MÜLTECİ PAZARLIĞI KIZIŞIYOR: AVRUPA’NIN YENİ KOZU VİZE Mİ?
Mülteci Pazarlığı Kızışıyor: Avrupa’nın Yeni Kozu Vize mi?
Türkiye ile AB arasında mülteci pazarlığı kızışıyor. Avrupa, yüz yüze kaldığı en büyük mülteci krizi ile mücadelede Türkiye’ye 1 milyar avroluk yardımın ardından şimdi de vize kozunu oynamaya hazırlanıyor.
Bilindiği üzere Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın 4-6 Ekim 2015 tarihlerinde Brüksel'e yaptığı resmi ziyarette ana gündem maddesini mülteci krizi oluşturmuştu. Ziyarette AB yetkilileri, Türkiye'ye mülteci krizi ile mücadelede 1 milyar avroluk bir yardım paketini öngören taslak göç eylem planı sunmuş; Türkiye ise konunun taraflar arasında oluşturulacak bir çalışma grubunca ele alınmasını gündeme getirmişti.
Söz konusu çalışma grubunda devam eden müzakerelerde ise, mülteci krizi ile mücadele için mali yardımın yanı sıra Türk vatandaşlarına vize kolaylığının gündeme geldiği anlaşılmaktadır.
İKV: “Gelinen noktada aceleci, kısa vadeli ve öngörüden uzak bir yaklaşımla karşı karşıyayız”
Türk vatandaşlarına yönelik haksız vize uygulaması konusunda uzun yıllardır mücadele veren İKV olarak tartışmada gelinen noktayı aceleci, kısa vadeli ve öngörüden uzak bir yaklaşımın sonucu olarak gördüğümüzü ifade etmek isteriz.
1980’li yıllardan bu yana, ülkemiz vatandaşları için deyim yerinde ise bir eziyete dönüşmüş olan AB üye ülkelerinin zorunlu vize uygulamasının gelinen noktada AB tarafından Türkiye'nin önüne bir koz olarak sürülmesini kesinlikle doğru bulmuyoruz.
Unutulmamalıdır ki;
Bu alanda yürütülmekte olan hukuki mücadele, en az vize mağduriyeti kadar eski bir geçmişe dayanmakta olup, ülke vatandaşlarımız Avrupa'nın en yüksek yargı organlarında dahi hukuki kazanımlar elde etmiştir. Ne yazık ki mahkeme salonlarındaki kazanımlarımız, 2013 yılında yine bir mahkemede alınan kararla kesintiye uğramış ve Türkiye, AB ile neredeyse 10 yıl boyunca müzakere ettiği Geri Kabul Anlaşmasını Aralık 2013 tarihinde imzalamıştır. Söz konusu anlaşma ile taraflar, bu haksız uygulamanın nihai çözümüne yönelik yepyeni bir maceraya yelken açmıştır.
Bu yeni yolda ilk dönemeç, geçen sene bu zamanlar alınmış; Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması ile eş zamanlı başlatılan vize serbestliği diyaloğunda ilk değerlendirme raporu beklentilerin üzerinde olumlu çıkmıştır. Ancak geçtiğimiz bir yılda, Türkiye'nin vize serbestliği diyaloğunu tamamlama adına attığı adımlarda bir yavaşlamanın olduğu da aşikardır.
Fakat süreç belirlenmiş kriterleri ve prosedürleri ile devam etmektedir ve etmelidir.
İKV: “Türkiye’ye ‘sus payı’ verilmeye çalışılıyor”
Bugün ise üzülerek görüyoruz ki; Türkiye’ye adeta ‘sus payı’ verilmek istenmektedir. Mülteci akını ile yüz yüze kalan Avrupa, Türkiye’ye önerdiği mali yardımın Türkiye tarafından yetersiz bulunması neticesinde, ‘jest yaparcasına’ elindeki vize kozunu ileriye sürmektedir.
Bu noktada, 50 yıldır Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerinde “Uzman” kimliğini kazanmış bir sivil toplum örgütü olarak, bazı noktaların altını bir kere daha çizmekte fayda görüyoruz:
-
Türk vatandaşlarına yönelik vize serbestliği sürecinde kurallar ve çerçeve belirlenmiş, taraflar karşılıklı taahhütlerde bulunmuşlardır. Her ne kadar cezbedici olsa da, bugün bu çerçeveye yeni bir koşulun getirilmeye çalışılması, süreci sekteye uğratacaktır. Hele ki 2013 yılında başlatılan vize serbestliği diyaloğu, ülkemiz vatandaşlarına vizelerin tamamen kalkması amacıyla başlatılmışken, gelinen noktada önerilen vize kolaylığı, sürecin ruhuna ve nihai hedefine aykırıdır.
-
Türkiye’nin müzakere ettiği vize serbestliği iken, detayları bilinmemekle birlikte vize kolaylığının Türkiye’ye önerilmesi orta vadede ülke vatandaşlarımızın 30 yılı aşkın süredir devam eden vize sorununa çözüm getirmekten uzaktır. Muhtemelen Avrupa, belirli kategoriler için kolaylaştırılmış vizeyi Türkiye’ye önerecektir; ki bu yıllar boyunca devam etmiş ve Türkiye’nin şiddetle karşı çıktığı tartışmalara geri dönüş anlamına gelmektedir.
-
2013 yılında başlayan süreç ile halihazırda Türkiye, entegre sınır yönetimi, geri kabul mekanizması, göç idaresi gibi birçok alanda AB’ye taahhütlerde bulunmuştur. Avrupa’nın en uzun 5’nci kara ve deniz sınırlarına sahip olan ülkesi Türkiye’nin kendi sınırlarını daha etkin şekilde koruyabilmesi, her şeyin ötesinde ülke güvenliği açısından bir zorunluluktur. Haliyle Türkiye’nin de 2013 yılında imzaladığı anlaşmaya ve başlattığı sürece sadık kalması ve gerekli adımları ivedilikle atması gereklidir.
-
Son mülteci krizi de açık şekilde göstermiştir ki, bugün Avrupa'nın karşı karşıya kaldığı sorunlara 'Türkiye'siz' çözüm üretmek imkansızdır. Bu çerçevede tarafların acilen müzakere sürecini hatırlamaları; bu süreçte ısrarcı ve inatçı olmaları gereklidir.
-
Ve son olarak; her şeyin ötesinde bugün sadece ülkemizin veya Avrupa’nın değil, tüm dünyanın karşı karşıya olduğu mülteci sorunu büyük bir insanlık meselesidir; ve hiçbir tarafın bu meseleyi farklı alanlarda yürüttüğü müzakerelerin malzemesi yapmaması gerekir.
Saygılarımızla,
İktisadi Kalkınma Vakfı
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT