İKV`DEN ANALİZ: JUNCKER BİRLİĞİN DURUMUNU GÖZLER ÖNÜNE SERDİ,
“Duvarlar, çitler inşa edebiliriz. Fakat bir saniyeliğine çevresindeki tanıdık dünya paramparça edilenin, kollarında çocuğuyla kaçanın kendiniz olduğunu düşünün. Eğer savaştan veya IŞİD barbarlığından kaçıyor olsaydınız, ödemeyeceğiniz hiçbir fiyat, tırmanmayacağınız hiçbir duvar, yelken açmayacağınız hiçbir deniz, aşmayacağınız hiçbir sınır olmazdı.”
Bu sözler Avrupa’nın deneyimli politikacısı Juncker’e ait. Avrupa Komisyonunun 2014 yılında göreve başlayan Başkanı Jean-Claude Juncker, AB vizyonu ve 2016 yılı önceliklerini Avrupa Parlamentosu’ndaki yıllık “Birliğin Durumu” konuşmasında ele aldı. ”Dürüstlük, Birlik ve Dayanışma Zamanı” adlı konuşma, Birliğin içinde bulunduğu sorunlar dikkate alındığında oldukça kritik bir zamana rastladı ve verilecek mesajlar açısından büyük önem taşıyordu. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in desteğini alarak göreve gelen Juncker, aynı zamanda Lizbon Antlaşması’na göre Avrupa Parlamentosunun seçtiği ilk Komisyon Başkanı. Nitekim Juncker kendini, bu yeni seçim sisteminde Avrupa Halklar Partisi Grubu’nun adayı olarak yarıştığı için daha siyasi bir Komisyon Başkanı olarak tanımlamakta. Lüksemburg’un eski Başbakanlarından olan Juncker, oldukça dobra ve sözünü sakınmayan bir siyasetçi olarak tanınıyor.
Avrupa Parlamentosuna hitabında Juncker, konuşmanın başlığına uygun olarak dürüst bir tespit ile söze girdi ve AB’nin mülteci krizi karşısındaki tavrını eleştirenlerin yüreklerine su serpti. Juncker AB’nin iyi bir durumda olmadığını, bu nedenle işlere “eski tas, eski hamam” biçiminde devam edilemeyeceğini hatırlattı. Juncker AB’nin sorununu şu şekilde ortada koydu: “Bu Birlikte yeterince Avrupa yok. Bu Birlikte yeterince birlik yok.” AB için değişim çağrısı yapan Juncker, Birliğin ilk önceliğinin 2015’in başından itibaren 500,000 kişiye ulaşan mülteci krizini çözüme kavuşturmak olduğunu ifade etti. Sorunun her şeyden önce insani bir mesele olduğunu belirten Juncker, Avrupalılardan, Avrupa kıtasının hemen herkesin bir zamanlar mülteci olduğu bir kıta olduğunu hatırlamalarını istedi. Yüzyıllar boyunca dini ayrımcılık ve siyasi baskılardan kaçan Avrupalıların şimdi aynı durumda olan ve Avrupa’yı bir çare olarak gören mülteciler için umut kaynağı olduğunu hatırlatan Juncker, bunun korkulacak değil, gurur duyulacak bir durum olduğunu söyledi. Juncker, AB herkesi alamaz diyenlere karşı, nüfusunun yüzde 25’i oranında mülteciyi kabul eden Lübnan örneğini verdi ve bugüne kadar gelen mültecilerin AB nüfusunun sadece yüzde 0,11’i düzeyinde olduğunu ve Lübnan’ın AB’nin beşte biri oranında gelire sahip olduğunu hatırlattı. Juncker “birbirimizi suçlamayı bırakalım ve bu krizi yönetelim” diyerek, ortak iltica sisteminin uygulanması ve ilk etapta Üye Devletlerin 160 bin mülteciyi kabul etmesi çağrısında bulundu.
Cömert ve hoşgörülü bir Avrupa vizyonu sunan Juncker şöyle dedi:
“Avrupa, Kos’ta ekmeğini aç ve yorgun canlara veren fırıncıdır; Avrupa, Münih ve Passau’da tren istasyonunda yeni gelenler için giysi getiren öğrencidir, Avrupa Avusturya’da sınırı aşan bitkin mültecilere hoş geldiniz diyen polistir. Benim içinde yaşamak istediğim Avrupa budur.”
Juncker, göç ve mülteci akınına yol açan Suriye, Libya ve Afrika’nın diğer bölgelerindeki krizlerin çözümlenmesinde de AB’nin önemli bir rol oynaması gerektiğini kaydetti ve Afrika’daki krizlerin çözümü için 1,8 milyar avronun ayrıldığını hatırlattı.
Yunanistan ve İngiltere’nin durumu, iklim değişikliği ile mücadelede AB’nin yaklaşımı konularında da açıklamalarda bulunan Juncker, Avro Alanı’nın bütünlüğünün korunması çağrısı yaptı. Yunanistan ile varılan anlaşmanın ülke için yeni bir başlangıç olacağına değinen Juncker, Yunanistan’ın büyümesi için destek olacaklarını belirtti ve büyüme stratejisinin Yunanlıların sahip çıktığı ve yönlendirdiği bir strateji olmasının önemine dikkat çekti. “Kriz henüz bitmedi, sadece ara verildi” diyen Juncker, yüksek kamu borcu ve işsizlik sorunlarına işaret etti ve AB ekonomisinin üretim, istihdam ve sosyal adalet ayakları üzerinde büyüyeceğini ifade etti. Kıbrıs’ta devam eden görüşmelere de değinen Juncker, gelecek yıl Ada’nın birleşmesinin mümkün olacağını umduğunu söyledi.
AB’nin gündemindeki en çetrefilli konulara parmak basan Komisyon Başkanı, daha kararlı, ortak politikalar üretebilen, büyüyen ve hızlı hareket eden bir AB tercihini güçlü bir şekilde dile getirdi. 21’inci yüzyıla yeni bir dinamizm ile giren AB, 2005 yılında AB Anayasal Antlaşması’nın Fransa ve Hollanda’da reddinden sonra bir dizi iç ve dış kriz ile karşı karşıya kaldı: Anayasal kriz, mali kriz, Avro Alanı krizi, Yunanistan krizi, Ukrayna krizi, Suriye krizi ve son olarak mülteci krizi. Bu krizlere etkili çözümler üretmekte geç kalan AB’nin aslında kendi kurumsal yapısı ve bütünleşme sürecinin niteliği konusunda cesur adımlar atması gerekiyor. Juncker’in doğru bir tespitle ortaya koyduğu gibi, AB eğer gerçekten bir birlik olacaksa, o zaman Maastricht ile temellerini attığı Ekonomik ve Parasal Birlik, Schengen Alanı olarak bilinen “özgürlük, güvenlik ve adalet alanı” ve Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ile ilgili düzenlemelerini uluslar üstü düzeyde güçlendirmesi ve etkili bir ortak mekanizma yaratması gerekiyor.
Doç. Dr. Çiğdem Nas, İKV Genel Sekreteri
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT