TÜRKİYE’NİN AB’YE TEKNİK OLARAK UYUM DÜZEYİ YÜZDE 61,2
İktisadi Kalkınma Vakfı tarafından 12 Kasım 2015 Salı günü gerçekleştirilen “1 Kasım seçimleri ve 2015 Türkiye İlerleme Raporu sonrasında Türkiye-AB ilişkileri” konulu basın toplantısı İKV Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu ev sahipliğinde gerçekleşti.
Toplantı kapsamında İktisadi Kalkınma Vakfı tarafından 2015 yılı ilerleme raporunu değerlendiren Ayhan Zeytinoğlu, Türkiye ve AB ilişkilerinde önemli bir dönemeçten geçildiğine dikkat çekerek, 2015 ilerleme raporunun bazı yenilikler içerdiğini belirtti. Zeytinoğlu, yeniliklerden en önemlisinin, aday ülkelerde AB’ye uyum yönünde ilerlemenin somut kriterlerle değerlendirilmesi ve gelecek sene içinde aday ülke tarafından atılması gereken adımları içeren bir yol haritası sunulması olduğunu söyledi. AB ilerleme raporunun yayınlanmasından hemen önce Türkiye- AB gündeminin mülteci eylem planı görüşmeleri nedeniyle birden hareketlendiğini hatırlatan Zeytinoğlu, 2014 rakamlarına göre AB’ye yapılan iltica başvurularının %32’sinin Almanya’ya yapıldığını, 2015 yılının ilk 7 ayında Almanya’ya yapılan iltica başvurularının tüm Birliğe yapılanların %37’sini oluşturduğunu açıkladı. 2014 sonu itibarıyla en çok mülteci barındıran ülkenin Türkiye (1.6 milyon, 2015te 2.2 milyon) olduğunu vurgulayan Zeytinoğlu, mülteci eylem planında Türkiye’nin işbirliğini talep eden AB’ye karşılık Türkiye’nin AB’den yeterli güvenceleri aldığına emin olarak, anlaşmaya varması gerektiğini söyledi. Ayhan Zeytinoğlu: “Varılan anlaşmada verilen sözler mutlaka kayda geçirilmeli-not edilmeli ve Türkiye tarafından dikkatle takip edilmeli. AB’nin gelecekte unutulacak bazı muğlak vaatlerle Türkiye’den önemli ödünler alması önlenmeli. Öte yandan, göçün yönetimi konusu Türkiye açısından da AB’nin işbirliğini gerektiren bir konu. Türkiye bu alanda sistemini revize ederek, günün gereklerine uygun hale getirmeli. Sınırlarının kontrolünü sağlamalı, insan kaçakçılığı ile daha etkin mücadele etmeli. 2013 yılında kabul edilen Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu gibi etkili yasalar ve idari kapasitenin oluşturulması ile göçü kontrol altına almalı ve göçmenlerin haklarını güvence altına alan sürdürülebilir bir sistem oluşturmalı.” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Elbette bu noktada 2013 yılında imzalanan Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ve yürürlüğe giren vize serbestliği yol haritasını unutmamak gerekir. Çünkü AB’nin Türkiye’den bekledikleri ve Türkiye’nin bu alanda yapması gerekenler zaten bu iki belgede var. Bu kriz AB’nin sorunlarına Türkiyesiz çözüm bulmasının imkansız olduğunu gösterdi, Türkiye’ye yönelik mesafeli tutumu ve ikircikli politikasının aslında yanlış olduğunu ortaya koydu. AB az önce bahsettiğimiz çıkar-değer ikileminde dengeyi tutturamadı.”
2015 İlerleme raporunun Türkiye’ye hem bazı uyarılar, teşvikler içeren ve müktesebat uyumunda bir yol haritası ortaya koyan bir rapor olduğunu belirten Zeytinoğlu, “Raporu yapıcı ve olumlu olarak değerlendirebiliriz. Türkiye’de AB insan hakları ve demokrasi standartlarına aykırı düşen uygulamalar eleştirilirken, Türkiye’nin Suriyeli mültecilere yönelik insani tutumu takdir edilmiş. 2015 ilerleme raporuna “ yeni nesil” bir ilerleme raporu diyoruz. Çünkü: Bu raporla AB aday ülkelerdeki ilerlemeyi çok daha iyi ölçebiliyor. Hem genel uyum düzeyini (erken düzey, sınırlı düzey, ilerleme yok, geriye dönüş var) hem de son 1 yıldaki gelişmeleri (iyi düzeyde ilerleme, sınırlı düzeyde ilerleme, ilerleme yok, geriye dönüş var) derecelendiriyor. Bunun yanında önümüzdeki 1 yılda aday ülkenin neler yapması gerektiğini de ortaya koyuyor. Yani bir yol haritası çiziyor; mini-ödev veriyor.” dedi.
Zeytinoğlu, “Siyasi açıdan raporu incelediğimizde bir dizi eleştiri ile karşılaşıyoruz. Bunların büyük bir kısım geçtiğimiz seneden beri devam eden bazı sorunlara işaret ediyor. 3 alanda AB kriterlerine uyum sürecinde gerilemeden bahsediliyor ki bunu ciddi bir uyarı olarak almak lazım: Medya ve internet özgürlüğü de dahil olmak üzere ifade özgürlüğü, Toplanma ve gösteri özgürlüğü, Kamu alımları mevzuatı. Seçimlerde yüksek oy verme oranı, kamu idaresi sistemi ve aktif bir sivil toplumun varlığı, Ombudsman kurumunun çalışmaları ise olumlu gelişmeler olarak ifade ediliyor. Genel olarak, mevzuat uyumunda iyi düzeyde olmamıza rağmen, son yıldaki mevzuat uyumunun oldukça yetersiz olduğu ortaya çıkıyor.
Bugüne kadar müzakerelere açılmış olan fasıllarda, uyum düzeyimiz genel olarak iyi ve ortadır. Burada İKV olarak hep yaptığımız çağrıyı, yani 23 ve 24. Fasılların açılması ve Türkiye’de eleştirilen yargı, temel haklar, yasadışı göçün önlenmesi konularına müzakere süreci içinde bir ilerleme sağlanması hususunu yineliyoruz.”
iKV tarafından ilk kez yapılan uyumun sayısallaştırılmasına ilişkin çalışmayı da tanıtan Ayhan Zeytinoğlu, Türkiye’nin mevzuat anlamında uyum düzeyinin % 61,2 olduğunu belirtti. Zeytinoğlu, “Bu üyelik yolundaki aday ülkeleri karşılaştırmalı izlemeyi bir “üye-metre” mekanizması olarak adlandırabiliriz.” dedi.
Son olarak, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğine yönelik değerlendirmede bulunan Zeytinoğlu, “Türkiye önemli bir ülke ve AB için stratejik bir ortak. Enerji, düzensiz göçle mücadele, dış ve güvenlik politikası, ticaret gibi birçok alanda sıkı işbirliği kurmayı hedefliyor. Ancak üyelik seçeneği şu anda masada değil. Öte yandan, üyelik hedefinin muğlak da olsa devam etmesinin psikolojik bir önemi var. Üyelik hedefinin mevcut olması Türkiye’yi Avrupa’ya eklemlemek açısından önem taşıyor. Ayrıca siyasi şartlar ve uluslararası konjonktür uygun olduğunda, üyelik süreci tekrar bir realite olabilir. Bu süreç içinde Türkiye’nin AB üyelik hedefinden sapmaması lazım. Türkiye için en büyük tehlike daha önce Fransa ve Almanya tarafından önerilen “imtiyazlı ortaklık” formülünün, AB tarafından Türkiye’ye kabul ettirilmesi. Türkiye için tam üyelik yerine güçlendirilmiş bir ortaklık öngörülmesi AB’de Almanya gibi lider ülkelerin tercihi. Ancak Türkiye açısından arzu edilen bir alternatif değil. Çünkü Türkiye’nin AB kurumlarında temsil edilmesi ve karar alma sürecinde yer alması mümkün olmayacak. AB’de söz sahibi olabilmek ve AB politikalarında yönlendirici konumda olabilmek için AB üyeliği hedefinde ısrarcı olmalıyız. AB üyeliği hedefinin gerçekçi bir seçenek olarak gündemde olabilmesi için Türkiye’nin AB normlarına yaklaşma çabalarına devam etmesi gerekiyor. Oysa, son yıllarda Türkiye’nin AB reform sürecinden uzaklaştığını görüyoruz. Her ne kadar geçtiğimiz hükümet döneminde AB eylem planı hazırlansa da, AB perspektifi, reform sürecine rehberlik yapan bir öncelik olamadı. Müktesebat uyumunu üyelik müzakereleri sürecini de hızlandırılmasını sağlayarak gerçekleştirmemiz gerekiyor. Siyasi ve ekonomik reform sürecinde AB normlarına uyum sağlamak hem Türkiye’nin kalkınması, hem de tam üyeliğe hazırlanması açısından büyük önem taşıyor. Bugün Türkiye’nin önünde önemli bir fırsat var: yeni bir Hükümet ve 4 yıl seçimsiz geçecek bir dönem bizleri bekliyor. Daha da önemlisi artık elimizde bir “yol haritası” var. Komisyon raporu. Bu raporu Türkiye olarak iyi okumalı-anlamalı- eleştirilere anlık tepkiler vermemeliyiz.” dedi.
Yeni kurulacak hükümetin AB politikasına ilişkin olarak İKV tarafından hazırlanan önerileri de aktaran Zeytinoğlu, Mülteci Eylem Planı konusunda vakit kaybetmeden harekete geçerek, AB’nin yeni ve yeterli fon akışının sağlanacağı ve Türkiye’nin mülteci ağırlama ve entegrasyon kapasitesine katkıda bulunacak bir işbirliği oluşturmak; özellikle mülteci hukukunu gözden geçirerek, güncel gelişmelere uygun hale getirmek gerektiğini, 2013 Kasım ayından beri yeni bir faslın açılmadığı üyelik müzakerelerinde 17. Fasıl ve sonrasında enerji, yargı ve temel haklar ve adalet, özgürlük ve güvenlik gibi kritik fasılların açılması için temaslarda bulunulması. Herhangi bir siyasi blokajın bulunmadığı fasılların ise ivedilikle müzakerelere açılması gerektiğini, Türkiye’nin Kıbrıs’ta devam eden müzakerelerin olumu sonuçlanması için tüm taraflar ile temasta olup destek vermesinin önemini, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi konulardaki kısıtlayıcı uygulamaların kaldırılması ve iç güvenlik paketi gibi yargı ve parlamento denetimi olmaksızın yürütme tarafından bu hakların keyfi olarak kısıtlanmasına imkan bırakılmaması gerektiğini, yargının bağımsızlığı, etkinliği ve tarafsızlığını garanti altına alacak düzenlemeler yapılmasının önemini, vize serbestisi yol haritasında öngörülen kriterlerin hayata geçirilmesi, vizenin 2017de kaldırılacağı yönündeki beklentilerin gerçekleşmesinin gerekliliğini , son olarak da gümrük birliğinin güncellenmesi sürecine hız verilmesi ve bundan sektörlerimizin nasıl etkileneceği konusunda özel sektör ile işbirliği içinde analiz ve çalışmalar yapılması büyük önem taşıdığını vurguladı.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT