TÜRKİYE - AB KARMA PARLAMENTO KOMİSYONU TOPLANDI
75'inci Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Toplantısı Eşbaşkanlar Afif Demirkıran ve Manolis Kefalogiannis başkanlığında 11 Kasım 2014 tarihinde başladı. Toplantıda, AB Bakanı ve Başmüzakereci Büyükelçi Volkan Bozkır, Avrupa Komisyonunun Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn ve Dönem Başkanlığını temsilen İtalya Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı, Avrupa bütünleşmesinden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Alberto Cutillo açılış konuşmalarını gerçekleştirdi.
Toplantının öğleden sonraki oturumunda “Vize Serbestisi Süreci ve Geri Kabul Anlaşması’nın Uygulanması” ile “Orta Doğu’da Son Durum” konuları ele alındı.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır toplantıda yaptığı açış konuşmasında şunları söyledi:
“Yeni Türkiye yeni Avrupa söz konusu. AB üyeliği stratejik hedefimizdir. Türkiye’nin imajı Avrupa’da, Avrupa’nın imajı Türkiye’de yıprandı… Kıbrıs’ta BM müzakerelerini başlatmak öncelik olmalı. Perspektifimiz 50 yıllık sorunu çözmek olmalı. Avrupa Parlamentosu’nun Kıbrıs konusunda yayınlayacağı bildiri tek yanlı ve yararlı olmayacaktır. AB Konseyi’nin KKTC’ye doğrudan ticaret ve mali yardım kararları da var. Bunlar neden gündeme getirilmiyor. AB Konseyi’nin bir kararı beğenilip diğeri beğenilmiyor.”
Volkan Bozkır AP üyelerinin sorularına özetle şu cevabı verdi:
“Kıbrıs sorunu 50 yıldır sürüyor. Şu veya bu şekilde bu sorun çözülmeli. Kıbrıs’ta iki tarafı birbirinden ayıran bir duvar var. Bu utanç duvarının adayı bölmesine izin vermemeliyiz. Bölünmüş haliyle ada AB’ye üye alındı. Buna da bir terminoloji bulundu. AB müktesebatı Kıbrıs’ın Kuzeyinde donduruldu diye. Kıbrıslı Rumlar Annan planını reddetmeseydi adada 600 Türk askeri kalacaktı. Görüleceği üzere Rumlar Türk ve Yunan askerleriyle yaşamaktan memnun.”
KPK Eş-Başkanı Afif Demirkıran, KPK’nın Türkiye-AB ilişkilerini hızlandırmak, katkı sağlamak ve motivasyon getirmek amacıyla kurulduğunu, sorun üretme değil, sorunlara çözüm bulma platformu olduğunu ve Türkiye’nin AB müzakerelerinde son 4,5 yıldır sadece 1 faslın açılmasının Türk halkında hayal kırıklığı yarattığını belirtti. Demirkıran, “Müzakereler siyasetten arındırılmalıdır. Türkiye olarak 23 ve 24'üncü fasıllarının açılmasını istiyoruz.” dedi.
AB Dönem Başkanı İtalya’nın Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı, Avrupa bütünleşmesinden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Alberto Cutillo ise, “Türkiye’nin AB sürecini ilerletmek için siyasi irade lazım. AB olarak iktidarın yargıya karışması, medya özgürlüğü yolsuzlukla mücadele ve yargı bağımsızlığı alanında eleştirilerimiz var. Türkiye Ankara Protokolü’nü uygulamalı ve Kıbrıs ile ilişkiler normalleşmelidir Bunlar yapılırsa müzakereler kolaylaşacaktır.” Dedi.
Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Türkiye Raportörü Kati Piri, AB’nin Türkiye’ye yönelttiği eleştirilerin çoğunlukla yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenlik fasıllarının alanına girdiğini belirterek, blokajların kaldırılması ve 23 ve 24. Fasılların açılması çağrısında bulundu.
KPK’nin Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye ile ilgili kuşkuların giderilmesi için olumlu diyalog ortamına yardımcı olacağını ifade eden Piri, Kıbrıs, medya özgürlüğü, hukukun üstünlüğü gibi alanlarda Türkiye raportörü olarak adil olacağının güvencesini verdi.
HAHN, TÜRKİYE İLE İLGİLİ İLK KONUŞMASINI KPK’DA YAPTI
1 Kasım’da göreve başlayan Avrupa Komisyonu’nun Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden sorumlu Üyesi Johannes Hahn Türkiye ile ilgili olarak ilk önemli konuşmasını KPK toplantısında yaptı. Hahn, konuşmasında şu noktaları vurguladı:
Türkiye’nin Avrupa perspektifi hakkında hiçbir kuşku olmamalıdır. Daha kat edilmesi gereken uzun bir yol olmasına karşın, bu hedef değişmemektedir.
Önümüzdeki beş yıllık süreyi olabildiğince iyi hazırlanmak için kullanmalıyız. Bu itibarla, hem ortağımız olarak Türkiye’nin, hem de genel anlamıyla Avrupa Birliği’nin menfaatine hizmet edecek somut neticeler elde edilmesine odaklanacağım.
2014 İlerleme Raporu ve Genişleme Stratejisi, Türkiye’nin Avrupa Birliği için kilit, stratejik bir ortak olduğunu ve katılım müzakerelerinin de, AB-Türkiye ilişkilerinin sahip olduğu potansiyelin tam olarak kullanılmasına yönelik çerçeveyi oluşturduğunu teyit etmektedir.
Rapor, Aralık 2013 demokratikleşme paketinin uygulanmasına yönelik yasalar ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlallerinin engellenmesine dair Eylem Planı’nın kabulü başta olmak üzere; geçen bir yıllık süre içinde Türkiye tarafından atılan olumlu adımları takdir etmektedir. Bunun yanında Anayasa Mahkemesi de temel hakların korunmasını güçlendiren bazı önemli karar almıştır. Rapor ayrıca, Türkiye’nin Kürt meselesinin barışçıl bir çözüme kavuşturulması [yönündeki çabaları] desteklemek üzere cesur adımlar attığını da kabul etmektedir.
Aynı zamanda Rapor, endişe arz eden alanları da tespit etmektedir.
Hükümetin Aralık 2013 yolsuzluk iddialarına verdiği karşılık, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile güçler ayrılığı konusunda ciddi endişelere yol açmıştır. Sosyal medyaya yönelik şemsiye yasaklar da dâhil olmak üzere, ifade ve toplanma özgürlüğüne yönelik takınılan kısıtlayıcı tavır bizleri üzdü. Rapor bu kararlardan bazılarının Anayasa Mahkemesi tarafından bozulmasını memnuniyetle karşılarken, bizler de Türk demokrasisi açısından arasında temel konuların da yer aldığı bazı sahalarda kanun ve kararların acele ile ve paydaşlarla yeterince istişare edilmeksizin kabul edilmesi yönündeki eğilimi bir kez daha kayda geçirmekteyiz.
Hukukun üstünlüğü ve temel özgürlükler alanında yapılacak reformların Avrupa standartlarını izlemesini sağlamak üzere, hem ülke içinde hem de AB ile etkin bir diyalog kurulması gereklidir.
Bu gelişmeler ışığında Komisyon, Yargı ve Temel Haklar başlıklı 23'üncü Fasıl ve Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklı 24'üncü Fasıl ile ilgili açılış ölçütünü tanımlaması için Konsey’e yaptığı çağrıyı yineler. Müzakerelerin bu iki fasılda mümkün olan en kısa zamanda başlamasının, hem Türkiye'nin hem de AB’nin menfaatine olacağı görüşündedir.
Hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanındaki reformları teşvik etmek ve desteklemek üzere tutarlı davranarak, pratikte iyileşme sağlayacak elimizdeki en etkin ve yapıcı aracı --bir başka deyişle, söz konusu iki faslın açılış kriterlerini-- kullanmalıyız. Bu şekilde, Türkiye’ye reformlar konusunda 28 Üye Devletin tamamının mutabık kaldığı bir yol haritası sunmuş oluruz. Sonuçta, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanında artan işbirliği gelecekteki ilişkilerimizin omurgasını oluşturmaya devam etmektedir.
Bu yıl yargı, ceza adalet sistemi ve ifade özgürlüğü alanlarında üç istişari heyet ziyareti gerçekleştirdik. Heyet raporlarında yapılan tavsiyeler bu işbirliği için önemli bir temel oluşturmaktadır. Siyaset belirleme ve yasama süreçlerinin her aşamasında diyaloğumuzu derinleştirmemiz gerektiğine inanıyorum. Aynı zamanda, mevcut mevzuatın değerlendirilmesi noktasında da yakın işbirliği içerisinde çalışmamız gerekmektedir. Aday ülke olarak Türkiye, Avrupa standartlarına ve en iyi uygulamalarına tamamen aşina olmalıdır.
AB-Türkiye ilişkilerinde yeni fırsatlar yaratan mihenk taşları İlerleme raporunda memnuniyetle karşılanıştır. Geri Kabul Anlaşması 1 Ekim tarihinde yürürlüğe girmiştir. Vize serbestisi diyaloğu başlatılmış olup, müteaddit değerlendirme ziyaretlerine dayanan birinci vize raporu 20 Ekim tarihinde yayınlanmıştır. Bu çerçevede, Türkiye her iki tarafa da somut kazanımlar sağlayacak olan vize yol haritasının gerekliliklerini yerine getirmek için çaba sarf edecektir.
Komisyon ayrıca Türkiye ile dış politika ve güvenlik alanında diyaloğun derinleştirilmesi çağrısında bulunmaktadır. Bu konuda duyulan ihtiyaç son aylarda büyük ölçüde aciliyet kazanmıştır.
Türkiye’nin bölgesel düzeyde oynadığı önemli rolün bilincindeyiz. AB, Türkiye’nin dış politikasını AB ile eşgüdüm içerisinde ve onu tamamlayıcı şekilde geliştirmesini ve [dış politikasını] aşamalı olarak AB politikaları ve pozisyonları ile uyumlulaştırmasını teşvik etmeye devam etmektedir.
Bu bağlamda Kıbrıs meselesine ilişkin net mesajlar vermek önemlidir. Türkiye'nin, Kıbrıs'ın Münhasır Ekonomik Bölgesindeki egemenlik haklarına saygı göstermesini; itidalli hareket etmesini ve daha fazla gerginliğe sebebiyet verecek açıklama ya da adımlardan kaçınmasını bekliyoruz. Aynı zamanda tüm tarafların gerginliği yatıştırması ve yapıcı adımlar atması da son derece önemlidir. BM temsilcisi Espen Barth Eide'in Kıbrıs'taki toplumların çözüme yönelik görüşmeleri yeniden başlatmalarını sağlama çabalarının kararlılıkla arkasında duruyoruz.
İlgili tüm paydaşları Kıbrıs'ta tüm tarafların menfaatine olacak şekilde çözüme varılmasına imkan verecek bir ortama katkıda bulunmaya davet ediyoruz.
Suriye ve Iraklı mülteciler konusunda da işbirliğimizi arttırmamız önemlidir. Türkiye'nin topraklarında ağırladığı 1.5 milyonu aşkın mülteci için bugüne dek gösterdiği muazzam çabaları takdirle karşılıyoruz. Komisyon bir ek mali yardım paketi üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Türkiye'nin dinamik ekonomisi Avrupa kıtasının refahına önemli katkıda bulunmaktadır ve Türkiye de AB ile yakın ekonomik işbirliğinden önemli ölçüde yararlanmaktadır. AB, Türkiye'nin en önemli ticaret ortağıdır; ticaretinin yüzde 38'den fazlasını AB ile gerçekleştirmekte, ikinci sıradaki Rusya ile ticaret oranı ise sadece yüzde 8 düzeyindedir (üçüncü sırada Çin yüzde 7 ve dördüncü sırada yüzde 5'in altında kalan rakamlarla ABD yer alır). AB ülkelerinden Türkiye'ye yapılan doğrudan yabancı yatırımlar yüzde 52 düzeyindedir. Türkiye yalnızca önemli bir ticaret ortağı olmakla kalmamakta, aynı zamanda Gümrük Birliği vasıtasıyla AB'nin rekabet gücüne de katkıda bulunmaktadır.
Bu yılın başında yayınlanan Dünya Bankası araştırmasında ortaya konulduğu üzere Gümrük Birliği'nin modernizasyonu karşılıklı ticaret ilişkilerimizin tam potansiyelini ortaya çıkarabilir.
Enerji güvenliği ve ulaştırma gibi her iki taraf için de stratejik önem taşıyan sektörlerde ekonomik diyalog ve işbirliğimizi geliştirmemiz önemlidir.
Türkiye'nin AB sürecine olan bağlılığını güçlü bir şekilde tazelemiş olması cesaret vericidir. Kısa süre önce Bakan Bozkır'ın girişimiyle Türkiye'nin kabul ettiği "AB stratejisi", Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ve AB müktesebatının siyasi reformlar için referans olacağını teyit etmektedir. Katılım süreci AB'ye ilişkin reformlar alanında önemli bir itici güçtür.
Türkiye'nin "AB Stratejisi"nde yer alan ve 2015 ve 2019 yıllarını kapsayan detaylı adımları ve takvimlerini içeren iki Eylem Planını memnuniyetle karşılıyoruz. AB'yi ilgilendiren konulara etki edebilecek tüm hükümet tekliflerinde AB Bakanlığı'nın görüşünün alınacağını görmek cesaret vericidir. AB'nin yeniden reformların itici gücü olarak vurgulanmasını şüphesiz memnuniyetle karşılıyorum.
HAKKIMIZDA
ARAŞTIRMA MERKEZİ
PROJELER
İLETİŞİM
Designed By: OrBiT