize suç ile mücadele ulusal stratejisi ve eylem planının uygulanması;
-Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve AB standartları uyarınca insan kaçakçılığı ile etkin mücadele edilmesi;
-Siber suçlar ve terörün finansmanı ile ilgili Avrupa Konseyi sözleşmelerinin imzalanması;
-Cezai konularda adli işbirliği ile ilgili uluslararası sözleşmelerin imzalanması;
-OLAF, EUROPOL, EUROJUST gibi AB kurumları ile işbirliği, MASAK’ın ilgili AB ajansları ile işbirliği;
-AB standartları uyarınca kişisel veri koruma mevzuatının oluşturulması;
-Türk vatandaşları için hiçbir ayrım ve kısıtlama olmaksızın serbest dolaşımın sağlanması, Türk vatandaşlığı edinme koşulları ile ilgili bilgi sağlanması.
Türkiye’nin vize serbesti sürecinde bu kriterleri yerine getirmekte gerekli adımları atması AB’nin kolaylaştırıcı bir tavır benimsemesine de bağlı olarak vizelerin kaldırılmasını mümkün kılacaktır.
5-Yukarıda ifade edildiği gibi müzakerelerin hızlandırılması Türkiye-AB ilişkilerinin ilerlemesi açısından en temel alanı oluşturmaktadır. Ancak müzakerelerde yeni fasıllar açılmasının ötesinde,sürecin üyelik hedefine doğru ilerlemesi için siyasi kriterlerin karşılanması ve son raporda tespit edilen ifade özgürlüğü ve gösteri özgürlüğü gibi alanlardaki gerilemelerin önüne geçilmesi gerekmektedir.
AB’nin mülteci krizi ile ilgili olarak Türkiye’ye duyduğu ihtiyaç ilişkilerde bir canlanmayı mümkün kılmıştır. Ancak Türkiye’nin AB’ye tam üye olması ve karar almada hak ettiği yeri alabilmesi için mutlaka siyasi kriterleri yerine getirmesi ve AB değerlerine uyum sağlaması gereklidir. Son günlerde yaşadığımız gazetecilerin tutuklanması gibi uygulamalar AB adaylığı hedefi ile çelişmekte ve Avrupa değerlerinden uzaklaşma anlamına gelmektedir.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT